88
kimsenin bulunabilmesi imkânı oldu u için, bir
sorun da te kil etmemelidir.
144
4. Zamanlama
Sözle menin 5. Madde 2. Paragrafında,
sebeplerin “derhal” de il, “en kısa zamanda”
bildirilmesi gerekti i belirtilmektedir. Mümkün
olmasına
ra men
yeterli
bir
açıklama
yapılmaması, özgürlükten mahrumiyetin 5.
Madde uyarınca keyfî ve hukuka aykırı
addedilmesi için ba lı ba ına bir sebep olabilir.
lk yakalanma ve yeterli açıklamanın
yapılması arasında geçen süre, o davaya özgü
ko ullara
çok
ba lıdır.
üphelinin
sorgulanmasının özgürlü ünden mahrumiyet
144
Bkz. Delcourt-Belçika davası, Ba vuru No: 2689/65, 10
YB 238 (1967). Bu davada, anadili Fransızca olan bir ki i
hakkındaki tutuklama emri Flamanca dilinde yazılmı ,
ancak daha sonra ki inin sorgulaması Fransızca dilinde
yapılmı tır.
sebebini anlamasına yeterli oldu u tespit edilen
durumlarda A HM, bu sürenin iki ilâ on dokuz
saat arasında olmasına itiraz etmemi tir. ki
saatlik süre Murray-Birle ik Krallık davasında,
on dokuz saatlik süre ise Dikme-Türkiye
davasında
145
söz konusu olmu tur. Ancak, bu
davalarda ve di er davalarda A HM, bu sürenin
yalnızca birkaç saat oldu unu vurgulamı tır.
146
Bir günden uzun bir süre geçmesi pek çok
davada artık kabul edilmemektedir. Ancak,
derhal bir tercüman bulunamaması gibi ileti imi
etkileyen pratik zorlukların bulunması halinde
daha uzun sürelerin kabul edilebilmesi de
mümkündür. Yine de cezaî süreç dı ında “en kısa
sürede” ifadesinin yorumlanmasına daha fazla
müsamaha gösterilece ini varsaymamak gerekir.
Örne in, Van der Leer-Hollanda davasında, akıl
hastanesine kapatılan ki iye bu alıkoyulmanın
sebebinin ancak on gün sonra açıklanmı olması,
145
11 Temmuz 2000.
146
Bkz. Fox, Campbell ve Hartley davası (yedibuçuk saat)
ve Kerr-Birle ik Krallık davası (ba vurunun kabul edili ine
dair karar).
89
ba tan kabul edilemez bulunmu tur. Elbette, bir
ki inin özgürlükten mahrum edilme sebeplerini
ö renmesi, cezaî yargılama söz konusu olmasa
da çok önemlidir ve bu tür bir alıkoyma
tedbirinin yasallı ına itiraz etme hakkı burada da
geçerlidir. Ancak, özgürlü ünden mahrum edilen
ki inin ne sebeple olursa olsun, kendisine bir
açıklama yapılmasını imkânsız kıldı ı hallerde de
ileti im kurmak için hiçbir özel çaba sarf
edilmesi gerekli de ildir. Örne in, Keus-
Hollanda davasında,
147
5. Madde 2. Paragraf
ihlâline rastlanmamı tır. Bu davada, aklî dengesi
bozuk bir ki i, kendisine hastaneye kapatılaca ı
kararı tebli edilmeden kaçmı tır. Ki i söz
konusu hastaneyi telefonla aradı ında da
kendisine hastaneye kapatılma sebeplerinin
yeterli ölçüde anlatıldı ı tespit edilmi ve bu
çerçevede yetkililerin ayrıca ki inin avukatına
önceden bu kararla ilgili bildirimde bulunma
görevlerinin olmadı ı kararına varılmı tır.
147
25 Ekim 1990.
90
V. Bölüm:
Alıkonulan
ki ilerin, makul bir süre
içinde en kısa sürede bir
yargı yetkilisi huzuruna
ve
mahkeme
önüne
getirilmesi
ya
da
salıverilmesi görevi
Sözle menin 5. Madde 3. Paragrafında,
özgürlükten mahrumiyetin özgürlük kaidesi
çerçevesinde istisnaî bir uygulama olmasını ve
yakalama ve alıkoyma hallerinin yargı
gözetimine tâbi olmasını sa lamak için, bir dizi
önemli teminat yer almaktadır. Bu paragraf
yalnızca, 5. Madde 1. Paragraf (c) fıkrası
uyarınca alıkonulan ki iler hakkındadır.
Sözle menin 5. Madde 3. Paragrafına
göre, yakalama ve alıkoyma hallerinde geçerli
olacak yargı gözetimi üç unsurdan olu ur: bu
gözetimi gerçekle tirecek yetkilinin özellikleri;
alıkoyma halini sona erdirme yetkisi, bir ba ka
deyi le, söz konusu ki iyi salıvermek; ve bu
gözetimin zamanında gerçekle tirilmesi.
1. Yetkili
yasal
merciin
özellikleri
Sözle menin 5. Madde 3. Paragrafına
göre öncelikle, 1. Paragraf (c) fıkrası uyarınca
yakalanan ya da alıkonulan bir ki inin en kısa
süre içinde bir hâkim ya da kanunen yargı
yetkisini haiz bir yetkili huzuruna çıkarılması
gerekir. “Hâkim” kelimesi herhangi bir istifhama
yol açmazken, “kanunen yargı yetkisini haiz
yetkili” ifadesi, A HM’yi hâkim olmayan bu tür
bir “yetkilinin” kim oldu unu belirlemek zorunda
bırakmı tır.
Ku kusuz, Sözle me ilk onaylandı ında
pek çok ki i bu “yetkilinin” bir savcı
91
olabilece ini dü ünmü tür. Bu durum zaten bazı
Avrupa Konseyi üyesi ülkelerdeki uygulamadır;
bu durumda da savcının 5. Madde 3. Paragrafta
belirtilen kriterleri yerine getirmesine, yani
savcının “yargı yetkisi kullanma yetkisini haiz”
bir ki i olmasına dikkat edilmi tir. Savcılık
makamının da tıpkı bir hâkim gibi idareden
ba ımsız olması gere i özellikle vurgulanmı tır.
Ancak
uygulamada,
savcıların
Sözle mede öngörülen artlara uygun bir ekilde
bu görevi üstlenmelerinin olanaksız oldu u da
görülmü tür. “Yetkilinin” yargı yetkisini haiz
olması artı, söz konusu “yetkilinin” hem
idareden ba ımsız hem de tarafsız olması
anlamına gelmektedir. Bu yakla ım A HM’yi, bir
savcıya, bir
üphelinin yargılanma öncesi
alıkoyulmasına devam edilip edilmemesine karar
verme yetkisi verilmesinin 5. Madde 3. Paragraf
hükümlerine uygun olmadı ını tespit etmeye
yöneltmi tir. Bu problem her zaman, savcının –
alıkoymaya karar veren – daha sonra söz konusu
ki inin yargılanmasını da gerçekle tirmesi
ihtimalinin olmasıyla ortaya çıkmı tır. A HM’nin
görü üne göre, soru turma ve yargılamaya ait bu
iki i lev aynı merci tarafından yürütülmemelidir.
Asıl sorun, savcının yargılamayı gerçekle tiren
taraf olması ve bu görevi üstlenen bir ki inin de
aynı davada yargı i levini yerine getirirken
tarafsız olmasının beklenememesidir. Üzerinde
önemle durulması gereken konu, savcının daha
sonra davanın yargı a amasında yer alma
imkânının bulunup bulunmadı ıdır. Bu durum,
Huber- sviçre davasında tespit edilmi ve A HM,
Zürih savcısının 5. Madde 3. Paragrafta
öngörülen artları yerine getirmedi i kararına
varmı tır. Benzer bir ekilde, Brincat- talya
davasında,
148
5. Madde 3. Paragraf hükümlerinin
ihlâl edildi i tespit edilmi tir. Bu davada
suçlanan ki inin alıkoyulması savcı tarafından
onaylanmı ve daha sonra aynı savcı yetkisizlik
kararı vererek davayı bir ba ka bölge savcılı ına
devretmi tir. A HM, görüldü ü üzere ilk savcının
daha sonra yargılamada görev alabilece i
çerçevesinde alıkoyulmaya onay vermesinin
148
26 Kasım 1992.
Dostları ilə paylaş: |