649
Karl Marks
Kapital I
dikleri gibi soyuyorlardý. Genel vali bile bu özel ticarete katýlýyordu. Ko-
ruduðu kimseler, öyle koþullarla sözleþmeler yapýyorlardý ki, simyacý-
dan daha kurnazcasýna hiç yoktan altýn elde ediyorlardý. Büyük servetler
bir gün içinde mantar gibi yerden bitiyor, ilkel birikim tek kuruþ yatýr-
maksýzýn sürüp gidiyordu. Warren Hastingsin yargýlanmasý böyle örne-
klerle doludur. Ýþte bir tanesi. Hindistanýn afyon bölgelerinden çok uzak
bir yere resmi bir görevle gitmek üzere olan Sullivan adinda birisine
afyon üzerine bir sözleþme saðlanmýþtý. Sullivan, sözleþmesini, Binn
adýnda birisine 40.000 sterline sattý; Binn de ayný gün 60.000e sattý ve
sözleþmeyi yerine getiren en son alýcý, bütün bunlardan sonra büyük
bir kazanç saðladýðýný söyledi. Parlamentoya sunulan listelerden birisi-
ne göre, 1757-1766 yýllarý arasýnda Þirket ve memurlarý, Hintlilerden
hediye olarak 6.000.000 sterlin almýþlardýr. 1769-1770 arasýnda Ýngilizler
bütün pirinçleri satýnaldýlar ve çok yüksek fiyatlarýn altýnda satmaya
yanaþmayarak yapay bir kýtlýk yaratmayý baþardýlar.
58
Yerlilere karþý en korkunç davranýlan yerler, doðal olarak, Batý
Hint Adalarý gibi yalnýz ihracata yönelmiþ plantasyon sömürgeleri ile,
Meksika ve Hindistan gibi yaðma alaný haline
[sayfa 771]
getirilen zengin ve
nüfusu kalabalýk ülkelerdi. Ama gerçek anlamýyla sömürge olan ülkel-
erde bile, ilkel birikimin hýristiyanca niteliði kendini ortaya koymaktan
geri kalmýyordu. Protestanlýðýn o asýk yüzlü virtüozlarý, New Englandlý
Puritenler, 1703 yýlýnda meclislerinin bir kararý ile, her kýzýlderili baþý ve
tutsak edilen her kýzýlderili için 40 sterlin ödül koydu: 1720de kelle
baþýna ödül 100 sterline yükseldi; 1744te Massachusetts-Bay, belli bir
kabileyi isyancý ilân edince, þu fiyatlar uygulandý: 12 yaþ ve daha yukarý-
sý erkek kafasý için 100 sterlin (yeni para), erkek tutsak 105 sterlin,
kadýn ve çocuk tutsak 50 sterlin, kadýn ve çocuk kafasý 50 sterlin. Bir-
kaç on yýl sonra sömürge sistemi, bu geçen sürede isyankârca alýþkan-
lýklar edinmiþ dindar hacýbabalarýn oðullarýndan öcünü aldý. Ýngiliz kýþ-
kýrtmasý ve parasýyla, bunlar, kýzýlderili baltalarý altýnda can verdiler. Bri-
tanya Parlamentosu, vahþi av tazýlarýný ve kelle kesilmesini Tanrý ile
doðanin kendilerine ihsan ettiði kolaylýklar olarak ilân etti.
Sömürge sistemi, ticaret ile deniz ulaþýmýný bir limonluk gibi
besleyip olgunlaþtýrdý. Lutherin tekelci þirketleri, sermaye birikimi için
güçlü araçlardý. Sömürgeler, tomurcuklanan manüfaktürler için pazar
üzerindeki tekel aracýlýðý ile artan bir birikim saðladý. Avrupa dýþýnda
düpedüz talan, köleleþtirme ve katillik yoluyla ele geçirilen servet, anayur-
da taþýnarak sermayeye çevrildi. Sömürge sistemini ilk kez tam olarak
geliþtiren Hollanda, daha 1648 yýlýnda ticari kudretinin tepe noktasýnda
bulunuyordu. Güney-doðu ve kuzey-batý Avrupa arasýndaki ticaret ile
Doðu Hindistan ticaretinin hemen tamamýný elinde bulunduruyordu.
58
1866 yýlýnda yalnýz Orissa eyaletinde bir milyondan fazla Hintli açlýktan öldü. Buna karþýn,
gerekli yaþam maddelerini, Hint hazinelerini zenginleþtirecek fiyatlarla açlýktan kývranan halka
satmak için giriþimlerde bulunulmuþtu.
650
Karl Marks
Kapital I
Balýkçýlýðý, deniz ticaret filosu, manüfaktürleri, diðer ülkelerden çok daha
ilerdeydi. Cumhuriyetin toplam sermayesi belki de geriye kalan Avrupa
ülkelerinin toplamýndan daha önemliydi. Güliche yalnýz þunu ekle-
meyi unutuyor: 1648 yýlýnda Hollanda halký, geriye kalan Avrupa ülke-
lerinin hepsinden daha yoksul, daha aþýrý-çalýþma içinde ve daha zalim
bir baský altýndaydý.
Bugün sanayi üstünlüðü ticari üstünlük anlamýný taþýyor. Oysa
gerçek manüfaktür döneminde, sanayi üstünlüðü saðlayan, ticari üstün-
lüktür. Sömürge sisteminin o sýrada oynadýðý üstün rolün nedeni iþte
budur. Avrupanýn ihtiyar tanrýlarý ile dirsek dirseðe kürsüde vâaz eder-
ken, bir sabah aniden sille-tokat onlarý aþaðý yuvarlayan acayip tanrý,
iþte bu sistemdi. Artý-deðer
[sayfa 772]
yapýmýný insanlýðýn tek ve biricik
amacý ilân etmiþti.
Köklerini daha ortaçaðlarda Cenova ve Venedikte bulduðumuz
kamu kredisi, yani devlet borçlarý sistemi, manüfaktür dönemi sýrasýn-
da, genellikle bütün Avrupayý sardý. Deniz ticareti ve ticaret savaþlarý ile
birlikte sömürge sistemi, bunun için itici bir güç hizmetini gördü. Böy-
lece de ilk kez Hollandada kök saldý. Kamu borçlarý, yani devletin ya-
bancýlaþmasý bu devlet ister mutlakiyet, ister meþrutiyet ya da
cum-huriyet olsun kapitalist çaða damgasýný vurdu. Ulusal zenginlik
denilen þeyden, modern halklarýn ortak mülkiyetine gerçekten giren
kýsmý, bunlarýn devlet borçlarýydý.
59
Bunun zorunlu sonucu olarak, bir
ulus ne kadar borçlu olursa o kadar zengin olur þeklindeki modern
öðreti ortaya çýktý. Kamu kredisi, sermayenin credosu*
halini aldý. Ve
devlet borçlanmasýnýn doðuþu ile birlikte, devlet borçlarýna olan inanç-
sýzlýk, kutsal ruha karþý iþlenmiþ, baðýþlanmayan günahýn yerini alýr.
Kamusal borçlanma, ilkel birikimin en güçlü kaldýraçlarýndan
birisi halini alýr. Bir büyücü deðneðinin dokunmasý gibi, kýsýr paraya
üreme gücünü kazandýrýr ve onu sermayeye çevirir; ve bunu, sanayide
ve hatta tefecilikte kullanýldýðýnda bile kaçýnýlmaz olan zahmet ve tehli-
kelerle karþý karþýya býrakmaksýzýn yapar. Devlet alacaklýlarý, aslýnda hiç
bir þey vermemiþlerdir, çünkü borç verilen meblaâ, ellerinde týpký nakit
para gibi iþ görmeye devam eder, kolayca devredilebilir devlet tahville-
rine çevrilmiþtir. Böylece yaratýlan ve yýllýk geliriyle geçinen bir aylaklar
sýnýfý ile, hükümet ve halk arasýnda aracýlýk eden bankerlerin aniden
biriken servetlerini ve gene, her devlet istikrazýnýn büyük bir parçasýn-
ýn kendilerine gökyüzünden inen bir sermaye hizmeti saðlayan, vergi
mültezimlerinin, tacirlerin ve özel manüfaktürcülerin zenginliklerini
bir yana býrakalým, devlet borçlanmasý, bir de, anonim þirketlerin, her
türlü menkul hizmetler üzerinde yapýlan iþlemlerin, borsa oyunlarýnýn,
59
William Cobbett, Ýngilterede bütün kamu kuruluþlarýnýn adlarýnýn baþýna royal (krallýk)
sýfatýnýn konulduðuna iþaret ediyor; buna karþýlýk olmak üzere, bir de national (ulusal)
terimi vardýr.
* Amentü. -ç.