Sabuhi SHAHAVATOV
146
тесной взаимосвязью. Эта статья привлекает внимание на то что откровения
Корана дано при условиях окружающей среды и соответсвует событиями
произходящие в той среде. Также обсуждается вопрос о достаточности
рассказов причин откровения чтобы освещать мир откровение.
Ключевые слова: Асбаб аль-Нузуль, среда ниспослание, рассказы,
I. ESBAB-I NÜZÛL
Kur’ân-ı Kerim’in anlaşması için İslam âlimleri tarafından tefsir disiplini altında
birçok çalışma yapılmıştır. Ulûmu’l-Kur’ân olarak isimlendirilen bu çalışmalar
II/VII. yüzyıldan itibaren sistemleştirilmiş, müstakil olarak kitaplara konu edinilmeye
başlanılmıştır. Bu alanda en hacimli kitaplar İbnü’l-Cevzî (ö. 597/1201), Zerkeşî (ö.
794/1392), İbn Teymiye (ö. 728/1328), Suyûtî (ö. 911/1505)’ye ait olup alanın en
önemli kaynaklarını teşkil etmektedir. Bu Ulûmu’l-Kur’ân bahislerinden olan Esbâb-
ı Nüzûl, ayetlerin izahı açısından çok önemlidir. Esbâb-ı nüzûl, müfessirler, hadis
âlimleri, fıkıhçılar ve ulûmu’l-Kur’ân müellifleri nezdinde Kur’ân’ı anlamanın
önemli bir disiplini olarak görülmüş ve tefsir sahasında ashabı alternatifsiz unsur
haline getiren nedenlerden birinin bu ilim
1
olduğu söylenmiştir.
Esbâb-ı nüzûl ilmi, metnin nüzûl ortamıyla ilişkisini ve diyalektiğini gösteren ve
bu ilişkiyi gözler önüne seren en önemli ilimlerden biri kabul edilmektedir. Bir ayet
veya surenin ne zaman, nerede, hangi konjonktürde ve hangi olaya binaen nâzil
olduğunu bilmek, hem o ayet ve surenin ilahi maksada uygun şekilde tefsir
edilmesine yardımcı olmakta hem de hükümlerin konulmalarına sebep olan
hikmetlerin kavranmasını sağlamaktadır.
2
Nüzûl sebepleri sayesinde Kur’ân-ı
Kerim’de emredilenlerin hikmeti anlaşılır, kastedilen manâ ortaya çıkar, muhtemel
hatalar önlenir ve anlayış kolaylaşır. İbn Dakîk el-Îd’in tabiri ile sebeb-i nüzûlün
beyanı Kur’ân’ın manasını anlamaya götüren kuvvetli bir yoldur.
3
A. Lügat ve Istilahî Anlam:
“Esbâb-ı nüzûl” şeklindeki izafet terkibini oluşturan kelimelerden ilki olan
“esbâb”, sebep kelimesinin çoğulu olup sözlükte “bağ, ip, dayanak, yol” gibi
anlamlara gelmektedir.
4
Istılahta ise sebep, hitaba sevk eden şey demektir.
5
Ancak
1
İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, Ankara, 1993, s. 116
2
Suyûtî, el-İtkân fi Ulûmi’l-Kur’ân, Beyrut, 1987, I/ 38; Mannâu Halil el-Kattan, Mebâhis
fî Ulûmi’l-Kur’ân, Beyrut, 1986, s.79
3
Suyûtî, İtkân, I/35
4
İbn Manzur, Lisânu’l-arab, Beyrut, 1997, III/1910-1911
5
Bkz: Şeylehânî, Mebahisu’t-tahsîs, Amman, 2000, s. 294
Esbâb-ı Nüzûl Rivayetleri ve Nüzûl Ortamını Tespit Etmede Yeterliliği Meselesi
147
usûl âlimleri sebebin şer’î hükme götüren yol olduğunu, onun kendisiyle şer’î hükme
ulaşılan bir şey olmadığını vurgulamışlardır. Örneğin bir ipin kuyudan su çıkarmak
için yol (sebep) olduğu, fakat suyu kuyudan çıkaran şeyin ip değil, insan olduğu
özellikle vurgulanmıştır.
6
Usûl âlimleri şer’î hükümlerin sebeplerini mecazî, mahza, illete benzer sebep ve
illet olmak üzere dört kısma ayırmışlardır. Örneğin Allah adına yemin etmenin
kefarete sebep olması mecazî bir sebeptir. Buna karşılık bir kimse bir hırsıza bir
başkasının malını gösterse ve hırsız da gidip o malı çalmış olsa, gösterme fiili mahza
sebep sayılır. Yolda bir kuyu kazan kimsenin, o kuyuya düşüp ölen birinin ölümüne
sebep olması, “illete benzer sebep” olarak nitelendirilmiştir. İllet anlamındaki sebebe
örnek olarak ise, kendi hayvanını bir başkasının ekinine sokan ve böylece o hayvanın
ekini telef etmesine sebep olan kişinin durumu verilmektedir.
7
Görüleceği üzere bir
olayın bir başka olaya sebep olması, çeşitli açılardan
değerlendirilebilecek bir
durumdur. Kur’ân âyetlerinin nüzûlüne sebep olan olayların tasnifinde ise,
yukarıdakine benzer bir ayrım yapılmıştır. Buna göre bazı âyetlerde, nüzûle sebep
olan hususun âyetteki hükümde ifade edilmiş olması gibi bir durum söz konusu iken
diğer bazı âyetlerde bu hususun hükümde ifade edilmemiş olmasına rağmen sebep
dikkate alınmadan hükmün anlaşılmasında sorunların ortaya çıkması, yani hükmün
ancak sebep ile anlaşılabilir olması durumu söz konusudur. Yine bazı durumlarda,
sebep dikkate alınmadığı takdirde dahi müstakil bir mana ifade edebilecek olan bazı
nasların, esas itibariyle bir soruya cevaben inzal edilmiş olmaları ve bu soruda ifade
edilen hususu izah etmekten fazla (zâid) bir izah içermemeleri hali söz konusudur.
Son olarak, naslardaki lafızların müstakil (sebebinden bağımsız olarak okunduğu
takdirde dahi anlamlı) olması ve soruya cevap vermenin dışında başka (ziyade) unsur
da içermesi hali söz konusudur.
8
Ancak “esbâb-ı nüzûl” terkibindeki
sebep kelimesi, Ferâhî’nin ifade ettiği üzere,
vahyin inzâline sebep teşkil eden olayları değil, o inzâl esnasında vahye muhatap
toplumun içerisinde bulunduğu durumu ifade eder.
9
Bu durumda nüzûl şartlarını
dikkate almak ifadesiyle kast edilen şey, usulde zikredilen sebep-nas ilişkisinden
daha kapsamlıdır.
6
Bkz: Serahsî, el-Muharrar fi Usûli’l-fıkh, Beyrut, 1996, II/218
7
Bkz: Serahsî, el-Muharrar, II/ 220-225
8
Serahsî, el-Muharrar, I, 203-204
9
Bkz: Abdülhâmid el-Ferâhî, Esbâbu’n-nüzûl, yazma nüsha, http://www.hamid-uddin-
farahi.org/index, Erişim tarihi, 30.11.2012