Hz. Peygamber'in gönderdiği seriyyelerin karakteristik özellikleri ve Sîfülbahr seriyyesi
23
gidişi esnasında karşılaşılan açlık sırasında Kays b. Sa‘d’ın bölge halkından satın aldığı
develeri kesmesi ve arkadaşlarına ikram etmesi olayından kaynaklanmış olmalıdır
36
.
Hz. Peygamber’in Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh komutasında
gönderdiği bu seriyye-
nin zamanı ve kimin üzerine gönderildiği, birliğin piyade mi yoksa süvari birliği mi
olduğu ve harekât esnasında yaşanılan olayların akışı ile ilgili bazı yönlerden birbi-
rinden farklı iki çeşit rivayet bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Vâkidî’nin Dâvud
b. Kays, Mâlik b. Enes, İbrahim b. Muhammed el-Ensârî ve Hârice b. el-Hâris’ten,
“Bu kişiler şöyle dediler: .......” şeklinde zikrettiği rivayet, ikincisi ise; Buhârî,
Müslîm ve diğer bazı muhaddislerin Câbir b. Abdullah’tan naklen verdikleri haber-
lerdir.
Bu konuda, İbn Hişâm yoluyla İbn İshâk’tan gelen Ubâde b. Sâmit hadisi de
vardır. Fakat bu rivayette yukarıda belirtilen ihtilaflı kısımlardan bahsedilmemiş
olup, sadece diğer iki rivayet grubunun birbiri ile uzlaştığı kısımlar yer almıştır. Yeri
gelince bu rivayetten de bahsedeceğiz.
Aslında bu rivayetlerin her biri kendi içinde tutarlıdır. Bahsettiğimiz iki rivayet
grubu, işaret ettiğimiz farklılıkları olmakla birlikte, seriyyenin gidişi,
gelişen olaylar
ve dönüşü hususunda pek çok yönden birbirine benzemektedir. Böyle bir durumda
bu rivayetlerden birisini tercih etmek yerine, her iki rivayetin farklılıklarını konuyu
işlerken göstermek ve bazı muahhar kaynakların bu ihtilaflar hakkındaki görüşlerini
ele alıp, bizim de vardığımız sonuçları zikrederek konuyu sunmak istiyoruz.
Sîfülbahr seriyyesinin zamanı hakkında Câbir b. Abdullah’tan gelen rivayetlerde
herhangi bir tarih yer almazken, Vâkıdî
Megâzî’sinde bu seriyyenin Mûte savaşından
sonra Mekke’nin
fethinden ise önce, hicretin 8. yılı Recep ayında vuku bulduğunu
zikreder
37
. Vâkidî’nin bu tespitinden hareketle, daha sonraki siyer, meğazî ve tarih
eserlerinin pek çoğu da bu seriyyeyi hicri 8. yıl olayları içinde zikretmişlerdir
38
.
Seriyyenin sebebi ve kimin üzerine gönderildiğine gelince, İbn Hişâm yoluyla
İbn İshâk’tan gelen haberde seriyyenin gönderiliş sebebinden bahsedilmeyip
sadece
Sîfülbahr’a gönderildiği belirtilir
39
. Vâkidî ise Ebû Ubeyde’nin muhacir ve ensardan
müteşekkil 300 kişilik bir birliğin başında, deniz kenarında bulunan Cüheyneliler’in
bir kolu üzerine gönderildiğini haber verir
40
. Bu konuda hocası Vâkıdî’nin yolunu
36
İbn Hacer,
Fethu’l-Bârî bi şerhi Sahîhi’l-Buhârî, IX, 140.
37
Vâkıdî, I, 6.
38
Mesela bkz. İbn Sa‘d, II, 132; Belâzûrî, I, 381; Taberî, III, 32-33; İbn Seyyidinnâs, II, 216; İbn
Kesîr, III, 522-3. İbn Habib eserinde (
el-Muhabber, s. 118) ise bu seriyyeyi diğer müelliflerden farklı
olarak hicri 4. yılda gösterir.
39
İbn Hişâm, II, 632.
40
Vâkıdî, II, 774-5.
Osman Aydınlı
24
takip eden İbn Sa‘d, aynı habere bir eklemede bulunarak Cüheyne kabilesine men-
sup bu kolun deniz sahiline gelen el-Kabeliyye’de
41
bulunduklarını ve
bu yerin Me-
dine’ye 5 günlük bir mesafede yer aldığını bildirir
42
.
Buhârî, Müslim ve diğer hadis kaynaklarında, Amr b. Dînar’ın Câbir b.
Abdullah’tan veya Ebû Zübeyr’in Câbir b. Abdullah’tan rivayet ettikleri hadislerde
ise çok farklı bir sebep zikredilerek, seriyyenin deniz sahili kenarına Kureyş kerva-
nını gözetlemek maksadıyla gittiği ifade edilir
43
.
Zaman ve karşı taraf hususundaki bu farklı bilgiler, işaret ettiğimiz gibi muahhar
âlimlerce tartışılmıştır. Bunlardan İbn Kesir, Câbir b. Abdullah’tan iki
tarikle gelen bu
rivayetleri ele aldıktan sonra haklı olarak, Hudeybiye Barış Andlaşması ile Mekkeliler’in
ve Medine’deki müslümanların birbirinden emin olmak ve birbirine saldırmamak
şartıyla 10 yıllığına anlaştıklarını, dolayısıyla bu seriyyenin Kureyş kervanı için yola
çıktıysa Hudeybiye Musalahâsı’ndan önce olması gerektiğini ifade eder. Fakat bu
yorumu yapmakla birlikte, o da bu seriyyeyi Mûte savaşından hemen sonra zikreder.
Niçin burada zikrettiğini de Hâfız Beyhakî’nin bu seriyyeyi Mûte’den sonra 8. yılda
zikrettiğini, kendisinin de onun yolunu takip ederek burada ele aldığını açıklar
44
. İbn
Kesîr’in Vâkidî, İbn Sa‘d ve daha bir çok siyer ve megâzî eserlerinde yer alıp, seriyyenin
gönderildiği yeri ve ayı ile birlikte yılını veren rivayetlere hiç bir işarette bulunmayışı
dikkatimizi çekmiştir. Halbuki özellikle Vâkidî’nin rivayeti, söz konusu olan endişesini
ortadan kaldıracak mahiyettedir.
Hadis kitaplarında aynı konuda yine Câbir b. Abdullah’tan nakledilen üçüncü
bir rivayet mevcuttur. Câbir b. Abdullah’tan Vehb b. Keysân, ondan da İmâm Mâlik
b. Enes’in aktardığı bu rivayet, kısmen Vâkidî’nin kitabında da yer alır. Bu haberde
seriyyenin Kureyş kervanını gözetlemeye gittiğinden bahsedilmeyip,
sadece deniz
sahiline gönderildiği belirtilmektedir
45
. Böylelikle Câbir b. Abdullah’tan gelen
önceki rivayetler, seriyyenin niçin gönderildiği ve zamanı bakımından Vâkidî’nin
41
Yâkût el-Hamevî, el-Kabeyliyye’nin Medine’nin kuzeyinde, Medine ile Yenbu’ arasında, yüksekçe
bir
yer olduğunu; Yenbu’ tarafında olan kısmının el-Şavr, Medine vadilerine doğru uzanan kısmının
ise el-Kabeliyye diye isimlendirildiğini ve bu yerin Şâm tarafından hududunun, Cüheyne’den
Arakoğulları’na ait dağlardan biri olan Hutt dağından, hacıların geçtiği Şerefu’s-Seyyâle ismindeki
yer arasında olduğunu zikreder (IV, 307).
42
İbn Sa‘d, II, 132. Ayrıca bkz. İbn Seyyidinnâs, II, 216.
43
Buhârî,
Meğâzî, 65;
Zebâih, 12,
Cihad ve Siyer, 124; Müslim,
Sayd ve Zebâih, 17. Ayrıca bkz.
Ahmed b. Hanbel, III, 303-4, 311; Dârimî,
Sıfatü’n-nebi, 24; Ebû Dâvud,
Et’ıme, 46; Nesâî,
Sayd, 35.
44
İbn Kesîr, III, 522-3.
45
Vâkıdî, II, 776-7; Buhârî,
Meğâzî, 65;
Şirket, 1. Ayrıca bkz. Dârimî,
Sıfatü’n-Nebî, 24; Ahmed b.
Hanbel, III, 306.