13
Langdon
saniyeler boyunca, Sauniére'in dipnotunun göründüğü fotoğrafa hayretle baktı.
P.S. Robert Langdon'ı bul. Ayaklarının altındaki zemin sallanıyormuş gibi hissediyordu.
Sauniére benim ismimi içeren bir dipnot mu bıraktı? Ne kadar düşünürse düşünsün, nedenini
kavrayamıyordu.
Sophie ısrarcı bakışlarla, "Fache'nin bu gece sizi neden buraya getirttiğini ve neden baş
şüphelisi olduğunuzu," dedi. "Şimdi anlıyor musunuz?"
Langdon'ın o anda tek anlayabildiği, Sauniére'in katilini ismiyle ihbar edeceğini
söylediğinde Fache'nin neden o denli memnun göründüğüydü.
Robert Langdon'ı bul.
Langdon, "Sauniére bunu neden yazdı?" diye sordu, şaşkınlığı öfkeye dönüşüyordu. "Ben
Jacques Sauniére'i niye öldürmek isteyeyim?"
"Fache nedenini henüz bulamadı ama belki siz açıklarsınız
umuduyla bu geceki tüm
konuşmanızı kaydediyordu."
Langdon ağzını açtı ama tek kelime edemedi.
Sophie, "Minyatür bir mikrofon taktı," diye açıkladı. "Sinyali komuta merkezine gönderen
cebindeki bir vericiye bağlı."
Langdon, "Bu imkânsız," diye kekeledi. "Şahitlerim var. Seminerden sonra doğruca
otelime gittim. Otel resepsiyonuna sorabilirsiniz."
“Fache bunu yaptı bile. Elindeki rapor, resepsiyon görevlisinden odanızın anahtarını saat
on buçuk civarında aldığınızı gösteriyor. Ne yazık ki cinayet saat on birde işlendi. Otel
odanızdan rahatlıkla görünmeden ayrılmış olabilirsiniz."
"Bu delilik! Fache'nin elinde hiç delil yok!"
Sophie'nin gözleri,
hiç delil yok mu, dercesine büyümüştü. "
Bay Langdon, isminiz cesedin
yanında yerde yazıyordu ve Sauniére'in randevu defteri, cinayetin
işlendiği saatte onunla
birlikte olduğunuzu söylüyor." Durdu "Fache'nin elinde sorgulama için sizi merkeze
götürmeye yetecek kadar kanıt var."
Langdon birden bir avukata ihtiyacı olduğunu anladı. "Bunu ben yapmadım."
Sophie içini çekti. "Bu Amerikan televizyon dizisi değil Bay Langdon. Fransa'da kanunlar
polisi korur, suçluyu değil. Ne yazık ki bu davada işin içine medya da giriyor. Jacques
Sauniére Paris'te tanınan ve sevilen bir kişiydi, cinayet haberi sabah gazetelerinde yer
alacaktır. Hemen bir açıklama yapması için Fache'ye baskı yapacaklar, nezarette bir şüpheli
bulundurması onun açısından çok daha iyi olur. Suçlu olun ya da olmayın, gerçekten olanları
çözene kadar sizi DCPJ'de tutacaklardır."
Langdon kendini kafese tıkılmış bir hayvan gibi hissediyordu. "Bana tüm bunları neden
anlatıyorsunuz?"
"Çünkü Bay Langdon, sizin masum olduğunuza inanıyorum." Sophie bir süre uzaklara,
daha sonra tekrar onun gözlerine baktı. "Hem ayrıca, başınızın belada olması bir bakıma
benim suçum."
"Affedersiniz? Sauniére'in suçu benim üstüme atması
sizin suçunuz mu?"
"Sauniére suçu sizin üstünüze atmaya çalışmıyordu. Bu bir hataydı. Yerdeki o mesaj
aslında bana yazılmıştı."
Langdon’ın bunu kavrayabilmesi bir dakikasını aldı. "Anlayamadım?"
"O mesaj polise yazılmamıştı. Mesajı
bana yazmıştı. Sanırım her şeyi öylesine hızlı
yapması gerekiyordu ki, polisin bundan ne anlayacağını düşünemedi." Durdu. "Sayısal
şifrenin bir anlamı yok. Sauniére soruşturmaya kriptografların katılması için bunu yazdı,
böylece başına gelenlerden hemen haberim olacaktı."
Langdon ilgiyi kurmaya başlamıştı. Sophie Neveu'nun aklını kaçırmış olması bu noktada
yoruma açıktı ama en azından kendisine neden yardım etmeye çalıştığını artık anlıyordu.
P.S.
Robert Langdon'ı bul. Müze müdürünün Langdon'ı bulması için kendisine şifreli bir dipnot
bıraktığına inandığı belliydi. "Peki ama mesajı neden size bıraktığını düşünüyorsunuz?"
Yavan bir sesle, "
Vitruvius Adamı," dedi. "Da Vinci'nin çalışmaları arasında en sevdiğim
eskiz daima bu olmuştur. Bu gece onu benim dikkatimi çekmek için kullandı."
"Bekle biraz.
Yani müze müdürünün, senin en sevdiğin eseri
bildiğini mi söylüyorsun?"
Başını salladı. "Üzgünüm. Baştan söylemeliydim. Jacques Sauniére ve ben..."
Sophie'nin sesi boğulmuştu. Langdon, onun sesinde bir melankoli sezinledi, görünürün
altında yatan bir acı vardı. Sophie ile Jacques Sauniére'in özel bir ilişkisi bulunduğu belli
oluyordu. Fransa'da, yaşlanmaya başlayan erkeklerin genç metresler tuttuğunu bilen Langdon,
önünde duran genç ve güzel kadını inceledi. Öyle bile olsa Sophie Neveu kiralık bir kadına
hiç benzemiyordu.
Sesi artık fısıltı haline dönüşen Sophie, "On yıl
önce kopmuştuk," dedi. "O zamandan beri
hemen hemen hiç görüşmedik. Bu gece Kripto telefonla öldürüldüğü haberini alınca ve ben
vücudundaki şekillerle yerdeki metni görünce, bana bir mesaj göndermeye çalıştığını fark
ettim."
"
Vitruvius Adamı yüzünden mi?"
"Evet. Ve P.S. harfleri yüzünden."
"
Dipnot mu?"
Başını hayır anlamında salladı. "P.S. benim ismimin başharfleri."
"Ama senin adın Sophie Neveu."
Sophie başını çevirdi. "Ben onunla yaşarken P.S. benim takma adımdı" Yüzü kızarmıştı.
"
Prenses Sophie anlamına geliyor."
Langdon hiç tepki vermedi.
"Aptalca, biliyorum," dedi. "Ama bu on yıl önceydi. Ben küçük bir kızken."
"Sen onu küçük bir
kızken mi tanıyordun?"
Oldukça iyi," derken gözleri dolmuştu. "Jacques Sauniére benim büyükbabamdı.”
14
Komuta merkezine girerken, sigarasından
son bir nefes alan Fache, "Langdon nerede?"
diye sordu.
"Hâlâ erkekler tuvaletinde efendim." Teğmen Collet bu sorunun geleceğini tahmin
ediyordu.
Yüzbaşı, omzunun üstünden GPS noktasına baktığında, Collet çarkların dönmeye
başladığını duyar gibi olmuştu. Fache gidip Langdon'ı kontrol etme arzusunu bastırmaya
çalışıyordu. Aslında gözaltına alman kişiye istediği kadar süre ve mümkün olduğunca
özgürlük verilerek, kendini serbest zannetmesi sağlanırdı. Langdon'ın kendi iradesiyle
dönmesi gerekiyordu. Yine de aradan on dakika geçmişti.
Çok uzun.
Fache, "Langdon'ın bizi atlatma ihtimali var mı?" diye sordu.
Collet başını iki yana salladı. "Erkekler tuvaletinde hâlâ kıpırdanmalar görüyoruz,
bu GPS
noktacığını hâlâ taşıdığı anlamına geliyor. Belki de rahatsızlanmıştır. Noktacığı bulmuş
olsaydı, çıkartıp kaçmaya çalışırdı."
Fache saatine göz attı. "Güzel."
Fache'nin zihni hâlâ meşgul gibi görünüyordu. Collet gece boyunca yüzbaşıda alışılmadık
bir gerginlik hissetmişti. Genellikle olaylara tarafsız bakan ve baskı altında sükûnetini
kaybetmeyen Fache bu gece sanki sel meselesi gibi davranıyor ve işine duygularını
karıştırıyor gibiydi.
Şaşırmamak gerekir, diye düşündü Collet.
Fache'nin bu tutuklamaya fazlasıyla ihtiyacı
var. Son günlerde Bakanlar Kurulu ile medya Fache'nin saldırgan tarzını, önemli
büyükelçiliklerle zıtlaşmasını ve yeni teknolojik yaptığı büyük yatırımları açıkça eleştirir
olmuştu. Bu gece bir Amerikalı’nın teknoloji sayesinde, önemli bir suç yüzünden
tutuklanması, Fache'ye yönelik eleştirileri uzun bir süre susturacak ve iyi bir ikramiyeyle
emekli oluncaya dek görevde kalmasına yardımcı olacaktı.
Bu ikramiyeye ihtiyacı olduğunu
Tanrı da biliyor, diye düşündü Collet. Fache'nin teknoloji tutkusu hem mesleki,
hem de şahsi
alanda zarar vermişti. Tüm birikimlerini teknoloji çılgınlığı uğruna harcadığı ve gömleğini
bile kaybettiği söyleniyordu
Ve Fache sadece en iyi kalite gömlekler giyen bir adamdı.
Bu gece hâlâ bol vakti vardı. Talihsiz olmasına karşın, Sophie Neveu'nun sebep olduğu
kesinti sadece ufak bir pürüzdü. O artık gitmişti ve Fache'nin elinde hâlâ oynayacağı kartlar
vardı. Langdon'a isminin yerde yazdığını henüz söylememişti.
P.S. Robert Langdon'ı bul.
Amerikalının bu küçük delil karşısında göstereceği tepki onu ele verecekti.
Ofisteki DCPJ ajanlarından biri onu, "Yüzbaşı," diye çağırdı. "Bu telefona cevap
vermeniz iyi olacak sanırım." Kaygılı bir ifadeyle, elinde telefon ahizesini tutuyordu.
Fache, "Kim o?" diye sordu.
Ajan kaşlarını çattı. "Kriptoloji birimi müdürü."
"Ve?"
"Sophie Neveu hakkında efendim. Ters giden bir şeyler var."