32
distress varlığı ve serviksin durumuna göre karar verilir. Serviksin uygun olduğu
durumlarda, çocuk kalp sesleri ve uterus aktivitesinin sürekli takibi ile,
indüksiyon denenmelidir.
Ağır preeklampsi bir sezeryan endikasyonu değildir. Ancak serviksin
uygun olmadığı koşullarda doğum çoğunlukla sezeryan ile gerçekleşmektedir.
Ağır preeklamptik gebeler; anestezik yaklaşım, özel bilgi birikimi ve deneyim
gerektiren bir durumdur. Bu konuda deneyimli ve özelleşmiş anestezi doktorları
tarafından uygulanmalıdır.
AĞIR PREEKLAMPSİDE AGRESİF VEYA KONSERVATİF YAKLAŞIM:
Ağır preeklampsinin kesin tedavisi doğumdur. Anne hayatını tehdit eden
bir hastalık olduğundan genel yaklaşım gebelik haftasını dikkate almaksızın
maternal endikasyon ile gebeliğin sonlandırılmasıdır. Ancak erken gebelik
haftalarında (32. gebelik haftasından önce) fetusa zaman kazandırmaya yönelik
konservatif yaklaşım literatürde tartışılmaktadır. Konservatif yaklaşım ile agresif
yaklaşımı kıyaslayan ve kanıta dayalı bir sonuca ulaşılmasını sağlayacak yeterli
veri yoktur. Ülkemiz şartlarında çok iyi seçilmiş ve uygun takip ve yenidoğan
koşulları mevcut olgular dışında ağır preeklamptik olgulara agresif yaklaşım
önerilmektedir.
33
Konservatif yaklaşımda bulunulan ağır preeklamptik olgularda
doğum endikasyonları:
Fetal endikasyonlar:
- 33-34 gebelik haftasından büyük olması
- Fetal distress
- Ağır oligohidroamnios
- Erken membran rüptürü
Maternal endikasyonlar:
- Erken doğum tehdidi
- Tedavi ile kontrol edilemeyen hipertansiyon
- Pulmoner ödem
- Böbrek yetmezliği
- Tedavi ile düzelmeyen oligüri
- Trombositopeni
- Serebral ve vizüel bulgular
- Annenin isteği
EKLAMPSİ YÖNETİMİ (62)
Eklampsi, gebeliğin yaşamı tehdit eden bir komplikasyonudur. Maternal
mortalitenin önemli nedenlerinden biridir. Beyin kanaması, pulmoner ödem,
renal, hepatik ve solunum yetmezliği başlıca ölüm nedenleridir. Maternal ve
fetal morbidite ve mortaliteyi en aza indirebilmek için acil tedaviyi gerektirir.
♦ Maternal vital foksiyonların desteklenmesi: İvedilikle yapılması gereken
hastanın nöbet anında kendine zarar vermesini önleyici tedbirlerin alınması ve
34
solunum yolunun açık tutulmasıdır. Bu amaçla nöbet sırasında dilini ısırmaması
için ‘airway’, tahta spatül veya sert kauçuk dişler arasına yerleştirilir. Kafa ve
etraf travmalarını önleyici tedbirler alınır. Yeterli maternal oksijenizasyon
sağlanır. Tükürük ve kusmukların havayollarına aspirasyonunu önlemek için
yana yatırılır, ağızda biriken köpüklü ve kanlı salgılar sonda ile temizlenir,
gerekirse nazotrakeal sonda ile aspirasyon yapılır. Ayrıca hastaya hemen bir
damar yolu açılmalı ve kalıcı idrar sondası takılmalıdır.
♦ Konvulsiyonların kontrol altına alınıp tekrarının önlenmesi:
Konvulsiyonların durdurulması ve tekrarının önlenmesinde ilk tercih ilaç
MgSO4’dır. İntramüsküler enjeksiyonlar ağrılı ve %0.5 oranında abse
oluşumuna neden olabileceğinden intravenöz yol tercih edilmelidir. Tekrarlayan
ataklarda 2 gr bolus MgSO4 yapılmalıdır. Mg tedavisine rağmen ataklar kontrol
altına alınamıyorsa, diazem (10 mg iv) veya thiopentone (50 mg iv) denenebilir
ve son çare olarak genel aneztezi ve entübasyon uygulanabilir.
♦ Hipertansiyonun kontrol altında tutulması: Akut antihipertansif tedavi ile
ağır hipertansiyonun kontrol altına alınması gerekir. Antihipertansif ilaç
kullanımında ilaçlar arasında belirgin bir üstünlük gösterilememiştir. Seçim
klinisyenin tecrübe ve kullanım yatkınlığına bağlıdır.
♦ Sıvı tedavisi: Plazma hacim genişleticilerin yararı konusunda yeterli kanıt
yoktur. Kristalloidler, 85 ml/saat veya saatlik idrar miktarı en az 30 ml olacak
şekilde verilmelidir.
♦ Maternal hipoksinin düzeltilmesi: Maternal konvulsiyonların kontrolünden
sonra arteriyel kan gazlarına bakarak maternal hipoksemi ve/veya asideminin
varlığı kontrol edilmelidir. Tekrarlayan konvulsiyonlar, aspirasyon, kullanılan
antikonvulsif ilaçların solunum depresyonu yapıcı etkileriyle maternal hipoksemi
ve/veya asidemi gelişebilir. Özellikle myokard üzerinde depresif etkiye sahip
anestezik ilaçların kullanımından önce, maternal hipoksemi ve veya asideminin
düzeltilmesi gerekir.
35
♦
Tetkikler: Eklampsi pek çok organ ve sistemi etkileyen bir hastalıktır.
Hemoglobin, trombosit sayısı, transaminazlar, üre, kreatinin ve oksijen
satürasyonu sık kontrol edilmelidir. Fokal nörolojik defisit veya uzun süreli koma
olgularında beyin MRI ya da BT çekilmesinde yarar vardır.
♦ Doğum: Eklampsinin kesin tedavisi doğumdur. Fetusun gelişimi için
gebeliğin uzatılmasında yarar yoktur. Ancak öncelikle gebenin genel
durumunun düzeltilmesi gerekir. Konvulsiyonlar ve hipertansiyon kontrol altına
alınmalı, hipoksi düzeltilmelidir.
Vaginal doğum tercih edilen doğum şeklidir. Ancak serviksin uygun
olmadığı koşullarda genellikle sezeryan uygulanmaktadır. Doğum sonrası da en
az 24 saat yoğun takip devam etmelidir. Eklampside tercih edilecek anestezi
epidural anestezi olmalıdır ve bu konuda deneyimli anestezistlerce
uygulanmalıdır. Eklampsi maternal ve fetal morbidite ve mortalitenin en önde
gelen nedenidir. Her zaman önlenebilir bir olgu değildir. Uygun şartlara sahip
merkezlerde hospitalize edilerek, konvulsiyonların önlenmesi, kan basıncının
kontrol altına alınması, hipoksinin önlenmesi ve uygun zamanda doğumun
gerçekleştirilmesi ile en iyi yaklaşım sağlanabilir.