267
değil, rivâyetleri değerlendirme takip ettikleri yöntem ve yaklaşım farklılığına işaret
etmektir.
F- Terğîb ve Terhîb çerikli Rivâyetlerden Bazen Hukukî
Anlam Çıkarması
Hz. Peygamberin (s.a) günlük hayatta, bazı durumlarda söylemiş olduğu
sözlerin hukukî mahiyette bir emir olmaktan ziyade, bazen, insanları bir şeye teşvik
etmeye (terğîb) veya bir şeyden sakındırmaya (terhîb) matuf olarak söylediği
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla terğib ve terhîb kasdıyla yahut zecr ve sakındırmak
kasdıyla söylenen hadîsleri te’vîl etmemek, zâhirine hamletmek, bizi Şâri’in
muradının dışına götürür
1213
.
Ş
u halde, hadîslerdeki terğîb ve terhîb amaçlı söylenmiş ifadelerden, hukukî
manalar çıkarmak, hadiste gözetilen esas maksat ve gayenin dışına çıkmaya yol
açabilir. Nitekim bn Âşûr, hadîslerdeki te’dîb ifadelerine dikkat çekerek, şöyle
demektedir: “Bu konuyu dikkatlice incelemek gerekir. Çünkü bu, tehdid maksadıyla
mübalağanın söz konusu olduğu bir durumdur. Hukukçunun, bizzat teşrî kastedilmiş
olmaya uygun düşen ile, bizzat azarlama (kınama, tevbîh) ve tehdîd kastedilmiş
olmaya uygun düşeni birbirinden ayırması gerekir”
1214
. Bu nedenle, terğîb ve terhîble
ilgili hadîslerin bazen birer kanun metni gibi tahlîle tabi tutulduğu ve yanlış
hükümler verildiği, özellikle ehl-i hadîs olmak üzere bazı alimlerin, terğib ve terhîb
kasdıyla söylenmiş, zahiri anlamı çok ağır cezalar gerektiren hadisleri te’vil
etmeyerek, zahiri anlamını esas aldıkları belirtilmiştir
1215
.
ş
te mam Şâfiî de, terğîb ve terhîb eksenli hadîsleri, fıkhî meselelerde
zaman zaman kullanmış ve bunlardan fıkhî hükümler istinbât etmiştir. Nitekim o, bu
tür hadîslerdeki ağır ifadeleri hemen hemen hakîkî ve zâhirî anlamlarıyla anlamış,
1213
Görmez, Metodoloji Sorunu, s. 273. Sufyân es-Sevrî, zecr ve sakındırma kasdıyla söylenmiş
hadîsleri, te’vîl etmeksizin, zahirî anlamıyla almayı, edep olarak değerlendirmiştir. Ona göre,
ş
ayet te’vil edilirse, Şâri’in gayesi saptırılmış olur. Şa‘rânî, Mîzân, I. 126; Kâsımî, Kavâidu’t-
Tahdîs, s. 315.
1214
Âşûr, slâm Hukuk Felsefesi, s. 57-58.
1215
Görmez, Metodoloji Sorunu, s. 272-273.
268
hatta cezâ hukukuna konu edinmiştir. Bu hususta vereceğimiz birkaç örnek de bu
tesbiti doğrulamaktadır.
1. Başkasının Evine zinsiz Bakma
slam dini evlere girerken uyulması gereken bir takım görgü kuralları da
(âdâb-ı muâşeret) vaz etmiştir. Nitekim Kur’an’da da evlere girerken izin alma
emredilmiştir
1216
. Hz. Peygamber de evlere girerken uyulması gereken bu
hassasiyetler üzerinde önemle durmuş ve hatta başkasının hanesine izinsiz
bakmaktan da şiddetle sakındırmıştır. Zira insanların özel/mahrem hayatlarını
oluşturan alanların başında evleri gelmektedir. Ancak Hz. Peygamberin genel âdâb
kuralları bağlamında, evlere izinsiz bakmaktan sakındıran hadîslerini, Şâfiî’nin, lafzî
ve zâhirî anlamlarıyla ele aldığı ve yorumladığı görülmektedir. Şâfiî’nin bu konuda
yer verdiği hadîsler şunlardır:
Ebû Hurayra’nın rivâyetine göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Eğer
birisi izinsiz olarak sana baksa (evini gözetlese), bunun üzerine sen de bir çakıl taşı
atsan, o taş da onun gözünü çıkarsa, bundan dolayı senin için bir günah yoktur”
1217
.
Sehl b. Sa’d’ın haber verdiğine göre, bir defasında Hz. Peygamber, odasında saçını
tararken, bir adamın izinsiz olarak içeriye baktığını görünce, “Şayet senin baktığını
bilseydim, bununla gözünü çıkarırdım! zin isteme, ancak bakmaktan (alıkoyması
için) konulmuştur” diyerek tehdit etmiştir
1218
.
mam Şâfiî’nin bu hadîslerden istinbât ettiği fıkhî hükümlere göre, eğer bir
adam kasden, birinin evinin bir deliğinden veya açık yerinden adamın mahremine
bakacak olursa -ki bu bakmanın, bakanın kendi evinden veya başkasına ait bir evden
bakması ile yoldan giderken bakmış olması arasında bir fark yoktur- kasden baktığı
için günahkar olmuştur. Bu durumda eğer ev sahibi adam, gözetleyen kişiye bir taş
veya çubuk veya saçını taradığı demir tarağı atar da, adam görme duyusunu
kaybederse, bundan dolayı o adama diyet ödenmez, kısas da gerekmez. Şayet bundan
1216
24. Nur, 27.
1217
Şâfiî, Umm, VI. 48; Buhârî, Sahîh, 79, sti’zân 11 (VII. 129-130); 87, Diyât 23 (VIII. 45);
Muslim, Sahîh, 38, Âdâb 9, h. no: 40-41 (II. 1699).
1218
Şâfiî, Umm, VI. 48; Buhârî, Sahîh, 87, Diyât 23 (VIII. 45); Muslim, Sahîh, 38, Âdâb 9, h. no:
41 (II. 1698).
269
dolayı gözetleyen kişi ölürse, yine kefaret gerekmez ve günah da olmaz. …. Ancak
Ş
âfiî’ye göre bu hüküm, adamın bakışını engellemeye yönelik hafif bir şey attığı
durumdadır. Bundan dolayı diyet gerekmez. Eğer öldürücü mahiyette büyük bir şey
atarsa, bu durumda diyet ve kısas gerekir
1219
.
Oysa hafif bir şey de atsa ağır bir şey de atsa, sonuçta gözü kaybetme söz
konusudur. Nevevî de bu hadîsi Şâfiî gibi yorumlayarak, hafif bir şey atıldığında
adamın gözü çıkarsa, bunun tazmini gerektirmeyeceğine hükmetmiştir. Hatta, izinsiz
bakan kişiyi uyarmaksızın taş atılmasının caiz olup olmamasıyla ilgili iki görüşün
bulunduğunu, ancak bunlardan doğrusunun hadisin zahirine binâen, uyarmaksızın taş
atılmasının cevazı yönündeki görüş olduğunu belirtmektedir
1220
. Dolayısıyla Şâfiî, bu
hadîsleri tamamen zahirî anlamıyla değerlendirmiş
1221
ve izinsiz bakmasının bir
sonucu olarak, gözünü kaybeden kimse için her hangi bir hak tanımamıştır.
Özetle böylesi bir durumun vukû bulması, Şâfiî’ye göre, tazmini
gerektirmezken, Ebû Hanife’ye göre tazmini gerektirir
1222
. Nitekim Mâlikiler de bu
hadisleri Şâfiîler gibi anlamamış ve onlara muhalefet etmişlerdir
1223
. Dolayısıyla
Hanefîler ve Mâlikîlere göre böyle bir durumda ev sahibinin cezâî sorumluluğu
vardır. Kısas veya diyet ödemesi gerekir. Başkasının özel alanına (avret) kasden
bakmak, gözünün çıkarılmasını mübah kılmaz. Bu durum, gözü çıkarılana tazminat
ödemeyi de düşürmez. Çünkü Hz. Peygamber: “Göz çıkarmanın cezası yarım
diyettir”
demiştir. Diğer taraftan sadece gözle bakmak (cinâyetu’n-nazar), bakana
karşı cinayet işlemeyi mübah kılmaz
1224
.
Hattâbî ise hadîslerin böyle bir durumda kısas ve diyet gerekmeyeceğini
beyan ettiğini ifade ederek, Hz. Ömer, Ebû Hurayra ve mam Şâfiî’nin bu görüşte
olduklarını belirtmektedir. Ebû Hanîfe’nin ise, hadîsi tağlîz ( sert davranma) ve vaîd
(tehdit, göz korkutma) anlamında yorumladığını belirttikten sonra, onun şu sözünü
nakletmektedir: “Bunu yaparsa, cinayet kapsamına girer. Zira, evin çatlak ve
açıklıklarını kapatarak veya perdeyle gizleyerek onun görmesini ve gözetlemesini
1219
Şâfiî, Umm, VI. 48-49.
1220
Şîrâzî, el-Muhezzeb, I. 158; Nevevî, Şerhu’n-Nevevî, XIV. 138.
1221
Kevserî, en-Nuketu’t-Tarîfe, s. 126.
1222
bn Cevzî, et-Tahkîk, II. 340.
1223
Şevkânî, Neylu’l- Evtâr, VII. 174.
1224
Kevserî, en-Nuketu’t-Tarîfe, s. 126; Zuhaylî, slâm Fıkhı, VII. 242.
Dostları ilə paylaş: |