Hz. Peygamber'in gönderdiği seriyyelerin karakteristik özellikleri ve Sîfülbahr seriyyesi
27
Cüheyne kabilesinin Kabaliyye’de oturan kolunun da
onlara destek verdiği,
dolayısıyla Cüheyne’ye mensup bu kabileyi te’dip için Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh
komutasındaki birliği göndermiş olması ihtimalini hatırlatıyor
52
.
Her ne kadar kaynaklarda, Cüheyne kabilesinin Hz. Peygamber Medine’ye hic-
ret ettiği ilk zamanlarda İslâm hâkimiyetini kabul ederek onunla anlaşma yaptığı, bir
müddet sonra müslüman olarak bir kısmının Medine’ye hicret ettiği, bundan böyle
de İslâm’ın sadık taraftarı olarak kaldıkları ve Hz. Peygamberin onların faziletine
dâir sözler söylediği
53
, bilgileri olsa da kalabalık ve
bir çok kolu olan Cüheyneli-
ler’in tamamının böyle olduğu hakkında kesin bir bilgi yoktur. Zaten bu seriyye de
tüm Cüheyneliler üzerine değil, onların Kabaliyye bölgesinde oturan kolu üzerine
gönderilmiştir.
Ebû Ubeyde’nin komutanı olduğu Sîfülbahr seriyyesinin asker sayısının 300 kişi
olduğu bilgisine sahibiz
54
. Hadis eserlerinde geçen rivayetlerde bu birliğin süvari
birliği olduğu zikredilirken
55
, Vâkıdî’deki rivayette ise yüklerini taşıyacak
hayvanlar-
dan başka binekleri bulunmadığı, dolayısıyla piyade oldukları kaydedilir
56
. Seriyyede
Hz. Ömer, Kays b. Sa‘d b. Ubâde gibi ashabın ileri gelenleri de bulunmaktadır
57
.
Sefer sırasında ciddi bir açlıkla karşı karşıya kalan bu seriyyenin, yola çıkarken
yanlarında ne kadar yiyecek taşıdıkları veya yiyeceklerinin mâhiyeti hususunda kay-
naklarda farklı bilgiler yer alır. Müslim’deki bir rivayette, Hz. Peygamberin seriyye
hareket ederken onlara bir cerib
58
hurma verdiği ve onların
bundan başka yiyecekleri
olmadığı belirtilir
59
. Buhârî’de bulunan bir rivayette, yiyeceklerinin miktarından
bahsedilmezken onları boyunlarında taşıdıkları ifadesi yer almaktadır
60
. Vâkıdî’deki
52
Aydınlı, s. 66.
53
Bkz. İbn Sa‘d, I, 233; Buhârî,
Menâkıb, 6; Müslim,
Fezâilü’s-sahâbe, 188-190. Ayrıca bkz.
Muhammed Hamidullah,
İslam Peygamberi, I, 432, 438; Ahmet Önkal, “Cüheyne”,
DİA, VIII, 107.
54
Bu sayı hususunda Câbir b. Abdullah’tan gelen bir rivayet hariç bütün rivayetler 300 sayısında
ittifak halindedir. Bu rivayette ise birlikteki asker sayısının 310 kişi olduğu kaydedilir (Bkz. İbn Sa‘d,
II, 132; Nesâî,
Sayd, 35).
55
Buhârî,
Meğâzî, 65;
Zebâih, 12; Müslim,
Sayd ve Zebâih, 17, 18, 21.
56
Vâkıdî, II, 774.
57
İbn Sa‘d, II, 132.
58
Araplar arasında hububat ölçüsü için kullanılan bir ölçü birimi olup Osmanlı Devleti zamanında
Arap ülkelerinde 216 litrelik bir ağırlığa denk geliyordu. Bununla birlikte bu ölçü birimi asıl
olarak
Hz. Ömer zamanından itibaren İslâm dünyasında kullanılan bir alan ve hacim ölçüsü olup çeşitli
bölgelerde devirlere göre farklılıklar arzeder. Ancak araştırdığımız ilk dönem için yaklaşık 1366
m²’yi ifade eder (Geniş bilgi için bkz. Mustafa Fayda, “Cerîb”,
DİA, VII, 402).
59
Müslim,
Sayd ve Zebâih, 17.
60
Buhârî,
Cihad ve Siyer, 124.
Osman Aydınlı
28
rivayette ise, yiyeceklerinin miktarına işaret edilmemekle birlikte azıkları azalınca
Ebû Ubeyde’nin bütün yiyeceklerin toplanmasını emrettiği haber verilmiştir
61
.
İbn Hacer’in de haklı bir şekilde işaret ettiği gibi bu rivayetleri cemedebiliriz.
Buna göre Buhârî ve Vâkıdî’deki bilgilerden hareketle, onların yanında yalnız
Rasûlullâh’ın verdiği bir cerib hurma olmadığı, aynı zamanda
her askerin kendi
azığının da bulunduğu anlaşılır. Müslim’in rivayetinden de yanlarındaki azığın çok
fazla olmadığı, dolayısıyla Hz. Peygamber’in onlara katkı olması için bir cerib
hurma verdiği sonucu çıkar
62
.
Medine’den hareket eden seriyye sahile doğru yol alırken, azıkları bitme noktası-
na gelmiş ve askerler şiddetli bir açlıkla yüzyüze gelmişlerdir. Bunun üzerine Ebû
Ubeyde b. el-Cerrâh, askerlerdeki bütün yiyeceklerin bir araya toplanmasını emretmiş-
tir. Yiyecek maddeleri toplanınca iki dağarcık hurma ortaya çıktı. Ebu Ubeyde bir-
liğine bu hurmadan önce avuç avuç verirken, azalınca daha da az vermek zorunda
kaldı. Sonunda hurma o kadar azaldı ki, Ebû Ubeyde onlara günde bir tek hurma ver-
meye başladı
63
. Müslim’de
yer alan bir rivayette, onların kendilerine verilen bu tek
hurmayı küçük çocuğun bir şeyi emdiği gibi emdikleri, sonra üstüne su içtikleri ve bu
tek hurma ile bir gün yetinmek zorunda kaldıkları bilgisi vardır
64
. Hatta İbn İshâk ve
Vâkıdî’den gelen rivayetlerde, hurma bitme noktasına gelince Ebû Ubeyde’nin bir
hurmayı üç kişi arasında bölüştürdüğü, sonunda onu bile bulamadıkları kaydedilir
65
.
Sîfülbahr seriyyesindeki İslâm birliği, yiyecek hiç bir şeyleri kalmayınca, elle-
rindeki sopalarla bölgedeki ağaç yapraklarını (habat) düşürüp yemeye başladılar.
Hadis kaynaklarında yer
alan rivayetlerde, asaları ile düşürdükleri bu yaprakların
kuru olduğu ve onları su ile ıslatıp yumuşattıktan sonra yedikleri bilgisi vardır
66
.
Fakat Vâkıdî’deki rivayette ise, o günlerde ağaçların filiz verme zamanı olduğu,
dolayısıyla yaş yaprak yedikleri ve yaprak yemekten avurtlarının ot yiyen develerin
dudakları gibi olduğu zikredilir
67
. Hatta bu yüzden ağızları ve diş etlerinin
61
Vâkıdî, II, 774.
62
İbn Hacer, IX, 140. Ayrıca bkz. Aydınlı, s. 67.
63
Vâkıdî, II, 774; İbn Hişâm, II, 632-3; Ahmed b. Hanbel,
Müsned, III, 306; Buhârî,
Meğâzî, 65;
Şerike, 1.
Sahîh-i Müslîm mütercim ve şârihi
Ahmet Davudoğlu, Ebû Ubeyde’nin bu konuda Rasûlullâh
(s.a.v)’a uyduğunu, çünkü onun bunu bir çok yerde yaptığını ve yiyeceklerini böyle bir araya
toplayan Eş’arîler’i medh-ü sena ettiğini açıklar (
Sahîh-i Müslim Tercüme ve Şerhi, IX, 169).
64
Müslim,
Sayd ve Zebâih, 17. Ayrıca bkz. Ebû Dâvud,
Et’ıme, 46; Nesâî,
Sayd, 35.
65
Vâkıdî, II, 774; İbn Hişâm, II, 632-3.
66
Ahmed b. Hanbel,
Müsned, III, 303-4, 311; Müslim,
Sayd ve Zebâih, 17; Nesâî,
Sayd, 35.
67
Vâkıdî, II, 775.