124
postmoderndir.”
302
Öyleki modern kuşku, bilimi öne çıkarıp kutsarken; postmodern
kuşku bilimin kutsallığını yerle bir eder.
Bu bağlamda Bauman, modernliği rasyonalite ve bilim gözetiminde büyüyen
“kesinlik çağı”
303
olarak nitelendirir. Buna karşın Bauman’a göre postmodernlik,
“muğlâklık, risk, tehlike ve hata içermeyen, her şeyi kucaklayan, tam ve nihaî bir yaşam
formülü bulacağını artık umut etmez ve bunun tersini vaat eden her sese büyük bir
kuşkuyla” bakar.
304
Dahası modern kesinliğin ölümcül düşmanı olan muğlâklık,
postmodernlikte insanların yüzleşmek
zorunda olduğu, bu yüzden muğlaklıkla yaşamayı
öğrenmek mecburiyetinde kaldıkları bir durumdur.
305
Böylelikle Bauman, postmodern
zamanlarda, modernliğin bozduğu dünyanın büyüsüne tekrar kavuşabileceğini
düşünür.
306
Kesinliğin dağıldığı bir ortamda kültürel farklılıklar filizlenir. Bauman’ın
anlatımıyla postmodern kültür bir aşırılık kültürüdür.
307
Postmodern dünyada müphemlik kendisi insan için bir sorun olmadığından,
müphemlikten beslenen ahlâk da tekrar gündeme gelir. Bauman, modernliğin insanları
ahlakdışılaşmış/ahlakdışılaştıran kurumsal yapının içinde öğretilmiş otomatik
davranışlar sergilediğini savunur. Davranışlarından özgür iradeyi ve duyguyu
çıkardığınızda insan ‘özne’liğini yitirir. Postmodernlik, bu anlamda modernlikten daha
çok seçim olanağı tanır. Buna rağmen Bauman, postmodernliğin, modernliği bitiren
veya ondan tamamen ayrı bir zaman olduğunu savunmaz. Bilâkis “bugün,
postmodernite kendi için modernitedir. Bu modernite, kendi yanlış bilincinin ötesine
geçen ve başından bu yana aslında yaptığı şeyin –ki bu belirsizlik ve çoğulculuk
üretimidir- ne olduğunu anlayan, rasyonel düzen ve mutlak hakikat gibi, en başta
belirlenmiş amaçlara asla ulaşılamayacağı gerçeğiyle uzlaştırır.”
308
Bauman aynı
minvalde, başka bir yerde de modernlikle postmoderliğin biraradalığını savunur:
“katı/akışkan ikilemini bir bölünme olarak düşünmedim ve düşünmüyorum; bu iki
durum birbirine geçmiş, ayrılmaz ve diyalektik bir bağ içinde bir çift olarak görüyorum.
302
Bauman,
Modernlik ve Müphemlik
, s.304-305.
303
Bauman,
Yasa Koyucular ile Yorumcular
, s.145.
304
Gelekçi, ss.76-97.
305
Lloyd Spencer, “Postmodernizm, Modernite ve Muhalefet Geleneği”, Sim, Stuart(Ed.),
Postmodern
Düşüncenin Eleştirel Sözlüğü(ss.183-195)
, Çev. M.Erkan-A.Utku, Ebabil –Babil Yayıncılık, Ankara
2006, s.189.
306
Gelekçi, ss.76-97.
307
Mehmet Küçük, “Entelektüellerin Tehlikeli Oyuncağı: Postmodern”, (Derleyen: Mehmet Küçük),
Modernite Versus Postmodernite,
(3. Baskı), Vadi Yayınları, Ankara 2000, ss. 55-72.
308
Bauman, “Modernite, Postmodernite ve Etik”, s.53
125
Sonuçta şeylerin ve durumların katılığının aranması, bu şeylerin ve durumların
akışkanlığını tetikledi; bunları harekete geçirdi ve buna öncülük etti.”
309
Akışkanlaşan
dünyada modernliğin katı anlayışının kovduğu pek çok şeyin geri geldiğini belirten
Bauman’a göre bu aslında modernliği tekrar gözden geçirmek için bir fırsattır. Çünkü
başka bir anlamda modernlik hala yaşamaya devam etmektedir. Bauman’ın ifadeleriyle:
Modernliğin yıkmaya kalkıştığı şeyler bugün öç alıyor. Cemaat, gelenek,
chez soi olmanın hazzı, kendisine ait olanları sevmek, kendi türüne bağlılık,
tutkun olmanın gururu, kökler, kan, toprak, milliyet; bütün bunlar artık
kınanan şeyler değil. Tam tersine, bugün kendi iddialarını ispatlamak
durumunda olanlar ve ispatlayabileceklerinden şüphe duyulanlar, bunların
aleyhinde olanlar, bunları eleştirenler, evrensel insanlığın peygamberleridir.
Belki yaşadığımız çağ postmodern çağdır, belki de değildir. Kesin olan şey,
kabileler ve kabilecilik çağında yaşadığımızdır. Bugün cemaat övgüsüne,
aidiyetin alkışlanmasına ve heyecanla gelenek aramaya enerji, güç ve
canlılık katan şey, mucizevî bir biçimde yeniden doğan kabileciliktir.
310
Sonuçta Bauman’ı modernlik-postmodernlik arasındaki ikiliğin arasından
birisine yerleştirmek bir zorlama çıkarım olur. Gerçi Bauman üzerine yazan Dennis
Smith, onu “postmodernitenin peygamberi” ilân etmesine karşın Bauman bu fikirde
değildir.
311
Ama Bauman kendisini tanıtmaya çabalayan Smith’in, başka bir tanımını
daha anlamlı bulur: “Baştan aşağı bir yabancı olarak tanımlanmaya ise bir itirazım yok”
diyerek, bunun dışında kendisini ait hissettiği hiçbir akımın, düzenin, grubun olmadığı
gibi bunlardan hiçbirinin de kendisini zaten kabul etmediğini ileri sürer.
312
Özetle bir
yabancı olarak Bauman, hayatı, insanları, ilişkileri anlamaya ve yorumlamaya çalışan
bir sosyolog-düşünürdür demek insaflı bir tanımlamadır.
Dostları ilə paylaş: