Microsoft Word Dr. Elif akçA. doc



Yüklə 0,55 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə12/24
tarix02.06.2018
ölçüsü0,55 Mb.
#47141
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   24

 

33

 



I.V demir   preparatlarının   tatbikinde görülen komplikasyonlar kusma, bulantı, 

diyare, karın ağrısı, senkop, ateş   gibi komplikasyonlardır ki, bunlar vakaların %5’inde 

görülür.    

 

1- Tedavide  esas  prensip etyolojik faktörün ortadan kaldırılmasıdır. Kronik kan 



kaybına    sebep   olan     genital     faktörler  (metroraji ,   myoma   uteri , genital   organ 

karsinomları ,  collum    erozyonları , cervical   ve   uterin   polipler v.s) ve  ekstra genital 

faktörler (Ülser   kanamaları, hemoroid ler, colitik   ülseroza, parazitozlar   v.s)  ortadan 

kaldırılmalıdır(3,5).  

 

2- Demir   ve   C vitamininden  zengin bir diyet ile hastaların beslenmesi sağlanır. 



Bunun   içinde hastalar bol miktarda karaciğer, böbrek, dalak, et, yumurta, erik, kayısı, üzüm, 

şeftali   gibi   gıda ihtiva eden yiyecekler diyete konur. Sütte, klorofilli sebzelerden ıspanakta, 

pazı ve lahanada demir miktarı azdır.  

 

3-Spesifik tedavi   olarak   2   değerli   demir   preparatları  oral yoldan kullanılır.  



Bütün   demir   tuzları   sindirim   sistemini   az   çok   tahriş ettiklerinden imtisas kabiliyeti   

fazla  olan   sülfat   de   fer, Citrate   de fer, Carbonat de fer şeklindeki preparatları tercih 

edilmelidir.  

 

 



Sülfat   de  fer   günde   200–600   mg’a kadar   verilebilir. Fer   reduit  ise   demir 

miktarının   yüksek  olmasına rağmen imtisası azdır. Tolerans iyi olduğundan günde 3–6 gr’a 

kadar kullanılır.  

 

Oral   yoldan   demir intoleransı mevcutsa o takdirde parenteral yoldan verilmesi 



gerekir(İ.M. veya İ.V.).  

 

Bu şekilde tedavi şu hallerde tatbik edilir: 



 

a) Sindirim   sistemi   rahatsızlıklarında, spru, mide ve barsak rezeksiyonlarında,  

 

b) Oral yoldan ilaca tahammülsüzlük gösteren vakalarda,  



 

c) Süratli neticeye gitmek istenen gebelikteki demir eksikliği anemilerinde İ.V. ve İ.M. 

demir preparatların kullanılır.  

 

Parenteral   yoldan   organizmanın   ihtiyacından   fazla   demir verilmesi halinde 



hemosiderosis   denilen   klinik   tablo   husule   gelir. Bunun   için total doz ihtiyaca göre 

ayarlanmalıdır. Kandaki   hemoglobin   miktarının   %1   oranında   artması için 25 mg. 

elementer   demire   ihtiyaç   vardır. Standart  hemoglobin miktarını %100 olarak kabul 

edersek   miktarı      %35      olan      bir      hastada  Hb  açığı %65’tir. Bu şahsın hemoglobininin 

standart   değere   ulaşması  için  65x25=1625 mg. demire ihtiyacı vardır. Ayrıca boşalan 



 

34

demir  depoları   için   600 mg  demire  daha ihtiyaç vardır ki, o zaman alınması gereken 



demir   miktarı   1625+600=2225 mg’dır. Hastaya   verilecek doz hiçbir zaman bu dozun 

üstüne çıkmamalıdır(2,7).  

 

Hemoglobin   seviyesindeki  artış tedaviye başlanan ilk hafta içinde dikkati çeker. 



Tedaviye   başlandıktan   15   gün   sonra  hemoglobin eşiği hala yükselmemiş ise teşhiste 

yanlışlık yapılmış demektir(Davitson).  

 

Bugün   tedavide   demir  preparatlarıyla  beraber  eritropoezi teşvik eden kobalt 



preparatları da kombine olarak verilir.  

 

Bir de   demir   eksikliği   anemisini  taklit  eden çeşitli anemi tipleri vardır. Fakat 



bunlar : folik  asit, karaciğer  ekstreleri B12 ve demir tedavisine cevap vermezler. Bu tip 

anemilerde  albümin ve globülin dengesi bozulmuş olup protein metabolizmasındaki ara 

maddelerin imalindeki bir bozukluktan ileri gelir. Tedavi için hastaya normal proteinler 

haricinde her gün 40-120 gr. kazein vermek gerekir(2,6).  

 

 MEGALOBLASTİK ANEMİLER: 



 

 

Gebelik  ve laktasyonda görülen bu anemi tipi folik asit yetmezliğinden veya folik 



asidin metabolize edilememesinden ileri gelir.  

 

Folik   asidin   noksanlığında   nükleik   asit   sentezi   bloke   olur. Kemik iliğinde 



eritrositlerin   normal   olgunlaşma   seyri   bozulur  ve megaloblastik hücre imali başlar. 

Eritrositlerde olgunlaşma  husule gelemediğinden kemik iliğinde Normoblast ve eritrosit 

safhaları      gelişemez. Böylece  kemik iliği fizyolojik kabiliyetinden fakir megaloblastlarla 

dolar. Yani megaloblastlar kemik iliğinde değil periferik kandadırlar.  

 

Bazen   büyüyen   fetusun   folik asit ihtiyacı annenin günlük gıdalarla aldığı folik asit   



miktarının   üstünde    olur  . Böylece    bilhassa    gebeliğin        6  .    ayından    itibaren 

megaloblastik bir anemi ortaya çıkar.  

 

Folik   asit   yeşil   sebzelerde   bilhassa   ıspanakta   bulunur. Ayrıca  karaciğer ve 



dalakta  da  fazla   oranda folik asit tespit edilmiştir. Bu tür gıdalardan noksan beslenme 

neticesi  megaloblastik anemi   görülür(Pritchard). Folik asit deposunun boşalması uzun 

zaman   devam   ettiği   halde hiçbir belirti vermeyebilir. Fakat gebelik gibi fizyolojik bir 

hastalığın  meydana  gelmesinde herhangi bir anemik sendrom göstermeyen kişilerde bu 

fizyolojik yükleniş sebebiyle megaloblastik anemi tablosu ortaya çıkar.  



 

35

 



Rutin   olarak  kan ve kemik iliği tetkikleri yapılmayan kliniklerde megaloblastik 

anemiyi   teşhis   etmek   çok   zordur. Bu   sebepten    megaloblastik    anemi  vakalarına 

rastlanma oranı oldukça düşüktür(1,5).  

 

Gebelik   esnasında   megaloblastik anemi sendromu gösteren vakalar çoğunlukla yaşlı 



gebelerdir. Multiparlarda  primiparlara oranla 5 misli daha fazla görülür. Keza iki gebelerde    

bu    tip    aneminin   fazla  oluşu folik asit ile megaloblastik aneminin ilgisini gösterir.  

 

Klinik arazlar: Megaloblastik   anemi  yavaş seyreden bir anemi cinsi olduğundan 

gebeliğin  28 ila 30. haftalarında ortaya çıkarlar. Çok defa post partum ve loğusalığın ilk 

haftasında teşhis edilir. 

 

Bütün anemilerin ortak semptomları yanında megaloblastik anemilerde gebeliğin geç    



devrelerinde        dil      ağrısı, mide    yanması , bulantı , kusma   gibi    gastrointestinal 

teşevvüşler görülür. Bilhassa dil ağrısı çok karakteristik olup vakarlın 1/3’ünde görülür. 

Purpura    ve    gastrointestinal    kanamalara   nadir  olarak rastlanmamıştır. Karaciğer normal 

olmakla beraber dalak palpabldır.  

 Gebeliğin   son    aylarında   ve    loğusalıktaki    mide   yanmaları  demir eksikliği 

anemisinin   bir  belirtisidir. Megaloblastik anemilerde görülün kusma, bulantı, ödem ve 

albüminüri gebelik toksikozları ile karıştırılmamalıdır.  

 

Megaloblastik  anemi ve vakalarının %20’si preeklamptiktirler %60 vakada peri natal 



fetus ölümüne rastlanmıştır(Getenby).  

 Kan 


bulguları:  Akut      olarak      başlayan   vakalarda kan tablosu ekzakt teşhis için 

önemli bir kriterdir. Bu gibi vakalarda hemoglobini %30-25’e düşer. P.C. V(Packet Cell 

Volüme) %37-42’den %13’e kadar düşer.  

 

Kemik   iliği   tetkiklerinde   megaloblast  ve ara megaloblastlar sahaya hakimdir. 



Demir    yetmezliği    ile   birlikte  folik asit noksanlığı da mevcutsa periferik kan tablosu 

teşhis  için  kati bir bilgi vermez. Hafif anizositoz ve hipokromi mevcuttur. Gebeliğin son üç    

ayında   hemoglobin  %50’nin    altında      ise      mutlaka      megaloblastik  bir aneminin 

mevcudiyeti  düşünülmelidir. Demir   tedavisine cevap vermeyen vakalarda, folik asit ile 

periferik   kanda retikülosit krizinin görülmesi megaloblastik aneminin teşhisine yardım eder.  

 

Megaloblastik   anemisi olan gebelerin 1/3’ünde aklorhidri tespit edilmiştir. Folik asit   



tedavisi    ile    bu   gebelerde   midedeki parietal hücrelerden HCI. Asit sekresyonu 

başlar(3,7).  

 

 

 




Yüklə 0,55 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə