92
tarafsızlı ına haklı olarak gölge dü ürdü ü ve
daha sonra da yetkisizlik kararıyla ilgili olarak da
net bir gerekçe ortaya konmadı ını vurgulamı tır.
Savcının yargılamada
yer alan taraflardan biri
olmaması tamamen rastlantı eseridir ve bu karar,
savcıların alıkoyma kararı veya onayı vermesi
yetkisinin
talyan
muhakeme
usulleri
kanunundan çıkarılmasına yol açmı tır.
Tarafsızlık sorunun hâkimlerin konumunu
da etkileyebilece i vurgulanmalıdır; hâkimin
yargılama öncesi kararlara dahil olmasının aynı
davaya bakarken objektif tarafsızlı ını muhafaza
edememesine yol açabilece ine dair kapsamlı bir
içtihat bulunmaktadır. Bu durum özellikle,
alıkonulan ki inin suçlu ya da suçsuz oldu una
dair bir karar verilmesi gereken hallerde geçerli
olacaktır.
Ancak, objektif tarafsızlık meselesi, yargı
sistemlerinin yapısı dikkate alındı ında çok daha
önemli bir sorun haline gelecektir. Bu durumda,
pek çok ülkenin talya örne ini takip etmesi de
a ırtıcı de ildir; zira önceden, alıkoyma kararı
veren bir ki inin daha sonra aynı yargılamaya
dahil olmamasını sa lamak zordur. Bu durumun
bir sorun te kil etmeyece i kesin olsa da savcının
gerçekten de hem siyasî baskılardan hem de
üstlerinden
ba ımsız
olmasını
sa lamak
gerekecektir. Bazen, münferit bir davada astların
üstlerinin talimatlarına uyması gerekiyor olabilir
ve bu durumda da astlar gerekli ba ımsızlı a
sahip olmayacaklardır.
Assenov
ve
Di erleri-Bulgaristan
davasında, ba vuru sahibi kendisini sorgulayan
bir sorgu yetkilisi huzuruna çıkarılmı , bu yetkili
tarafından hakkında resmî bir suçlama getirilmi
ve yine bu ki i tarafından hakkında gözaltına
alma kararı verilmi tir. Daha sonra bu yetkilinin
kararı savcı tarafından onaylanmı ve di er
savcılar da alıkoyulma halinin devamına karar
vermi tir. A HM, bu savcıların herhangi birinin
daha sonra cezaî yargılama esnasında ba vuru
sahibi aleyhinde görev alabilece ini dikkate
alarak, bu savcıların 5. Madde 3. Paragraf
93
hükümleri çerçevesinde yeterince ba ımsız veya
tarafsız olmadıklarına karar vermi tir.
149
Niedbala-Polonya davasında, savcının
yetkileri A HM tarafından detaylı bir ekilde
incelenmi ve görü ülmü tür. A HM ilk olarak, o
dönemde yürürlükte olan Polonya kanunlarına
göre, cezaî yargılamada yargıya ili kin görevlerin
savcılar tarafından yürütüldü ünü tespit etmi tir.
Savcılar, aynı zamanda Adalet Bakanı da olan
Ba savcıya ba lıdır. Bu durum da hiçbir
tartı maya mahal vermeyecek ekilde, savcıların
görevlerini yerine getirmede idareyi temsil eden
bir makamın denetimine tâbi olduklarını ortaya
koymaktadır. A HM ayrıca, savcıların kamu
menfaatini kollama görevlerinin – Polonya
hükümeti tarafından verilen – kendilerine bir
yargı
yetkisi
verilmi
olarak
de erlendirilemeyece i
kararına
varmı tır.
Savcılar hem soru turma hem de yargılama
i levlerine sahip oldukları için, cezaî yargılama
sürecinin bir parçası olarak görülmeleri gerekir.
149
28 Ekim 1998.
Sonuç olarak A HM, savcının – Polonya hukuk
sisteminde – “kanunen yargı yetkisine haiz bir
yetkili” olmadı ını tespit etmi tir. Ki ilerin
savcılık
kararıyla
yakalanması
ve
alıkoyulmasının mukabilinde alıkoyulmaya itiraz
ederek bir hâkime ba vurabilmesi imkânının,
alıkoyulma kararının savcı tarafından verilmesi
eksikli ini gidermede yeterli bir tazmin yöntemi
olmadı ı görülmü tür. A HM, alıkoyulma
kararının otomatikman yargı gözetimine tâbi
olmadı ını, zira yargı gözetiminin ki inin
mahkemeye
ba vurmasını
takiben
gerçekle tirildi ini belirtmi tir. Ayrıca A HM,
Polonya kanunlarının ba vuru sahibinin gözaltına
alınması kararını veren aynı savcının daha sonra
yargılamada görev alması riskine kar ı herhangi
bir güvence sa lamadı ına da i aret etmi tir.
150
2. Yetkili yasal merciin görevi
150
4 Temmuz 2000.
94
Ki inin huzuruna çıkarılaca ı hâkimin,
söz konusu ki inin alıkoyulma halinin devam
edip edemeyece ine karar verme sorumlulu una
sahip olması (alıkonulan bir ki inin “makul bir
süre” içinde yargılanması artı gere i) gerekir.
Bu konuda alınacak kararın ba layıcı olması
gerekir. Bu çok önemli bir husustur: 5. Madde 3.
Paragraf hükümlerine göre, alıkonulan ki inin
makul bir süre içinde salıverilmesi ya da
yargılanması seçenekleri bulunmaktadır. Ancak
alıkoyulma halinin uzatılması da yalnızca yeterli
ve gerekli sebeplerle (ki inin kaçması riski, yargı
sürecine müdahale riski, yeniden suç i leme ya
da kamu düzenini bozma riski bulundu u
hallerde) söz konusu olabilir. Her ne kadar bu
sebeplerden biri veya birkaçı ki i ilk
alıkoyuldu unda geçerli olsa da zaman içinde bu
sebeplerin geçerlili i azalabilir ve bu durumda da
söz konusu ki inin salıverilmesi gerekir.
151
Ayrıca, bir ki inin alıkoyulma halinin
sürdürülmesi için haklı bir gerekçe olsa da her
151
Letellier-Fransa davası; Tomasi-Fransa davası.
halükârda, yargılama öncesi alıkoymanın makul
olmayan bir süre devam etmemesine ili kin genel
bir art vardır. Alıkoyma süresi, takibatın
karma ıklık ve dava hazırlı ında gereken
çalı maların derecesine göre belirlenir. Toth-
Avusturya davasında oldu u gibi uzun süre hiçbir
i lem yapılmaması, kaçınılmaz olarak bir ihlâlin
tespit edilmesine yol açacaktır; aynı durum bir
davanın gecikmeden yargı önüne getirilmesinin
teminine ili kin yargı sorumlulu u için de
geçerlidir. Bu sorumlulu u yerine getirebilmek
için
hâkimin
hem
ilk
alıkoyulmanın
gerçekle tirildi i mesnedi – zira tamamen yanlı
oldu u görülebilir – hem de alıkoyulma halinin
devamına ili kin öne sürülen sebepleri çok
yakından incelemesi gerekir. Yargı gözetimiyle
ilgili endi eler genellikle, yargı gözetiminin
suçluların yargılanmadan serbest bırakılmalarına
yol açaca ı ve dolayısıyla bu ki ilerin yargıyı
hiçe sayabilece i, yargıdan kaçabilece i ya da
ba ka suçlar i leyebilece i do rultusundaki
yanlı bir inanı tan kaynaklanmaktadır. Ancak,
salıverme otomatik bir i lem olmamalıdır;
Dostları ilə paylaş: |