62
Y
akın
D
oğu
Ü
nİversİtesİ
İ
lahİYat
F
akÜltesİ
D
ergİsİ
sulden vermeyi ifade anlamında kullanıldığı da görülür.
14
Kur’ân’da
yer alan bu kavramların pek çok müfessir tarafından kelleye karşılık
yahut üründen alınan vergiyi ifade ettiği de dile getirilmiştir.
15
Haraç,
Kur’ân nazil olmadan önce Hicaz toplumu tarafından hükümete yahut
otorite sahiplerine ödenen malî işlerle ilgili bir kavram olarak kullanı-
lıyor ve biliniyordu. Hatta bazı müsteşrikler cahiliye Arap toplumunun
bu kavramı M. Ö. yaklaşık 3000’li yıllarda Yemen’de yaşayan İrem-
lilerden aldıklarını ileri sürmüşlerdir.
16
Aslında İslam kaynaklarında
Yemen’de Nuh’un Hâm’dan olan oğullarının, Kûtata b. Yâfis’in oğulla-
rından haraç aldığının ve bunun Âdem oğlu tarihinde bilinen ilk haraç
olduğunun ifade edilmesi de bu iddiayı destekler niteliktedir.
17
İslam
geldikten sonra Hire fetholunup Halid b. Velid’in Hire’ye haraç vergisi
koyması üzerine cahiliye dönemi Hire liderlerinden/şairlerinden Amr
b. Abdilmesîh b. Bukeyl el-Gassânî “Kisrâ haracından, Benî Kureyzâ
ve Nadir haracından başka, haraç ödeyeceğiz.”
18
şeklinde Medine’de
nüfuz sahibi Yahudilere ve Hire’de büyük bir güç olan Kisrâ’ya ha-
raç ödediklerine dair ifadeler de aynı şekilde bunu teyit etmektedir.
19
Benzer şekilde cahiliye şairi A’şâ’nın kasidelerinden birinde, Hire kralı
Amr b. Hind’in krallığının genişlediğini ve Umman ile Meleh arasında
her yerden haraç vergisi tahsil ettiğini ifade eden rivayetler de bunu
desteklemektedir.
20
14 Bakara, 2/267.
15 Mü’minûn, 23/72; Ebu’l-Hasen Alî b. Muhammed b. Muhammed b. Habîb el-Mâverdî, en-
Nüket ve’l-Uyûn
, (Tah. es-Seyyid İbn Abdilmaksûd b. Abdirrahîm), Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye,
Beyrut ty., c. IV, s. 63; Ebu’l-Muzaffer Mansûr b. Muhammed b. Abdilcebbâr b. Ahmed
el-Mervezî es-Sem‘ânî, Tefsîru’l-Kur’ân, (Tah. Yâsir b. İbrâhîm-Ğanîm b. Abbas b. Ğanîm),
Dâru’l-Vatan, 1. Bsk., Riyâd-Suûdiyye 1997, c. III, s. 484; Ebu’l-Kâsım Mahmûd b. Amr
b. Ahmed ez-Zemahşerî, el-Keşşâf an Hakâiki Ğavâmizi’t-Tenzîl, Dâru’l-Kitâbi’l-Arabî, 3.
Bsk., Beyrut 1407, c. III, s. 196; Kurtubî, Ahkâmu’l-Kur’ân, c. XII, s. 142; Kehf, 18/94.
16 Cevad Ali, a.g.e., c. IX, s. 305.
17 Ebu’l-Kâsım Abdurrahmân b. Abdillâh b. Ahmed es-Süheylî, er-Ravdu’l-Ünf fî Şerhi’s-
Sîreti’n-Nebeviyye li-bni Hişâm
, (Tah. Ömer Abdusselâm es-Selâmî), Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-
Arabiyyi, 1. Bsk., Beyrut 2000, c. I, s. 51.
18 Taberî, Târîh, c. III, s. 362; Şihâbuddîn Ebû Abdillâh Yâkut b. Abdillâh el-Hamevî,
Mu’cemü’l-Büldân
, Dâru Sâdr, 2. Bsk., Beyrut 1955, c. V, s. 83; Ebu’l-Kâsım Ubeydul-
lâh b. Abdillâh İbn Hurdâzebe, el-Mesâlik ve’l-Memâlik, Dâru Sâdr, Ofset Lîden, Beyrut
1889, s. 128; Cevad Ali, a.g.e., c. II, s. 39; c. VIII, s. 250; c. XIV, s. 26; c. XVIII, s. 248-
249; Numan Abdilmüteâl el-Kâdî, Şi’ru’l-Futûhi’l-İslâmiyye fî Sadri’l-İslâm, Mektebetu’s-
Sekâfeti’d-Dîniyyeti, 1. Bsk., yy. 2005, s. 244.
19 Tarih kitapları Kisrâ ve Kayserlerin cahiliye döneminde Arap Yarımadasında tayin et-
tikleri krallardan yahut boyun eğdirdikleri meliklerden haraç/cizye ödeyeceklerine dair
yapılan anlaşma rivayetleri ile doludur. Bkz. Muhammed b. Habîb b. Ümeyye b. Amr
el-Hâşimî Ebû Cafer el-Bağdâdî, el-Muhabber, Dâru’l-Âfâki’l-Cedîde, Beyrut ty., s. 370-
371; Taberî, Târîh, c. II, s. 142; Abdurrahman b. Muhammed b. Muhammed İbn Haldûn,
Dîvânu’l-Müptedâ ve’l-Haber fî Târîhi’l-Arab ve’l-Berber ve men Âserehum min Zevî’ş-
Şeni’l-Ekber
, (Tah. Halîl, Şahâde), Dâru’l-Fikr, 2. Bsk., Beyrut 1988, c. II, s. 74; Cevad
Ali, a.g.e., c. VI, s. 213, 216, 312.
20 O (İyâs b. Kabîse et-Tâî) çok asîl, cömert ve mükemmel idi. Umman ve Meleh arasında
mevcut her beldede onun haracı tahsil edilirdi. Meymûn b. Kays, Dîvânu’l-A’şâ’l-Kebîr,
(Şerh. Muhammed Ahmed Kâsım), el-Mektebu’l-İslâmî, 1. Bsk., Beyrut 1994, s. 85; Ce-
vad Ali, a.g.e., c. V, s. 248.
Cahileye Döneminde Malî Yükümlülükler ve Bunların Kur’ân’daki Yansımaları
63
Hz. Peygamber’e dayanan rivayetlerde de haraç ve harâç kelimeleri,
“vergi”, “pazar vergisi”, ticarî mallardan alınan gümrük vergisi” “baş
vergisi”,
21
“mahsûl” ya da “hâsıla” anlamlarında kullanılmıştır.
Genel olarak tebaanın mal varlığından alınan vergileri ifade eden
“harâç”, zamanla toprak vergisi olarak kullanılmıştır. İslam, tebdil ve
tağyiri kolay olmayan cahiliye döneminde özellikle de Arap yarımada-
sında bilinen bu yerleşik kadim malî ve idarî nizamları devam ettirmiş,
müslümanlar da Irak ve Şam fetihlerinde fethettikleri yerlerde tebaaya
bu vergiyi yüklemekten geri durmamışlardır.
b. Meks (Gümrük Vergisi)
Cahiliyede tüccarların pazarlarda sattıklarından alınan vergiye
“meks”, “mükûs”, bu vergiyi alana da “mâkis”, “mekkâs” deniliyor-
du. Dilciler bu kelimeyi “öşr”, “‘aşşâr” (öşür toplayan)
22
yahut “cibâye”
kelimesinin müradifi olarak da kullanmışlardır.
23
Câhız, meks’in ca-
hiliye döneminden İslam’a intikal eden kavramlar arasında olduğunu
ifade etmiştir.
24
Cahiliye döneminde hırsız ve mahalli suçlular olan
Seâlik’ten ve diğer saldırganlardan pazarın emniyetini sağlama ve dü-
zenini koruma, saldırı, hırsızlık ve kan dökmeye engel olma amacı-
na matuf olarak
25
kabile reisleri pazarlarda satılan mallardan vergiler
21 Ebû Abdillâh Muhammed b. Yezîd el-Kazvînî İbn Mâce, Sünen-u İbn Mâce, (Tah. Mu-
hammed Fuâd Abdülbâkî), Dâru İhyâi’l-Kütübi’l-Arabiyyi, yy. ty., Esvâk, 40; Öşür ve
Harâc, 22; Ömer b. Şebbe b. Abîde b. Rayta en-Nemerî Ebû Zeyd, Târihu’l-Medîne, (Tah.
Fehîm Muhammed Şeltût), Seyyid Habîb Mahmûd Ahmed, Cidde 1399, s. 304; Ebû
Ahmed Hamîd b. Muhalled b. Kuteybe b. Abdillâh el-Horasânî İbn Zenceveyh, el-Emvâl,
(Tah. Şâkir Zeyb Feyyâz), Merkezu’l-Melik Faysal li’l-Buhûsi ve’d-Dirâseti’l-İslâmiyye,
Suûd 1986, s. 123; Ahmed b. el-Huseyn b. Alî b. Mûsâ el-Husrevcirdî Ebû Bekr el-
Beyhakî, es-Sünenu’l-Kübrâ, (Tah. Muhammed Abdulkâdir Atâ), Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye,
3. Bsk., Beyrut-Lübnan 2003, c. IX, s. 234.
22 Ebu’l-Hasen Alî b. İsmâîl b. Sîde, el-Muhassas, (Tah. Halîl İbrâhîm Ceffâl), Dâru İhyâi’t-
Türâsi’l-Arabiyyi, 1. Bsk., Beyrut 1996, c. III, s. 433; İbn Manzûr, Lisânu’l-‘Arab, c. VI, s.
220, (m-k-s, mad.); Zebîdî, Tâcu’l-Arûs, c. XVI, s. 514-515, (m-k-s, mad.); Saîd el-Efğânî,
Esvâku’l-Arab fi’l-Câhiliyye ve’l-İslâm
, Beyrut 1960, s. 56; Meks, cahiliyede reisin, to-
prak gelirinden yahut tüccarların ticarî mallarından aldıkları vergidir. Bazıları da bunu,
zekât olarak verilmesi farz olan mahsülün öşrü veya haracî araziden alınan haraç olarak
yahut tüccarların taşıdığı ticarî malların öşrü olarak görmüşlerdir. (Muhammed Revvâs
Kalacî-Hâmid Sâdık Kuneybî, Mu’cemu Luğati’l-Fukahâ, Dâru’n-Nefâis, 2. Bsk., yy. 1988,
s. 27-28; Ebû Hilâl el-Hasen b. Abdillâh b. Sehl b. Saîd b. Yahyâ b. Mehrân el-Askerî,
el-Furûku’l-Luğaviyye
, (Tah. Muhammed İbrâhîm Selîm), Dâru’l-İlm ve’s-Sekâfe, Kahire
ty., s. 173) Kalacî, öşür, haraç ve zekât unsurlarının şeklen meks ile aynı gözükseler de
aslında cevherleri itibariyle birbirlerinden farklı olduklarını meksin reisin dilediği şekilde
tasarruf ettiği reis için alınan mal olduğunu ancak İslam’daki öşür, haraç ve zekât gibi
vergilerinse insanların maslahatı için tayin edilen belli yerlere verilmesi için bir plan
dâhilinde alındığını ifade eder. Bkz. Kalacî, a.g.e., s. 27-28.
23 Muhammed b. Ahmed b. el-Ezherî el-Herevî Ebû Mansûr, Tehzîbu’l-Luğa, (Tah. Mu-
hammed Avez Mür‘ib), Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabiyyi, 1. Bsk., Beyrut 2001, c. X, s. 54,
(m-s-k, mad.); İbn Sîde, el-Muhassas, c. I, s. 287, 326.
24 Câhız, el-Hayavân, c. I, s. 215.
25 Muhammed Süheyl Takkûş, Târîhu’l-‘Arab Kable’l-İslâm, Dâru’n-Nefâis, 1. Bsk., Beyrut
2009, s. 102.
Dostları ilə paylaş: |