Vecihi
SÖNMEZ
234
beri tasdik etmek, tebliğ ettiği konularda onu doğrulamak, itimat e-
dip teslim olmak söz konusudur.
Konunun amacını aştığından, artma, eksilme, imanın pratik de-
ğeri, kalb fiilleriyle olan ilişkisi, etik boyutu gibi bilgi dışında kalan
imanla ilgili problemlere girmek istemiyoruz. Ancak kelâmi açıdan
tarihi köklerini araştırdığımızda, iman-bilgi ilişkisini en çok vurgula-
yan kişinin Cehm b. Safvân olduğu görülmektedir. Ona göre iman,
Allah’ın, peygamberleri ve onlardan gelenleri bilmek (marifet), küfür
ise bunu bilmemekten (cehl) ibarettir.
25
Bu görüşe ilişkin kaydedile-
cek en önemli nokta iman tanımında marifete/
içsel bilgiye yapılan
vurgudur.
26
Selef ve hadis alimlerinden bazıları imanı; dil ile ikrar kalp ile
tasdik ve dinin esasları ile amel etmek şeklinde tarif etmişlerdir. İ-
mam Şafii de imanı bu şekilde tarif eder. İmam-ı Azam Ebû Hanife(ö.
150/865) ise, bilgi boyutunu tasdik ile tahsis ederek imânı, kalb ile
tasdik, dil ile ikrar olarak tanımlamıştır.
27
İbn Teymiye’ye(ö.728/1328) göre iman, inanılması gereken ne
varsa bunlar hususunda ayrıntılı bir bilgiyi ve bir emniyet hissi ile
mutlak bir kanaatin yanında kalbi ve bedeni amelleri de içerir.
28
Bu-
25
Ebu’l-Hasan Ali b. İsmâil el-Eş’ârî, Makâlâtu’l-İslâmiyyîn ve İhtilâfu’l-Musallîn,
(Thk.: Hellmut Ritter), Wiesbaden, 1980, 132; Abdulkâhir b. Tâhir el-Bağdâdî,
el-
Farku beyne’l-Firak, (Thk.:Muhammed Muhyiddîn Abdulhamid), Beyrût, ts., 211;
Ğassân el-Kûfî, Ebû Sevbân, Ebû Mu’âz et-Tûmenî ve Sâlih b. ‘Amr es-Sâlihî,
imanın bilmekten ibaret olduğu konusunda Cehm ile benzer görüştedirler. Bkz.
Ebu’l-Feth Muhammed b. Abdulkerîm b. Ahmed eş-Şehristânî, el-Milel ve’n-Nihal,
(Thk.Muhammed Seyyîd Kîlânî), Beyrût, ts.,141, 142, 144, 145. İzutsu, Cehm b.
Safvân’ın imanla özdeşleştirdiği marifet kavramının Arapça’da mistik tür bilgi için
kullanıldığını, buna karşın analitik tür bilginin ilim kavramı ile ifade edildiğini
vurgular. Bununla birlikte mürcilerin iman tanımlarında genellikle marifet
sözcüğünü kullanmayı tercih etmeleri ve bunu yaparken ona ilm anlamını
vermelerini son derece kayda değer olarak değerlendirir. Ancak mürciler sistematik
filozoflar olmadıkları için bu tür bir analizi fazla ileri götürmeyi tehlikeli görür.
Fakat rahatlıkla onların bilgi anlayışının özcü türde, yani genellikle aklın faaliyeti ile
elde olunabilecek bir tür bilgi olduğunun söylenebileceğini belirtir. Bkz. Toshihiko
İzutsu, İslâm Düşüncesinde İman Kavramı, (Çev. Selahaddin Ayaz, Pınar Yay.,
İstanbul, 1984, 133-4.
26
İzutsu, age, 120. İzutsu, Cehm b. Safvân’ın iman-bilgi ilişkisinde imanı bilgi ile
tamamen özdeşleştirdiği, dolayısıyla imanın marifet dışında hiçbir şey olmadığı
şeklindeki değerlendirmesini “hiç kuşkusuz tam bir entelektüel rasyonel tavır”
olarak değerlendirir. Bkz. İzutsu, age, 130
27
Bkz., el- Cürcani, et-Ta’rifat, Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1. bs., Beyrut, ts.,s.40; Ebû
Hanife, “
el-‘Álim ve’l-Muteallim”,
İmam Azam’ın Beş Eseri, (Arapça metinleri ile
birlikte basılı), (Çev.: Mustafa Öz), Arapça metin, 18; “el-Fıkhu’l-Ekber”, Arapça
Metin, 74; krş. Eş’ârî, Makâlâtu’l-İslâmiyyîn, 138; Şehristânî, el-Milel,141; İmam
Mâturîdî de benzer görüştedir bkz. Ebû Mansûr Muhammed el- Mâturîdî, Kitâbu’t-
Tevhîd, (Thk.: Fethullah Huleyf), İstanbul, 1979, 380.
28
İbn Teymiye, Kitâbu’l-İman, (Mecme’u’l-Fetâvâ içinde) Suudi Arabistan, ts., VII, 5-
52; İzutsu,
age, 100
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi V (2005), Sayı: 1
235
na göre bir kavram olarak iman, Peygamber tarafından getirildiği,
zorunlu bir bilgi ile bilinen hususların icmâlen ve tafsîlen doğrulu-
ğunu kabul ve tasdik etmektir.
29
Zeccac, (ö.311/923) ise Hz. Peygamberin
getirdiği bütün husus-
ları kalp ile tasdik edip inanarak şeriata boyun eğmektir.
30
Cürcani(ö.816/1413) imanı şöyle bir sınıflandırmaya tabi tut-
muştur; Yaratılıştan olan iman, makbul iman, masum iman, mevkuf
(şartlı)iman ve merdut iman. Yaratılıştan olan iman; meleklerin ima-
nı, makbul iman, müminlerin imanı, masum iman, peygamberlerin
imanı; mevkuf iman, bidatçıların imanı; merdut iman ise, münafıkla-
rın imanıdır, demektedir.
31
Zemahşeri (ö.538/1143) de, imanın kalbin güven ve itminanıyla
gerçekleşen tasdik olduğunu ifade etmiştir. Kalbin tasdikine uygun
olarak, dilin ikrar etmesi iman, kalpde iman olmadığı halde dilin ik-
rar etmesi ise, iman değil belki İslam olur.
32
Şeklinde tarif etmiştir.
Genelde İslam alimleri İmanı dil ile ikrar, kalp ile tasdik şeklinde
yorumlamış işin amel yönüne ise farklı yorumlar getirmişlerdir.
C- Aklın Bilgi Değeri:
İman kavramına ilişkin bu kısa açıklamadan sonra, bilgi kavra-
mının açıklanması önem kazanır. Klasik kelâm kitaplarının çoğunda
bilgi teorisi, zorunlu olarak ele alınan ilk kelâmî problem olma özelli-
ğine sahiptir.
33
Bu bağlamda iman ve bilgi, ilk dönemden itibaren
birbirleriyle ilişkilendirilen iki önemli problem olagelmiştir. Nitekim
bilgiye ilişkin yapılan ilk tanımlarda bilginin itikatla tanımlandığı
34
,
ilim-marifet-kalb-iman-taklit kavramları arasında ilişki kurularak
beraber değerlendirildiği, imanın bilgisel
bir gerekçesinin olduğu, ö-
zellikle Allah’ın varlığına inanmanın istidlale dayanan bilgisel temeli-
nin işlendiği
35
, iman esaslarını anlama ve anlaşılır kılmada beş duyu,
29
Taftazânî, Şerhu’l-Mekâsıdi V, 176; Curcânî, Şerhu’l-Mevâkıf, VIII, 323.
30
İbn Manzur, a.g.e., XIII, 22.
31
Cürcani, et-Ta’rifat, s.40.
32
ez-Zamehşeri, Ebu’l-Kasım, Carullah Mahmud b. Ömer, el- Keşşaf an Hekaik’l-
Tenzilve Uyunu’l-EkavilFi Vucuhu’t-Te’vil, Daru’l-Fikr, y.b.d, ts., III, 569.
33
Fazlur Rahman, İslâm, (Çev.: Mehmet Dağ-Mehmet Aydın), Selçuk Yay., İst., 1993,
135.
34
Bu bağlamda Ebu'l-Kâsım el-Belhî el-Ka'bî (ö.319/931)'nin bilgiyi, " objeye/maluma
olduğu gibi inanma", Ebu’l-Mu’în en-Nesefî,
Tebsıratu’l-Edille, (Tah.: Hüseyin Atay),
D.İ.B. Yay., Ankara, 1993, I, 9. Ebû Hâşim’in, “Kalben mutmain olarak objeye
olduğu gibi inanma”, Nesefi,
age, I, 9; Taftazânî,
age, I, 193; İmamu'l-Harameyn el-
Cuveynî, Kitâbu'l-İrşâd, (Tah.: Es'ad Temîm), Muessesetu'l-Kutubi's-Sakâfiyye, 2.
bs., Beyrût, 1992, 34; George F. Hourani, Islamic Rationalism, Oxford, 1971, 17-2;
Ebû Ali el-Cubbaî’nin, “zorunlu veya istidlali bir bilgiye dayanarak objeye olduğu gibi
inanma” şeklinde tanımladıkları görülmektedir. Nesefi, age., I, 10; Cuveynî, age, 34;
'Adudu'd-Dîn el-Îcî, el-Mevâkıf, 'Âlemu'l-Kütüb, Beyrût, ts., 10.
35
Geniş bilgi için bkz. Nesefî, Tebsıratu’l-Edille, I, 12, 13, 34 vd.; Mâturîdî, Kitâbu’t-