Kızılkaya / Fıkıh Usulünde Sahabe Fetvasının Kaynaklık Değeri Cilt / Volume: • Sayı /Issue: • 2012



Yüklə 7,06 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə10/111
tarix16.08.2018
ölçüsü7,06 Mb.
#63317
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   111

22
İnsan ve Toplum
kaynakların üçte birinin insanlar tarafından tüketildiği ifade ediliyor” (İstanbul 
Müftülüğü, 2008).
Minber, artık kendinden daha emin konuşmakta, Batı kültürünü eleştirme görevini 
üstlenmekte, cumhuriyetin kurucu idealleri olan sanayi toplumu, ilerleme, modernlik, 
bilim, teknoloji gibi kavramlara tabir-i caizse dudak bükmektedir. Yine eski tarz-ı lisanı-
na mugayir olarak, daha maneviyat yüklü, daha coşkulu konuşmakta, kurucu ideallere 
karşı, unutulmuş olan dine yönelik Mesihsel bir çağrı yapmaktadır.
“Bizler, âlemlere, yani canlısıyla cansızıyla bütün varlıklara rahmet olarak gönde-
rilmiş bir peygamberin ümmetiyiz. Böyle bir peygamberin ümmetine de ancak 
bütün varlıklara rahmetle yaklaşmak yaraşır; yıkmak, yakmak, yok etmek değil; 
yapmak, yaşatmak yaraşır” (İstanbul Müftülüğü, 2007).
“İman varsa, imkân da vardır. Hatırlayın: Âlemlere rahmet olarak gönderilen 
Efendimiz de cehaletin ve zulmün en yoğun olduğu bir ortamda gelmişti. Bir 
kişiydi. Hira’da hayat damarları kurumuş insanlığı diriltmek üzere görevlendiril-
diğinde sevgi ve merhameti öğretti insanlığa… Rahmet olup yağdı tüm mahlu-
kata…” (İstanbul Müftülüğü, 2010a).
“Hz. Peygamber Medine şehrini, günümüzde “kent etiği” denilen ilkeler ve 
erdemlerle donattı; Bir yeri İslam şehri saymak yetmez. Bunun için bilgisiyle, 
irfanıyla, ahlakıyla, adabıyla, estetik anlayışıyla İslam kavramının içini dolduran 
değerlerin şehirde yaşayanların kişiliklerine, davranışlarına, insan ve çevre ilişki-
lerine sinmesi gerekir” (İstanbul Müftülüğü, 2010b).
Görüldüğü üzere, belirli bir tarihten sonra hutbelerin dilinde keskin bir değişim yaşan-
mıştır. Bu değişimin analiz edilmesinin, din-ekoloji-devlet ilişkisine dair bir takım kav-
rayışlar geliştirmemize imkân sağlayacağı kanaatindeyim.
İdeolojik Dinsel Aygıtın Pratiği Olarak Cuma Hutbelerinde Çevre 
Konusunun İşlenişi Üzerinden Bir Analiz
Althusser’in ideolojik aygıtları, ekonomik pratiğin şemsiyesi altında genellikle bir araya 
gelerek koordine çalışmalarına rağmen, her bir aygıt kendi otonomisine sahiptir. 
Dinsel aygıt, yönetsel aygıt ile her ne kadar işbirliği içerisinde olsa da iki aygıtın da 
birbirlerinden farklı, birbirleri ile çelişen tavır ve pratikleri vardır. 
Cumhuriyet dönemi boyunca, dinî bir pratik olan hutbelerde görülen temel stratejinin 
en belirgin özelliği, Kemalist-Aydınlanmacı söylemle ters düşmemeye özen gösterme-
si, onla çatışmamaya dikkat etmesidir.
Hutbelerde, bir yandan resmî siyasal söylemin tezlerini hedef alan içerikten ve söy-
lemlerden uzak durmaya çalışmak, öte yandan resmi söylemin genel dinî algıya ters 
düşecek müdahalelerine ve tanzimine engel olmaya çalışmak ve heterodoks yapılar 


23
Demir / Çevreye Minberden Bakmak: Cuma Hutbelerinde Çevre Sorununun Sunumu
tarafından meşruiyetine yapılan saldırılara karşı durabilmek gibi bir dizi hassasiyete 
özen gösterilmektedir. Başka bir ifade ile DİB, bir yandan yönetsel aygıt tarafından 
dinin dışlanmasını engellemek, bir yandan dinin meşru ve asıl temsilcisinin Diyanet 
kurumu olduğu algısını benimsetmek, öte taraftan heterodoks ve radikal gruplara 
karşı kamuoyu oluşturmak ve bir de “resmi söylem”in din algısı ile geleneksel halk 
dindarlığını uzlaştırmak gibi birçok tehlikelerle dolu mayınlı bir alanda mevcudiyetini 
sürdürmek durumunda kaldığı gözlemlenebilir. Tüm bunlarla dinamik bir ilişki içinde 
olan DİB, kendisine has özgün bir zeminde varlığını idame ettirme gayretindedir. Bu 
sıkışmışlık içerisinde, bunlarla birlikte ve bunlara karşı taktiksel ve stratejik yöntemler 
geliştirmektedir. İştar Gözaydın’ın da belirttiği üzere, Cumhuriyet tarihi boyunca, 
Türkiye Devleti’nin ideolojik bir araç olarak benimsediği kurumlardan biri olan Diyanet 
İşleri Başkanlığı, tüm diğer yapılarda olduğu gibi kendisini biçimlemeye çalışmış olan 
iktidarlara bir yandan kendi dinamiklerini üretmiştir (Gözaydın, 2009, s. 305).
Diyanet, gerilimli alanlardan kaçınarak, resmî söylemin boş bıraktığı alanları doldurmak 
ve bu boşlukları alabildiğince işleyerek dinî söylemin otantikliğini yeniden üretmek 
gayretine girişmiştir. “Resmî söylemin boş bıraktığı alanlar” aslında yönetsel aygıtın 
Diyanet’e terk ettiği konuları oluşturmaktadır ki, bunların sınırı yasal olarak da çizilmiş-
tir. Örneğin, din işlerinden sorumlu kurumun adının Umur-u Diniye mi yoksa Umur-u 
Diyaniyye mi olacağı konusunda mecliste geçen bir tartışma da Samih Rıfat’ın argümanı, 
Diyanet’e bırakılan alanların anlaşılması açısından önem arz etmektedir. Şöyle der Rıfat:
“Din kelimesinde iktisadiyat, içtimaiyat, inzibat, tedrisatın cümlesi dâhildir. 
Bunların her biri hükümetin munkasım olduğu şubelere taksim edilmiştir. 
Meydanda kalan yalnız ibadat, itikadat, itfaya (fetva verme) ait olan ahkamdır 
ki Umur-ı Diyaniye Riyaseti’ne aittir. Ve diyanet kelimesi tamamıyla bu manaya 
mevzudur” (Kara, 2008, s. 63).
Ayrıca anayasaya 1965 ve 1982 yıllarında eklenen maddelerde de Diyanet İşleri’nin 
görev ve sorumlulukları belirlenip söz sahibi olabileceği alanların sınırları çizilmiş-
tir. 1965 tarihli ve 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında 
Kanun’a göre; Diyanet’in görevleri: “İslam inançlar, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri 
yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek olarak 
belirtilmiştir. 1982 yılındaki yeni maddeye göre;“Genel İdare içinde yer alan Diyanet 
İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında 
kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanunda gösteri-
len görevleri” yerine getirir.
Diyanet’e “ilmihal Müslümanlığı” alanının tanzimi konusu tahsis edilmiş, diğer konular-
da ise devletin resmî söylemini aynen tekrarlaması istenmiştir. Diyanet’in genel amacı, 
hurafelerden arınmış dinî bilgi ve kültür verme ve dinin devlet, Cumhuriyet ideolojisi 
ve inkılaplarıyla bir şekilde uzlaştırılmasıdır (Kara, 2008, s. 77). O halde, hutbelerin tarih-
sel gelişimi ve içeriğinin şekillenmesinde üç saik rol oynamıştır diyebiliriz:


Yüklə 7,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə