Hz. Peygamber'in gönderdiği seriyyelerin karakteristik özellikleri ve Sîfülbahr seriyyesi
25
rivayeti
ile ters düşseler bile, Câbir b. Abdullah’dan başka bir tarikle gelen ve
Vâkidî’de de bulunan bu haber Vâkidî’nin önceki rivayetiyle ters düşmemektedir.
İbn Hacer bu seriyyenin niçin ve kimin üzerine gönderildiği konusunda gelen
her iki haberin de zâhirde birbiriyle tenâkuz oluşturmadığını ve her iki rivayeti de
birleştirmenin mümkün olduğunu, böylece
bu seriyyenin hem Cüheyneliler, hem de
oradan geçecek Kureyş kervanına baskın yapmak için gönderildiğinin anlaşılabilece-
ğini söyler. Fakat İbn Hacer Vâkidî ve İbn Sa‘d’ın bu seriyyeyi 8. yıl Recep ayında
göstermelerinin, bu seriyyenin Kureyş kervanına baskın düzenlemesini imkansız
kıldığını, çünkü o sıra müslümanlar ile Mekkeli müşrikler arasında Hudeybiye And-
laşması’nın bulunduğunu, bu durumda bu seriyyenin Hudeybiye’den önce olması
gerektiğini belirtir. İbn Hacer bununla beraber, bu seriyyenin herhangi
bir olayla
karşı karşıya gelmemesi ve bir yere baskın düzenlemeyip belirli bir yerde bir ay gibi
bir süre beklemesinden bu birliğin, Cüheyneliler’in o sıra Kabeliyye topraklarından
geçecek Kureyş kervanına yapmayı düşündükleri baskını önleyip, Kureyş kervanını
(aralarında bulunan barış antlaşmasından dolayı) korumak üzere gittiği ihtimalinin
de bulunduğunu söyler. Bu durumda İbn Sa‘d’ın verdiği tarih ile olayın oluş tarzı
arasında bir tenâkuzun oluşmayacağını belirtir
46
. Fakat bize göre, İbn Hacer’in, bu
birliğin Kureyş kervanının korunması için gidebileceği ihtimali pek inandırıcı
değildir. Çünkü Hudeybiye Musalahası’nın böyle bir maddesi olmadığı gibi,
antlaşmanın Medineliler’e böyle bir yükümlülük getirdiğinden hiç bahsedilmez.
Zürkânî eserinde İbn Hacer’in bu değerlendirmelerini verdikten sonra bu olayın,
bazı ilim ehli tarafından, sulhun bozulması ile Mekke’nin Ramazan ayındaki fethi
arasında
cereyan ettiğini, bu durumda bu seriyyenin her iki gâye için, yani hem
Cüheyneliler’le savaşmak, hem de Kureyş kervanına baskın yapmak için gönderil-
mesinin mümkün olduğunun söylendiğini belirtir
47
.
Fakat biz Zürkânî’nin ilim ehlinden bazılarına atfen aktardığı bu ihtimalin iki
bakımdan imkansızlığına inanıyoruz. Çünkü Vâkidî, Hudeybiye Musalahası’nın
bozulmasına sebep olan Beni Bekirler’in Kureyş’in de yardımı ile Huzaa kabilesine
46
İbn Hacer, IX, 139-140.
47
Şerhu’l-Mevâhibü’l-ledünniyye, II, 280-281. Zürkanî aynı yerde, Sîfülbahr’da niçin bir savaşın vukua
gelmediğinin
sebebi üzerinde durarak, önceden yapılmış bazı yorumları sıralar. İlim ehlince
yapıldığını bildirdiği bu yorumlardan biri, bu ay haram aylardan olduğu için baskın yapılamadığıdır.
İkinci bir yorumu yapanlar ise çatışmanın olmayışını haram bir ayla irtibatlandırmazlar. Onlara göre
bu konudaki ayet neshedilmiştir. Üçüncü bir yorumu yapanlar ise, birliğin oraya Recep ayında değil
de Şâban ayında ulaştığı, dolayısıyla haram aydan çıktıklarını söylemişlerdir.
Osman Aydınlı
26
saldırması olayının, hicretin 8. yılı Şâban’ın 2’sinde vuku bulduğunu zikreder
48
. Bu
rivayete göre, bu birliğin gönderildiği hicri 8. yıl Recep ayında Hudeybiye
Andlaşması’nın halen yürürlükte olması gerekir. Dolayısıyla
belirtilen bu tarihte
Ebû Ubeyde seriyyesinin, aradaki anlaşma sebebiyle Kureyş kervanına baskın
yapması mümkün değildir. Bu durumda Vâkidî’deki rivayette belirtildiği gibi bu
seriyye ancak Cüheyneliler üzerine gitmiş olmalıdır.
Diğer taraftan bu seriyyenin Hudeybiye Andlaşması’nın bozulması ile Mek-
ke’nin fethi zamanı arasında gönderilmesi süre bakımından da mümkün değildir.
Çünkü Mekkeliler’in Hudeybiye Andlaşması’nı bozduğu hicri 8. yıl Şaban’ın 2’si
ile Rasûlullâh (s.a.v.)’ın Mekke üzerine fetih için yürüdüğü hicri 8. yıl 10 Ramazan
tarihleri arasında 38 gün gibi bir zaman vardır. Daha sonra da göreceğimiz gibi, bu
seriyyenin Medine’den çıkıp 5 günlük yolu gitmesi, orada en az 15 gün açlıkla
mücadele etmesi, sonra buldukları dev gibi bir balıktan 15 gün veya 1 ay süreyle
yiyerek sahilde gözetleme yapıp konaklamaları ve tekrar 5 günlük yolu geri
dönmeleri, 40 günlük bir zamanı aşmaktadır ki, eğer bu birlik Hudeybiye Musalaha-
sı bozulduktan sonra yola çıkmışsa Rasûlullâh (s.a.v.) Mekke’ye hareket
ederken
Medine’ye ulaşmamış olması gerekir. Halbuki biz, Ebû Ubeyde ve beraberindeki as-
haptan ileri gelenlerin, Mekke’nin fethi için Hz. Peygamberle birlikte Medine’den
hareket ettiğini biliyoruz. Böylece Vâkidî ve diğer pek çok siyer ve megâzî eserle-
rinde yer alan, seriyyenin hicri 8. yıl Recep ayında Cüheyneliler’in bir kolu üzerine
gönderildiği rivayetinin daha doğru olması gerektiğine inanıyoruz.
Vâkidî’deki rivayette bu seriyyenin Cüheyneliler’in bir
kolu üzerine olduğu
zikredilirken, bu kabileye hangi maksatla bir birlik gönderildiğinden bahsedilmez.
Asım Köksal’ın da işaret ettiği gibi
49
, Vâkidî bu olaydan kısa bir süre önce hicri 8.
yıl Rebiülevvel ayında Ka‘b b. Umeyr’in 14 kişilik bir seriyyenin başında Zâtıatlah
üzerine gönderildiğini, Kudaa kabilesinin oturduğu bu bölgede heyetin saldırıya
uğradığını ve biri hariç diğerlerinin şehit edildiğini kaydeder
50
. Cüheyne kabilesi de
Kudaa’nın bir koludur. Yine bu olaydan bir süre sonra Cemâziyelevvel ayında vuku
bulan Mûte savaşında, içlerinde Behrâ, Beliyy, Belkâyn gibi Kudaalılar’a mensup
kabileler Bizans saflarında müslümanlara karşı savaşmışlardı
51
.
Bu durum bize,
Rasûlullâh (s.a.v.)’ın Kudaa kabilesinin bu düşmanca girişimleri ve onlara mensup
48
Vâkıdî, II, 783.
49
Asım Köksal,
İslam Tarihi, VIII, 121.
50
Vâkıdî, II, 753; İbn Sa‘d, II, 127-8. Bu seriyyenin nereye, niçin gönderildiği hususunda daha geniş
bir değerlendirme için bkz. Köksal,
İslam Tarihi, VIII, 121-123.
51
Vâkıdî, II, 760. Ayrıca bkz. İbn Haldûn,
el-İber, II, 41.