111
tanımlanması ülkelerin kendi yorumlarına bırakılmıştır. Bu aşamada Müslüman
ülkeler bunu “soykırım” olarak resmen ifade ederken; ABD ve Batılı ülkelerin
burada da ikiyüzlülüklerini ortaya koydukları, “soykırım” tanımından uzak
durdukları ifade edilmektedir.
220
NATO’nun Bosna’da yaşanan olaylara seyirci
kalması da eleştirilmekte, NATO’nun bu konuda savunmasının da inandırıcı
olmadığı vurgulanmaktadır. NATO’nun kendisini “NATO’nun barış yapma, barış
oluşturma görevi yoktur, barışı koruma işlevi vardır, Bosna Hersek’te barış olsun,
biz koruruz.”
221
şeklinde savunmasının inandırıcılıktan uzak olduğu ifade
edilmektedir. Batı’nın Somali’ye asker gönderme kararı alması ve Bosna’da
yaşananlara duyarsız kalması, Hürriyet gazetesinde Bosna’da savaş manzaralarının
yer aldığı fotoğraflarla beraber “Üç Maymun” resmi çizilerek konuya dikkat
çekilmeye çalışılmıştır. Burada, Batı’nın Bosna’ya ne kadar duyarsız olduğu
vurgulanmaya çalışılmış ve “Why” ‘Niçin’ sorusu sorulmuştur.
Yaşanan savaş tarihi olaylarla kıyaslanırken; olayın meydana geldiği coğrafya
dikkate alınarak Osmanlı Devleti döneminde 1912 yılında yaşanan Balkan Savaşı ile
benzerlik kurulmaya çalışılmıştır. Balkanlarda özellikle Bosna Hersek’te yaşanan
gelişmeler üzerine Türkiye bir Balkan Zirvesi’nin toplanması için girişimlerde
bulunmuştur. Türkiye’nin öncülüğünde Balkan Zirvesi’nin toplanması, Türkiye’nin
bir diplomasi zaferi olarak nitelendirilmiştir. Ertuğrul Özkök,
222
bu zirveye katılan
ülkelerin “Avusturya, Macaristan, talya, Arnavutluk, Hırvatistan, Slovenya,
Bulgaristan, Romanya, Bosna Hersek ve Türkiye olduğunu belirttikten sonra bu
220
Hürriyet, 2 Aralık, 1992.
221
Ahmet Tan, NATO Düşman Arıyor, Sabah, 18 Kasım, 1992.
222
Ertuğrul Özkök, Hürriyet, 25 Kasım, 1992.
112
isimlerin insanın gözünün önüne I. Dünya Savaşı öncesi Balkanlar haritasını
getirmiyor mu?” sorusunu sormakta ve “Harita bu olduğuna göre herkesin tarihin
tekerrür etmemesi için uğraşması gerekiyor.” demektedir.
Türkiye’nin Bosna Hersek konusunda takındığı tavrı basın iki şekilde ele almıştır:
Birincisi Türkiye’nin Bosna Müslümanlarıyla ilgili çabaları, ikincisi ise Türkiye’nin
buradaki çıkarları. Türkiye Bosnalı Müslümanların içinde bulunduğu zor durumdan
kurtulmaları için öncelikle silah ambargosunun kaldırılmasını çeşitli uluslararası
kuruluşlarda ve dış devletlerde dile getirmiştir. Basın da bu amaçla Türkiye’nin
girişimlerine yer vermiş ve bu girişimleri desteklemiştir. Türkiye’nin bu konudaki
çabaları ve Bosna’ya yapılan insani yardımlar haberlerde yer almış, Türkiye’nin
Bosna Hersek’e gönderdiği insani yardım incelenen süre zarfında Bosna’yla ilgili ilk
manşet olmuştur. “Türk Yardımı Bosna’da”
223
Yardımın Müslümanların çok zor bir
durumda oldukları bir dönemde gerçekleştirildiği ve Bosna’da yardımın
gözyaşlarıyla karşılandığı haberlerde ön plana çıkarılarak verilmiştir. Basında
Türkiye’nin çıkarlarına nadiren yer verilmektedir. Türkiye’nin çıkarlarının ele
alındığı yazılar “Balkanlarda yeni Türkiye”, “Büyük düşünmek”, “Bölgesel süper
güç olma” gibi başlıklarla sunulmaktadır. Balkanlarda özellikle Bosna Hersek’te
yaşanan gelişmeler üzerine Türkiye bir Balkan Zirvesi’nin toplanması için
girişimlerde bulunmuştur. Türkiye’nin öncülüğünde Balkan Zirvesi’nin toplanması,
Türkiye’nin bir diplomasi zaferi olarak nitelendirilmiştir. Sedat Sertoğlu
224
köşe
yazısında Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgenin Türkiye’nin önüne çok önemli bir
223
Sabah, Türk yardımı Bosna’da, 27 Kasım, 1992.
224
Sedat Sertoğlu, Büyük Düşünmek, Sabah, 20 Kasım, 1992.
113
fırsat koyduğunu ve bunun değerlendirilmesi durumunda Türkiye’nin bölgesel süper
güç olabileceğini ifade etmektedir.
Türkiye Balkanlardan Orta Asya’ya kadar olan bölgenin tarihini
değiştirme gücüne sahiptir. Başımızın üzerinde yetmiş yıldır
Demokles’in kılıcı gibi duran Sovyetlerin kâbus rejiminin yıkılması
Balkanların haritasının yeniden çizilmeye başlanması, Doğu
komşularının özlemleri, Irak savaşı Türkiye Cumhuriyetinin önüne belki
de tarihinin en önemli şansını getirdi. Bu şans yukarıda sınırlarını
çizdiğimiz bölgede “süper güç olma” şansıdır.
Sedat Sertoğlu, yazısının devamında Türkiye’nin ekonomik, siyasi ve askeri güç
olarak bölgenin en güçlü ülkesi olduğunu belirttikten sonra Türkiye’nin “üç ayaklı
bu gücü”nü sonuna kadar kullanması gerektiğinin altını çizmektedir. Balkan
ülkeleriyle hemen bir araya gelinmesi gerektiği ve bu toplantıda Türkiye’nin
bölgedeki ekonomik, siyasi ve askeri ağırlığının herkese hissettirilmesi gerektiğini
vurgulamaktadır. Türkiye’nin ulusal çıkarları burada daha çok prestij üzerine
kurulmuştur. Türkiye’nin bu süreçte güçlenmesi ve uluslararası arenada saygın bir
ülke olması için takip etmesi gereken politikayı Cengiz Çandar şu şekilde ifade
etmektedir:
Zirvenin amacı Bosna-Hersek’teki alevlerin Kosova ve Makedonya’ya
sıçramasının önlenmesinin yollarını araştırmak. Bu konuda sonuca
gitmek için Yunanistan’ın uluslararası arenada yalnız bırakılması şarttır.
Yunanistan Makedonya’yı tanımamakta… Makedonya Avrupa
sisteminin dışında tutulursa, bölgesel haydutlar(Miloseviç gibi) ve
bölgesel şizofrenler (Yunanistan gibi) elleri kolları serbest hareket
ederler ve sonuç, Türkiye’nin de kendini alıkoyamayacağı bir balkan
savaşı olur. Türkiye eşsiz coğrafyasınıjn verdiği imkânlarla, ne kadar
süreceği belli olmayan bir uluslararası belirsizlik döneminde, kendisini
Dostları ilə paylaş: |