104
İnsan ve Toplum
psikiyatrist] bilimsel çalışmalar yaparak yeni bir şeyler ortaya
konulabileceği ve kuram-
ların eksikliklerinin bu şekilde ortadan kaldırılabileceği savunulmuştur.
Görüşme yapılan katılımcıların büyük çoğunluğu, terapi kuramlarında ve tekniklerinde
tespit ettikleri bu eksiklikleri gidermek için bireysel olarak danışanlarının ihtiyaçlarına,
kültürel özelliklerine öncelik vermeye ve bu kültürün örf ve adetlerine mümkün oldu-
ğunca hâkim olmaya çalıştıklarını belirtmişlerdir. Bu amaçla terapi seanslarında kültürel
öğeleri, hikâyeleri kullandıklarını belirten katılımcılar olmuştur. Kuramsal olarak kültü-
rel bir yaklaşımın geliştirilmesi gerektiği vurgusunu yapan bazı katılımcılar ise bunu
gerçekleştirmek için kişisel bazı gayretlerin ötesine geçemediklerini ifade etmişlerdir.
Bir katılımcı, kültürel yaklaşımlar
geliştirmek için, kişisel gayretlerin ötesinde kurumsal
çalışmaların da kurumsal çalışmaların da gerçekleştirilemediğini belirtmiştir. Bu durumu
da “Türkiye’de kurumların kalıcı bir çaba ortaya koyamayıp siyasetin gölgesinde kalması ve
dolasıyla bazı şeylerin kökleşememesine” [K.S., Psikiyatrist] bağlamıştır. Başka bir katılımcı
ise kültürel yaklaşımların geliştirilmesi noktasındaki tespitlerini bireysel veya kurum-
sal çalışmalarla destekleyip desteklemediği sorulduğunda, “bu noktada ciddi ızdırap
duyduğunu”; ancak, bir çalışma gerçekleştirilemediğini belirtmiştir. Kurumsal olarak
kültüre özgü çalışmaların, araştırmaların yürütüleceği,
eğitimlerin verileceği, psikoloji
mezunlarının yönlendirilip eğitilebileceği bir araştırma merkezi kurma düşünceleri olsa
da maddi kaynak yetersizliğinden dolayı bu projenin gerçekleşemediğini belirtmiştir.
Uzmanların, Sıklıkla Karşılaştıkları Aile Problemlerine ve Aile Yapısındaki
Değişimlere Bakışları
Yarı yapılandırılmış görüşmelerde terapi hizmeti veren uzmanlara, ailelerin ne tür
problemlerle kendilerine başvurdukları sorulmuştur. Buradaki amaç, araştırmanın genel
amacıyla bütünlük oluşturacağı düşüncesiyle, toplumda aile ve çocuk noktasında ne
tür problemlerin olduğunu, uzmanların kendilerine gelen
bu vakalar çerçevesinde
toplumsal meseleleri ele alırken ve bu meselelere çözüm üretirken sahip oldukları refe-
rans noktaları arasında bir bütünlüğün/uyumun olup olmadığını tespit edebilmektir.
Katılımcıların verdikleri cevaplar, Eşlerin beklenti ve bilgi düzeyinden kaynaklanan prob-
lemler, Aile içi iletişim problemleri olmak üzere 2 ana tema altında değerlendirilmiştir.
Katılımcıların bazıları, eşlerin çok yüksek beklentilerle evlendiklerini, bu beklentilerin
karşılığını bulamayınca da problemlerin baş gösterdiğini belirtmişlerdir. Bazı katı-
lımcılar, özellikle son beş yılda, insanların çok yüksek beklentilerle, evliliğin her şeye
çare olacağı, evlendiği an tamamıyla mutlu olunacağı gibi bir algıyla evlendiklerini
belirtmişlerdir. Görüşme yapılan başka bir uzman da benzer problemlerden bah-
setmiş ve evliliğe dair beklenti düzeyinin bu kadar yüksek olmasında, “televizyonda
romantizm anlamında pompalanan” [M.D. Psikolog] eş ve aile imajının etkili
olduğu-
nu belirtmiştir.
105
Karagöz / Teori ya da Realite: Hâkim Terapi Kuram ve Uygulamaları Karşısında Konumlanış ve Arayışlar
Katılımcılar tarafından vurgulanan bir diğer husus, eşlerin evlilik ile ilgili, özellikle de
cinsellikle ilgili bilgisizce evlenmeleridir. Bunun sonucunda da cinsel problemler başta
olmak üzere birçok problemle terapistlere başvurmaktadırlar. Bir katılımcı, çeşitli
konularda bilgisizce evlenme durumunun ortaya çıkardığı problemleri,
evlilikle ilgili
karşılaştıkları en temel problem olarak değerlendirmiştir.
Terapistlerin neredeyse tamamı, en fazla karşılaştıkları aile problemleri arasında eşlerin
birbirleri ile, kendi ebeveynleri ve çocukları ile olan ilişkilerindeki iletişim problemlerini
göstermişlerdir. Katılımcılar, evliliğin belli aşamalarındaki rollerin gereğini yerine geti-
rememe, özellikle yeni evlilerde birbirini olduğu gibi, farklılıkları ile kabul etmekten
ziyade kendine benzetmeye çalışma, aile içinde eşlerin birbirlerine yükledikleri anlam-
ların sıradanlaşması ve değersizleşmesi, eşlerden birinin işinde başarı olup diğerinin
bu tip imkânlardan yoksun oluşunun sebep olduğu problemleri ve özellikle hanımların
ilgi, sevgi eksikliğinden dolayı yaşadıkları problemleri de sık karşılaştıkları aile problem-
leri arasında göstermişlerdir. Katılımcıların sıklıkla karşılaştıkları aile problemlerinden
bir diğeri de eşlerden birisinin ailesiyle yaşanan problemdir.Üst
ebeveyn müdahalesi
olarak isimlendirdikleri bu durum, bazı katılımcılara göre bu topluma has bir özellik
arz etmektedir:
“Yani eğer geleneksel aileyse, işte bu az önce söylediğim şey sıkıntısı olabiliyor,
eşlerin anne babalarının evlilik içerisine müdahalesiyle ilgili sınır problemleri ola-
biliyor. işte malum bilinen gelin-kaynana şeyi gibi. bu, özellikle, ben ankara’da
da çalıştım burda, bir buçuk yıldır burdayım, bu Ankara’daki toplumda daha
fazla, iç anadolu’da özellikle, benim izlediğim şey...geleneksel ailede olan bir şey.
o tür problemler oluyor, Türkiye’de hala var” [F.Y, Psikiyatrist]
Ebeveyn ve çocuklar arasındaki ilişkilerde ortaya çıkan problemlerin başında
ise kuşak
çatışması, çocuğa söz geçirememe, sınır koyamama, çocuğun kontrolünü sağlayama-
ma gibi durumlar gösterilmektedir. Katılımcıların çoğu, kuşak çatışmasının oluşturdu-
ğu problemlere dikkat çekmişlerdir. Bazı katılımcılara göre, günümüzde kuşaklar arası
fark neredeyse üç-dört seneye inmiş durumdadır. Böyle bir durumun ortaya çıkmasın-
da ise özellikle medya ve popüler kültürün etkisi vurgulanmaktadır. Bununla bağlantılı
olarak vurgulanan bir diğer husus da anne babanın otoritesinin giderek zayıflaması ve
bu nedenle “çocuklarına söz geçirememe”leridir. Çocuk yetiştirme noktasında ailele-
rin “çocukları üzerinde kontrol sağlayamama, sınır koyamama vb” gibi problemlerin
nedenleri sorgulandığında da karşımıza anne babaların
çocuk yetiştirme sürecindeki
tutumları çıkmaktadır:
“Bence aileler çocuklarıyla arkadaş olayım filan derken, ipin ucunu kaçırdıklarına
arada hiçbir hiyerarşi gözetmedikleri simetrik ilişki kurdukları ve bunun sonu-
cunda da böyle doyumsuz çocuklar, mutsuz çocuklar ve hani sınırını bilmeyen
çocuklar yetiştirdiklerini düşünüyorum” [F.Y., P. Danışman]