kazan,” demiş. Ama şimdi öyle bir saatte çıkacak ki, önce dü
ğüne sonra gazinoya gitse programa yetişemez, gazinodan son
ra gideyim dese düğün dağılmış olur. Elde avuçta da bir şey
kalmadı. Nasıl geçinecekler?
Yaşar öyle sevinçli ki işin o kısmını düşünmüyor.
“Ben de gündüz düğünlerine giderim,” diyor. “Ayrıca yev
miyeyi artıracam tabii! Şöhretli bir sanatçıyı düğüne çağırmak
kolay mı?”
Karısı gazinonun ilk gününü bekliyor. Para pul bir yana, asıl
ya beğenmezlerse, ya seyircide hayal kırıklığı yaratırsa diye en
dişeleniyor. Adam kırkına geldi ama hâlâ çocuk, hayata bir
küstü mü uğraş dur sonra yüzünü güldürmek için.
ilk gece. Gazino tıklım tıklım dolu. Elvis meraklısı babalar
ve rock’n roll ateşine kapılmış gençler ön tarafı seçmişler. Ka
rısı ve kızları da geliyor. Kamuran’ın gözleri müşterileri tarı
yor, tiplerine bakarak babasından hoşlanıp hoşlanmayacakları
nı kestirmeye çalışıyor. Aslında korkacak bir şey yok. Yaşar’ın
hali tavrı o yıllar için hiç komik değil. Biraz modası geçmiş ola
bilir ama bu küçük şehrin insanları zamanın gerisinden geliyor
zaten. Dünyanın başka bir ucunda başlayan zaman, pek çok ye
ri dolaşıp bu şehre vardığında aradan en iyi ihtimalle on beş-
yirmi yıl geçmiş oluyor.
Yaşar programına en sevdiği şarkı olan Only youuuuuu ile
başlıyor. Gençlerin bazıları eşlik ediyor. Kısmen hep bir ağız
dan söyleniyor ve ilk şarkı alkışlar içinde bitiyor. Parçalar gide
rek hızlanıyor. İsteklerle iyice uzattığı programı sona erdiğin
de Elvis hayranı gençler ayaktalar, tebrikler, teşekkürler gırla
gidiyor. Böylece düğün şarkıcısı şöhret treninin son vagonuna
binmeyi başarıyor.
Maddi açıdan yetersiz olsa da harika bir yaz geçiriyor. Ye
rel muhabirler kapısında kuyruk oluyor, hepsine röportaj veri
yor, Elvis kostümleriyle çekilmiş fotoğrafları gazetelerde basılı
yor, çarşıya gittiğinde esnaf elini sıkmak istiyor, çay bahçesin
de otururken aileler imzalı fotoğrafını istiyorlar. Gazinoda çık
madığı tek günü istemeyerek de olsa düğünlerde değerlendiri
yor. Yevmiyesini artırmış, düğün sahipleri itiraz etmiyorlar, cö-
113
mert davranıyorlar ama şöhret oldu olalı çok kapris yapıyor di
ye adı çıkıyor.
Derken yaz bitiyor, gazinonun bahçe kısmı kapanıyor, prog
ramı hafifliyor, daha alaturka bir seçim yapılıyor. Kadınlar ma
tinesi müşterisi de Elvis meraklısı olmadığı için gelecek yıl gö
rüşmek üzere diye el sıkışıyorlar Şener Bey’le. Düğün sezonu
da kapanmış. Boş boş evde oturuyor. Aslında kışın da düğün
dür dernektir, özel gecedir iş çıkıyor ama Yaşar bu hafif işleri
şöhretine yediremiyor. Yazı bekliyor, Şener Bey’le bu kez sıkı
bir pazarlık etmeye kararlı. Ama beklediği gibi olmuyor, gazi
nocu Yaşar’a istediği parayı vermiyor. Bir önceki yazın sarhoş
luğuna kapılan Yaşar blöf yapıyor.
“Bu paraya çıkmam,” diyor. “İzmir’e gitsem havada kaparlar.”
“Sen bilirsin,” diyor Şener Bey.
İzmir’e gidiyor, sahne almak amacıyla gazinoları dolaşıyor,
ama İzmir’de Yaşar’ı tanıyan bir Allahın kulu çıkmıyor. Yanın
da taşıdığı gazete röportajlarını göstermeye, aslında şöhretli bi
riyim demeye de utanıyor. Yeniden afiş bastırmak, böylece Şe
ner Bey’i ikna etmek için karısının ağzını arıyor, hiç yanaşmı
yor karısı. Şöhretli olmak istiyordu, oldu işte, tamam. Yaşar bu
kez kendini afiş olarak kullanmayı deniyor. Elvis kostümleri
ni giyip çarşının içinden geçip duruyor ama kimse dönüp bak
mıyor. Alışmışlar artık. Birkaç kez daha geçerse deli muamele
si yapacaklar.
Bir umut, gazinocu Şener Bey kapısını çalar diye bekliyor
ama çalmıyor adam. Dört kişilik bir grup getirtmiş İzmir’den,
saçları omuzlarında bitli hipiler. Anadolu rock söylüyorlarmış.
Leblebi koydum tasa giz annem
filan. Tekrar düğünlerde çık
maktan başka çaresi kalmıyor. Kırgınlık içinde Elvis kostüm
lerini kaldırıyor, saçlarını, favorilerini uzatıp çiçekli gömlekler
giyerek düğünlere gidiyor tekrar. Canla başla çalışıyor. Evi ge
çindirmek lazım.
114
“Todi musikisi”
A. ve A. Günay’a
Bir 19 Mayıs tatilinde liseden beri görüşen bir grup orta yaşlı
kadın Ankara’dan İstanbul’a geliyor. Kimi eczacı, doktor, kimi
avukat, bankacı. Hepsi İstanbul’a sık gelip giden kadınlar ama
hep akraba ziyareti veya iş için. Bu kez yanlarında kocaları ve
ya çocukları olmadan, kadın kadına, gezip eğlenmek istiyorlar.
Beyoğlu’nda bir otelde yer ayırtmışlar. Üç günlük programla
rı var. Yabancı turistler gibi Topkapı ve Dolmabahçe sarayları
nı gezecekler, Boğaz turu yapacaklar ve -turistlerden farklı ola
rak - magazin programlarında çok sık gördükleri bir fasıl mey
hanesine gidecekler.
Kadınlardan biri, uzun yıllar başka bir şehirde yaşadıktan
sonra dönüp gruba katılmış. Gençliğinde meyhaneye ve fasıla
çok meraklıymış. Damağında o yıllardan kalma bir tat var. Ama
magazin programlarının meşhur ettiği bu mekânlara hiç gitme
miş. Nasıl yerler, kimler geliyor, sosyete takımı meyhanede na
sıl eğleniyor diye çok merak ediyor.
Önce Balık Pazarı’nda bir şeyler yiyelim diyorlar. Bu tip yer
lerin menüsü çok uyduruk oluyor çünkü. Gerçi buraya vere
cekleri fiks menü ücretiyle üç kere fasıl meyhanesine gidilir,
lıer seferinde tıka basa doyulur, üstüne de Lale’de işkembe çor
bası içilir. Ama paparazzilerin meşhur ettiği sosyete meyhane
lerine gitmenin bir bedeli var.
115
Dostları ilə paylaş: |