192 | OSMANLI TOPLUMUNDA KUR'AN KÜLTÜRÜ VE TEFSİR ÇALIŞMALARI -II-
göre kendisi hakkındaki âyetler, Kur’an’ın yarısından fazladır.
35
Mısrî, yaşadığı
çile dolu sürgün hayatında o kadar bunalmıştır ki cünûn halinde söylendiğinde
ve yazıldığında
36
şüphe olmayan şu isyankâr sözleri bile Mecmûa’sına kaydetmiş-
tir:
“Ey bana zâlim, deccâle hor, hakîr, zelîl, zaîf olan Allah! Beni parya itdün! Biz
Hakîm’e inanmazuz, kendimüz irsâl iderüz didügün ne oldu şimdi senin ki.
Onlar içüme yılan irsâl itdiler. Sen bana ol âyeti vahy eylemesen ben ol sözi
söylemezdüm. Bu yılanı benüm içüme salmazlardı. Sebebi sensin ey kezzâb
Tanrı! Beni deccâl elinde muazzeb koyan zâlim Tanrı! Ben şimdiye dek
deccâle kul olsam bu azabların birini görmezdüm. Bana eşek diyenler gerçek
dimişler ki sencileyin uğursuza kul olmuşum! Fakîr u zaîf zelîl âdem kapusını
çalmışum! Allah, deccâl senün belanı virsün, hem sana kul olanların belâsını
virsün! Senün ancak dillerde bir ismün var, o da unudılsun gönüllerden mahv
olsun. Zâlim, mevc^du’l-ism, ma‘dûmu’l-cism, bel ma‘dûmu’z-zât sensin!
Yoksın kime feryâd u şikâyet ideyüm. Bu sözler de abesdür! Yoğa her ne dir-
sem abesüdr abesdür abesdür!”
37
Gölpınarlı’ya göre bu kadar aşırı iddialarına rağmen onun şeriat kılıcından
başını kurtarmış olması ve eceliyle ölmesi, âlimlerin onun fikirlerindeki denge-
sizliğin ruh halindeki sağlıksızlıktan kaynaklandığına, bu nedenle onun mecnûn
olduğuna ve dolayısıyla kendisinden teklifin sâkıt olduğuna inanmaları sebebiy-
ledir.
38
Özellikle Mecmûa adlı hâtırâtındaki dengesiz ifadeleri, onun en azından
sürgündeki hayatında psikolojik sorunlar ve rûhî bunalımlar yaşadığının açık
bir göstergesidir.
Mısrî’nin ilginç görüşlerinden birisi, belki de en başta geleni ve kendisiyle
35
“Ey zâlimler! Mısrînün hakkında olan âyât, Kur’an’un nısfından ziyâdedür.”
(Mısrî,
Mecmûa, v. 70b; a.g.mlf.,
Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları, s. 111). Mısrî’nin kendi-
sine işaret ettiğini iddia ettiği âyetler şu iki örnek verilebilir: 1. Bakara Sures’inin
başında kendisinde şüphe olmadığı belirtilen kitap, Mısrî’nin (muhtemelen
Tesbîi Kasîde-i Bürde
adlı) kitabıdır. (Bkz. Mısrî, Mecmûa, v. 46a; a.g.mlf., Hâtıralar,
s. 76.) 2. Tîn Suresi’nin 3. âyetinde geçen “emîn belde”, Mısrî’nin sürgünde bu-
lunduğu Limni’dir. Bkz. Mısrî, Mecmûa, v. 76a; a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları,
s. 120).
36
Nitekim Mısrî, bu eserin çeşitli yerlerinde kendisine mecnûnluk isnad edildiğini
ifade etmektedir. “Eger mecnunsın dirsenüz tımarhâneye niçün komazsız!”
(Mısrî, Mecmûa, v. 63b; a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları, s. 102). “…deliden
zuhûr eyleye…” (Mısrî, Mecmûa, v. 81b; a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları, s. 127).
37
Mısrî, Mecmûa, v. 57b; a.g.mlf., Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları, s. 92-93.
38
Bkz. Abdulbaki Gölpınarlı, “Niyâzî Mısrî”, Şarkiyat Mecmûası, Cilt. VII (1972), s.
222.
M. AY · NİYÂZÎ-İ MISRÎ’NİN KUR’AN VE TEFSİR ANLAYIŞI | 193
özdeşleşeni, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in peygamber olduklarına inanması ve
onların peygamberliklerine inanmayanların imanının geçersiz olduğunu iddia
etmesidir. Ayrıca Hz. Ali ve Ehl-i beyt hakkında Sünnî söylemi fazlasıyla aşan ve
fanatisizme varan çok aşırı bir muhabbet düşüncesine sahiptir. Nitekim Abdul-
baki Gölpınarlı, Hz. Ali hakkındaki ğuluvvu, Ehl-i beyt muhabbeti, İmam Hasan
ve İmam Hüseyin hakkındaki iddiası, Ehl-i beyt düşmanlarına fazlasıyla düş-
manlığı ve nihayet halifesinin Bektâşî babası olması ve vefat tarihlerinden bir
tanesinde kendisinin Halvetîlik’te kullanılmayıp Bektâşîlik’te kullanılan “baba”
sıfatıyla birlikte “Mısrî Baba” diye anılmasından dolayı onun Bektâşî olmasının
kuvvetli bir ihtimal olduğunu ifade etmektedir.
39
C
C. Eserleri
1. Türkçe Eserleri:
1- Divan: Niyâzî’nin en meşhur, en çok okunan, yazılan ve basılan eseridir. Mu-
tasavvıf şairlerin şiirlerinin yer aldığı ilâhî divanlarının da en meşhurların-
dandır. Adeta dervişlerin bir el kitabı haline gelmiştir. Yurt içinde ve dışında
birçok nüshası bulunan divanın, eski ve yeni harflerle çeşitli baskıları yapıl-
mıştır. Divanın karşılaştırmalı metni, Kenan Erdoğan tarafından yayımlan-
mıştır. Buna göre eserde 158’i gazel, 199 şiir bulunmaktadır. Ayrıca bir mes-
nevî, yedi murabba, dört muhammes, bir müseddes, iki tarih, biri Arapça üç
tahmîs, çeşitli na’t ve mersiyeler vardır.
2- Tuhfetu’l-Uşşâk: Bazı nüshaları Risâle-i Vahdet-i Vücûd ya da Vahdetnâme
adıyla kayıtlı olan bu risâlede Mısrî, vahdet-i vücûd konusunu işler.
40
3- Mecmûalar: Mısrî’nin bizzat kendi el yazısıyla kaleme aldığı iki mecmûa bu-
lunmaktadır. Bunlardan “Mecmûa-i Kelimât-ı Kudsiyye” diye adlandırıldığı
anlaşılan ilki
41
hâtırât mahiyetinde olup burada daha çok Limni’de geçirdiği
39
Bkz. Gölpınarlı, “Niyâzî Mısrî”, s. 225-226.
40
Yazma nüshaları için bkz. Süleynamiye Ktp. Hacı Mahmud Efendi, no. 2980 ve
3299/3; a.g.e., Hâşim Paşa, no. 27/2.
41
Mısrî’nin kendi el yazısıyla yazdığı bu eserin mevcut tek nüshası Bursa Eski
Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesi Sultan Orhan no. 690’da kayıtlıdır. Gün-
lük geleneğinin önemli bir örneği olan bu eser, hatıra defteri niteliğindedir. Bu
eser hakkında Abdulbaki Gölpınarlı (Abdulbaki Gölpınarlı, “Niyâzî Mısrî”, Şar-
kiyat Mecmûası
, Cilt. VII (1972), s. 183-226) ve Abdulkadir Karahan (Bkz. Abdul-
kadir Karahan, “Kendi El Yazısı Hatıralarına Göre Niyâzî-i Mısrî’nin Bazı Mistik
Görüşleri”, Türkiyât Mecmûası, Cilt. XIX (1980), s. 93-98) tarafından birer makale
yayınlanmıştır. Eserin ilk yaprağının üstünde ters olarak “Mecmûa-i Kelimât-ı
Kudsiyye-i Hazret-i Mısrî k.s. 1223 Cemâde’l-ûlâ 22” kaydı bulunmaktadır. An-
cak verilen tarihten de anlaşılacağı gibi bu isimlendirmenin sonradan yapıldığı
açıktır. Bu sebeple, Halil Çeçen’e göre bu esere “Hatıralar” adını vermek daha
doğrudur. “Hatıralar”, Çeçen tarafından orjinali ile birlikte Latin harflerine