Maden jeolojiSİ BİLİMİNİn tanimi



Yüklə 0,67 Mb.
səhifə11/15
tarix11.04.2018
ölçüsü0,67 Mb.
#37739
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   15

B kafası serpantin ile mermerleşmiş kireçtaşları arasında yer alır. Yaklaşık 200 m çapındadır. Başlıca cevher minerali spekül?1-rit1tir.(hematit). Bu kafa civarında skarn gelişmemiştir. Ancak turmaline bol rastlanır. Divriği yataklarında manyetit ve hematit dışında pirit, pirotin, kalkopirit ve daha birçok çeşit minerale rastlanır. Böylece cevherleşmenin kısmen hidrotermal kökenli oldu­ğu anlaşılmaktadır. Yataklarda ayrıca oksidasyon ve seraentasyon zonları da gelişmiştir.

vriği yataklarında ortalama % 55 Fe tenörlü 110 milyon ton toplam rezerv (görünür + muhtemel) saptanmıştır.

Keban (Elazığ) : Kurşun, çinko ve gümüş yatağıdır. Paleozoik yaşlı metamorfik kayaçlar Kretase sonu veya Eosen başlangı­cında siyenit sokulumu ile kontakt metamorfizmaya uğramışlardır.

Böylece skarn zonları ve pirometasomatik cevherleşmeler gelişmiş­tir (Şekil 99). Skarnlarda başlıca vollastonit, andradit, grossüler, vezüvyanit, diopsit, epidot flogopit, flüorit, kuvars ve kal­sit mineralleri bulunur. Cevherleşme polimetaliktir, yani çok çeşitli elementlere ait mineraller oluşmuştur. Ancak ekonomik olan­lar galen ve sfalerittir. Gümüş galenden itibaren alt ürün olarak elde edilmektedir. Yörede ayrıca pirit, pirotin, arsenopirit, kal­kopirit, manyetit, şeelit, molibdenit, nabit altın, vb., mineralizasyonları da vardır.

Keban'da % 9 Pb, % 12 Zn, 300 gr/ton Ağ içerikli yaklaşık l milyon ton toplam rezerv vardır.



  1. Akdağtaadeni (Yozgat) : Kruşun - çinko yatağıdır. Paleozoik veya Mesozoik yaşlı rejyonal metamorfik kayaçlar içine Eosen önce­si yaşlı granitler sokulum yapmışlardır. Rejyonal metamorfik kayaç­lar içindeki mermerler ile granitlerin kontağında skarn zonları va
    pirometasomatik cevherleşmeler gelişmiştir (Şekil 100). Asıl cevher mineralleri olan galen ve sfalerit'in dışında manyetit, hematit (spekülarit), pirotin, kalkopirit ve pirite rastlanır. Gang mine­ralleri kuvars, fltiorit, barit, kalsit ve siderittir. Asıl skarn zonlarında ayrıca gröna, diopsit, hedenberjit ve epidot bulunur.

  2. Sekü ve Dongul Dere Zuhurları (Doğankent. Giresun) : Doğu Karadeniz bölgesinde granitik sokulumlara bağlı olarak gelişmiş çok sayıda pirometasomatik cevherleşmenin varlığı bilinmektedir.

Doğankent dolaylarında da benzer cevherleşmeler vardır. Bu yörede Malm - Alt Kretase yaşlı bazik volkanik kayaçlar ile mermerleşmiş kireçtaşı ara bantları bulunmaktadır. Mermerleşmiş kireçtaşları üst
Kretase başlangıcında sokulum yapan granodiyoritlerin kontağında kısmen skarna dönüşmüşlerdir (Şekil 101). Sekü'de spekülarit, kal­ kopirit, pirit, aktinot, tremolit, andradit, kuvars ve kalsit, Don­
gul Dere'de manyetit, diopsit, andradit, serpantin, kuvars ve kal­sit bulunmaktadır.

  1. Balya (Balıkesir) : Kurşun-çinko yatağıdır. Yörede yaşlı %dan gence doğru şu litolojik birimler bulunur.

Permiyen yaşlı kireçtaşları. Bunlar üst Triyas yaşlı olu­şuklar içinde veya üstünde bloklar halinde bulunabilmektedir.

üst Triyas yaşlı kumtaşı, kiltaşı ve miltaşı ardalanması.

üst Triyas yaşlı çakıltaşları.

Tersiyer yaşlı dasitler.

Tersiyer yaşlı andezitler.

Cevherleşme en yoğun olarak dasitler ile Permiyen kireçtaşlarının tektonik dokanağında gelişmiştir (Şekil 102). Bu tektonik hat boyunca yığın veya mercekler halinde dizilmiş cevherleşmede en önemli mineraller galen, sfalerit ve pirittir. Derine doğru çinko oranı yükselir, kurşun azalır. Cevher minerallerine Skarn zonu mi­neralleri eşlik ederj Kuvars, kalsit, epidot, grossüler, andradit, albit, klorit, diopsit, tremolit, andaluzit, vollastonit, skapolit, hedenber j it, vb .

Balya'da ayrıca Permiyen kireçtaşları içinde damarlar ha­linde, dasitler içinde de saçınım halinde cevherleşme mevcuttur. Dokanak zonundaki cevherin pirometasomatik niteliğine karşılık bu sonuncular hidrotermal özelliktedir. Pirometasomatik cevherleşmeye neden olan hiçbir plütonik kütle yüzeyde mostra vermemektedir. Araş­tırıcılar bu plütonik kayacın derinde var olduğunu düşünmektedirler.

BÖLOH XII

HÎDROTERRAL YATAKLAR

I. TANIM :

Derin kökenli/ sulu (hidro) ve sıcak (termal çözeltilerden itibaren oluşmuş epijenetik yataklardır.

Ilı HÎDROTERMAL YATAKLARIN KÖKENİ ;

Hidrotermal olarak nitelendirilen cevherleşmelerden pek çoğu­nun granitik plütonlarla ilişkili olduğu kolayca anlaşılabilir. Sira bu cevherleşmeler bir granit plütonunun yakın çevresinde ve granit sokuluraunu hemen takip eden bir zamanda yerleşmişlerdir. An­cak birçok hidroternal cevherleşmenin granit plütonlarıyla ilişki­si saptanaraaz zira sulu ve sıcak eriyikler plütonizma dışında vol-kanizma, sübvolkanizma, metamorfizma ve hatta tektonizma gibi olay­lara bağlı olarakta. gelişebilirler. Böylece derin olan kökenin ayrıntıda çok çeşitli olabileceği anlaşılmaktadır. Burada, hidroter-mal cevherleşmelerin kökenleri ve özellikleri genelde açıklanacak, ancak örneklerden sadece granitik kayaçlara bağlı oldukları bili­nenler verilecektir.

Hidrotermal yatakların edu çözeltilerden itibaren oluştuğu ya­zarların çoğu tarafından kabul edilir. Mineral tuzları ve gazlar su içinde çözülmüş haldedirler ve su tarafından taşınırlar. Bazı yazarlar ise çözücünün sıvı haldeki karbon di oksit olduğunu düşü­nürler. Sıvının niteliği ne olursa olsun faydalı element veya bi­leşikler sıvı içinde süspansiyon (>0,ly) kolloid (0,l-0,001y) veya iyon halinde taşınırlar. Bu sıvılardan itibaren çökelme ve mineral oluşumu fizikokimyacal esaslara göre gerçekleşir.

Hidrotermal çözeltilerdeki su değişik ortamlara ait olabilir?

Mag^atik Kökenli Su (Jüvenil Su) : Magmanın soğuyup katılaş­ması sürecinde magmadan ayrılan su buharının yoğunlaşmasıyla oludur.

Metamorfik Kökenli Su : Derinde su içeren kayaçların metamor fizmaya uğraması ile bir miktar su açığa çıkar.

c) neteorik Su : Yüzeysel kökenli sular dolaşımları sırasın­da oldukça derine inip ısınabilirler ve bu arada bazı element veya bileşikleri çözüp bünyelerine alabilirler. Derine doğru indikten sonra tekrar yükselen bu sulara vadoz sular denir.

Aslında yukarıda belirttiğimiz değişik kökenli sular hidroteraal çözeltilerde bir arada ve değişik oranlarda bulunabilir. Faydalı element veya bileşikler de benzer şekilde değişik kökenli olabilir;

a; üst manto1nün kısmi ergimesiyle oluşan bazaltik ve perido­tit ik magmalar.

Plaka hareketlerine bağlı olarak dalma ve yitme zonlarındagelişen kalko - alkali magmalar.

Kıta kabuğu nün kısmi ergimesiyle oluşan granitik magmal

Yan kayaçlar: Bu sonuncu durumda yan kayaçlar içinde dnhr.önosdcn mevcut faydalı element ve bileşikler hidrotermal sıvılar.ın geçişi sırasında çözümlenmiştir.

Değişik kökenler jeolojik incelemeler veya izotop analizleriy­le saptanmaya çalışılır. 32S/3l*S izotop oranı köken hakkında fikir verir, incelemeler değişik kökenli cevherleşmelerin aynı yatak için­de bir arada bulunabileceğini göstermiştir.

Hidrotermal cevherleşmelerin oluşum ısısı NIGGLI (1929) diya­gramlarından da anlaşılacağı gibi yaklaşık 400°-100°C arasındadır. Hidrotarmal cevherleşmeler kendi aralarında ısıya bağlı olarak şu şekilde ayrılırlar;

Hipotermal - 400°-300°C

Mezotermal - 300°-200°C

Epitermal ~ < 200°C

GCHNEIDERHÖHN (1955) hipotermal yerine katatermal deyimini kullanır. Amerikalı yazarlar hipotermal cevherleşme deyimini 40G ü den daha yüksek ısıdakiler için de kullanırlar. Aslında hidrotermal cevherleşmelerde ısının üst sınırı suyun kritik ısısına (374°C) te­kabül etmektedir. Alt sınır suyun kaynama ısısıdır (100°C). Ara böl­meler isa tamamen yapaydır. Cevherleşmenin hangi ısı aralığında ger­çekleştiği jeolojik ısı ölçümleri ile belirlenir. Bu ısı aralığı çoğu kez oldukça geniştir ve böylece hipotermal, mezotermal ve epi~ termal bölmelerinden iki veya üçünü bir arada kapsayabilir.

Hidroterrnal cevherleşmelerin oluşumundaki basınç koşullarını saptamak çek zordur. Ancak bu cevherleşmelerin genellikle 6000 m1 den daha sığ derinliklerde meydana geldiği, dolayısıyla litoştatik basıncın 1800 bar'dan daha düşük olduğu bilinmektedir. Buhar basın­cı ise uçucu elemanların miktarına bağlıdır. Buhar basıncı ısı düş­tükçe azalır.

III, HÎDROTERMAL YATAKLARIN YATAKLANMA SEKİL VE YEPLERÎ :

Hidrotermal yatakların en tipik yataklanmaları damar (=filon) şeklindedir. Bunun dışında mercek, saçınım, stokverk ve yığın şek­lindeki cevherleşmeler de olağandır.

Oluşum derinliklerine göre bu yataklar genellikle hipabisal (3-1,5 km)„ bazen de abisal (>3 km) veya epikrüstal (1,5-0,5 km) niteliktedir. Bu derinlikler hidrotermal cevherleşmelerin daha zi­yade epizon granitleriyle ilişkili olduğunu göstermektedir. Cevher­leşmeler, bağlı oldukları plütonik kayaçtan uzaklığa göre, perimag-matik veya apomagmatik özelliktedir. Porfiri bakır yataklarında ol­duğu gibi intramagmatik yataklara da rastlanır. Kriptomagmatik ve telemagmatik özellikteki hidrotermal yatakların ise belli bir plü­tonik kayaca bağlılıkları şüphelidir.

Hidrotermal yataklar genellikle asıl granitlere ve granodiyo-ritlere bağlıdır. Diğer plütonik kayaçlar ile volkanik ve sübvol-kanik kayaçlara bağlı hidrotermal yataklar daha az sayıdadır.

Cevher yerleşimi için en uygun yerler şunlardır (Şekil 103)j

Kırık boşlukları

Kırık arakesitleri

Kayaç gözenekleri, çok ufak ölçekteki boşlukları

Breş aralıklarında

Ayrışma boşluklarında (karstik, vb.,)

Soğuma çatlaklarında

Katmanlar arasında

h) Kıvrımların eksen kısımlarında

Cevher yerleşimi için uygun niteliklerden birkaçının biraraca olması durumunda cevherleşmenin daha kolay gerçekleşeceği anlaşı­lır. Topomineraller ile cevherin yanal göçü de yerleşme olayında rol oynarlar.

Sn-W-Bi (H)

Sb-Hg-As (E)

Fe-Mn-Mg(M,E)

h) Metalik olmayan mineraller; Fluor it, barit, vb. (E)

3-Yan Kayaçlarda Kimyasal ve Mineralojik Değişiklikler : Hid.ro-termal çözeltiler genellikle yan kayaçlarda önemli değişiklikler meydana getirirler. Bu değişiklikler yan kayaca bazı bileşiklerin eklenmesiyle veya daha çok metasomatik şekilde gerçekleşir. Hidro-termal ayrışma olarak da adlandırılan başlıca değişiklikler şunlar­dır ;

a; silisleşme : Silis getirimi ile her türlü yan kayaçta ge­lişebilir. En yaygın değişikliktir.

Serisitleşme : Genellikle asit veya nötr kayaçlardaki plajiyoklazların ayrışmasıyla gerçekleşir.

Kloritleşme: Genellikle nötr veya bazik kayaçlardaki ferromagnezyen minerallerin ayrışmasıyla gerçekleşir.

D: Piropilitleşme : Daha ziyade andezitlerde, bazende diğer volkanik kayaçlarda klorit, epidot, karbonat (kalsit, ankerit), serisit, pirit, vb., oluşumu ile belirlenen karmaşık bir ayrışma türüdür.

Kulesine veya Kaolenleşme : Her türlü yan kayaçta gelişe­bilir. Daha ziyade kaolen, montmoriyonit cinsi kil mineralleri oluşur.

Karbonatlaşma : Daha siyade karbonatlı kayaçlar ile bazik ve ultrabazik kayaçların ^yr-«masıyla. gerçekleşir. Karbonatlaşmanın çeşifcri şöyledir?

Kalsitleşme

Dolomitleşme

Ankerit oluşumu

Siderit oluşumu

Mangancsiderit((Mn,Fe)CO3) oluşumu

Manganokalsit ((Mn,Ca)CC>3) oluşumu


  1. Piritleşme : Kükürt getirimi ile gerçekleşir.

h) Hematitleşme : Demir getirimi ile gerçekleşir.

i) Diğer değişiklikler : Yukarıda sıralanan değişiklikler dı­şında daha birçok hidrotermal ayrışma çeşitli bulunmaktadır. Ancak bunlar seyrek görülen önemleri az değişikliklerdir.

-Al ün i ti eşme : Volkanik ve sübvolkanik oluşuklarda

-Fe I d ispat 2 aşma .- Genellikle albitleşme şeklinde

-Biyoti tleşme

-Zoolitleşme

-Talklaşma

-Serpantin itleşme

-Bar itleşme

Yan kayaçlarda meydana gelen kimyasal ve mineralojik değişik­likler çoğu kez bir cevherleşmeye eşlik ettiklerinden, kılavuz ro­lü oynarlar ve bu nedenle böyük önem taşırlar.

V, ZONLANMA 5

Hidrotermal yataklarla ilgili üç türlü zonlanma vardır. -Hidrotermal yatakların iç zonlanması -Yan kayaçlardaki zonlu ayrışmalar -Hidrotermal yatakların zonlu dağılımı

l- Hidrotermal Yatakların iç Zonlanması : Aynı bir yatak içindeki minerallerin veya elementlerin zonlu dağılımı genellikle oluşum ısısına bağlıdır.

En belirgin iç zonlanmalara mezotermal yataklarda rastlanır. Bu tür yataklarda mineralojik veya kimyasal değişimleri düşey ve yanal olarak saptamak kolaydır. Zonlanmanın niteliği mineralojik bileşime ve yatağın oluşumunu etkileyen diğer faktörlere bağlıdır. Ancak genelde FERSMAN'ın (1934) periplütonik düşey zonlanması ge­çerlidir (.Şekil 84) . Böylece mezotermal yataklarda yüzeyden derine doğru sırayla Ag-Pb-Zn-Cu minerallerinin artması ve en derinde pi­rit minerallerinin yoğun bir şekilde bulunması olağandır. Aynı zon­lanma mezotermal yataklardaki kuşaklı yapılarda da izlenebilir.

Hipotermal yataklarda iç zonlanma enderdir. Ancak bazı kimya­sal değişikliklere rastlamak mümkündür, örneğin, bazı hipotermal altın yataklarında Au/Au + Ağ oranının belli bir derinliğe kadar arttığı saptanmıştır.

Epitermal yataklarda da iç zonlanma genellikle belirgin değil­dir. Zira bu yataklar çoğunlukla volkanizma veya stibvolkanizmaya bağlı olarak geliştiklerinden teleskopaj meydana gelmiştir. Ancak bazı epitermal yataklarda dıştan içe doğru As-Hg-Sb şeklinde bir zonlanma saptanmıştır.

Gang mineralleri de genellikle cevher minerallerine benzer şekilde zonlu bir dağılım gösterebilirler. Oluşum ısısıyla ilgili olarak Albit, Zoisit, Biyotit gibi silikatlı gang mineralleri en derin zonlarda teşekkül ederler. Olağan gang minerallerinden ku­vars genellikle kalsit ve barite oranla daha derinde ve daha içte bulunur.

Bazı hidrotermal yataklara ait zonlanmalar örnekler kısmında verilecektir.

Yan Kayaçlardaki Zonlu Ayrışmalar : Yan kayaçların hidro­termal ayrışması genellikle zonlu bir özelliktedir. Değişik nite­likteki ayrışmalar cevherli kısmı kuşaklar halinde sararlar. Ancak kuşakların genişliği ve cinsi çeşitli etkenlerle çok farklı olabi­lir. Serisitleşme bulunduğunda genellikle en iç ve derin zonlardadır. Buna karşılık kloritleşme genellikle dış zonlarda gerçekleşmiş­tir. Porfiri bakır yataklarındaki yan kayaç ayrışmaları, bu yatakların aranmasına yardımcı olacak şekilde, benzer özelliktedir (Şe­kil 106) .

Hidrotermal Yatakların Zonlu Dağılımı : Hidrotermal yataklar bir granitik plüton etrafında zonlu bir şekilde dağılırlar. Böylece örneğin altınlı kuvars damarlarını bir granite en yakın kesimlerde aramak gerekir. Daha sonra Cu ve pirit yataklarını dışa doğru Zn-Pb-Ag yatakları takip edebilir ve en dışta da Sb-Hg-As yatakları bulunabilir. Bu sıralanış aslında süksesyon – zonlanma ilişkisini aksettirir (Şekil 77) ve genelde FERSMAN'ın (1934) periplütonik düşey zonlanmasına da uygundur.

A.GÜMÜŞ (1974) Tirebolu - Harşit (Giresun) yöresindeki ceT-v>or_ leşmelerin zonlu bir şekilde dağıldığını belirtir. Bu araştırmacı­ya göre Harşit granitik masifinden kuzeye doğru uzaklaştıkça sıra­sıyla Fe, Cu, Zn-Cu ve Pb-Zn kuşakları sıralanmaktadır (Şekil 104). Ancak bu sıralamada yer alan cevherleşmelerden pek çoğunun aslında dasitik volkanizmaya bağlı olması dolayısıyle granitle doğrudan ilişkili olmayışı söz konusu zonlanmayı tartışmalı kılmaktadır.

Plaka ölçeğinde de hidrotermal yatakların zcnlu dağılımından bahsedilebilir. Hidrotermal yatakların en yoğun olarak bulundukla­rı aktif kıta kenarları ve ada yayları kesimlerinde bu şekilde zon­lanmalar saptanmıştır. SILLITOE'ye (1972) göre Kuzey ve Güney Ame­rika'nın batısında, Kıta kenarı cevherleşmesine ait metallerin dağılı­mı batıdan doğuya doğru şöyledir (Şekil 105); Fej Cu (Mo, Au) f Pb,Zn,Ag? Sn,Mo.

VI. HlDROTERMAL YATAKLARIN EKONOMiK ÖNEMÎ ;

Hidrotermal yataklar değişik parajönezleri ile çok çeşitli metallerin ve endüstriyel hammaddelerin elde edilmesi için işleti­lirler. Hidrotermal yataklardan itibaren elde edilen başlıca metal­ler ve bu metallerin içinde bulunduğu başlıca faydalı mineraller şunlardır.

Cu î Kalkopirit Zn s Sfalerit Pb : Galen

Bunların dışında aşağıdaki metaller ve faydalı mineraller sıralanabilir.

Au : Nabit altın veya kalkopirit, pirit arsenopirit içinde Ağ : Nabit gümüş veya galen, tetraedrit içinde Cd,Gai,Ge,în : Sfalerit içinde

N i



Co

Bi

U



Sb

Hg

As



Fe

Mn

Molibclenit



Nikelin

Saflorit, smaltit

Nabit bizmut, bizmütinit veya galen içinde

Uraninit, peşblend

Antimonit

Zinober


Realgar, orpiment

Hematit, siderit

Pirolüzit, rodokrozit, rodonit

Hidrotermal yataklarda çoğu kez birçok faydalı r-îr>'-"-1 bir arada ekonomik oranda bulunur. Bu yataklara polimetalik yatak­lar denir. Pirit en çok rastlanan mineral olmasına karşılık çoğu kez ekonomik önemi yoktur.- Sadece çok bol bulunduğunda veya yan ürün olarak elde edildiğinde sülfürik asit yapımında kullanılır.

Metalik mineraller dışında, endüstriyel hammadde olarak kullr-nılan birçok mineral hidrotermal olarak teşekkül etmiştir. Bunlar­dan başlıcaları şunlardır? Kuvars, ametist, agat, oniks, opal„ r.cu: • yezit, barit, flüorit, stronsiyanit,, selestin, alünit, kil leri, talk, zeolit.

J U


VII. HİDROTERMAL YATAKLARA ÖRNEKLER :

Hidrotermal yataklar içinde porfiri bakır yatakları jeolojik ve ekonomik özellikleri bakımından ayrı bir öneme sahiptir. Bu ne­denle porfiri bakır yatakları burada ayrı olarak ele alınacaktır.

l- Porfiri Bakır Yatakları :Aşağxdakiortak özellikleri taşı­yan yataklar olarak tanımlanabilirler

Düşük tenörlü (yaklaşık % 0,5-1,0 Cu), buna karşılık büyük rezervli (en az birkaç on milyon ton) bakır yataklarıdır, Yüzey salayrışmaya uğramış porfiri bakır yatakları sementasyon zonlarında zenginleşmişlerdir. Cevherleşme başlıca kalkopirit ve piritten müteşekkildir. Porfiri bakır yatakları molibdenit ve altın içermeleri bakımından da ayrı bir özellik gösterirler. Birincil minerallerin yanında kalkozin, kovellin, malakit, azürit gibi süperjen mineraller de vardır.

Cevherleşme saçınım veya stokverk halde, silindir ters koni veya disk şeklindedir. Yataklar yeryüzünde genellikle dairesel veya oval bir kesitle ortaya çıkarlar.

Cevherleşme epizonal plütonik kayaçların veya sübvolkanik kayaçların takke kısmındadır (intraplütonik). Yan kayaçların içinde de (periplütonik) aynı tür cevherleşme bulunabilir.

Cevherleşmenin içinde veya çevresinde yer aldığı plütonik veya sübvolkanik kayaçlar genellikle monzonitik granit granodiyorit bileşimindedir. Bu kayaçların genellikle alkalen feldispat fenokristelleri içermeleri nedeniyle porfiri deyimi kullanılmaktadır.

Cevherleşme ile plütonik ve sübvolkanik kayaçlar Arasında sıkı bir köken ilişkisi mevcuttur. Bu sokulum kayaçları ile bunlara bağlı olarak oluşan porfiri bakır yatakları Benioff zonları üze­rindeki ada yaylarında veya kıta kenarlarında, kalko-alkalen magma ve bu magmaya bağlı olarak ortaya çıkan

cevher eriyikleri tarafından oluşturulmuşlardır.

Plaka tektoniği ile olan bu yakın ilişki nedeniyle porfiri bakır yatakları belli orojenik kuşaklar üzerinde yer almaktadır.

-Kuzey ve Güney Amerika'nın batı kesimleri

-Yugoslovya

-Bulgaristan

-Türkiye


-İran üzerindeki Alp kuşağı

-Filipinler

-Yeni Gine

-Kazakistan

h) Kazakistan porfiri bakır yatakları Hersinyen, diğerleri Alpin yaşlıdır.

i) Oluşum ısısı bakımından yataklar mezotermal niteliktedir. Cevherleşme sokulumu hemen takip eden bir zamanda epijenetik ola­rak teşekkül etmiştir.

j) Porfiri bakır yataklarında hidrotermal ayrışma ürünleri bir zonlanme gösterir. Bu zonlanma içten dışa doğru genellikle şöyle­dir (Çekil 106);

Potasyum silikat zonu ; Bu zcna potasyum getirimiyle potryumlu feldispatf biyotit, muskovit gibi mineraller oluşmuştur.

Serisit - kuvars zonu : Başlıca serisit ve kuvars mineralleri­ni kapsar. Asıl ekonomik mineral ve elementler ilk iki zon içinde kalırlar; kalkopirit, molibdenit, altın.

Kaolen - Montmoriyonit zonu : Nispeten incedir, bazen hiç ol­mayabilir. Bu zon genellikle cevherleşme kuşağının dışında kalır.

Piropilitleşme zonu : Klorit, epidot, kalsit, vb. gibi ayrış­ma mineraller oluşmuştur. En dıştadır ve oldukça geniştir.

Belli başlı porfiri bakır yatakları şunlardır :

sütte (Monta'na - ABD)

Copper Çities (Arisona ~ ABD)

Chuguicamats (Şili)

Karman - Sturçeşme (îran)

Türkiye'de porfiri bakır yataklarının bulunup bulunmadığı tartışmalıdır. Batıda Yugoslavya ve Bulgaristanf doğuda îran por­firi bakır yataklarını içeren Alp orojenik kuşağı Türkiye'nin ku­zeyinden geçmektedir» ASLANEP (1977) Bakırçay (Merzifon-Çorun), ispir (Erzurum) zuhurlarının porfiri bakır tipinde olduğunu savun­maktadır .

2~ Mother Lode Altın Yatakları (California - ABD) : Geniş bir yöredeki altınlı kuvars damarları karmaşık bir ağ meydana getirir­ler. Volkanik kayaçlc?.r içindeki hipotermal olusumlu damarlar Jura - Kretase yaşlı sokulumlara bağlıdır.

3- Köstere Cu - Zn - Pb Yatağı (Torul - Gümüşhane) : Köstere pclirıetalik yatağı damar şeklindedir. Başlıca kalkopirit» sfalerit ve galenden oluşan cevherleşme üst Kretase yaşlı dasitlerin içinde bulunmaktadır (Şekil 107). A,GÜMÜŞ (1974) bu yatağın içindeki belirgin düşey zonlanmadan dolayı plütonizmaya bağlı hidrotennal bir kökeni savunmaktadır. Yataktaki zonlanma derine doğru basitleştiril­miş şekliyle şöyledir; Galen - Sfalerit = Kalkopirit - pirit.

Zamantı Çinko ve Kurşun Yatakları (Develi - Kayseri) : Bu yöredeki kurşun ve çinko cevherleşmeleri kırıklar içinde damarlar halinde veya karstik boşluklar içinde düzensiz yığınlar halinde bulunmaktadır, tik cevherleşmenin hidrotermal karakterde (mezctermal) olduğu, ancak daha sonradan oksidasyon ve sementasyon zonu olaylarına bağlı olarak özellikle karstik boşluklar içinde sroitsohit ve serüsit minerallerinin oluştuğu düşünülmektedir. Cevherleşme Permo - Karbonifer veya Permo - Triyas yaşlı karbonatlı kayaçlar içinde muhtemelen Tersiyer yaşlı bir PlütcmizmAyla ilişkili olarak bulunmaktadır.

Bolkardağ Kurşun ve Çinko Zuhurları (Ulukışla - Niğde) :

Hidrotermal (mezotermal) kökenli birincil cevherleşme Devoniyen yaşlı mermerler içinde kırık zonlarına bağlı olarak bulunmaktadır ve başlıca galen ve sfaleritten müteşekkildir. Oksidasyon ve sementasyon zonlarının çok iyi geliştiği bu zuhurlarda süperjen olarak smitzonitj, serüsit mineralleri ile altın ve gümüş zenginleşmesi mevcuttur, Bolkardağ hidrotermal cevherleşmesinin Tersiyer yplı bir plütonizma ile ilişkili olduğu düşünülmektedir.

Otlukilise Demir Yatağı (Gürün - Sivas) :

Başlıca hidroter­mal (mezotermal) kökenli siderit ile süperjen hematit ve limonitten oluşan cevherleşme üst Kretase yaşlı kalkerler içindeki bir kırık zonundadır. Damar ve yığın şeklindedir. Tersiyer yaşlı bir plü­tonizma ile ilişkili olduğu düşünülmektedir.

Duruluca Ni - Co - Bi Zuhurları (Divriği - Sivas) :

Damar şek­lindeki cevherleşmelerde gersdorfit, rammelsberjit, saflorit, skütteridit, bizmutinitj, nabit bizmut gibi mineraller saptanmıştır. Hipo - mezotermal oluşumlu bu damarlar yöredeki Tersiyer yaşlı plütonik kayaçlarla ilgilidir.

BPLOM XIV GABRO VE PERİDOTİTLERE BA6LI MADEN YATAKLARI :

l, GABRO VE PERİDOTİT KAVRAMI :

Sınıflamalarda belli sınırlar içinde tanımlanan gabro ve peri­dotitlerin yanında mineralojik bileşimleri ve oluşumları bakımından bu kayaçlara yakın bütün plütonik kayaçlar geniş anlamda gabro ve peridot terimi ile ifade edilebilirler. Böylece geniş anlamda gabro ve peridotit terimiyle ifade edebileceğimiz kayaçlar doğada belli beraberlikler halinde bulunurlar ve bir aile teşkil ederler.

Gabro ve peridotit ailesini teşkil eden kayaçlar genellikle mafik ( =melanokrat: % 65-90 koyu renkli mineral) veya ultramafik (=holomelanokrats % 90-100 koyu renkli mineral) niteliktedir. Pet-rolojik olarak gabro ve peridotit ailesine ait olmakla beraber ör­neğin anortozit, lökogabro gibi bazı kayaçların içerdiği koyu renk­li mineral oranı çok daha azdır.

Gabro ve peridotit ailesini teşkil eden kayaçlar genellikle bazik (% 52-45 SiO2) veya ultrabazik (< % 45 SiO2) niteliktedir. Piroksenitler petrolojik olarak gabro-peridotit ailesine ait olmak­la beraber % 52"den fazla SiO2 içerebilmektedir. Buna karşılık bazı bazik ve ultrabasik kayaçlar (örneğin, nefelinli siyenit/ melteijit, vb.,'.) gabro ve peridotit ailesine ait değ 1:1 vler.


Yüklə 0,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   15




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə