272
müekkede’dir
1234
. Ebû Hanîfe ve mam Malik’e göre, bu hadîste geçen ceza yalnız
niyette kalmış, bu tehdit bilfiil yerine getirilmemiştir. Bu nedenle eğer cemaatle
namaz farz-ı ayn olsaydı, cemaatı terk edenlerin cezası yerine getirilirdi
1235
. Hadîsteki
tehdît ifadesi, tedîb konusunda önemine dikkat çekilerek söylenmiştir
1236
.
Ş
u halde Şâfiî, terğîb ve terhîb amacıyla söylenmiş bu hadîsi delil olarak
alarak, cemaatle namazın vacip olduğu hükmüne varmıştır. O, cemaate
katılamayarak tek başına namaz kılmaya, ancak bir özre binaen izin vermektedir.
Ancak Şâfiî’nin bu görüşünün çok da isabetli olmadığı kanaatindeyiz. Zira cemaatle
namaz kılmanın üstünlüğünden bahsedilmekle beraber, her hangi bir özür ve şarta
bağlı olmaksızın kişinin tek başına namaz kılabileceği başka hadîslerden
anlaşılmaktadır. Nitekim “Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan
yirmibeş veyahut yirmiyedi kat daha üstündür”
1237
hadîsinden, cemaatle namaz
kılmanın mendûb olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü, sevabının tek başına kılınan
namazın sevabından çok olması, aynı zamanda tek başına kılınan namazın da caiz
olması anlamına gelmektedir
1238
. Şâfiî bu hadîse de yer vererek, “Namazı evinde eşi,
kölesi, annesi ve bir kısım çocuklarıyla kılmış olsa da, hiç kimseye cemaatı terk
etmesini hoş görmem” dedikten sonra, Hz. Peygamberin cemaatle namazı, tek başına
kılınan namaza üstün tutması ve ‘tek başına kılan kişinin namazı caiz değildir’
dememesi, şüphesiz benim “cemaatle namaza güç yetirdiği halde, kişinin tek başına
kıldığı namaz caiz değildir” dememe mani olmaktadır”
1239
demektedir.
Sonuç olarak cemaatle namaz kılmanın bir çok bireysel ve toplumsal
faydası bulunduğundan, buna teşvik edilmesi önemli ve gereklidir. Ancak tek başına
namaz kılmak da caizdir. Hadisteki şiddetli ifadelerin tergîb ve terhîb amacıyla
söylendiği açıkça anlaşıldığı halde
1240
, Şâfiî’nin bunlardan vucûb anlamı çıkarması
onun, bu tür hadîslerden de önemli literalist fıkhî istinbatlarda bulunduğunu ortaya
koymaktadır.
1234
Hattâbî, Maâlimu’s-Sunen, I. 372; Zurkânî, Şerhu’z-Zurkânî, I. 380.
1235
Zurkânî, A.g.e., I. 381; Nâim-Miras, Tecrîd-i Sarîh, II. 604-605.
1236
Âşûr, slâm Hukuk Felsefesi, s. 58.
1237
Buhârî, Sahîh, 10, Ezân 30 (I. 158); Muslim, Sahîh, 5, Mesâcid 42 h. no: 245, 247, 249 (I. 449-
450).
1238
bn Ruşd, Bidâyetu’l- Muctehid, I. 298.
1239
Şâfiî, Umm, I. 278.
1240
Görmez, Metodoloji Sorunu, s. 274.
273
3. Namazı Kasden Terk Edenin Hükmü
Namazı kasden terk eden kimsenin durumu hakkında Şâfiî tarafından ortaya
konulan hüküm ve değerlendirmeler de yine onun, terğîb ve terhîb maksadıyla ifade
edilmiş hadîslerden fıkhî/hukukî istinbatlarda bulunduğuna birer örneklik teşkil
etmektedir.
Nitekim Şâfiî’ye göre namaz vakti çıkıncaya kadar bir mazereti olmaksızın
namazı terk eden kişi üç kez tevbeye davet edilir, tevbe etmediği takdirde öldürülür.
Dolayısıyla ona göre namazı kasden terk edenin durumu, imanı terk edenin durumu
gibidir. Zira namazı terk edenin durumu mürtedin durumuna kıyas edilir. Mürted
tevbeye davet edilir, eğer tevbeden kaçınırsa üç tefa tevbe etmesi de beklenmez. Hz.
Peygamber (s.a) :“Kim dinini terk ederse, onun boynunu vurun” buyurmuştur
1241
.
Buna göre Şâfiî, kasden namazı terk eden kimsenin küfre düşerek irtidat
ettiği düşüncesinden hareket etmekte, üç şeyden birisi nedeniyle Müslüman kimsenin
kanının helal olacağını
1242
-ki bunlardan birisi de imandan ettikten sonra tekrar küfre
dönmektir- bildiren hadîse ve ayrıca “Halbuki onlar, dini sadece Allah’a tahsis
ederek, Allah’ı birleyerek, ancak Allah’a ibadet etmekle, namazı kılmakla ve zekatı
vermekle emrolunmuşlardır”
1243
ayetine dayanarak, bunları yerine getirmeyenlerin
öldürülebileceği yorumunu yapmaktadır
1244
.
Ş
âfiî, namazı kasden terkeden kişinin tevbe etmemesi halinde
öldürülmesini, namazın zekâttan daha büyük bir ibadet olmasına bağlamaktadır. Bu
konuda delili ise, Hz. Ebûbekir’in zekât vermeyenlerle hakkında söylemiş olduğu şu
sözdür: “Eğer Rasulullah’a vermekte oldukları bir ipi almada bana mani olsalar,
onlarla mutlaka savaşırım. Allahın bir kıldığı şeylerin arasını ayırmayın”
1245
.
1241
Muzenî, Muhtasaru’l-Muzenî, IX. 40.
1242
“Müslüman bir kimsenin kanı ancak şu üç şeyden birisi ile helâl olur: man ettikten sonra tekrar
küfre dönmek, muhsan olduktan sonra zina yapmak, haksız yere bir cana kıymak”. Şâfiî, Umm,
I. 378.
1243
98. Beyyine, 5.
1244
Şâfiî. Umm, IV. 306.
1245
Şâfiî, Umm, I. 424. Mâlik, Muvatta, 17, Zekât 18, h. no: 30 (I. 269); Buhârî, Sahîh, 96, ‘tisam 2
(VIII. 141); 24, Zekât 1, (II. 110), Muslîm, Sahîh, 1, man 8, h. no: 32 (I. 51-52); Ebû Davud,
Sunen, 9, Zekât 1, h. no: 1556 (II. 198-199); Tirmizî, Sunen, 38, man 1, h. no: 2607 (V. 3-4);
Bazı rivâyetlerde “Rasûlullaha vermekte oldukları bir oğlağı..” şeklinde geçmektedir. Buhârî,
Dostları ilə paylaş: |