190 | OSMANLI TOPLUMUNDA KUR'AN KÜLTÜRÜ VE TEFSİR ÇALIŞMALARI -II-
ğini; nitekim kendisinin manevî himmetiyle bunun gerçekleşeceğini söylemek-
te
28
ve padişah dâhil hasımlarına ve sürgün hayatında kendisine kötü davranan-
lara pek çok kere ağır küfürler etmektedir.
29
Edirne’ye gelişinde onu Selimiye
Câmii’nde bekleyen mahşerî kalabalık örneğinde olduğu gibi
esrarengiz fikirleri
ve şahsiyetiyle kitlelerin ilgisini çeken karizmatik bir mutasavvıftır.
Mısrî’nin hezeyanlarla dolu olan Mecmûa adlı hâtırâtına bakıldığında İslâm’a
asla uygun olmayan söz ve düşüncelerle karşılaşılmaktadır. Sözgelimi Mısrî,
kendisinin Allah tarafından özel sıfat ve yetkilerle donatılmış seçilmiş bir kulu
olduğuna inanmaktadır. Öyle ki kendisine vahiy geldiğini söylemekte,
30
hat-
amma itikada Hamziyyedürler.” ((Mısrî, Mecmûa, Bursa Sultan Orhan Kütüpha-
nesi, no: 690, v. 61a-61b; a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları, s. 99). “Ey tahtı başı-
na kara olası dinsüz! Yahudi o kâdî degüldür sensin! Ey Yahudi oğlı Yahudi oğlı
Yahudi! Senün başuna bu Mısrî kıyâmetdür kıyâmetdür kıyâmet! Ne dilden öter-
sen öt!” (Mısrî, Mecmûa, v. 66a; a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları, s. 105).
28
Mısrî’nin bu konudaki sözleri şöyledir: “Hele ölürüm bari şu vasiyeti yine ide-
yüm: Tatarındur, taht Tatarındur, Taht Tatarındur. Bunlar ıslah
olmakdan kal-
mışdur cılk olmış yumurta gibidur bunlarda hayr kalmamışdur taht Tatarındur
bilmiş olun her nekadar hilâfın itmege çalışırsanuz olmaz mülk Tatarındur tata-
rındur…Ben egerçi ölüyüm ve lâkin nefesüm haydür, bu nefes Tatara hayat virür
mülk onların olur.” (Mısrî, Mecmûa, v. 2b; krş. a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları,
s. 35). “Ey zalim Yahudi! Ey dinsüz, ey mürted Yahudi! Her ne şeytanluk ittirür-
sen itdür benüm hasmum kimse degüldür sensin. Tahtun vallahi Tatarundur bil-
lahi Tatarundur!” (Mısrî, Mecmûa, v. 72b; a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları, s.
115).
29
Mısrî’nin bu küfürleri, onun hâlet-i rûhiyyesinin son derece kötü olduğunu,
âcizlik, çaresizlik ve ruhsal bunalım içinde olduğunu göstermektedir. Onun de-
ğil bir şeyhe, sıradan bir insana dahi yakışmayacak derecede çok sayıdaki sin
kâflı ağır küfürlerine örnek olarak bkz. Mısrî, Mecmûa, v. 1b, 2b, 4a, 6a,7a; krş.
a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları, s. 33, 34, 37, 39, 40. Mısrî, “peygamber (!) ol-
duğun halde nasıl oluyor da bu kadar ağır küfürler edebiliyorsun” sorusuna da
yine son derece ilginç bir cevap vermektedir: “Sâir enbiyâ benüm evlâdumdur.
Ben ebüm, onlar birbirine ihvettür. Nitekim Peygamber aleyhisselâm buyurdı:
‘.ħıÖóĜأ : ْيأ ĵùĻđÖ ħİźوأ ÓĬأو تŻđĤا ijĭÖ ħıĥĠ ءÓĻ×ĬŶا’. Cümlesinin anası Havvâdur, ben
Havvâyı tasarrufumdan haber virürüm, onlara câiz degüldür bana câizdür.
(Mısrî, Mecmûa, v. 10a; krş. a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları, s. 45)
30
Mısrî’nin bu konudaki sözleri şöyledir: “Yevm-i sülâsâda ba’de sal’ti’l-asr cemâat
tağılurken vahy olındum…” (Mısrî,
Mecmûa, 7b; krş. a.g.mlf.,
Niyâzî-i Mısrî’nin Hatı-
raları
, s. 41) “Bu sözü bana Kur’an’ı vahy eyleyen Allah vahy eyledi” …” (Mısrî,
Mecmûa
, v. 34b; krş. a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları, s. 62). “Vahy-i ilâhî beni
hâlüme komayup ifşâ itdüriyor.” (Mısrî, Mecmûa, v. 94a; a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin
Hatıraları
, s. 143). “Dünden beri böyle vahy olunum. Vekilim Allahdur.” (Mısrî,
Mecmûa
, v. 95b; a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları, s. 145).
M. AY · NİYÂZÎ-İ MISRÎ’NİN KUR’AN VE TEFSİR ANLAYIŞI | 191
mü’l-evliyâ olduğunu
31
hatta peygamber olduğunu iddia etmektedir.
32
Ayrıca
tevile meydan bırakmayacak şekilde Mehdî ve hatta Hz. İsa
olduğunu iddia
etmektedir.
33
Kendisinin manevî izni olmadan kimsenin padişahlık tahtına
oturamayacağını, onun isteğinin Allah’ın isteği olduğunu söylemektedir.
34
Ona
31
Mısrî’nin bu konudaki sözü şöyledir: “Her vaktde hatmü’l-evliyâ birdür. Bu
vaktde Allah Sübhânehu ve Teâlâ hatmü’l-evliyâ olmağı Mısrî’ye virdi” (Mısrî,
Mecmûa
, v. 6a; krş. a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları, s. 39).
32
“Ey Mısrî! Peygamberüm dirsin, Süleymanun bu şehre gelmesü niçündür ve
kimin tarafundandur söyle! Cevab: Geldüginün haftasında vahy olındum lâkin
setri ile memur oldum. Bugün izn-i Hak oldu söylerüm…” (Mısrî, Mecmûa, v. 12b;
krş. a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları, s. 49) “Eğer gerçek peygamber isem sana
hayr duam bu olsun ki Allah Teâlâ tiz günde tahtunu tatara virsün” (Mısrî,
Mecmûa
, v. 12a; krş. a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları, s. 48). “Nübüvvet ve risâle-
te bunların âlâm u miheni ile vâsıl olduk elhamdü lillah!” “elhamdü lillahillezî
enzele aleyye vahyehu bi Cibrîl ellezî enzele alâ cemîi enbiyâihi ve rusulihi ba’de
intizâri sâatin bi melâiketin lâ tuad ve lâ tuhsâ min beyni yedeyhi ve min halfihi
rasadâ. Sümme kâle bi lisânin Türkî: ‘Allah sana selâm ider ya Rasulallah! Ve bu-
yurdu ki…’” (Mısrî, Mecmûa, v. 42b; krş. a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları, s. 72).
“Peygamberlerün bedduası yerde kalmaz dirler. Bana bu bedduayı itdüren Al-
lah’dur, bu duanun icâbeti mukarrerdür.” (Mısrî, Mecmûa, v. 53b; a.g.mlf., Niyâzî-i
Mısrî’nin Hatıraları
, s. 87). “Hem peyğamberüm hem mehdîyüm hem Mısrîyüm
hem insanum!” (Mısrî, Mecmûa, v. 59a; a.g.mlf., Hâtıralar, s. 95). “Bizüm de nebi
isek muciz’atumuz, veli isek kerâmetümüz öldügümüzden sonra zuhur ider.”
(Mısrî, Mecmûa, v. 62b; a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları, s. 101). “Sen bana pey-
gamber iken dürlü dürlü lakablar takdurdun.” (Mısrî, Mecmûa, v. 73a; a.g.mlf.,
Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları
, s.115).
33
“Mehdî benüm adlüm dürür İsa benüm fazlum durur” (Erdoğan, Niyâzî-i Mısrî
Divanı
, s. 216). “Ben toğurdum atasuz İsa’yı hem/İttisâlüm var ana ayrılmazam”
(Erdoğan, Niyâzî-i Mısrî Divanı, s. 152). “Halk-ı âlem didiler İsa’ya Mısrî bir za-
man/Dahî bundan özge mâ evhâ didi Kur’an bana” (Erdoğan, Niyâzî-i Mısrî Divanı,
s. 10). “Ol dilberün Mehdî adı sükker dürür halka tadı/Mısrî çeker bu mihneti ol
râhat-ı Rahman görür” (Erdoğan, Niyâzî-i Mısrî Divanı, s. 62). “Kendisini zehirle-
mek isteyen padişaha hitaben:) İsa aleyhisselâmun sensin katline kasd etdün.”
(Mısrî, Mecmûa, v. 15a; krş. a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları, s. 52). “Benüm
itikâdum da budur ki İsa aleyhisselâm bir dahi nüzûl eylemez.” (Mısrî, Mecmûa,
v. 53b; a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları, s. 87). “Rasûlullah aleyhisselâmun ha-
ber virdügü yiğit benüm.” (Mısrî, Mecmûa, v. 102a; a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıra-
ları
, s. 154); “Halk-ı âlem didiler İsa’ya Mısrî bir zaman/Dahî bundan özge mâ
evhâ didi Kur’an bana” (Erdoğan, Niyâzî-i Mısrî Divanı, s. 10).
34
“Onun taht-ı cehenneminün yuları Mısrî’nün elindedür, kime istersem ona
virmeğe beni muhayyer kıldı. Benim istedigüm Allah’ın istedigüdür.
Ey Sultan
Mustafa! Sen benim iznüm olmadukça ismine hutbe okudamazsın. Her ne kadar
ukalân ve ulemân var ise cem eyle! Benden izinsüz seni tahta âşikâre çıkarabilür-
lerse ben bâtıl olmış olayum hemen cellâdını gönder beni katl eylesin!” (Mısrî,
Mecmûa
, v. 6a; krş. a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları, s. 39).