Microsoft Word c5s1 dergi cýktýya son doc



Yüklə 301,35 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə6/6
tarix06.10.2018
ölçüsü301,35 Kb.
#72861
1   2   3   4   5   6

Vecihi SÖNMEZ 

 

240



Aksine zihinsel bölünmüşlük içinde bocalaması, kendini kaybetmesi, 

mutsuz ve küçük düşmesi kaçınılmaz bir sonuç olacaktır.  

Buna karşın akla ve bilgiye sırtını çevirerek dini taassup içinde 

kaybolanlara gelince, bunların, dünya hayatının gerçeklerinden 

kopmaları ve öldürücü bir taklitçilik içinde boğulmaları kaçınılmaz-

dır. O halde kör taassuba dayanan inancın dünya hayatının gerçek-

lerinden kopması mukadder olduğu gibi, bilimsellik adına imana ko-

nu olan gerçekleri inkar edenlerin akıllarının, aktüel alanın dışına 

ulaşabilecek bütün yeteneklerini kaybederek daracık dünya hayatı 

ile sınırlı kalmaları da o derece mukadderdir. Oysa dinî inancı, en 

üst bir kesinlik bir yakîn anlamında alındığı taktirde bu ikisinin ça-

tışmayacağı,

50

 aksine insanın kâinat içerisindeki konumunu doğru 



bir  şekilde değerlendirmesine ve ebediyete doğru bir açılım yapma 

imkanı sağlayacak yeni ufuklar açacağı görülecektir. 



D- Bilgi-İman İlişkisinin Epistemolojik Boyutu: 

Bu bakış açısından hareketle, bilgi ve imanın bir bütünlük için-

de yeniden yorumlanması, orijinal yeni bir epistemolojinin inşa edil-

mesi, genelde İslâm Düşüncesi özelde çağdaş Kelâm için mutlaka 

gerçekleştirilmesi gereken bir hedef olmalıdır. İnancın etik ve duygu, 

yani psikolojik boyutu ile birlikte başta tebliğ ve marifet olmak üzere 

bilişsel yanı, bunun da ontolojik ve epistemolojik boyutları vardır. 

Belli bir tanrı inancına sahip olmak, aynı zamanda tabiat, insan, ta-

rih, ahlâk hatta bütün evren hakkında belli fikirlere sahip olmayı da 

beraberinde getirir. Nitekim insanlık tarihindeki şaheser sanat eser-

lerinin, önemli buluşların, bilimsel bilgi birikiminin oluşmasında dini 

inancın önemli bir faktör olduğu tarihsel bir gerçektir. Bu demektir 

ki, içinde bulunduğumuz dünya hakkındaki fikirlerimiz, bilgilerimiz 

ve tecrübelerimiz ile sahip olduğumuz inanç arasında sıkı bir ilişki 

vardır. Dolayısıyla metafizik, ontolojik, etik ve olgusal alana ait her 

türlü bilimsel verinin, dinî karakterde olan başka fikir ve kanaatlere 

tesir ettiği, onların güçlenmesine ya da zayıflamasına yol açtığı inkar 

edilemez.  

Bu açıdan inanç esaslarının kendi epistemolojisi içerisinde ras-

yonel bir boyutunun olduğu, bu boyutun açıklanması ve anlaşılır 

kılınmasında metafizik, dinî, psikolojik tecrübe ve ahlâka dayanan 

açıklamalar kadar, insanın dış dünyaya ilişkin gözlem ve tefekkür 

gücü ile bunun sonucunda oluşan bilgi birikiminin de aynı derecede 

önemli olduğunu düşünüyoruz. Örneğin insanın gen haritasının çi-

zilmesine ilişkin bilimsel veriler kimi dindarları Allah’ın ilim, kudret 

ve azameti karşısında hayret, haşyet ve hayranlığa düşürürken, kimi 

pozitivist ve ateist çevrelerde ise tanrıya karşı bir zafer olarak değer-

                                                 

50

  Martin Lings; Onbirinci Saat Modern Dünyanın Manevi Bunalımı, (Çev.: Ufuk Uyan), 



İnsan Yay., İst., 1989, 8-9. 


Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi V (2005), Sayı: 1 

 

241 



lendirildiği görülmektedir. Bu nedenle, bilgiyi onu üreten insanlarla 

veya o insanların içinde yer aldığı sosyo-kültürel ortamla kayıtlamak 

yanlış bir tutum değildir.

51

 Çünkü bilginin nötr olmadığını, bilginin, 



bilgi gibi görünen muhteva ve tabiatla karıştırılabilir olduğu

52

 bir 



gerçektir. 

Çağdaş kelamın önemli problemlerinden biri olarak düşündü-

ğümüz İslam’ın inanç esaslarına uygun bir epistemolojinin inşasında 

bilginin bu yönüne özellikle dikkat edilmelidir. Sosyo-kültürel ortam-

la karıştırılmış ve kesin bilimsel gerçeklermiş gibi takdim edilen bir 

kısım verilerden hareketle oluşturulan kuramlarla inanç esaslarının 

çeliştirilmesi veya bağdaştırılması çok yanlış bir tutumdur. Ayrıca 

bilimsel bilginin yanlışlanabilme özelliği de dikkate alındığında, bi-

limsel verilere dayanarak inanç esaslarını kesin bir şekilde ispatlama 

ya da yanlışlama iddiasında bulunmanın inanç açısından sakıncalı 

durumlar meydana getirdiği bir gerçektir. Bununla birlikte inanç e-

saslarının açıklanmasında, anlaşılır ve inanılabilir kılınmasında, bi-

limsel verilerin hiçbir katkısının olamayacağını savunmak da gerçek-

çi değildir. Bu bağlamda eğer iman gerçekleri ile akıl ilkeleri arasında 

görünüşte bir ayrım varsa, bunun başlıca sebebinin, insanın, gerçek-

lerin aşkın kaynağına ulaşabilmek üzere gerekli dikkat ve çabayı gös-

terememesinden, karşısına çıkan engelleri aşamamasından kaynak-

lanması kuvvetle muhtemeldir.

53

 



Eğer gerçekten inancın epistemik ve kognitif hiçbir yanı olma-

saydı, Kur'ân ne enfüs ve âfâk hakkında bilgilenmeye teşvik edecekti

ne de inanç esaslarının rasyonel gerekçelerini anlamak mümkün o-

lacaktı. Bu bağlamda inanç esaslarıyla ilgili açıklamalara bilimsellik 

adına çeşitli itiraz ve hücumların yapılmış olması, insanın bu konu-

daki faaliyetinin irrasyonel olduğunu ortaya koymayı başaramamış-

tır. Zira dinî hakikatlerin açıklanmasında ve anlaşılır kılınmasında 

katkıda bulunma özelliğinden tamamen yoksun olmamakla birlikte, 

bilim kendi metot ve kuralları dahilinde inanç alanını ne ret edebilir, 

ne de ispatlayabilir. Her şeyden önce aşkınlık boyutuna sahip olan 

inançlar, sferi itibariyle tamamen bilimin inceleme alanı  dışında 

kalmaktadır. 

Bu nedenle gerek insanın ve gerekse evrenin gayesine ilişkin ke-

sin soru ve düşünceler pozitif bilimler açısından bilimsel olamayacağı 

gibi, bu tür soru ve düşüncelerin kesin bilimsel ispatı da 

yapılamaz.

54

 Muhammed İkbâl (1877-1938)'in de savunduğu gibi, 



                                                 

51

  Ömer DEMİR, Bilim Felsefesi, .Vadi yay. 2. bs., Konya, 1977, 54. 



52

 Ziyâuddin Serdar, "Bilimin Yeniden İslâm'a Yönelmesi",  İslâmî Araştırmalar Dergisi

(Çev.: Emin Ertürk), Sayı: 2, Ekim 1986, 94. 

53

  H. Katipoğlu, "Malebranche'ın Felsefesinde Din-Akıl İlişkisi", 20 



54

  M. Henry Morris, Yaratılış Modeli, (Çev.: Heyet), M.E.B. Yay., Ankara, 1985, 40; Krş. 

Muhammed Said Ramazan el-Bûtî, Kubra'l-Yâkîniyâti'l-Kevniyye, Dâru’l-Fikr, 3. 



Vecihi SÖNMEZ 

 

242



tabii bilimler veya diğer bilimlerin temel özellikleri kısmî ve cüzî ol-

malarıdır. Kendi mahiyet ve görevleri açısından Hakikat'le ilgili tek, 

kâmil ve mükemmel bir nazariye geliştirme gücüne sahip değiller.

55

 



Dolayısıyla her bir bilim kendi dar alanıyla ilgili olduğu için, ontik 

anlamda bütün varlığı kapsayan inanç alanlarını bilimsel metotlar 

dahilinde, bilimsel kurallar koyarak açıklama gücüne sahip değildir. 

O halde aşkınlık karakteri olan inanç esasları, olgusal alanla sınırlı 

olan bilimler tarafından tamamıyla incelenemez ve bilimsel kurallara 

bağlanamaz.

56

 

İmanın tasdik olarak tanımlanması ve İslam’la ilişkilendirilmesi 



hatta zaman-zaman eşanlamlı olarak görülmesi

57

, iman gerçeklerinin 



bilgiyi aşan boyutundan kaynaklanmaktadır.  İmanda tasdik, yani 

kabul ve teslimiyet bulunurken, bilgide ise duyuların tecrübesine 

dayanarak aklın bir yargıya varması söz konusudur. Bu bakımdan 

ne kadar çaba gösterilirse gösterilsin, rasyonel bir sınırlandırmaya 

tabi tutulması imkânsız olan aşkın alana ilişkin iman esaslarının, 

bütünüyle ihata edilebilir ve anlaşılır kılınması mümkün değildir. 

Zira inanç esaslarına ilişkin makûl açıklamalar ne kadar anlamlı ve 

doyurucu olursa olsun, kendilerinde her zaman bir teslimiyet, bir 

iman payı eksik kalmaktadır. Bu durum bilginin hiçbir zaman iman 

seviyesine çıkamayacağını, aşkın alana ilişkin olduğunda bilginin 

kesinlikle eksik kaldığını göstermektedir. Bu bakımdan aşkın alana 

göre bilgisi çok az olduğundan insanın, dinde var olan her şeyi akıl 

ile tam olarak idrak etmesinin mümkün olmadığını bilmesi, akıl üstü 

konuları tam olarak kavrama kuruntusuna kapılmaması gerekir.

58

 

İnanca konu olan alan, empirik doğrulama ya da yanlışlamaya 



tabi tutulamaz. Dolayısıyla hiçbir bilim dalı, bilimsel olarak inanç 

esaslarından birinin yanlışlığını kesin bir şekilde ispatlama gücüne 

sahip değildir. Çünkü birbirleriyle ilişkileri olmakla birlikte pozitif 

bilimsel alanla, inanç sferi farklıdır.

59

  Eğer bilgisel bağlam ile inanç 



sferi birbiri içine tedahül ederse özelliklerini kaybederler. Bu nedenle 

Kur’ân’da, imanın sahih olabilmesi için, imana konu olan gerçeklerin 

bu dünyada beş duyunun bilgisine konu olmaması gerektiği vurgu-

lanmıştır.

60

 

                                                                                                                   



bs., Beyrut, 1974, 366-367. 

55

  Muhammed  İkbal,  İslam’da Dinî Düşüncenin Yeniden Doğuşu, (Çev.: N. Ahmet 



Asrar), Bir Yay., İst., 1984, 66. 

56

  Bûtî, Kubra'l-Yâkîniyâti'l-Kevniyye, 367. 



57

  Mâturîdî, Kitâbu’t-Tevhîd, 393; Curcânî, Şerhu’l-Mevâkıf, VIII, 327; 

58

  Gazzâlî, "Kanûnu't-Te'vîl", VII, 126-127. 



59

  Mehmet AYDIN, "Tanrı Hakkında Konuşmak: Felsefî Bir Tahlil",  D.E.Ü.  İlâhiyat 



Fakültesi Dergisi, Sayı: 1, İzmir, 1983,40. 

60

  İlgili ayetler için bkz.En’âm, 6/158; Yûnus, 10/51; Secde, 32/29; Sebe’, 34/51-54; 



Mü’min, 40/83-85; Fecr, 89/23. 

  İmanın sahih ve inanana faydalı olabilmesi için, iman gerçeklerinin bilgi gerçeğine 




Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi V (2005), Sayı: 1 

 

243 



Bu açıdan değerlendirildiğinde, bilimsel verilerden hareketle i-

nanç esaslarını bütünüyle açıklığa kavuşturmak mümkün görün-

memektedir. Böyle bir iddiada bulunmak gayb alanını küçültmek, 

basitleştirmek, onu dar olan şehadet âlemine sığdırmak olacaktır. Bu 

anlamda din ile aklın dolayısıyla inanç ile bilginin farklı sferlere ait 

olduğunu tekrar etmemiz gerekir. Ancak bu, ikisi arasında mutlak 

bir farklılık, çelişki ya da çatışmanın bulunduğu anlamına gelmez. 

Burada gerek akıl gücü ve gerek iman açısından yeterince olgunlaş-

mamış, bu yüzden ikisi arasındaki derûnî bağı kavrayamamış kimse-

lerin, bunlardan birini diğeri adına mahkûm etmeleri çok yanlış, hat-

ta tehlikeli sonuçlar doğurduğunu belirtmek gerekir.

61

  



Sonuç: 

İslam düşüncesinin rasyonellik anlayışında akıl, nakil ve keşf 

birlikte hareket etmelidir. Çünkü dünya hayatı itibariyle gaybe ait 

gerçekler olan imanî hakikatleri anlama ve anlaşılabilir kılmada is-

tidlâlî akılla birlikte, sezgisel akla da ihtiyaç vardır.

62

 Bunlardan biri-



nin dışlanması konunun yanlış ya da eksik anlaşılmasına sebep ola-

caktır. Din-akıl ilişkisinde, sadece dinin akla değil, aklın da dini an-

lamada yardımcı olduğu bir gerçektir.

63

 İslâm düşünce tarihi boyun-



ca Müslüman düşünürler arasında bu bilgi kaynaklarından bir kıs-

mını ölçü alıp diğer bir kısmını ret etme temayülleri sonuncunda 

meydana gelen mücadelelerde onulmaz yaraların açılmasına ve beşe-

ri tecrübenin bölünmesine sebep olunmuştur.

64

 Gerçekten insan i-



nanırken kendisini vicdanından, iç dünyasından, ahlâkî değerlerin-

den, aklından hatta sanat ve estetikten koparması mümkün değildir. 

Bu bakımdan, inancın rasyonelliğinin yeniden ve daha güçlü bir şe-

kilde inşa edilebilmesi, İslamî manâda ilim ve hikmetin inşasına bağ-

lıdır."

65

İnanç esasları açıklanırken bu bilgi kaynaklarından hiçbirine 



teslim olarak diğerlerinin dışlanmaması, naklin yanında her türlü 

aklî veriden yararlanılması gerekir. Gerçekte vahyin ilhamından uzak 

bir doğanın fısıltısı doğrultusunda düşünmek, insanı açmazların gir-

dabına sürükleyebileceği gibi, selim fıtratın gereği olan tefekkürü ve 

aklı bir kenara iterek iman etmek de insanı kör taassubun girdabına 

yuvarlayabilir. Bu tehlikelerin farkında olarak, selim fıtrata dayanan 

                                                                                                                   

dönüşmeden önce inanılması gerektiği konusunda bkz. Nesefî, Tebsıratu’l-Edille, I, 

38-39; Zemahşerî, el-Keşşâf, Menşûrâtu’l-Belâğa, Kum, h. 1415, II,72; IV, 182-183; 

Râzî, Mefâtihu'l-Ğayb, XIV,6-7. 

61

  H. Katipoğlu, "Malebranche'ın Felsefesinde Din-Akıl İlişkisi", 10. 



62

  Aldous Huxley, Kalıcı Felsefe, (Çev.: Latif Boyacı), İnsan Yay., 1. bs., İst., 1996, 132. 

63

  H. Katipoğlu, "Malebranche'ın Felsefesinde Din-Akıl İlişkisi", 15. 



64

  Mehmet Aydın, "Allah'ın Varlığına İnanmanın Aklîliği", 20-21. 

65

 Mehmet Aydın,  agm, 21; İslâm Düşüncesinde Beyân, Burhân ve İrfân  şeklinde 



ortaya çıkan bu bölünmüşlüğün sebepleri ve yol açtığı olumsuz sonuçlar hakkında 

geniş bilgi için bkz. Muhammed Âbid el-Câbirî, Arap Aklının Oluşumu, (Çev.: 

İbrahim Akbaba), İz Yay. İst., 1997., 185 vd. 



Vecihi SÖNMEZ 

 

244



bir akıl ile imana konu olan gerçekleri anlamak ve anlamlandırmaya 

çalışmak, insan için olmak ya da olmamak derecesinde önemli oldu-

ğunu, dolayısıyla hem vahyin hem de aklın prensiplerine kayıtsız ka-

lınmaması gerektiğini, aksine insanın her türlü etkinliğinde bu ilke-

lerin yol gösterici olduğunu ortaya koymak gerekir. 



 

BİBLİYOGRAFYA 

 

Abdulkâhir b. Tâhir el-Bağdâdî, 



el-Farku beyne’l-Firak

(Thk.:Muhammed Muhyiddîn Abdulhamid), Beyrût, ts. 

Adudu'd-Dîn el-Îcî, el-Mevâkıf, 'Âlemu'l-Kütüb, Beyrût, ts. 

Aldous Huxley, Kalıcı Felsefe, (Çev.: Latif Boyacı), İnsan Yay., 1. bs., 

İst., 199 

Anthony Quinten knowldege, mad.,the Encyclopedia of Philosophy, 

London, 1967 

Bekir Topaşoğlu, Allah'ın Varlığı, D.İ.B. Yay., 6. bs., Ankara, 1992 

Beyadi, İşârâtu’l-Merâm, Tah.: Zahid el-Kevseri, İstanbul, 1949 

Cuveyni, el-İrşâd, Tah.: Es’ad Temim, Beyrut, 1992 

Ebi'l-Muzaffer el-İsferâyînî; et-Tebsîr fi'd-Dîn, (Tah.: Kemâl Yûsuf el-

Hût), 'Alemu'l-Kütüb, 1. bs., Beyrût, 1983 

Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed el-Gazzâlî, "Kanûnu't-Te'vîl", 

el-Mecmû'âtu Resâili'l-İmâm el-Ğazzâlî, (Tah.: Ahmed 

Şemseddîn), Dâru'l-Kütübi'l-'İlmiyye, Beyrût, 1986 

Ebû Mansûr Muhammed el- Mâturîdî, Kitâbu’t-Tevhîd, (Thk.: 

Fethullah Huleyf), İstanbul, 1979 

Ebu’l-Feth Muhammed b. Abdulkerîm b. Ahmed eş-Şehristânî,  el-



Milel ve’n-Nihal, (Thk.Muhammed Seyyîd Kîlânî), Beyrût, ts 

Ebu’l-Hasan Ali b. İsmâil el-Eş’ârî, Makâlâtu’l-İslâmiyyîn ve İhtilâfu’l-



Musallîn, (Thk.: Hellmut Ritter), Wiesbaden, 1980, 

 el- Cürcani, et-Ta’rifat, Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1. bs., Beyrut, 

ts.,s.40; Ebû Hanife, “el-‘Álim ve’l-Muteallim”, İmam Azam’ın 

Beş Eseri, (Arapça metinleri ile birlikte basılı), (Çev.: Mustafa 

Öz), Arapça metin, 

ez-Zamehşeri, Ebu’l-Kasım, Carullah Mahmud b. Ömer, el- Keşşaf an 

Hekaik’l-Tenzilve Uyunu’l-EkavilFi Vucuhu’t-Te’vil, Daru’l-

Fikr, y.b.d, ts. 

Fahreddin Muhammed b. Ömer er- Râzî, Mefâtihu'l-Ğayb, Dâru İhyâi 

Turâsi'l-'Arabî, 3. bs., Beyrût, ts. 

Fahreddîn Râzî, Muhassal, :Kelâm'a Giriş, (Çev.: Hüseyin Atay), 

A.Ü.İ.F. Yay., Ankara, 1978 

Fâtıma  İsmail Muhammed İsmail,  el-Kur'ân ve'n-Nazaru'l-'Aklî, el-

Me'hedu'l-'Âlemî li'l-Fikri'l-İslâmî, Virjinya,  

Fazlur Rahman, İslâm, (Çev.: Mehmet Dağ-Mehmet Aydın), Selçuk 



Vecihi SÖNMEZ 

 

246



Yay., İst., 1993 

George F. Hourani, Islamic Rationalism, Oxford, 1971 

George Hourani, Islamic Rationalism, Oxford, 1971. 

Hanifi Özcan, Mâtüridi^de Bilgi Problemi, MÜİFV Yay. İstanbul, 1993 

Hüseyin Atay, Ankara Üniversitesi Haftası, 1973 

Hüseyin Aydın, Günümüz  Toplumunda İman Problemi, Ankara , 

karakoç, yay., ts. 

İbn Manzur, Ebu’l-Fadl, Cemalu’d-Din Muhammed Mukerrem, 

Lisanu’l-Arab, Daru’s-Sadr, Beyrut, ts. 

İbn Teymiye, Kitâbu’l-İman, (Mecme’u’l-Fetâvâ içinde) Suudi 

Arabistan, ts. 

İbrahim Agâh Çubukçu, İslam Felsefesinde Allah'ın Varlığının 



Delilleri, A.Ü.İ.F. Yay., 3. bs., Ankara, 

Îcî, e1-Mevâkıf, Beyrut, Ts. 

İmamu'l-Harameyn el-Cuveynî, Kitâbu'l-İrşâd, (Tah.: Es'ad Temîm), 

Muessesetu'l-Kutubi's-Sakâfiyye, 2. bs., Beyrût, 1992,  

M. Henry Morris, Yaratılış Modeli, (Çev.: Heyet), M.E.B. Yay., Ankara, 

1985 


Martin Lings; Onbirinci Saat Modern Dünyanın Manevi Bunalımı

(Çev.: Ufuk Uyan), İnsan Yay., İst., 1989 

Maturidi, Ebu Mansur, Muhammed b. Muhammed, Kitabu’t-Tevhid, 

Beyrut, 1970 

Mâturîdî,  Kitâbu’t-Tevhîd, 4 vd.; Hasan Katipoğlu, "Malebranche'ın 

Felsefesinde Din-Akıl  İlişkisi",O.M. Üniversitesi İlâhiyat 

Fakültesi Dergisi, Sayı: 7, Samsun, 1993 

Mehmet AYDIN, "Tanrı Hakkında Konuşmak: Felsefî Bir Tahlil", D.E.Ü. 



İlâhiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 1, İzmir, 1983 

Mehmet S. Aydın, Din Felsefesi, Selçuk Yay. 3. bs., Ankara, 1992,  

Muhammed Âbid el-Câbirî, Arap Aklının Oluşumu, (Çev.: İbrahim 

Akbaba), İz Yay. İst., 1997. 

Muhammed Fuâd Abdulbâkî, el-Mu'cemu'l-Mufehras Li Elfazi'l-

Kur'âni'l-Kerîm, Çağrı Yay. İstanbul, 1986 

Muhammed  İkbal,  İslam’da Dinî Düşüncenin Yeniden Doğuşu, (Çev.: 

N. Ahmet Asrar), Bir Yay., İst., 1984 

Muhammed Said Ramazan el-Bûtî, Kubra'l-Yâkîniyâti'l-Kevniyye

Dâru’l-Fikr, 3. bs., Beyrut, 1974 

Necati Öner, Klasik Mantık, AÜİF Yay. Ank.1974. 




Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi V (2005), Sayı: 1 

 

247 



Nesefı, Tebsiratu’l-Edille, Tah.: Hüseyin Atay, DİB Yay., Ankara, 1993  

 Nûreddîn  es-Sâbûnî,  el-Bidâye fî Usûli’d-Dîn: Mâturîdiyye Akaidi

(Arapça Metni ile birlikte), (Trc.: Bekir Topaloğlu), DİB Yay., 

Ank., 1980. 

Ömer DEMİR, Bilim Felsefesi, .Vadi yay. 2. bs., Konya, 1977 

Taftazânî, Şerhu‘l-‘Âkâid, Tah. Ahmet Hicazi es-Sakâ, Mısır, 1987 

Taftâzânî,  Şerhu’l-Mekâsıd,  Tah.: Abdurrahman ‘Umeyra, Beyrut, 

1993 


Toshihiko  İzutsu,  İslâm Düşüncesinde  İman Kavramı, (Çev. 

Selahaddin Ayaz, Pınar Yay., İstanbul, 1984. 

Yaşar Nuri Öztürk, Kur’an’ı  Anlamaya Doğru, Yeni Boyut, İst., 1995. 

Zemahşerî, el-Keşşâf, Menşûrâtu’l-Belâğa, Kum, h. 1415 

Ziyâuddin Serdar, "Bilimin Yeniden İslâm'a Yönelmesi",  İslâmî 

Araştırmalar Dergisi, (Çev.: Emin Ertürk), Sayı: 2, Ekim 

1986 


 

 

 



 

 

Yüklə 301,35 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə