İslam’da Helal ve Haram’ın Yeri ve Fıkıh Usulü Açısından Temellendirilmesi | 63
Şâtıbî’nin ifadesine göre, Allah her türden helal ve haramı Kur’ân’da beyan et-
miştir. Bu ikisi arasında ise durumu belli olmayan şeyler vardır ve bunlar hem
helal hem de haram tarafının hükmünü alabilir. İşte bu konuda Resulüllah devreye
girerek durumu hem icmalî olarak hem de detaylı bir biçimde açıklamıştır. İcmalî
olarak şu açıklamayı yapmıştır: “Haram bellidir, helal bellidir; bu ikisi arasında ise
durumları belli olmayan şüpheli şeyler vardır…”
141
.
Kur’an ve Sünnet haramı belirlerken ayrıntıdan ziyade konuyla ilgili kaideyi ve
belirli durumların hükmünü vazetmekle yetinmiştir. Bu genel kuralın her devir de
anlaşılıp uygulanabilir tarzda takdim edilmesi ise o devrin ehliyetli ve bilgili İslâm
bilginlerine bırakılmıştır. Bundan dolayıdır ki, özellikle ilk devir İslâm âlimleri
“haram” tabiri ile Allah’ın açıkça haram kıldığı hususları kasteder, hakkında kesin
ve açık nas bulunmayan şeyler içinse “haram” demekten kaçınırlar, bunları ifade
de daha çok “mekruh, hoş değil, doğru değil, sakıncalı, caiz değil” gibi tabirleri
kullanırlardı
142
.
B. Eşyada Aslolan Mübahlıktır (Yasaklanmamış Her Şey Helaldir)
143
Allah, kâinâtı ve onun imkânlarını insan için yaratmıştır
144
. Ancak o
imkânlardan yararlanmayı bazı esaslara bağlamıştır. Bu esaslara riayet edildiği sü-
rece eşyada mübahlık, serbestlik ve kısıtlama olmaması esastır. Bu sebeple İslâm’ın
ferdî ve içtimaî hayatla ilgili olarak yasakladığı veya kayıtladığı hususlar dışın da
kalan çok geniş bir alan helâl, mubah ve caiz kapsamında yer almaktadır. Nite kim
Hz. Peygamber bu hususu hadislerinde şöyle açıklamıştır: “Muhakkak ki Allah
birtakım şey leri size farz kılmıştır, onları kaybetmeyi niz. Bir takım sınırlar/ ölçüler
koymuştur, onları da aşmayınız. Birtakım şeyleri haram etmiştir, onlara el uzatma-
yınız. Birtakım şeylerden de unutkanlık eseri olmayarak size merhamet olsun diye
sükût etmiştir, onları da soruşturmayınız”
145
, “Helâl, Allah’ın kitabında helal kıldığı
şeydir. Haram da Allah’ın kitabında haram kıldığı şeydir. Hakkında sükût ettiği şey
ise affedilmiştir. Onun hakkında sual külfetine girmeyiniz”
146
.
Hz. Peygamber bazı yiyecekleri ailevî sebeplerle kendisine yasaklayınca, Yüce
Allah buna şöyle müdahale etmiştir: “Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gö zeterek
Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan,
çok esirgeyendir”
147
. Böylece Resul-i Ekrem’in bu konuda yaptığı yemini bozması
istenmiştir.
141 Şâtıbî,
el-Muvâfakât, Kahire ts., IV, 33.
142 Şâtıbî, IV, 287; Karadavî, 27; Karaman, 22-23; Erdoğan, İslam Hukukunda Ahkâmın Değişmesi, 130; TDV İlmihal,
II, 176-177.
143 Açıklaması için bk. Suyûtî, el-Eşbâh ve’n-nezâir, 133; İbn Nüceym, el-Eşbâh ve’n-nezâir, Beyrut 1993, 66; el-
Mevsû’atu’l-fıkhiyye, XVIII, 74-75.
144 Bakara, 2/29, Câsiye, 13, Lokman, 20.
145 Taberani, Mu’cemu’l-kebîr, XXII, 222; Hakim, Müstedrek, II, 375; Nevevî, el-Erbaûn, 48; farklı lafızlar İçin bk.
Dârekutnî, IV, 298.
146 Tirmizi, “Libas” 6, (1726); İbn Mace, “Et’ime” 60, (3367).
147 Tahrîm,
66/1-2.
64 | Prof. Dr. Abdullah Kahraman
Bu konuda prensip şudur: Allah ibâdetlerin esaslarını hiçbir insana yetki ver-
meden bizzat vazetmiştir. Adet ve insanlar arası ilişkileri düzenleyen muâmelât
konularında ise insanlara belirli yetkiler verilmiştir. Buna göre insanlar tarafından
geliştirilen uygulamaların İlahî iradeye ve mesaja uygun olmayanlarına müdaha-
le ederek bazılarını onaylayıp helal olduğunu; bazılarını ise yasaklayarak haram
olduğunu beyan etmiştir.
Dolayısıyla ibâdetler konusunda ilk belirleme Allah’a,
muâmelât sahasında ise insana aittir
148
.
C. Tahrimde Esas Taabbudîliktir
İslam’ın haram kıldığı hükümler dikkate alındığında, haram kılmada genel
olarak o şeyin zararlı, pis, tiksinti verici ve iğrenç oluşu gibi özelliklerin esas alın-
dığı, bazı şeylerin ise dînî siyasetin gereği olarak haram kılındığı görülür. Mesela,
kasden besmele çekilmeden ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların yenil-
memesinin haram kılınması dinî siyasetin bir gereğidir ve bunların haram kılın-
ması taabbudî özellik arz etmektedir. Haram kılınan bazı nesnelerin pis, zararlı vb.
özellik taşıması ilk etapta ilgili hükmün ta’lîlî olduğunu akla getirebilir. Ancak pis
ve tiksinti verici özellik taşıdığı için haram kılınan nesnelerin benzerlerinin aynı
katilikte nasslarla haram kılınmayışına bakıldığında tahrimde esasın ta’lil değil,
taabbud olduğu sonucuna varılabilir. Mesela domuz eti, hayvanın yetiştirilme tarzı
vb. sebeplerle mikrop taşıyor olabilir. Ancak gelişen teknolojik imkânlarla bunun
bertaraf edilmesi mümkündür. Nitekim Avrupa ülkelerinde tüketilen domuz eti
bu sakıncanın ortadan kalktığına işaret etmektedir. Bu etin lezzetsiz olmadığı da
söylenemez. Ancak bütün bunlara rağmen Kur’ân domuz etinin haram olduğunu
ısrarla ifade eder. Halbuki pislik yiyen tavuk, kaz, ördek gibi hayvanların (celâle)
etleriyle ilgili böyle kati nasslar yoktur. O zaman domuz etinin haram kılınmasın-
da zararlı, iğrenç vb. olumsuz özelikler dışında Şâriin haram hükmünü verirken
dikkate aldığı başka manalar olmalıdır. Bu sebeple domuz eti ve kati nasslarla ha-
ram kılınan diğer haramlar ta’lîlî değil taabbudîdir sonucuna ulaşılır
149
.
D. Helal Alan İnsan ve Toplum İhtiyaçları İçin Yeterlidir
Yüce Allah vaz ettiği hükümlerle kulun dünyasını ve yaşam alanını daraltma-
yı hedeflememiştir. Aksine haramların meydana getirdiği ve istenmeyene zararlı
sonuçlar doğurarak hayatı çekilmez hale getirdiği darlık ve huzursuzluktan onları
korumak istemiştir. Bu sebeple helal alan daima haram alandan geniş bırakılmış
ve bu alanın insanların sağlıklı ve mutlu yaşaması için yeterli olduğu ortaya ko-
nulmuştur. Bunun için yasaklanan hemen her şeyin bir alternatifi helal kılınarak
insanların darlığa düşmeleri önlenmiştir. Mesela, alkollü içkiler haram kılınırken,
diğerleri helal kılınmıştır. Fâizli alış-veriş haram kılınırken pek çok helal kazanç
148 Karadavî, 23-25; Karaman, 21-22.
149 Bk.
Erdoğan,
İslam Hukukunda Ahkâmın Değişmesi, 130-131.
İslam’da Helal ve Haram’ın Yeri ve Fıkıh Usulü Açısından Temellendirilmesi | 65
yolu mubah kılınmıştır
150
. Çünkü Allah insanlara hayat biçimi olarak sunduğu din
ile onları zorluğa ve darlığa müncer kılmak değil kolaylık ve rahmet içerisinde
yaşamalarını murad etmiştir. Bunun için Kur’ân’da şöyle buyurulmuştur: “Allah
(bütün bunları) size açıklamak, öncekilerin (doğru) hayat tarzlarına sizi yöneltmek
ve size bağışlayıcılığı ile yaklaşmak ister; zira Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibi-
dir. Allah size bağışlayacağı ile yaklaşırken (yalnızca) kendi ihtiraslarının ardından
gidenler ise doğru yoldan sapmanızı isterler. Allah yüklerinizi hafifletmek ister; zira
insan zayıf yaratılmıştır”
151
.
E. Haramla Sonuçlanan Her Şey Haramdır
İslam sadece bir şeyi ve davranışı haram kılmakla yetinmemiş, ona götüren ve
haramla sonuçlanacak şeyleri de haram kılmıştır. Aynı zamanda doğrudan haram
fiili işlemeyi ve bu fiilin işlenmesine zemin hazırlanmasını, yardım edilmesini ve
sebep olunmasını da yasaklamıştır. Hz. Peygamber tarafından içki içene, taşıyana,
üretene ve servis edene yönelik yasak bu prensibin kaynağını oluşturur. Fıkıh usu-
lünde bu prensibe Sedd-i zeria denilmiştir
152
.
F. Haram Konusunda Hileye Başvurmak Da Haramdır
Aslında gerçek ismiyle Allah’ın yasakları arasında olan bir takım yiyecek ve
davranışlar ismi değiştirilmek suretiyle helal hale gelmez. Bu sadece harama kı-
lıf bulmaktır. Dolaysıyla farklı bir işlem gibi gösterilse de aslı fâiz olan bir işlem
fâizdir, şarabın adı değiştirilse de o madde yine şaraptır
153
.
G. İyi Niyet Haramı Helal Kılmaz
İslam’da “amellerin niyetlere göre olduğu” temel bir prensiptir
154
. Aslında mu-
bah olan bir şey iyi niyetiyle yapılınca ibâdete dönüşür. İbadete kuvvet kazanmak
için yemek yemek, harama düşmemek için nikâhlı eşiyle ilişkide bulunmak sevaba
vesile olur. Ancak aslı haram olan bir şey ne kadar iyi niyetle yapılırsa yapılsın
yine de haram olur. İyi niyet onu helal hale getirmez. Mescit yapmak veya hayır
kurumlarına bağışlamak için haram kazançtan
mal elde etmek, ya da haram yolla
elde ettiği malı buralara harcamak onu helal hale getirmediği gibi, haram işleme
günahını da ortadan kaldırmaz
155
. Hz. Peygamber’in haramdan yiyip giyinen bi-
risinin duasının kabul edilmeyeceğini söylemesi
156
bu prensibin dayanaklarından
biridir. Ayrıca Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Kim haramdan mal biriktirir
150 Karadavî, 32-34; Karaman, 23.
151 Nisâ,
4/26-28.
152 Karadavî, 34; Karaman, 23-24.
153 Karadavî, 34-35; Karaman, 24.
154 Buharî, “Eşribe”, 6; Ebû Davud, “Eşribe”, 6.
155 Karadavî,
35-36.
156 Müslim, “Zekât”, 19.
66 | Prof. Dr. Abdullah Kahraman
sonra da onu tasadduk ederse ondan dolayı bir sevap alamaz, günahı da onun üze-
rine olur”
157
.
H. Haram Şüphesinden Kaçınmak Gerekir
Kur’ân insanlara haram olanları açıkça beyan ederek
158
, Hz. Peygamber de
Allah’ın haram kıldığı şeylerin özelliklerini açıklayıp örneklendirerek bu konuda
rehberlik etmiş ve onları harama düşmekten korumayı hedeflemiştir. Haram ile
haram arasında kalan ve şüpheli bulunan bazı şeylerden kaçınmanın da takva ve
ihtiyat gereği olduğu bizzat Hz. Peygamber tarafından şu şekilde ifade edilmiştir:
“Haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya
helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda,
kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da korumuş olur. Kim de şüphe-
li şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan
çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her kralın
bir koruluğu vardır, Allah’ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir
et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa cesedin tamamı sağlıklı olur, eğer o bozulursa,
cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalptir”
159
.
I. Zaruretler Haramı Mübah Kılar
İnsan ihtiyaçlarını ve maslahatını dikkate alarak haram dairesini dar, helal da-
iresini ise geniş tutan İslam, beklenmeyen ve sıkıntı getirerek insan hayatını zora
ve dara sokan bir takım durumları da insan lehine değerlendirmiştir
160
. Buna göre,
dardan kurtuluncaya kadar ve geçici olmak üzere prensip olarak haram kabul et-
tiği bazı hususları zaruretleri aşıncaya kadar helal kabul etmiştir. Bu durum din
olarak İslam’ın fıtrat dini ve insan için gönderilmiş olması, gerçekçi olması ve ko-
laylığı prensip edinmesiyle
161
izah edilmiştir. Konuyla ilgili olarak Kur’ân’da birçok
âyet vardır
162
.
İslam’ın helal ve haramla ilgili bu prensibi İslam hukukçuları tarafından bazı
ilkeler ortaya konulmak suretiyle açıklığa kavuşturulmuş ve sınırları belirli hale
getirilmiştir. “zarûretler memnu’ olan şeyleri mubah kılar”
163
kuralı bu konudaki
temel İlkelerden biridir. Zaruret dolayısıyla helâl kılınan hususlar ise, “Zaruretler
kendi miktarlarınca takdir olunur”
164
, “Mâni zail oldukta memnu avdet eder”
165
,
157 Karadavî, 35-36; Karaman, 24-25.
158 En’âm,
119.
159 Buharî, “İman” 39, “Büyû” 2; Müslim, “Müsakat” 107, (1599); Ebu Davud, “Büyû” 3, (3329, 3330); Tirmizî, “Büyû”
1, (1205); Nesâî, “Büyû” 2, (7, 241).
160 Karadâvî, 39-40; Karaman, 26.
161 Bakara, 2/185; Nisâ, 4/28; Mâide, 5/6.
162 Bk. Bakara, 2/173, 177; Mâide, 5/3; En’âm, 6/145; Nahl, 16/ 115.
163 Mecelle, md. 21.
164 Mecelle, md. 22.
165 Mecelle, md. 24.
İslam’da Helal ve Haram’ın Yeri ve Fıkıh Usulü Açısından Temellendirilmesi | 67
“Zarar-ı âmmı def için zarar-ı hâs ihtiyar olunur”
166
, “Zarar-ı eşed zarar-ı ahaf
ile izâle olunur”
167
, “Hacet umumi ol sun hususi olsun zaruret menzilesine ten zil
olunur”
168
, “Iztırar gayrin hakkını iptal etmez”
169
ku ralları ile sınırlandırılmıştır
170
.
K. Haramda Zarar Helalda Fayda Vardır
Yüce Allah bir takım hususları helal, bir kısmını ise haram
kılarken kullarına
olan sonsuz rahmetinin eserini göstermiş, insanlara bir şekilde zararı olacak şeyle-
ri haram, yararı olacak şeyleri ise helal kılmıştır. Buna göre Yüce Allah, başlangıç-
ta ve sonuçta tamamen zararlı olanları haram kıldığı gibi, zararı faydasından çok
olanları da haram kılmıştır. Tamamen faydalı veya fayda yönü gâlip bulunanları
da helal kılmıştır
171
. Şu âyet bu hususa işaret etmektedir: “Sana, sarhoşluk veren
şeyler ve şans oyunları hakkında sorarlar. De ki: “Onların her ikisinde de hem büyük
bir kötülük hem de insanlar için bazı yararlar vardır; ancak yol açtıkları kötülük,
sağladıkları yararlardan daha büyüktür”
172
.
Faydalı ve temiz şeyler Kur’ân’da “tayyibât” olarak, zararlı ve pis olanlar ise
“habâis” olarak adlandırılmıştır. İlgili âyetlerin bir kısmı şöyledir: “Senden kendile-
rine nelerin helâl kılındığını soruyorlar; de ki, Size temiz yararlı şeyler helâl kılınmış-
tır. Eğittiğiniz ve Allah’ın size öğrettiğini öğrettiğiniz avcı hayvanların sizden yana
yakaladıklarını yiyiniz ve üzerine Allah’ın ismini anınız (Besmele çekiniz). Allah’tan
korkup kötülüklerden (murdar ve zararlı şeylerden) sakının; şüphesiz ki Allah he-
sabı çabuk görendir”
173
, “Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları
Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötü-
lükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar”
174
.
Aslında helal ve temiz olan bir takım yiyeceklerin Yahudilere haram kılınması
ise özel bir sebebe ve onların cezalandırılmasına matuftur.
L. Haram Bütün Müslümanları Bağlar ve İslam Ülkesi İle Sınırlı Değildir
Müslüman olan herkes haramlardan kaçınmak zorundadır. Bu konuda ma-
kam, rütbe, renk, ırk, coğrafya farkı yoktur. Hz. Peygamber’in “suçu işleyen
Muhammed’in kızı Fatıma da olsa ona hırsızlık suçunu uygulardım” buyurması ve
peşinden de: “Sizden öncekiler kanunları asillerine değil de zayıflarına uyguladıkla-
rı için helak oldular”
175
demesi bu prensibin temelini oluşturur. Ayrıca bir Yahudi
166 Mecelle, md. 26.
167 Mecelle, md. 27.
168 Mecelle, md. 32.
169 Mecelle, md. 33.
170 Uygulama örnekleri için bk. Suyûtî, el-Eşbâh ve’n-nezâir, 179-181; İbn Nüceym, el-Eşbâh ve’n-nezâir, 85vd.
171 Karadavî, s. 31.
172 Bakara,
2/219.
173 Mâide, 5/4, 5.
174 A’râf, 7/157. Ayrıca bk. Nisâ, 4/2, Mâide, 5/10.
175 Buhârî, “Enbiyâ”, 54, “Meğâzî”, 53, “Hudûd”, 11; Müslim, “Hudûd”, 9.
68 | Prof. Dr. Abdullah Kahraman
ile Müslüman arasında cereyan eden ve şüpheli olan hırsızlık hadisesinde aslında
haklı olan Yahudi olduğu halde Hz. Peygamber’in iyi niyetle müslümandan yana
hüküm vermeye meyletmesi üzerine
176
gelen âyetler onu uyarmıştır
177
.
Müslüman imanı, ahlakı ve şahsiyetiyle her yerde Müslümandır. Bu bakım-
lardan İslam ülkesinde olmasıyla olmaması arasında fark yoktur. Bu konuda özel
şartlar için verilen fetvalar kural oluşturmaz. Bazı âlimlerin İslam ülkesi dışında
fâiz ve kumara bazı özel gerekçelerle izin vermiş olması, ulemanın çoğunluğu tara-
fından kabul görmemiştir
178
. Haram her yerde haram olduğuna göre, Müslümanın
bu anlayışla haraket etmesi onun imanına ve şahsiyetine zarar verir.
M. Helal ve Haram Birleştiğinde Haram Tercih Edilir
Bazılarının hadis olarak naklettiği
179
ve geniş bir uygulama alanı olan bu pren-
sibe göre, helal ve haram olan bir yiyecek, haram ve helal olan bir kazanç, temiz
ve pis olan bir nesne birbirine karıştığında ihtiyaten haram olana göre hüküm ve-
rilir
180
.
Sonuç
İslam insanları yolun en doğrusuna iletmek için en güzel, en sağlam ve en güzel
ifadesini Kur’ân’da bulan hükümler getirmiştir. Bu hükümler insanların dünya ve
ahiret saadetini gerçekleştirmeye yöneliktir. Bu yüzden dini hükümlerin makâsıd
ve mesâlihten ayrı düşünülmesi imkânsızdır. Bu hükümler içerisinde helal ve ha-
ramın önemli ve merkezi bir yeri vardır. Her sistemin yasaklamaları, kısıtlamaları
ve koruları vardır. Hz. Peygamber’in ifadesiyle İslam’ın koruları ise Allah’ın ha-
ramlarıdır. İslam’ın helal ve haram kılma anlayışında insanın, toplumun, çevrenin
ve bir bütün olarak evrenin aynı zamanda öte dünyanın maslahatı vardır. Bu se-
beple insan başta olmak üzere diğer varlıkların faydasına ve maslahatına hizmet
edecek her şey helal, zarar verecek şeyler ise haram kılınmıştır.
Önemi, hassasiyeti ve taşıdığı maslahatların evrenselliği sebebiyle İslam’da he-
lal ve haramı belirleme yetkisi Yüce Allah’a aittir. Hz. Peygamber ise O’nun helal
ve haram kıldığı hususları en güzel şekilde açıklamış ve örneklendirmiştir. Kur’ân
temel haramlar yanında haram kılma gerekçesinin de temel belirleyicilerini gös-
termiştir. Kesin haramlar nassla sabittir.
İslam’da sınırları kesin nasslarla sabit olan haramlar dinin esas yapısını oluştu-
ran unsurlardandır. Bu sebeple haramlar konusunda değişmezlik esastır. Helal ve
176 Bk. Vâhidî, Ebu’l-Hasen Ali b. Ahmed, Esbâbu’n-nüzûl, Beyrut 1986, 103.
177 Nisâ,
4/105-109.
178 Bk.
Karaman,
Günlük Hayatımızda Helaller ve Haramlar, İstanbul 2006, 26-29.
179 Bk.
Sehâvî,
el-Makâsıdu’l-hasene, 574 (no: 940).
180 Uygulama örnekleri için bk. Âmidî, Seyfuddîn, el-İhkâm, Beyrut 2005, IV, 487; Pezdevî, Keşfü’l-esrâr, III, 178; İbn
Nüceym, 109vd.; Suyutî, 209; Leknevî, II, 206; el-Mevsû’atu’l-fıkhiyye, XVIII, 75-77.
İslam’da Helal ve Haram’ın Yeri ve Fıkıh Usulü Açısından Temellendirilmesi | 69
haramlar ahkâmın değişmesi açısından değerlendirildiğinde değişmez alana dahil
olurlar. Çünkü haram alan ve harama riayet anlayışı dine bağlılık ve dindarlık zih-
niyetini besleyen ve zaruri maslahatlardan biri olan dinin korunması açısından
önemli hükümlerdir.
Zaruret başta olmak üzere, ciddi ve olağanüstü durumlar ya
da üst maslahatlar ortaya çıkmadıkça haram ve helalin bünyesinde barındırdığı
maslahatlar dikkate alınarak bu sınırlar aşılmamalı ve aşındırılmamalıdır. Haram-
lar bir yönüyle Allah’ın hadleri (hududullah) olduğundan dolayı dinin korunması
büyük ölçüde onların korunmasına bağlıdır.
Haram ve helalin dindeki yerinin büyüklüğü ve Müslümanın hayatındaki et-
kisinin önemi sebebiyle tanımlanmaları da önem arz etmiştir. Bu bakımdan İslam
alimleri bu kavramları, inanç, ahlak ve hukuk ilkelerini dikkate alarak tanımlama
cihetine gitmişlerdir.
Tarih boyunca Müslümanların kendi dini ve kültürel kimliklerini muhafaza
etmeleri büyük ölçüde yaşadıkları toplumlarda helal ve haram sınırlarını koruma-
larıyla olmuştur. İnanç, ibadet, hukuk, iktisat, siyaset gibi hemen her alanı kapsa-
yan helal haram anlayışı Müslümanların insanlığa alternatif değerlerin sahipleri
olduklarının da en büyük delilleri arasında yer almıştır.
İslam’ın kırmızı çizgileri olan haramlara riayet eden Müslümanlar kültürel
olarak asimilasyondan kurtulma yanında, diğer insanlara da bu tavırlarıyla hem
mesaj vermiş hem de örnek olmuşlardır. İnançlarıyla pratikleri tutarlı olan Müslü-
manlar, İslamlaşmanın hızlanmasına da önemli katkıda bulunmuşlardır.
Dostları ilə paylaş: |