İbn Dokmak’ın hayatı ve “Nazmü'l-Cümân Fî Tabakâti Ashabı İmâmına En-Nu'mân” isimli eseri
89
İbn Dokmak hoşuna gitmeyen kimselerin dahi aleyhinde konuşmayan, iyilik
sever, insanlara saygılı bir kişiydi. Memlük tarihini, teşkilâtını iyi bilir ve devlet
adamlarını iyi tanırdı
21
. Öğrencisi İbn Hacer’in ifadesi ile Hanefî mezhebine aşırı
bağlılığı yüzünden bir eserinde İmam Şâfiî hakkındaki olumsuz
kanaat ve sözlere yer
verdiğinden dolayı Şâfiî Kadısı Celâleddin tarafından yargılandı (805/1402); o sözleri
başkalarının eserlerinden naklettiğini söylediyse de kadı onun mazeretini kabul
etmedi ve ona sopa vurdurup hapis cezasına çarptırdı (804/1401-1402). İbn Hacer
hocasının bu cezayı hak etmediğini söylemektedir
22
. Bir başka talebesi olan Makrîzî,
muhakemenin gerçek amacının İbn Dokmâk’ı öldürmek olduğunu, Allah’ın lütfu
olmasaydı hocasının bu ceza altında ölmüş olacağını ifade etmiştir
23
. Yukarıda
kendisinden nakilde bulunulan âlimlerin Hanefî mezhebi dışındaki
bir mezhebe
müntesip olduğu düşünülürse, İbn Dokmâk’a reva görülen cezanın haklı olmadığı açık
bir şekilde görülecektir.
Tarihçilerin beyanına göre İbn Dokmâk zindandan çıktıktan kısa bir süre sonra
Dimyat’a vali olarak atandı, ancak bu görevi uzun sürmedi ve Kâhire’ye geri döndü
24
.
Dönüşünden kısa bir süre sonra da hicri 809 yılının Zilhicce ayı sonlarına doğru
(miladi 1407 Haziran) altmış yaşlarında iken vefat etti
25
. Makrîzî, İbn Dokmâk’ın
önce
oğlunun vefat ettiğini, ardından da kendisinin vefat ettiğini ifade etmektedir
26
.
Bu bilgiden hareketle İbn Dokmâk’ın evli olup kendisinden önce vefat etmiş bir oğlu
olduğu sonucunu çıkarabiliriz.
2- İlmi Kişiliği
Bilindiği gibi ilmi şahsiyetin oluşmasında çevresel faktörlerin büyük bir etkisi
vardır. İbn Dokmâk medreseleri,
ilim merkezleri, tekkeleri ve ilim adamları ile dolup
taşan ve mescitleriyle meşhur olan Kâhire’de doğmuş ve büyümüştür. Memlûklü
sultanları Kâhire’de bulunan bu ilim merkezleri ile iftihar etmiş ve kendileri de imkân
dahilinde buraların müdâvimlerinden olma çabası içinde olmuşlardır. Bu çabanın bir
sonucu olarak Kâhire, Bağdat’ın Moğollar tarafından işgal ve tahribatı sonrasında
İslam âleminin ilim ve kültür merkezi haline gelmiştir. Memlûklü sultanların
21
Çubukçu, “İbn Dokmak”, s. 414.
22
İbn Hacer
, İnbâu'l-gumr, V, 79.
23
Makrizî,
Dürerü’l-ukudi’l-feride fi Teracimi’l-A‘yâni’l-Müfid, (thk: Mahmud el-Celili), Daru’l-
Mağribi’l-İslami, Beyrut 2002, I, 101.
24
İbn Hacer el-Askalani,
el-Mecmeu’l-Müesses, II, 360.
25
İbn Hacer
, el-Mecmaü'l-müesses li'l-mu'cemi'l-müfehres, I, 12; İbn Tağriberdi,
el-Menhelü’s-Safii, I,
140; İbnü’l İmâd,
Şezerâtü’z-Zeheb, IX, 120; Sehâvi,
ed-Dav’u’l-Lâmi, I, 145; Temimi,
et-Tabakatu’s-
Seniyye fi Teracim el-Hanefiyye, I, 260,261; Ziriklî,
el-‘Alâm, I, 64. Ancak Suyuti (
Hüsnü’l-muhâdara,
II, 266) ve Katip Çelebi (
Keşfü’z-Zunûn , V, 18) onun vefat tarihini 790/1388 olarak kaydederler. Suyutî
başka birde de onun vefat tarihini 811/1409 olarak verir (
Hüsnü’l-muhâdara, I, 556).
26
Makrizî,
el-‘Ukûdu’l-ferîde fî terâcimi’l-a'yâni’l-müfîde, thk: Mahmut el-Celilî, Dârü’l Ğaybi’l-İslâmî,
Beyrut 1423/2002, I, 130.
Samir Fattah Abbas – Osman Aydınlı
90
desteğiyle Kâhire’nin ulaştığı ilmi zenginlik İbn Dokmâk ve diğer âlimlerin yetişmesi
için en uygun ortamı oluşturmuştur
27
.
İbn Dokmak askerlik görevinden ayrılınca önceleri Hanefi fıkhı tahsil
etmiş ve
Arap edebiyatıyla ilgilenmiştir. Öğrencileri İbn Hacer ve Makrizî’nin ifadesi ile daha
sonra tarih ilmine olan merakı ve düşkünlüğü ile kendini tarih ilmine vererek bu
alanda ilerlemiş, bir çok eser vermiş ve devrinin ileri gelen tarihçileri arasına girmeyi
başararak “Mısır tarihçisi” unvanını almıştır
28
. Bu ifadelerden İbn Dokmâk’ın tarih
alanında gayet mâhir olduğu ve bu alanda eşsiz bir
ilme sahip olduğu sonucunu
çıkartmak mümkündür. Nitekim kendisinden sonra gelen İbnü’l-Furât (ö.
807/1405),
29
Makrîzî (ö. 845/1241), İbn Hacer (ö. 852/1449) ve Aynî (ö. 855/1451)
gibi tarihçilerin onun yazdıklarından istifade etmesi ve onu referans göstermeleri buna
delildir.
İbn Dokmâk’ın, te'lifatının çokluğu ve ilim ehli arasında muteber olması yönüyle
asrının en önemli tarihçilerinden biri olduğu hususu ilim ehlince müsellemdir.
Nitekim İbn Hacer el-Askalânî gibi bir ilim otoritesinin onu, “asrın tarihçisi” olarak
nitelemesi
30
, bu kanaati ispatlamaktadır. Ayrıca talebesi ve arkadaşı Makrîzî ve bir
başka tarihçi İbn Tağrîberdî’nin onu, “Mısır diyarının tarihçisi” şeklinde
tasvir
etmesi
31
, onun tarih alanındaki yetkinliğini gösteren ayrı bir delildir.
İbn Dokmâk’tan bahseden kaynaklar onun talebeliği hakkında hemen hemen
hiçbir mâlumat vermemektedir. Bu nedenle hocaları ve ilim talebi için yaptığı
seyahatler hususunda ciddi bir bilgi eksikliği bulunmaktadır. Ancak genel bir veri
olarak onun da diğer âlimler gibi Kâhire’de bulunan ilim adamlarından istifade ettiği
ve ilmî havayı teneffüs ettiği mâlumdur. Bununla birlikte kendisi ve öğrencilerine ait
eserlerde yer alan satırarası bilgilerden onun hocalarından bir kısmını tespit edebiliriz.
Bu
bilgilere göre el-Cevâhiru’l-mudiyye müellifi Abdulkâdir b. Muhammed Ebû’l-
Vefâ Muhyiddîn el-Kureşî (ö. 775/1373) onun hocalarından birisidir. İbn Dokmâk,
Kureşî’nin biyografisini anlatırken onun yanında Kudûrî’nin
Muhtasar’ını
okuduğunu ve pek çok ilmi risaleleri ondan dinlediğini ifade etmiştir
32
. Diğer bir
hocası, İbn Sâiğ künyesi ile tanınan Muhammed b. Abdurrahman b. Ali ez-Zümrudî
(ö. 777/1375)’dir. İbn Dokmâk, İbn Sâig ile ilgili olarak da onunla uzun bir
birlikteliğinin olduğunu ve bütün rivayetlerini nakletmek için ondan icazet aldığını
ifade etmiştir
33
. İbn Hacer’in verdiği bilgiden Abdurrahman b. Ali es-Saʽlebî’nin de
27
Mahmud Şâkir,
et-Târîh el-İslâmî – el-‘ahdü’l-Memlükî, Dâru'l-Kutubu'l-İslâmîyye, Beyrut 1421, s. 20.
28
İbn Hacer,
el-Mecmaü’l-müesses , III, 17; İbn Tağriberdî,
el-Menhelü’s-sâfi el-Mustevfi bâ’de’l-Vâfi,
thk:Muhammed Emin, Dârü’l-Kütübi’l-Mısriyye, Kâhire 1984, I, 125, 139. Ayrıca bkz. Sehâvî,
ed-
Dav’u’l-lâmîʽ, I, 46; İbnü’l-İmâd,
Şezerâtu’z-zeheb, VIII, 81; Çubukçu, “İbn Dokmak”, 414.
29
İbnü’l-Furât,
Târihu İbni'l-Furat, thk: Kostantin Razik, Amerika Matbaası, Beyrut 1942. IX, 406.
30
İbn Hacer,
el-Mecmaü’l-müesses, III, 18.
31
İbn Hacer,
İnbâu’l-gumr, I, 4; Zirikli,
el-Alam, I, 65.
32
İbn Dokmâk,
Nazmü’l-cüm’ân, III, vr. 1317.
33
İbn Dokmâk,
Nazmü’l-cüm’ân, III, vr. 1407.