272
modern bir uygulamadır. Postmodern elâstikî tutum, modernitenin bilenmiş, keskin
bahçıvan bıçağını kullanmak yerine, akışkanlaşan dünyada yaşamı, toplumu, kültürü,
insanı okuma ve anlama öznelliğidir. Öznel bir okuma ve anlama olan bu çalışmanın
olasılıklarına gelince, girişte sorduğumuz sorulara cevaben şunlar söylenebilir:
İlk olarak modernite ele alındığında, modernitenin ekseriyetle on yedinci
yüzyıldan itibaren Batı’da yaşanan epistemolojik, sosyal, politik, ekonomik gelişmeler
olduğu açıktır. Modernite, epistemolojik açıdan Aydınlanma aklına ve bilime yaslanan,
dolayısıyla bilginin insan merkezli olduğu bir oluşumdur. Sosyal gelişmeler açısından
yaklaşıldığında, kentleşme dikkat çeken önemli bir durumdur. Öyle ki modernitenin,
kent ve birey ilişkisi bağlamında bir düşünce olduğu söylenebilir. Politik anlamda
aristokratik ve feodal kaynaklı (dinsel birliktelikler ya da imparatorluklar) yönetim
anlayışlarının
yerine
halkın-yurttaşlığın
katıldığı
ulus-devlet
modelinin,
cumhuriyetçiliğin ve hukuk sisteminin gelişmesi söz konusudur. Ekonomik bağlamda,
taşralı tarımsal faaliyetlerden daha fazla, kentli fabrikalarda gerçekleşen kapitalist
üretim biçimi gösterilebilir. Modernite bu gelişmeler ışığında, evrensel ve ilerlemeci bir
tarih anlayışına dayanarak toplumsal hayatı ve geleceği biçimlendirme girişimleriyle
yirminci yüzyılın ikinci yarısına kadar süren dinamizmdir.
İkinci olarak postmodernite, çoğunlukla yirminci yüzyılın ikinci yarısından
itibaren artarak devam eden modernite eleştirileri olarak kabul edilebilir. Postmodernite,
modernitenin politik, ekonomik, epistemolojik ve sosyal ‘katı’ üst anlatıların yarattığı
baskı, şiddet uygulamalarının yanında, insanı anlam dünyasından uzaklaştırıp
nesneleşen bir kimliğe hapsetmesinin sonucunda çelişkiler, çatışmalar ve acılar
ürettiğini ileri sürer; ve bu nedenle de artık, modernitenin evrensel olarak insanlığa
referans olamayacağı savunulmaktadır. Postmodernite için, üretimden tüketime,
vazifeden eğlenceye, üst kimlikten üretilen kimliğe, evrensellikten öznelliğe, toplumdan
yerelliğe (kabile-cemaate) geçişin yaşandığı akışkan küresel ve teknolojik
bir dünya hali
olduğu söylenebilir. Postmodernite bu bağlamda, insana modernite gibi ‘katı’ sınırlar,
modeller, kimlikler sunmaz, hatta insanı çıplak gösterecek kadar şeffaf, akışkan olan ve
tüketilebilen kimlikler sunar.
Son
olarak
Zygmunt
Bauman’a
gelince,
Bauman’ın
moderniteden
postmoderniteye geçiş için öne çıkarttığı kavramsal karşıtlıklara bakıldığında, Bauman
273
düşüncesinin özet bir çerçevesi çıkarılabilir. Aşağıda verilen kavramlar hem Bauman’ın
kendisinin hem de postmodern durumu yansıtmak açısından özellikle vurgulanan
kavramlardır.
Dostları ilə paylaş: