186 | OSMANLI TOPLUMUNDA KUR'AN KÜLTÜRÜ VE TEFSİR ÇALIŞMALARI -II-
iki çocuğu dünyaya gelmiştir. Kadızâdeliler zihniyetini benimseyen Vâiz Vanî
Mehmet Efendi’nin IV. Mehmet ile yakınlık kurarak ülkede semâ, zikir ve
devrânı yasaklattığı 1077 (1666) senesinden sonra da tasavvufî faaliyetlerini
sürdüren Mısrî, vaazlarında da bu yasağa sebep olan Vanî Mehmet Efendi ile
onun temsil ettiği zihniyeti ağır bir dille eleştirmiştir. Mensuplarının giderek
artıp zikir yaptıkları caminin yetersiz kalması üzerine Abdal Çelebi isimli bir
hayırsever tarafından Ulu Cami yakınında bir dergah inşâ edilmiştir
(1080/1669).
12
Mısrî’nin, Bursa’dayken Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa’nın davetine uya-
rak IV. Mehmet’in ikâmet ettiği Edirne’ye gittiği, itibar ve saygı gördüğü, 40 gün
kadar burada kaldıktan sonra dönüşte İstanbul’a uğradığı, hangi tarihte gerçek-
leştiği belirtilmeyen bu ziyaretin ardından 1083’te (1672-3) bir defa daha Edir-
ne’ye davet edildiği kaydedilmektedir. Kendisi de aynı yıl Edirne’ye davet edil-
diğini, devlet adamlarıyla görüştüğünü, sağlam delillerle görüşlerini savunup
kabul ettirdiğini söyler, ancak orada ne kadar kaldığından ve daha önceki
ziyaretinden bahsetmez. Bu sebeple Mustafa Aşkar, onun Edirne’ye muhteme-
len ilk defa bu tarihte gittiğini söylemektedir.
13
Mısrî, bu ziyareti sırasında Eski
Cami’de vaaz ettiği esnada söylediklerinden dolayı, sadrazamın emriyle, daha
sonra kendisine intisap edip halifesi olacak olan Sadr-ı Âlî çavuşlarından Azbî
Baba nezâretinde kalebend olarak Rodos’a sürgün edilmiştir. Dokuz ay sonra
ise, Bursa’ya dönülmesine izin verilmiştir.
14
Mısrî hapse giriş tarihini 13 Cemâzi-
yelâhir 1085 (14 Eylül 1674) olarak kaydeder.
15
Kaynaklarda bu sürgüne, burada-
ki vaazlarında, çok önemsediği cifre dayanarak söylediği bazı siyâsî sözlerin
12
Bkz. Aşkar, Niyâzî-i Mısrî, s. 74-89; a.g.mlf., “Niyâzî-i Mısrî”, DİA, XXXIII, 167.
13
Bkz. Aşkar, “Niyâzî-i Mısrî”, DİA, XXXIII, 167.
14
Niyâzî, Rodos’ta bulunduğu sürede, tasavvufî faaliyetlerine; zikir ve sohbetlere
devam etmiş ve hapishanedekilerden de büyük bir saygı görmüştür. Rivâyetlere
göre mahkumlar ve kale muhâfızları, onun keşf ve kerâmetlerini görerek ona
hürmet etmişlerdir. Hatta o dönemde Rodos’ta ikâmete mecbur edilen Kırım
hanlarından Selim Giray, kendisine 12 çeşit yemek gönderirmiş. Niyâzî ise iki
çeşidi kâfî diyerek bununla iktifâ edermiş. Niyâzî’nin, kendisine 18 yıl sürgün
hayatı yaşatan Osmanlılara karşı çıkarak Kırım hanlarından birinin Osmanlı tah-
tına çıkarılmasını istemesinde, bu dostluğun da etkisi olduğu söylenebilir. (Er-
doğan, Niyâzî-i Mısrî Divanı, s. LXXVIII).
15
“Habsün ibtidâsı 1085 Cemâziyelâhirinün 13. hamîs gün idi.” (Niyâzî-i Mısrî,
Mecmûa
, Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Sultan Orhan, no: 690, v. 79a;
Erdoğan, Niyâzî-i Mısrî Divanı, s. LXXVII).
M. AY · NİYÂZÎ-İ MISRÎ’NİN KUR’AN VE TEFSİR ANLAYIŞI | 187
sebep olduğu zikredilmektedir.
16
Mısrî, Rodos’tan Bursa’ya döndükten sonra aynı cezbeli hali, vaazlarındaki
siyâsî hava, cifirle çok uğraşarak gelecekten haber vermesi, özellikle mehdîlik,
hatta peygamberlik iddiası, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in peygamber olduklarını
söylemesi gibi hazmı ve tevili zor davranış ve fikirlerinden dolayı Vânî Mehmed
Efendi’nin de tesiriyle 1088 (1677) yılının Safer ayında Limni’ye sürgün edilmiş-
tir.
17
Burada 1103 başlarına (1692) kadar 15-16 yıl kalmıştır.
18
Vezir-i azam Köp-
rülüzâde Mustafa Paşa’nın delâletiyle fermanla affedilerek 23 Ramazan 1103’te (7
Mayıs 1691) Bursa’ya dönmüştür.
19
Mısrî, Limni sürgününden Bursa’ya dönüşünde büyük bir kalabalık tarafın-
dan karşılanmıştır. Mısrî, Bursa’da dostları ve sevenleriyle bir yandan zikir ve
sohbet halkasını genişletirken, onun faaliyet ve fikirlerini zararlı bulanlar, onun
aleyhinde çalışmışlardır. Ulemânın ekseriyetiyle birlikte bazı tarikat şeyhleri
dahi onu tasvip etmemişlerdir. Sivâsîzâdelerden Nazîmî, Halvetîlerden Selâmî,
hatta başlangıçta Bursalı İsmail Hakkı bile onun fikirlerine karşı çıkmıştır.
20
Bursa’ya bu gelişinde yaklaşık 16 ay kalan Mısrî, II. Ahmed devrinde Avus-
turya üzerine sefere karar verildiği zaman 1104 Şevval’inde “fî sebîlillâh gazâ ve
cihada memur olduk. Nemçe kâfiriyle savaşarak ecir almak isteyen benimle
gelsin!” diye ilan ederek Bursa’da Yeni Kaplıca civarında kurmuştur. Bunu duyan
200 ya da 300 kadar müridi, burada toplanmışlardır. Ancak bu durumu haber
alan padişah, çevresinde kalabalıklar toplanan şeyhlerin, sonradan isyana kal-
kıştıklarını göz önünde bulundurarak, kendisine Bursa’da oturup hayır dua ile
meşgul olması yönünde bir hatt-ı hümâyûn göndermiştir. Bu hatt-ı hümâyûn
şöyledir:
“Mısrî Efendi, selâmımdan sonra sefere kasd ve azîmetiniz olduğu, mesmû-i
hümâyûnum oldu. Sefere teveccühünüzden ise, halvetinizde duaya meşgul
16
Bkz. Aşkar, “Niyâzî-i Mısrî”, DİA, XXXIII, 167.
17
Erdoğan, Niyâzî-i Mısrî Divanı, s. LXXIX. Wensick ise bu sürgün yılını, muhteme-
len Tuhfe’den alarak 1087 (1676) olarak vermiştir. Bkz. Wensinck, “Niyâzî”, İA,
IX, 305.
18
Kaynaklarda, Mısrî’nin Limni’deki ilk sürgün hayatının 15 yıl sürdüğü zikredil-
mektedir. (Bkz. Erdoğan,
Niyâzî-i Mısrî Divanı, s. LXXXI, ).
Ancak kendisi, burada
16 yıl kaldığını bildirmektedir. (Bkz. Mısrî, Mevâidu’l-İrfân, Süleymaniye Ktp. Ha-
cı Mahmud Efendi, no: 2392, v. 48a; İrfan Sofraları, s. 178).
19
Bkz. Erdoğan, Niyâzî-i Mısrî Divanı, s. LXXVIII-LXXIX.
20
Bkz. Erdoğan, Niyâzî-i Mısrî Divanı, s. LXXXIII.