Hz. Peygamber'in gönderdiği seriyyelerin karakteristik özellikleri ve Sîfülbahr seriyyesi
17
Savaş hiç de arzu edilen bir şey olmamakla beraber insanlık
tarihi boyunca ve
hatta teknolojik-modern çağ diyebileceğimiz günümüzde bile kaçınılması mümkün
olmayan bir olay mahiyetindedir. Bu gerçek karşısında zalimler ve doğru ile yanlışı
birbirinden ayıramayan acımasız ve vahşi tabiatlı insanlara savaş işini bırakıp insan-
lık onurunu, merhameti ve savaş ahlâkını ön planda tutan Hz. Muhammed (s.a.v)’in
bu konudaki uygulamalarını görmezden gelmek büyük bir eksiklik ve haksızlık olur.
Nitekim vahşi hayvanların bile ürperti duyacağı bir acımasızlıkla sadece savaşanlara
karşı değil; suçlu suçsuz, kadın çocuk demeden her türlü mahlûkata karşı katliâm ya-
pan ve savaş suçu işleyenlere karşı ancak vahiy alan ve insanlığın saadet ve iyiliğini
dilemekten başka hiç bir şey düşünmeyen Hz. Peygamber'in savaş ve seriyyeleri
Allah yolunda savaşan veya insanlık değerlerine saygılı olanlara savaşta takip
etmeleri gereken en güzel ve en seçkin örneği sunmaktadır.
“Ben
rahmet Peygamberiyim, ben harp peygamberiyim”
7
diye buyuran ve
Allah’ın ilahi tebliğini getiren en son elçi, hem âlemlere rahmet olacak, hem de
Allah’ın askerini temsil edecektir. O bu hadisiyle her şeyin yerli yerinde ve lüzum
ettiğinde kullanılması gerektiğine, birbirine zıt gibi görünen her iki sıfat ve niteliğin
aynı yüksek otoritede birleşmesi ile hangi olayda hangisinin kullanılacağına vahyin
kontrolündeki peygamberin karar vermesine ve onun örnekliğine
işaret etmiştir
8
.
Son dönemlerde orduların büyüklüğü, modern silahlarla donatılmış olmaları,
muhârebe imkan ve şekilleri çok değişmiş olsa bile insanın aslı, tabiatı ve harbin te-
mel kuralları değişmemektedir. Bunun için son peygamber Hz. Muhammed
(s.a.v)’in gazve ve seriyyelerindeki savaş stratejileri, ortaya koyduğu prensip ve in-
sanî değerler kıyâmete kadar tüm insanlık için üst düzeyde dersler çıkarılması gere-
ken üstün değerlerin başında gelmektedir. Çünkü İslâm elçisi Hz. Muhammed
(s.a.v)’in gazve ve seriyyeleri, gelmiş geçmiş ve günümüzün diğer bütün savaşları
arasında en göze batan ve en zirvede yer alan savaşlar
olarak insanoğlunun özellik
ve karakteristiğini taşımaktadırlar. Zira o, savaşlarda insanî değerlere saygının ya-
nında, gerek bizzat idare ettiği gazvelerde gerekse gönderdiği seriyyelerde kendi as-
ker sayısından en az iki, üç, hatta on kat daha fazla düşmana karşı neredeyse hep
muzaffer olmuştur. Nitekim o yüce peygamber on sene süren fiilî bir siyasî faaliyet-
ten sonra son nefesini verdiği sırada iki milyon km²’ye yaklaşan sahada kurulu bir
2005, s. 55-56.
7
Ahmed b. Hanbel,
Müsned, IV, 395.
8
Hamidullah,
Hazreti Peygamberin Savaşları, 15.
Osman Aydınlı
18
devlet
idare etmekteydi
9
. Büyük bir sahanın fethedildiği bu gazve ve seriyyelerde
müslümanların toplam şehit sayısı 350’yi, düşman tarafının kaybı ise 800 sayısını
aşmamıştır
10
. Bu sonuç Hz. Peygamber'in insana verdiği değerin en güzel
numûnesini teşkil ederken, insan kanına verilen bu değer ve hürmetin bir eşine daha
insanlık tarihinde rastlanmamıştır.
Hz. Peygamber'in gönderdiği seriyyeler hiç bir zaman savaşa ilk yol açan, savaşı
isteyen ve ilk saldıran taraf olmamıştır. Müslümanlar hiç bir zaman düşmanlığı baş-
latan
taraf değil, karşı tarafın onlara yönelik düşmanca ve saldırgan tavırlarına karşı
kendilerini savunma ve askerî-siyasî faaliyetlerle meşru müdafa hakkını kullanma
davranışı içinde olmuşlardır. Nitekim Hz. Peygamber’in düşman üzerine seriyyeler
göndermesi Medine’ye hicretten 7-8 ay sonra başlamıştır. Zira müslümanlar, kendile-
rine yaşama hakkı bile tanımayan Mekkeli müşriklerin baskıları sonucu onlara kucak
açan ensarın şehri Medine’ye hicret etseler bile, müşrikler
onlara bu şehirde de rahat
vermemişlerdir. Medine’de İslâm devletinin kurulmasıyla başta Mekke müşrikleri,
Medine’de yaşayan yahudiler ve Arabistan’da bulunan diğer müşrik Arap kabileleri
olmak üzere bütün İslâm düşmanları kendileri için tehlikeli buldukları bu devleti daha
doğmadan yok etmek istediler. İslâmiyet’i ve müslümanları ortadan kaldırma adına
düşmanlardan gelen saldırı ve tehditler, taraflar arasında savaş halini doğurunca
müslümanlar kendilerine yönelik tecavüzü önlemek, müdafaa haklarını kullanmak,
canlarını ve mallarını korumak ve böylece İslâm’ı özgürce yaşamak, yaşatmak ve
tebliğ etmek adına mecburen silâhlı mücadeleye giriştiler. Bu mânada savaşın, yani
cihadın İslâmî davet ve tebliğin devamlılığı için mutlak bir
zaruret olduğu hakikati de
ortaya çıkmış oldu. Ayrıca İslâm Devletler Hukuku’nda savaş sebebi, yani cihadın
meşrû kılınma sebeplerinden biri olarak gösterilen düşmanlık, Hz. Peygamber’in
hayatı ve peygamberlik mücadelesi boyunca çok sık karşılaştığı, sürekli karşı koymak
zorunda olduğu bir davranış şekli olarak da göze çarpmaktadır
11
.
Hz. Peygamber'in savaşları ve gönderdiği seriyyeler herşeyden önce, İslâm dini
ve Yüce Allah’ın adını yeryüzünde yaymak, Arap toplumunu bir kardeşlik ve din
çatısı altında birleştirmek, zulüm ve karanlıklar içinde kalmış zavallı insanlara İslâm
9
Hamidullah,
Hazreti Peygamberin Savaşları, 20.
10
Sadece seriyyelerde müslümanlar toplam 200’e yakın, düşman ise 450’ye yakın kayıp vermiştir. Bu
sayının içinde herhangi bir çatışma veya askerî bir harekât
için değil, sadece karşı tarafın talebi üzerine
İslam’ı tebliğ için giden, ancak tuzağa düşürülüp ihanete uğrayan Bi’rimaûne ve Recî‘ tebliğ
seriyyelerinde şehit düşen 80’e yakın müslüman da vardır. Tüm gazve ve seriyyelerde müslüman ve
düşman tarafın kayıpları ile ilgili geniş malumat için bkz. Hamidullah,
Hazreti Peygamberin Savaşları,
20-22;
Mahmudov, “Sebep ve Sonuçları Bağlamında Hz. Peygamber’in Savaşları”, s. 72-74, 76-91.
11
Bkz. Mahmudov,“Sebep ve Sonuçları Bağlamında Hz. Peygamber’in Savaşları”, s. 61-62, 65-66.