Hz. Peygamber'in gönderdiği seriyyelerin karakteristik özellikleri ve Sîfülbahr seriyyesi
29
cerahatlanıp iltihaplandığı haber verilir
68
. Seriyye bu şekilde 15 güne yakın
bir süre
deniz kenarında açlıkla mücadele edip karınlarını yaprakla doyurmaya çalıştı. İşte bu
yüzden kaynaklarda bu seriyye “Habat” ismiyle de kaydedilmiştir
69
.
Taberî’de yer alan bir rivayette, Habat seriyyesinin 15 gün değil, tam üç ay
boyunca sahilde yaprak yiyerek beklediği kaydı vardır
70
. Taberî’deki bu zaman
süresinin abartılı bir anlatım olması gerekir. Çünkü Hz.
Peygamber bu seriyyenin
gönderilmesinden iki ay bile geçmeden Mekke üzerine yürümüş, Ebû Ubeyde ve
beraberindekiler de bu fetihte hazır bulunmuşlardır
71
.
Açlıklarını bu şekilde bastırıp güçlerini korumaya çalışan mücahitler, gün geç-
tikçe güç ve hareket kabiliyetlerini yitirmekteydiler.
Bu durum onlarda, düşmanla
karşılaşırlarsa bir şey yapamama endişesi doğurdu. Bu korku artınca, içlerinden
Hazreç kabilesinin önde gelen lideri Sa‘d b. Ubâde’nin oğlu Kays, civarda karşılığı-
nı Medine’ye dönünce hurma olarak vermek üzere kesimlik develer satacak birini
aramaya başladı. O, böylelikle İslâm birliğini bu zor durumdan kurtarmak istiyordu.
Sonunda
bir Cüheyneli, alacağını Medine’de Kays’ın kabilesi Düleym oğullarının
depolanmış dayanıklı hurmasından almak şartıyla 5 kesimlik deveyi sattı. Bir
devenin bedeli 2 vesk
72
hurma olarak belirlenmişti. Kays bunu babasının malından
ödeyecekti. Cüheyneli Kays’tan, aralarındaki anlaşmaya birini şahit tutmasını iste-
yince, Kays o sırada orada hazır bulunan Hz. Ömer ile ensardan birini göstererek,
istediğini seçmesini istedi. Fakat Hz. Ömer, malı olmayan Kays’ın babasının malın-
dan borçlanmış olmasından dolayı bu alış-verişe şiddetle karşı çıktı. Hatta onunla
Kays arasında söz düellosu bile başladı. Sonunda Kays Hz. Ömer’e ağır sözler sar-
fetti ve ensardan olan sahabeyi şahit gösterip develeri aldı. Kays, etini müslümanlar
arasında dağıtmak ve onları zor durumdan kurtarmak için
her gün bir deve boğazla-
maya başladı. Üç gün boyunca birer deve kestikten sonra dördüncü gün yine bir de-
veyi boğazlamak isteyince Ebû Ubeyde bunu yasakladı. Çünkü Hz. Ömer kendisine
gelip Kays’ın yaptığı işin doğru olmadığını, babasının malından borçlanamayacağını
söylemişti. Kays ise babasının her zaman kendine ait borçları ödediğini, fakir ve
yoksulları yedirip giydirdiğini, dolayısıyla böyle bir insanın Allah yolundaki müca-
68
Diyarbekrî,
Târîhu’l-hamîs fî ahvâli enfesi nefîs, II, 75; Halebî,
İnsânu’l-uyûn fî sîrati’l-emîni’l-
me’mûn, III, 201.
69
Bkz. İbn Sa‘d, III, 411; Buhârî,
Meğâzî, 65; Müslim,
Sayd ve Zebâih, 18, 21; Nesâî,
Sayd, 35.
70
Taberî, III, 32.
71
Aydınlı, s. 69.
72
Vesk’in Asr-ı Saadet’te ne kadar bir ağırlığa tekabül ettiği hususunda tartışmalar
olmakla birlikte, 1
vesk kabaca bir deve yükü ağırlık veya diğer bazı ölçümlerle kıyaslandığında 122,4 kg. civarında
kuru gıda ağırlığı olduğu söylenebilir (Geniş bilgi için bkz. Cengiz Kallek, “Vesk”,
DİA, XLIII, 70).
Osman Aydınlı
30
hitler için malından infak etmekten kesinlikle çekinmeyeceğini söyledi. Ebû Ubeyde
Kays’ın bu sözleri üzerine ona yumuşak davranıp neredeyse izin verecek oldu. Fakat
Hz. Ömer Kays’a yumuşak davranmaması konusunda ısrar etti. Sonuçta Ebû
Ubeyde bundan sonra Kays’ın deve kesmesini yasakladı. Böylece Kays borç aldığı 5
deveden ikisini kesemedi
73
.
Kays b. Sa‘d’ın müslümanların ihtiyacı için boğazladığı deve sayısı Vâkıdî’nin
rivayetinde 3 olarak gösterilirken, Buhârî ve Müslim’de yer alan rivayetlerde günde
3’er deve olmak üzere üç günde 9
deve kestiği kaydedilir
74
. Zürkânî bu iki rivayeti
cemetmenin mümkün olduğunu, böylece her iki rivayette verilen bilginin de doğru
olacağını belirtir. Ona göre Kays b. Sa‘d’ın yanında önceden 6 deve vardı. O bu
develeri bir günde 3 tane olmak üzere (çünkü 300 kişiyi günde ancak 3 deve
doyurur) iki günde boğazlayıp sonra Vâkıdî’de geçtiği gibi borçla 5 deve satın aldı.
Bunlardan da 3’nü bir günde kesti. Ertesi gün kalanları boğazlamak isteyince bun-
dan menedildi. Bu durumda onun 3 tane deve boğazladığını söyleyen
rivayet onun
sadece satın aldıklarından boğazladığını, 9 tanesini boğazladığını söyleyen rivayet
ise kestiği bütün develerin sayısını belirtmiştir
75
.
Ebû Ubeyde, Kays b. Sa‘d’ın deve boğazlamasını yasaklayınca seriyyedeki
müslümanlar tekrar açlıkla karşı karşıya kaldılar ve açlıklarını yine yaprak yiyerek
gidermeye çalıştılar. Bir müddet sonra sahile yüksek bir kum tepesi gibi, hatta bazı
rivayetlere göre küçük bir dağ büyüklüğünde Anber (İspermeçet Balinası) denilen
bir balık vurdu. Ebû Ubeyde ölü balığı görünce, ilk önce onun ölü bir balık
olduğu-
nu dolayısıyla yememeleri gerektiğini düşündü. Fakat daha sonra müslümanların
içinde bulunduğu durumu gözönünde bulundurarak, kendilerinin Allah ve Rasûlü
yolunda cihada çıkmış müslümanlar olduklarını, dolayısıyla böyle bir zarûret anında
bu balıktan yiyebilecekleri kararına vardı
76
.
Ebû Ubeyde’nin izni ile askerler balıktan doyuncaya kadar yediler. Sahilde kal-
dıkları müddetçe bu balığın etinden yiyip yağıyla yağlandılar. Böylece vücutları
iyileşti, eski güç ve sıhhatlerine kavuştular. Müslim’de geçen bir rivayete göre 300
kişilik İslâm birliği bu balığın eti ve yağıyla dolgun birer vücuda sahip olmuşlardı.
Balığın göz çukurundan testilerle yağ alırken, öküz büyüklüğünde et parçaları
73
Vâkıdî, II, 774-5; İbn Sa‘d, II, 132. Ayrıca bkz. Aydınlı, s. 69-70.
74
Buhârî,
Meğâzî, 65;Müslim,
Sayd ve Zebâih, 19.
75
Şerhu’l-mevâhibi’l-ledünniyye, II, 282-3.
76
Vâkıdî, II, 776; İbn Hişâm, II, 632-3; İbn Sa‘d, III, 411; Ahmed b. Hanbel,
Müsned, III, 311; Buhârî,
Meğâzî, 65;Müslim,
Sayd ve Zebâih, 17; Ebû Dâvud,
Et’ıme, 46.