Maden jeolojiSİ BİLİMİNİn tanimi



Yüklə 0,67 Mb.
səhifə10/15
tarix11.04.2018
ölçüsü0,67 Mb.
#37739
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   15

2.ci tip : Muskovit kuşağır grafik dokulu kuvars-feldispat kuşağı ve bloklu yapıdaki mikroklin kuşağı gelişmiştir.

3.cü tip : İlk üç kuşağa ilâve olarak çekirdekte kuvars ku­şağı da gelişmiştir. Mikroklin kuşağı monomineral yapıdadır. Nadir element mineralleri mikroklin ve kuvars kuşakları sınırında az miktarda bulunabilir.

4.cü tip : Nadir element mineralleri büyük çapta mikroklin kuşağında ornatımla yer almışlardır.111

5.ci tip: Grafik dokulu kuvars-feldispat kuşağı kaybolmuş,buna karşılık nadir elementmineralleri pegmatit kütlesinin büyük bir bölümünü kaplamıştır. Mikroklin kristalleri kalıntılar halinde bu minerallerin arasında hapis olmuştur. 5 ci tip pegmatitleri albit ve spodümen bakımından çok zengindir.

2) PEGMATİTLERİN ZONLU DAĞILIMI : Bir batolite göre çeşitli konumlarda yer alan pegmatitler, batolit sınırına olan uzaklıkla­rına bağlı olarak farklı özelliklere sahiptirler.

FERSMAN'a (1934) göre batolit içinde en derinden takke - yan kayaç sınırına doğru şu çeşit pegmatitler yer alır (Şekil 89)

Nadir toprak elementli, Th, U, Nb, Ta, Zr ve Ti'lı pegma­titler.

Mikalı ve turmalinli pegmatitler.

Berilli pegmatitler.

Li ve Sn'lı pegmatitler.

Takke üzerinde, yan kayaç içinde ise

Li, P ve Mn'li pegmatitler bulunur.

Vlasov'un ayırdığı pegmatit tipleri de batolitlere göre bel­li konumlarda bulunurlar, l ve 2 ci tip pegmatitler en derinde ve genellikle batolit içinde, 3, 4 ve 5 ci tip pegmatitler ise genellikle batolit sınırından uzakta, yankayaç içinde yer alırlar. Pegmatitlerin konumu ile granitleşmeye eşlik eden rejyonal metamor-fizmanın şiddeti arasında da ilişki vardır. Rejyonal metamorfizma zayıf ise pegmatitler batolit içinde toplanmıştır. Bu pegmatitler küçüktür. Rejyonal metamorfizma kuvvetli ise pegmatitler daha zi­yade yan kayaç içinde yer alırlar. Bunlar nispeten geniş, iç zonlanmaları belirgin pegmatitlerdir.

VI. PEGMATİTLERİN EKONOMiK ÖNEMİ :

Basit pegmatitler endüstriyel hammadde olarak değerlendiri­len kuvars, feldispat ve muskovit için işletilebilirler. Karmaşık pegmatitler ise başlıca Li, Be, Nb, Ta, Th, nadir toprak element­leri .(Y, Ce,..) ve mücevher taşları (=jem) bakımından önemlidir. Pegmatitlerde çok çeşitli uranyum minerallerinin varlığı bilinme­sine racnen, dünyacla ekonomik olarak yalnız uranyum için işletiler. pegmatit hemen hemen yoktur. Diğer taraftan Nb, Ta, Th ve nadir toprak elementleri pegmatitlerden çok, bu kayaçlardan türeyen plaserlerde işletilirler.

Granitik pegmatitler nispeten daha potassiktir. Bu pegmatit­lerde uranyurn oranı, toryuma göre daha fazladır. Granitik pegmatit­ler özellikle Li., Be, Ta, Y ve mücevher taşları bakımından önemli­dir. Nefelinli siyenitik pegmatitler ise nispeten daha sodiktir. Bu pegmatitlerde toryum oranı uranyuma göre daha fazladır. Nefe-linli siyenitik peçrıatitler özellikle Nb, Th ve Ce bakımından önem taşırlar.

Pegmatitler içerdikleri ekonomik unsur ve minerallerin dı­şında, mineraloji koleksiyonlarını süsleyen iri, güzel ve ender kristaller sunmaları bakımından da önemlidirler.

VII, PEGMATİTİ K YATAKLARA ÖRNEKLER :

Dünyada ve Türkiye’de bilinen başlıca pegmatitik yataklar şunlardır :

l- Black - Hills (Güney Dakota. ABD) : Metamorfik kayaçlar içinde; 70 m çapında, pipo şeklinde bir granitik pegmatit mevcut­tur. Bu yatakta spodümen, lepidolit ve ambligonit minerallerinden itibaren lityum, berilden itibaren de berilyum üretilir.

2- Izoumroudnyie Kopi (Ural. Rusya) : Metamorfik kayaçlar içindeki granitik pegmatit damarlarında beril mineralleri hem mü­cevher taşı, hem de berilyum üretimi için değerlendirilir.

3- Minas Geraes (Brezilya) : Metamorfik ve plütonik kayaçlar içindeki pegmatit damarları başlıca beril ve müskovit için işletilir.

4- Jos Platosu (Nijerya) : Ayrışmış granitler içindeki pegmatit damarlarında niobit mineralleri bulunur. Ancak bu mineralin asıl üretimi yöredeki kırıntı yataklardan itibaren yapılır.

5- Kragerö (Norveç) : Bu yöredeki granitik pegmatitler tor­yum bakımından önem taşırlar.

6- Gördes (Manisa) : Türkiye'nin en önemli pegmatit zuhurları bu yörededir. Gördes pegmatitleri damar şeklinde olup, metamorfik kayaçlar içinde yer almışlardır. Kuvars, ortoz ve plajiyoklaz dışında müskovit, biyotit, turmalin ve dişten de içerirler. Mika yatağı olarak işletilmişlerdir.

7- Karaköy (Bilecik) : 40 m kalınlığındaki bir pegmatit feldispat yatağı olarak işletilmektedir.

PNÖMATOLİTİK YATAKLAR

TANIM:


Oluşumlarında uçucu elemanların en önemli rolü oynadığı, yüksek ısı ve basınç koşulları altında meydana gelmiş yataklara pömatolitik yataklar denir. Bu yataklar çeşitli nitelikleri ve bilhassa minerolojik bileşimleri bakımından bir yandan pegmatitik yataklara, diğer taraftan hidrotermal yataklara geçiş özelliğindedir. Bazarlar pnömatolitik yataklar için değişik adlar kullanmışlardır. Asıl pnömatolitik yatak deyimi bu yatakları pirometasomatik ( kontak pnomatolitik ) yataklardan ayırmak amacı ile alman yazarlar tarafından kullanılmıştır. Asit çıkışlı yatak deyimi bu yataklarının kökenlerinin ‘asit plütonik kayaçlara bağlı olduğunu belirtmek amacı ile , Fransız yazarlar tarafından kullanılmıştır. Amerikalı yazarlar bu yatakları yüksek ısılı hidrotermal (hpotermal) yataklar sınıfında kabul ederler. Greyzen yatakları deyimi Rus yazarları tarafından kullanılmaktadır.

PNÖMATOLİTİK YATAKLARIN OLUŞUMU:

Pnömatolitik yatakların oluşumunda pnömatolitik veya mineralizatör adı verilen uçucu elemanların

Pnomatolitik yatakların oluşumunda pnömatolit veya mineralizatör adı verilen uçucu elemanların en önemli rolü oynadığı klasik­leşmiş bir görüştür. Bu görüşe göre, magmanın katılaşma sürecinde derişmiş Sn, W gibi elementler borür, flüorür, klorür veya iyodür halinde, gaz fazında taşınmışlar ve yaklaşık 400° - 600°C'lik ısı­larda çökelmişlerdir. Taşıyıcı rolü oynayan uçucu elemanlar ise flüorit, apatit, topaz, turmalin gibi minerallerin bileşimine gir­mişlerdir. Ancak bu sonuncu mineralin genellikle kassiterit ve volframitten önce yatak çeperlerine yerleşmiş olması sorun yarat­maktadır. Zira taşıyıcı rolü oynayan elemanların normal olarak bu görevlerinin bitmesinden sonra kristalleşmesi gerekirdi. Bu neden­le bazı yazarlar tarafından oluşum için farklı görüşler ileri sü­rülmüş ve "pnomatolitik yatak" deyimi kullanılmaktan kaçınılmıştır.

GORDON SMITH'e (1947) göre kalıntı magmadaki kalay stannat halinde sıcak alkalen çözelti olarak taşınmıştır.

SULLIVAN (1948) kalay elementinin kalıntı magmadan değil, granitleşmeye uğrayan kayaçlardan geldiğini ileri sürer. Kalay bu kayaçların içine, daha önceden volkanizma ile derinlerden taşın­mıştır. Kayaçların granitleşmesi sırasında iyonik yarıçap, iyonik yük gibi özellikler nedeniyle granit minerallerinin bileşimine gi­remeyen kalay plütonun kenar kısımlarına itilmiş ve burada derişmiştir. Bor ve flüorlu minerallerin de yine granitik plüton kenar­larında bulunması aynı şekilde açıklanmaktadır. Sullivan'ın bu var­sayımı kristal - yapı kuramı olarak da adlandırılır.

PNÖMATOLİTİK YATAKLARIN YATAKLANMA SEKİL VE YERLERİ :

Pnömatolitik yataklar genellikle damar, stokverk veya saçınm şeklinde yataklarımı şiardır, Ender olarak yığın veya pipo şeklinde yataklara da rastlanır. Bu yataklar daima granitik batolit veya stokların takke kısmında, takke yankayaç sınırında veya granite çok yakın yankayaçlar içinde yer alırlar. Başka bir deyişle pnömatolitik yataklar daima akrobatolitik aşınma seviyelerinde bulunurlar. Pnömatolitik yatakların bağlı olduğu granitler mezozon veya katazona aittir.

Çoğu kez birçok pnömatolitik damar bir arada buluna­rak bir damar ağı meydana getirirler. Bu damarlar (flöze) granitin soğuma çatlakları içinde, granite göre konsantrik veya ışınsal hal­dedir (Şekil 90). Işınsal damarların granitten çıkıp yankayaç içi­ne uzanan konumları asit çıkışlı yatak deyimine uygun düşmektedir. Bazı hallerde düşeye yakın eğimli damarlar paralel olarak bulunur­lar. Bunlar genellikle uzun eksenli batolit veya stoklara bağlı olarak, uzun eksene paralel şekilde yerleşmişlerdir (Şekil 91).

Pnömatolitik yataklar büyük bir çoğunlukla asıl granitlere bağlıdır. Genellikle porfiroid dokuda olan bu kayaçlarda kuvars, alkalen feldispat ve plajiyoklaz dışında en karakteristik mineral müskovittir. Ancak sadece biyotitli veya hem biyotit, hem de müs-kovitli granitler pnömatolitik yataklarla ilişkili olabilirler. Tali mineral olarak çoğu kez flüorit, turmalin,,apatit, zirkon, allanit, monazit ve ksenotim bulunur. Pnömatolitik yatakların bağ­lı olduğu granitler her zaman hololökokrattır. Silis oranları genel­likle çok yüksektir, ancak bazen siyenite yakın granitlerde de cev­herleşmelere rastlanabilir. Feldispatların bileşimine giren K20, Na2O ve CaO bakımından bu kayaçlar alkalen veya kalko alkalen niteliktedir.

KİMYASAL VE MİNERALOJİK BİLEŞİM :

l- Pnömatolitik Yatakların Cevher ve Gang Mineralleri başlıca cevher mineralleri şunlardır:

assiterit : SnO2

Volframit : (Mn,Fe)WO4

Molibdenit : MoS2

Bizmütinit : Bİ2S3

Manyetit : Fe3O4

Hematit : Fe2O3

Pnömatolitik yataklarda manyetit ve hematite diğerlerinden daha az olarak rastlanır. Aslında pnömatolitik köken sadece kassi-terit için karakteristiktir. Buna karşılık volframit, molibdenit. bizmütinit, manyetit ve hematit pnömatolitik kökenli olabilecekle­ri gibi, çoğu kez hidrotermal yataklarda da bulunabilirler. Pnöma­tolitik ile hidrotermal arasında geçişi temsil eden yataklarda bu minerallerin dışında pirit, kalkopirit, şeelit, pirotin, arsenopi-rit gibi daha birçok çeşit minerale rastlanabilir.

Kuvars en çok bulunan gang mineralidir. Pnömatolitik damarlar özellikle bol kuvarslıdır. Borlu, flüorlu, lityumiu ve fosforlumi­neraller diğer önemli gang minerallerini oluştururlar.

Başlıca gang mineralleri şunlardır :

Kuvars : SiO2

Muskovit : K Al2 (Si3AlO10 ) (OH)2

Lepidolit : K (Li,Al)3 (Si3AlO10) (OH,F)2

Zinvaldit : K Li Fe Al (Si3AlO10) (OH,F)2

Flogopit : K Mg3 (Si3AlO10) (OH,F)2

Biyotit : K(Mg,Fe)3 (Si3AlO10) (OH,F)2

Topaz : Al2SiO4(OH,F)2

Turmalin : (Na,Ca) (Mg,Al)6 B3Al3Si6 (O,OH)30

Apatit : Ca5(PO4)3 (F,Cl)

Flüorit : CaF2

Kaolen : Al4Si4O10(OH)8

Aksinit : Ca2(Mn,Fe)Al2BSi4O15 (OH)

2.Yan kayaçlarda kimyasal ve mineralojik değişiklikler ;

Pnömatolitik dönemde, uçucu elemanların büyük hareket kabiliyetin­den dolayı, yan kayaçlarda metasomatik olarak önemli kimyasal ve mineralojik değişiklikler görülür. Bu değişiklikler getirimlerin niteliği ve yankayacın cinsi ile ilgilidir, örneğin alüminosili-katlı kayaçlarda kuvars, müskovit, topaz, flüorit oluşumu, ultra-bazik ve bazik kayaçlarda biyotit, flogopit oluşumu, karbonatlı kayaçlarda flüorit, turmalin oluşumu olağandır. Yankayaçlarda mey­dana gelen değişiklikler, maden aramada kılavuz rolü oynadıkların­dan, uygulamada büyük öneme sahiptirler. Genelde başlıca değişik­likler şunlardır:

A- GREYZENLEŞME : Alüminosilikatlı kayaçlarda özellikle feldispatlarin aleyhine kuvars ve mika oluşumuna greyzenleşme, meyda­na gelen kayaca ise greyzen adı verilir. Mika muskovit, lepidolit veya zinvaldit cinsindendir. Greyzenlerde ayrıca turmalin, topaz, flüorit, apatit gibi tali gang mineralleri ve kassiterit, volfra­mit gibi cevher mineralleri de bulunabilir. Greyzenleşme as­lında granitler için kullanılan bir deyimdir. Fakat bazı yazarlar bu deyimi pnömatolitik etkenlerle metasomatik değişikliklere uğra­mış her tür kayaç için kullanılır.

B- TURMALINLEŞME : Granitteki feldispatların ve mikaların aleyhine kuvars ve turmalin oluşur, îğne şeklindeki turmalinlerin ışınsal olarak bulunduğu bu kayaçlara bazı yerlerde lüksilyanit adı verilir. Granitlerin dışında alüminosilikatlı veya karbonatlı yankayaçlar da turmalinleşebilir. Turmalirileşmiş kayaçlar ayrıca flüorit, topaz, kassiterit, volframit gibi mineraller de içerebi­lirler.

C- KAOLENLEŞME : Genellikle feldispatların aleyhine kaolen oluşur. Böylece kayaç başlıca kaolen ile bozuşmadan arta kalan ku­vars ve mika mineralleri içerir. Kaolenleşmeye birçok pnömatolitik yatakta rastlanılmasına rağmen bu olay hidrotermal kökenli olabilir, Fakat her durumda yeraltı su tablasından daha alçak seviyelerde gözlenmesi nedeniyle, derin kökenli olduğu tartışmasızdır.

ZONLANMA :

Pnömatolitik yataklara ait damarlar genellikle bakışımlı yollu bir yapıya sahiptir. Bu yapı aynı zamanda bir iç zonlanmayı da belirler. Örneğin Zinnwald yatağındaki flözelerde en kenarda lepidolit, daha sonra volframit ve kassiterit, ortada ise kuvars bulunur.

Yatak ölçeğinde ise, Fersman'ın normal düşey zcnlanma şema­sında da (Şekil 84) belirtildiği gibi, kalay en derinde bulunur. Ancak bu şemadan farklı olarak kalay çoğu kez intraplütonik yatak­lar da verebilmektedir. Volfram kalaya göre daha yukarıdadır. Volframitteki MnWO4/FeWOı+ oranı genellikle oluşum ısısı ile alakalı­dır. Derinde oluşmuş, dolayısıyle yüksek ısılı volframitlerde MnWO4 oranı yüksektir. Molibden ve bizmut'un konumları kesin ol­mamakla beraber, bu elementler genellikle volframla beraber veya daha yukarılarda bulunurlar.

Kassiterit tipomorf bir mineraldir. Böylece bu minerale ait değişik şekiller granite göre zonlanma gösterirler ve derinden yü­zeye doğru değişen jeolojik koşulları belirtirler.

PNÖMATOLİTİK YATAKLARIN EKONOMİK ÖNEMİ:

Pnömatolitik yataklar başlıca Sn, W, Mo ve Bi için önem taşır, Kalayın bunlar içinde ayrı bir yeri vardır. Zira volfram, molibden ve bizmut diğer tür yataklarda da ekonomik olabilmelerine karşılık, kalay için pnömatolitik oluşum karakteristiktir.

Buna rağmen kalay dünyada pnömatolitik yataklardan ziyade, bu tür oluşuklardan türe­miş kırıntı yataklardan itibaren işletilir.

Pnömatolitik yataklarda Sn, W, Mo ve Bi elementlerine bera­berce rastlamak olasıdır. Ancak bu yataklar genellikle sadece bir element için ekonomik olabilmektedir, örneğin Sn ve W dünyada ayrı metallojenik provenslerde işletilmektedir; Malezya - Endonezya ka­lay provensi, Güney Çin - Kore - Japonya volfram provensi gibi.

Yukarıdaki dört elementten başka pnömatolitik yataklar ba­sen Fe için de ekonomik olabilmektedir. bakımından bu kayaçlar alkalen veya kalko - alkalen ni­teliktedir.

Pnömatolitik yataklarda Sn, W, Mo ve Bi elementlerine bera­berce rastlamak olasıdır. Ancak bu yataklar genellikle sadece bir element için ekonomik olabilmektedir, örneğin Sn ve W dünyada ayrı metallojenik provenslerde işletilmektedir; Malezya - Endonezya ka­lay provensi, Güney Çin - Kore - Japonya volfram provensi gibi . yukarıdaki 4 elementten başka pnömatolitik yataklar bazen Fe için de ekonomik olabilmektedir.

VII, PNÖMATOLİTİK YATAKLARA ÖRNEKLER :

1. Cornwall (İngiltere): Hersiniyen granitleri içindeki kuvars ganglı damarlar ve stokverkler kassiterit içerirler. Daha dış zonlarda Cu, Zn ve Pb cevherleşmeri vardır. Geçmişte büyük önemi olan bu yatak günümüzde hemen hemen tükenmiştir.

Altenberg (Doğu Almanya) ve Cinovec – Zinnvald (Çekoslavakya – Doğu Almanya): Erzgebirge adı verilen bölgede birbirine birkaç km. yakınlardaki bu yataklarda kassiterit ve volframit hersiniyen yaşlı granitlerin flöze damarlarında ve greyzenleşmiş kısımlarındaki stokverklerde bulunmaktadır. (şekil92)ax (Colorado. ABD) : Dünyanın en önemli molibdenit yatağıdır. Antekambriyen yaşlı eski granitleri kesen Tersiyer yaşlı kuvarslı monzonitlere bağlı olarak pipo şeklinde bir yatak oluşmuştur (Şekil 93). Cevher orta derecede silisleşmiş zonlardadır.

Gümele (Mihalgazi. Eskişehir) ; Paleozoik yaşlı metamorfik kayaçları kesen Hersinyen yaşlı bir granitin takke kesiminde, stokverk yapılı kassiterit bulunmaktadır. Yörede damar şeklinde


cevherleşmeler de vardır, Gümele kalay zuhurları günümüzde ekono­mik değildir.

Balışıh (Keskin. Ankara) : Biyotitli granitler içindeki kuvars damarlarından molibdenit işletilmiştir.

Pınargözü (Kangal. Sivas) : Tersiyer yaşlı mikrosiyenit ve mikrodiyoritler içinde, stokverk ve damar şeklinde hematit bulunmaktadır. Ayrıca az miktarda pirit, kalkopirit ve kısmen hematit-
leşmiş manyetit vardır. Gang mineralleri kalsit, kuvars,apatit ve flogopittir. Son iki mineral cevherleşmenin hiç olmazsa kısmen pnömatolitik kökenli olduğunu göstermektedir.

Hasançelebi (Hekimhan. Malatya) s Önemli bir demir yata­ğıdır (Şekil 94). Yörede üst Kretase öncesi serpantinleşmiş ultrabazik kayaçlar ve bazik volkanik kayaçlar bulunur. Bunların üzeri­ne uyumsuz olarak üst Kretase yaşlı tortul kayaçlar ve trakitler gelir. Bütün bu kayaçlar Hasançelebi civarında kısmen veya tamamen skapolitleşmişlerdir. Skapolitleşmenin bir siyenitik batolitin sokulu-muna bağlı olarak metasomatik bir kontakt metamorf izma ile oluştuğu dü­şünülmektedir. Siyenitik batolit görülmemekle beraber, yöredeki mikrosiyenitik ve pegmatitik daykların varlığı bu varsayımı doğru­lamaktadır. Cevher oluşumu aynı plütonizmanın pnömatolitik dönemiy­le ilgilidir. Başlıca cevher minerali olan manyetit skapolit fels içinde saçınım halindedir. Ender olarak manyetit damarlarına da rastlanır. Hematit ve pirit daha az miktarda bulunur. Skapolitin dışında kalan gang mineralleri biyotit, diopsit, amfibol, gröna, turmalin, sfen, kalsit, zirkon, lepidolit, apatit, rütil ve kuvars­tır. Bu mineraller oluşumun pnömatolitik dönem dışında pegmatitik ve hidrotermal dönemleri de kapsadığını, hatta yer yer pirometaso-matik bir cevherleşmenin söz konusu olabileceğini göstermektedir.

P1ROMETASOMAT1K YATAKLAR :

11 TANIM : Granitik kayaçlar ile karbonatlı kayaçların kontağında veya kontağa yakın yerlerde, yüksek ısıda (piro), kimyasal alış­verişle (metasomatik) oluşmuş yataklara pirometasomatik yataklar denir. Pirometasomatik yataklar özel koşullarda oluşmuş bir çeşit pnömatolitik yatak olarak da kabuledilebilir. Bu yataklar için ba­zı yazarlar tarafından kontakt pnömatolitik, kontakt metasomatik veya skarn yatakları deyimleri de kullanılır.

II, PROMETASOMATİK YATAKLARIN OLUŞUMU

Pirometasomatik yatakların oluşumunda en önemli rolü ısı ve kimyasal alış - verişler oynar. Granitik kayaçların sokulumu sıra­sında plütonik kütlenin yaydığı ısı ile yan kayaçlar kontakt meta-morfizmaya uğrarlar. Saf kireçtaşları yeniden kristalleşerek mermer haline dönüşür. Saf olmayıp, Si, Fe gibi elementler içeren karbo­natlı kayaçlarda ise kalsiyum silikatlı mineraller oluşur. Ancak çoğu kez karbonatlı kayaçlardaki silisyum ve demirin oluşabilece­ğinden çok daha fazla kalsiyum silikatlı mineralin var olduğu göz­lenir. Bunun nedeni kontakt metamorfizmaya eşlik eden yüksek ısılı getirimlerdir. Böylece kontakt metamorfizma sırasında, başlıca si­lis ve demir getirimi ile metasomatik olaylar neticesinde, karbo­natlı kayaçlar (kireçtaşı, marnlı kireçtaşı, marn, dolomitik kireç­taşı, doiomi, vb.,) skarn veya taktit adı verilen kayaçlara dönü­şürler. Daha ender olarak skarnlar silikatlı kayaçlardan itibaren, hatta granit içinde de oluşabilirler.

Skarnlar içerdikleri cevher mineralleri ile piroraetasomatik yatakların esas kayacını teşkil ederler. Zira silis ve demirin dı­şında diğer önemli getirimler kükürt ve nadir elementlere aittir. Skarnlarda borlu, flüorlu ve klorlu gang minerallerinin bulunuşu getirimlerin kısmen de olsa gaz fazında taşındığını göstermekte­dir. Bunların yanında çoğu kez düşük ısılı minerallerin, özelli1^1 sülfürlerin var olması sıvı fazdaki hidrotermal getirimlerin de rol oynadığını kanıtlamaktadır. Böylece pirometasomatik yataklarda yak­laşık 800° ile 400°C arasında oluşmuş asıl cevherleşmelerin yanında daha düşük ısılarda oluşmuş hidrotermal cevher minerallerine rastlamak olasıdır.

VII.PİROMETASOmTlK YATAKLARA ÖRNEKLER :

Mili City (Nevada. ABD) : ABD'nin batısındaki büyük bir volfram provensi içinde yer alır. Mili City'de Jurassik sonu - Kretase yaşlı iki küçük granodiyorit stoku ince kireçtaşı ara katkılı Triyas şistlerini kesmektedir. Kireçtaşları skarna dönüşmüştür.

Başlıca şeelitten oluşan cevher bu skarnlar içindedir.

Bisbee (Arizona. ABD) : Tersiyer yaşlı porfiroid grano diyorit ve kuvars monzonitler Paleozoik yaşlı kireçtaşlarını kesmişlerdir. Başlıca kalkopiritten oluşan cevherleşme skarn içinde­
dir. Uludağ (Bursa) : Türkiye'nin en önemli volfram yatağıdır.

Hersinyen yaşlı bir granodiyorit stoğu Palezoik yaşlı metamorfik kayaçlar içine sokulum yapmıştır. Metamorfik kayaçlar fillad, mikaşist, gnays, amfibolit ve mermerlerden ibarettir. Senklinal biçimindeki bir mermer kütlesi granodiyoritle beraber bulunur (Şekil97) . Kütlenin granodiyorit dışında kıvrımlı yapının bir devamı olarak bulunduğu veya granodiyorit içinde bir septa olarak yer al­dığı düşünülebilir. Cevherleşme bu mermer kütlesinin tabanında ve içindedir.

En önemli cevherleşme 5 - 55 m kalınlığındaki taban kesimin-dedir. Dip cevheri adı verilen bu kesimde asıl cevher minerali olan şeelit'in dışında volframit, manyetit, kuvars, kalsit ve pirit bulunur .

Mermer kütlesi içinde üç ayrı seviye halinde bulunan skarn­lar da az miktarda cevher içerir. skarn cevheri adı verilen bu ke­simlerde kuvars, diopsit, hedenberjit, grönalar, aktinot, tremolit, epidot, serisit, klorit gibi silikatlar ile şeelit, manyetit, spe-külarit, pirit, pirotin, kalkopirit, kübanit, molibdenit, bursait ) gibi cevher mineralleri bulunur.

Uludağ şeelit yatağında orte ama WO3 tenoru % 0,6-0,8 civa­rındadır. WO3 olarak görünür rezerv 75 000 tondur.

4- Divriği (Sivas) : Türkiye'nin en büyük demir yataklarından biridir. Yörede Üst Kretase yaşlı serpantinleşmiş ultrabazik kayaç­lar ile dolomitik kireçtaşları ve kireç taşları bulunur. Eosen yaş­lı siyenit ve monzonitler bu kayaçlar arasına sokulum yapmıştır. Sokuluma bağlı olarak skarn zonları meydana gelmiş ve demir cevher-

3- Silikatlı skarnlar : Granit, siyenit/ kumtaşı, kiltaşı, volkanik tüf, vb., gibi alümino-silikatlı kayaçların ornatımyla oluşmuşlardır. Skapolit en karakteristik minerallerdir.

V ZONLANMA VE SÜKSESYON:

Pirometasomatik yataklarda kayaçların konumu genellikle bir zonlanma belirler. Böylece granitten dışa doğru sıralanma granit-cevhersiz skarn-cevherli skarn*cevherli karbonatlı kayaç-karbonat-lı kayaç şeklindedir (Şekil 96).

Pirometasomatik yataklarda mineraller genellikle silîkatlar-oksitler-sülfürler şeklinde bir oluşum sırasına sahiptir. Silikat­lı mineraller de kendi aralarında bir sıralama gösterirler. Bu kalsiyumun yerini ilk önce magnezyum, daha sonra da demir elementi­nin alması şeklindedir. Böylece kalsit-vollastonit-diopsit-heden-berjit-andradit şeklinde bir süksesyon izlenir. Yatak içinde meta­lik cevher mineralleri de zonlu bir dağılım gösterebilir. Ancak bu dağılım skarn zonundaki yan kayaçların cinsine ve konumuna göre değişir. Genellikle Fe ve W yataklarını dışa doğru Cu yatakları, en dışta ise Zn ve Pb yatakları izler. Bu sonuncular hidrotermal yataklara geçişi temsil ederler veya doğrudan hidrotermal kökenli­dirler.

VI.PİRO^ETASOMATÎK YATAKLARIN EKONOMİK ÖNEMÎ :

Pirometasomatik yataklar başlıca W,Fe,Cu,Zn ve Pb bakımın­dan önem taşır, özellikle volfram yatakları en karakteristik ve en önemli olanlardır. Bu yataklarda volfram şeelitten itibaren elde edilir. Pirometasomatik Sn,Mo,Bl ve Ağ yatakları ikincil öneme sa­hiptir. Pirometasomatik oldukları ileri sürülen ender kalay yatak­ları, pnömatolitik ve hidrotermal özellikler de göstermeleri bakı­mından, tartışmalı bir kökene sahiptir. Molibden ve bizmut ender olarak tek başına işletilir. Bu elementler genellikle volfram ya­taklarında birer alt ürün olarak elde edilirler. Gümüş de benzer şekilde kurşun yataklarında bir alt ürün olarak gümüşlü galenden itibaren elde edilir.

Pirometasomatik yataklar metalik cevherler dışında mücevher taşı olarak korendon çeşitleri, grönalar, spinel, lazürit (=lapis lazüli ; (Na,Ca) gfAlSiO^) 6(SOkfS,CI) 2) / endüstriyel hammadde olarak vollastonit, grönalar, talk, serpantin ve grafit (C) bakımından önem taşır.

"leşmeleri olmuştur. Pirometasomatik demir cevherleşmeleri A ve B kafaları d.iye adlandırılan başlıca iki yerde bulunmaktadır. C kafa­sı diye adlandırılan üçüncü bir demir cevherleşmesi kırıntı yatağı tipindedir.

A kafası siyenit ile mermerleşmiş kireçtaşları arasındadır (Şekil 98). Yaklaşık 800 m uzunluğunda, 80 m genişliğinde ve 200 m kalınlığındadır. Başlıca cevher minerali manyetit'dir. özellikle skarn zonlarında diopsit, skapolit, aktinot, tremolit, andradit, vollastonit, hedenberjit, epidot ve flogopit görülür.


Yüklə 0,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   15




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə