İbn Dokmak’ın hayatı ve “Nazmü'l-Cümân Fî Tabakâti Ashabı İmâmına En-Nu'mân” isimli eseri
91
onun hocalarından olduğu ve İbn Dokmâk’ın ondan Buhârî’nin
Sahîh’ini dinlediği
anlaşılmaktadır.
34
Eserlerinde Azîmî, İbnü’l-Esîr, Sıbt İbnü’l-Cevzî, İbn Abdüzzâhir,
Zehebî ve Safedî’den faydalandığı da bilinmektedir
35
. Bu âlimler yanında onun,
Kâhire ve çevre şehirlerdeki daha birçok âlimden ilim aldığını söylenebilir. Nitekim
büyük tarihçilere kaynaklık eden İbn Dokmak gibi bir âlimin
büyük ilim adamlardan
ders okuduğunu ve onlara öğrencilik yapmış olduğunu söylemek zor olmamalıdır.
Onun ilim tahsilinde nasıl bir yol izlediği özel olarak bilinmese de bu hususta, yaşadığı
asırda hâkim olan ilim tahsilinde izlenilen yolu takip ettiğini söylemek mümkündür.
İbn Hacer, Makrizî, Sehâvî gibi büyük ve meşhur müelliflere hocalık yapan İbn
Dokmak, diğer birçokları için de kaynaklık teşkil etmiştir. Makrîzî’nin ifadesiyle o,
insanlarla teâmülü iyi, kimseyi yermeyen, hatta onların aleyhine meşhur rivayetlerle
nakledilen mâlumatları zikretmekten çekinen ve onlar adına
mazeretler serdeden bir
âlimdir. Makrîzî ayrıca İbn Dokmâk ile arkadaşlık yaptığını ifade etmiş ve onunla
yıllar süren iyi bir komşuluğu bulunduğunu zikretmiştir
36
. Öğrencisi Sehâvî de onu:
“
Tarihe dair yazdığı eserleri gayet faydalı ve güzeldir. İtikadı düzgün ve kendisinden
bir başkasını incitecek bir söz sâdır olmamıştır” şeklinde nitelemiştir.
37
Böylece o,
hem ilmi hem de sahip olduğu güzel ahlâk sebebiyle, akranları arasında sevilmiş ve
saygı duyulan birisi olmuştur.
38
Tarih alanında 200 kadar kitap kaleme aldığı rivayet edilen
39
İbn Dokmak,
Memlûk
tarihini, teşkilâtını iyi bilen ve devlet adamlarını iyi tanıyan, çok okuyan ve
çok yazan bir âlim olarak isim yapmıştır
40
. Ancak yazılarında dil yanlışlarının
bulunduğu, ifade tarzının çok basit olduğu ileri sürülmüştür
41
. Nitekim İbn Dokmâk,
luğavî ilimlerde tarih ilminde olduğu gibi uzman değildi. Tarih alanında yazdığı pek
çok kitabında yer verdiği mâlumatı aktarırken dil ile ilgili bir takım problemlerle
karşılaşmış, halk ağzını kullanmış ve fasih olmayan kelimelere yer vermiştir. Nitekim
bazı âlimler onun hakkında, edebiyat ile ilgili ilimleri
sevdiğini ancak Arapça
ilimlerine vâkıf olmadığını söylemişlerdir.
42
34
İnbâu’l-gumr bi ebnâi’l-umr, I, 120-121.
35
Çubukçu, “İbn Dokmak”, s. 414.
36
Ali Kemalüddin Izzüddin,
Erba’tü müerrihîn ve erba’tü müellefât (
min Devleti’l-Mamâlîk el-
Çerâkise), el-Heyetü’l-Mısriyye, Kâhire 1992, s.107.
37
Sehâvî,
ed-Dav’u’l-lâmîʽ, I, 46.
38
İbn Hacer,
İnbâu’l-gumr, II, 360;
el-Mecmaü’l-müesses , I, 21; İbn Tağriberdî,
el-Menhelü’sâfî, I, 360;
Sehâvî,
ed-Dav’u’l-lâmîʽ, I, 145; aynı mlf.,
et-Tabakatu’seniyye, I, 262.
39
Sehâvî,
ed-Dav’u’l-lâmîʽ, I, 46; İbnü’l-İmâd,
Şezerâtu’z-zeheb, VIII, 81.
40
Çubukçu, “İbn Dokmak”, s. 414.
41
Çubukçu, “İbn Dokmak”, s. 414.
42
Mesela bkz. İbn Hacer,
el-Mecmaü’l-müesses , I, 12.
Samir Fattah Abbas – Osman Aydınlı
92
B- İbn Dokmak’ın “Nazmü’l-Cümân fî Tabakâti Ashâbı İmâmına
en-Nu’mân” İsimli Eseri
Daha önce ifade ettiğimiz üzere İbn Dokmak’ın tarih sahasında iki yüze yakın
eser kaleme aldığı söylenmiştir. Ancak bu eserlerin pek çoğu günümüze ulaşmamıştır.
Bugüne kadar ilim âleminin tespit edebildiği ancak 10 civarında eseri bizlere ulaşmış
bulunmaktadır. Bu eserler şunlardır:
el-Cevherü’s-semîn fî sîreti’l-hulefâ ve’l-mülûk
ve’s-selâtîn
,
Kitâbü’l-İntisâr li vâsitati Ikdi’l-emsâr, Nüzhetü’l-enâm fî târihi’l-İslam,
Nazmü’l-cümân fî tabakâti ashâbi imâmına en-Nu’mân, Tercümânu’z-zamân fî
terâcimi’l-aʽyân,
Ikdü’l-cevâhir fî sireti’l-Meliki’z-Zâhir, Muhtasaru İkdü’l-cevâhir,
Fevâidu’l-fevaid, el-Kunûzü’l-mahfiyye fî terâcimi’s-sûfiyye,
Yenbûuʽl-mezâhir fî
sîreti’l-Meliki’z-Zâhir,
ed-Dürerü’l-munaddâd fî vefâyâti ümmeti Muhammed
,
ed-
Dürretü’l-mudiyye fî fazli Mısr ve’l-İskenderiyye
43
.
Biz bunlar içinde halen yazma halinde bulunup ilim âleminin istifadesine
sunulmayı bekleyen ve tahkiki üzerine çalıştığımız İbn Dokmak’ın
Hanefi mezhebi
kurucusu İmâm-ı Âzam ve Hanefi mezhebi âlimleri hakkında kaleme aldığı
“
Nazmü’l-cümân fî tabakâti ashâbı imâmına en-Nu’mân” isimli eserini tanıtmaya
çalışacağız. Hanefi mezhebi ve kurucusu yanında Hanefi mezhebi âlimleri hakkında
kaleme alınmış bu eser tabakât türü bir eser olması hasebiyle önce tabakât edebî türü
hakkında kısaca bilgi vermek yerinde olacaktır.
Tarihçilerin ifadesiyle, kronolojik olarak vefat tarihleri esas alınarak muayyen
sınıflara dahil olan kişilerin veya her biri muayyen mertebede olan kişilerin veyahut
da benzer özelliklere sahip olan insanların muayyen
tabakalar şeklinde tasnif
edilmesi
44
olan tabakât çalışması, Rozenthal’ın da dediği gibi müslümanlara ait bir
te’lif türüdür.
45
Cerh ve taʽdîl ilmi ile paralel olarak ikinci asrın başlarında doğup
gelişmeye başlayan tabakât ilminin yaygınlaşması hususunda “
Ümmetimin en
hayırlısı benim asrımda yaşayan, sonra onları takip eden ve sonra da onları takip
edenleri takip edenlerdir” hadisi etkin bir rol oynamış
46
, dolayısıyla sahâbe, tâbiîn ve
tebeü’t-tâbiîn, ardından muhaddis, fakih, mütekellim vs. tabakalar bu alanda tabakât
kitaplarına konu edinilmiştir. Bu doğrultuda tabakât alanında te’lif
edilmiş ve bize
ulaşmış ilk kitap, tarihçilerin ittifakıyla Vâkidî’nin kâtibi olan Muhammed b. Saʽd’ın
(ö. 230/845)
et-Tabakâtü’l-kübrâ adlı eseri ile Halîfe b. Hayyât’ın (ö. 240/854)
“
Tabakât” adlı eserleridir. Bu iki kitap, hadis ilmi için önemli bir hizmeti îfa etmiş ve
43
Bu eserlerin isimleri, yazmalarının hangi kütüphanelerde bulunduğu ve basılmış olanlarının kim
tarafından tahkik edilip nerede basıldığına dair geniş bilgi için bkz. Çubukçu, “İbn Dokmak”,
DİA, XIX,
s. 414-415.
44
Bkz. D. Muhyî Hilal es-Serhân - Zeynüddîn
Hamûdî,
el-Mektebetü ve usûlü’l-bahs ve masâdiruhu,
Vezâratü’t-ta‘lîm el-‘âlî, Bağdat 1990, s. 218; İsmail Durmuş, "Tabakat",
DİA, İstanbul 2010, XXXIX, 288.
45
Franz Rozenthal,
İlmü’t-târih inde’l-Muslimîn, trc:
Salih Ahmet Salih, Mektebetü’l-Müsannâ, Bağdat
1963, II, 133-134.
46
Buhârî,
Sahîhu’l-Buhârî, I-VIII, İstanbul 1981, III, 3450; Müslim,
el-Câmiu’s-Sahîh, tah. Muhammed
Fuâd Abdülbâkî, I-V, Kâhire 1991, IV, 1963.