Zecharia Sitchin
"Kral Gılgamış zaten orada nuydı?"
"Evet, Kutsal Baba. Anu'nun eseri, göksel bir yılan gibi
tıslayıp dönerek renk değiştiriyordu. Yalnızca kralda, Gılga
mış' ta, ona dokunacak ve onunla güreşecek cesaret vardı.
Sonra kutsal koruma için uygun ilahileri söyleyen rahipler,
kanalın kıyısına indiler ve nesneyi devraldılar. Derin bir ça
mura gömülü halde ve şu an cansız; çünkü kral onunlayken,
başı koptu."
"Onunlayken derken?"
"Rahipler göksel nesnenin etrafını sardıklarında, git
mişti."
Enkullab ayağa kalkh ve odayı arşınlamaya başladı. "Gök
lerden bir kehanet, Anu'nun eseri, müthiş eşsiz ve kutsal bir
nesne, üvey kardeşim kral tarafından kirletildi ... Tanrıların
gazabı uyanmış olmalı!"
"Bu, tanrıların iradesi!" dedi nöbetçi rahiplerin başı. "Kut
sal baba giyinir ve benimle bölgeye gelir mi?"
"Evet, tabii ki
. .
. Bölge, Göklerin Yeryüzü'ne değdiği bir
yer olarak kutsanmalı!" dedi Enkullab. "Şimdi bana nesnenin
düşüşünü anlat. İlk başta Kutsal Bölge' ye, sonra saraya yöne
lir gibi mi görünüyordu?"
"Tam olarak öyle."
"Ya indiği yer tam olarak nerede?"
"Sarayın kuzeyinde."
"Peki kral gittiğinde, askerler de onunla mı gittiler?"
"Hayır; bir müfreze arkada kaldı."
"Öyleyse zaman kaybehneyelim," dedi Yüksek Rahip.
"İhtiyacın olacak sayıda rahip ve bir yük arabası al, sonra da
kerameti Kutsal Bölge'ye çekerek olabildiğince çabuk getir!"
"Aynısını kralın adamları yapmasın diye mi?"
"Konuyu anladın. Şimdi git; acele et! Hemen giyinip ar
kandan geleceğim."
1 1 1
Ölmeyi Reddeden Kral
"Peki ya askerler karşı çıkarlarsa?"
"Tanrıların gazabını çağır ... Sen bir rahipsin, öyle değil
mi?"
***
Yaklaşan gündoğumu, bazıları yüklü eşekleri süren tüccarlar
gelmeye başladığında iyi mevzilenmiş olmak isteyen her tür
sokak çocuğunu, limana çıkan sokaklara çekmişti. Bu sokak
çocuklarından bazıları, yaklaşmakta olan Enkidu ve krala ya
naşmaya çalışhlar; kısa boyuna kanarak özellikle Enkidu'yu
hedef aldılar. Ancak elinin şaplağıyla ya da ayağının tekme
siyle, onları fırıl fırıl döndürerek bir an önce savuşturdu. Yeni
Yıl festivali süresince şehirden ayrılmaya izin verilen ilk anın,
yaklaşmakta olan gündoğumunun yelkenlilerin aceleyle yola
çıkışını tetikleyeceğini çok iyi bilen iki arkadaş, adımlarını
hızlandırdı.
Limanın Fırat Kanalı'na giden kuzey ucuna varır varmaz,
Adadel'in gemisinin yerini hızlıca araşhrdılar; uzun bir yel
ken ve dizi dizi küreklerle donahlmış büyük bir yük gemisine
yönlendirildiler. Geminin bağlı olduğu rıhhmda hummalı bir
hareketlilik vardı; gemideki herkes uyanmış ve meşgule ben
ziyordu.
Yoldaşlar, durumu izlediler. "Geminin kaptanına, bizi gü
vertenin alhna, malların arasına saklaması için para teklif ede
biliriz," dedi Gılgamış.
"Saklanmak, ihaneti davet eder," diye yanıtladı Enkidu.
"Onun yerine kendimizi gemici olarak işe aldıracağız."
"Görünen o ki gereksinimi olan sayıda yardım eline zaten
sahip ve yakında demir alacak," dedi Gılgamış.
"Burada bekle; konuyu halledeceğim," dedi Enkidu ona.
Enkidu, endamına göre şaşırho derecede geniş birkaç adım
atarak rıhhmın kenarına vardı. Gemiye malzeme yüklemekle
meşgul olan adamlardan birine yaklaşh; bir an içinde adam
112
Zecharia Sitchin
yere düştü ve Enkidu onu kenara sürükledi. Gemiyi nhhma
bağlayan halatları çözen başka bir adam daha vardı; Enkidu'yla
kısa bir karşılaşmanın ardından o da sessizce uzağa sürüklen
di. Sonra Enkidu işaret verince Gılganuş, aceleyle yanına gitti;
her ikisi de güverteye çıkıp kaptan Adadel'i sordular.
Koyu renk saçlarının çoğu başındaki örtüyle gizlenmiş;
sakalları Batılı stilinde, sivri kesilmiş; kazınmış koyun deri
sinden bir kıyafet giyen, orta yaşlı bir adamdı.
"Başka adama ihtiyacım yok," dedi Adadel. "Gemimden
inin; yola çıkmak üzereyiz."
"Hiç de öyle değil," dedi Enkidu. "İki tanesi ortadan kay
bolduğu için iki adama ihtiyacın var." Adadel, şaşkınlıkla
ona baktı. Rıhtımda göz gezdirdiyse de iki adamını göre
medi. Onlara adlarıyla seslendi; ama yanıt alamadı. Sonra
Enkidu'nun kısa boyuna kafa yorarak ve olayın içyüzünü
merak ederek, hırpani giyimli Enkidu ve Gılgamış'a daha
dikkatlice bakh..
"Yeteneklerimizden kuşku mu duyuyorsun?" diye sordu
Enkidu. Gemiyi rıhh.ma bağlayan halatlara gitti ve bir kez
çekmesi, kopmalarına yetti.
"Anlıyorum," dedi Adadel. "Peki ya yoldaşın?"
Gılgamış tek kelime etmeden geminin kenarına gitti ve
onu bacağıyla rıhhmdan uzağa itti.
Adadel, onları süzdü. "Ödeme, Mari şehrine vardığımızda
iki şekel," diye bilgilendirdi onları. "Baş tayfa size görevleri
nizi verecek."
"Ya günlük yemekleri?" diye sordu Enkidu.
"Ve günlük yemeklerinizi," diye onayladı Adadel.
Demirlerinden ayrılmış olan gemi, rıhbmdan uzağa sürük-
lenmeye başladı. Liman alanından Kutsal Bölge'ye h.rmanan
sokakların olduğu yönden gelen kargaşa sesleri vardı. Gılga
mış, yüzünde kaygılı bir ifadeyle Enkidu'ya bakh.
1 13
Ölmeyi Reddeden Kral
"İşe alındığımıza göre kaptana şekelinin karşılığını vere
lim," dedi Enkidu, küreklerden birini kaparak. Onunla ge
miyi, diğer demirli gemilerden oluşan labirentin arasından
ittirdi. Bir kürek kapan Gılgamış, aynı şeyi geminin diğer
yanında yaph. Gemi, kısa süre içinde geniş liman kanalının
ortasındaydı.
"Küreklerin başına!" diye bağırdı baştayfa.
Diğer adamlar da aceleyle kürek oturaklarına geçtiler ve
kürekleri kavradılar. Kürekçilere bağıra çağıra emirler veren
ve Enkidu'yla Gılgamış'ın geminin her iki yanında yardım
cı olduğu Adadel, deniz trafiğinin içinde gemisini ustalıkla
yönlendirdi; herkes aynı anda yola çıkıyor gibiydi. Kaptanla
rın arasında bağrışma ve küfür takası yapılıyor ve yumruklar
öfkeyle havaya kaldırılıyordu. Ancak bu, bir rutinin parça
sıydı ve bir aksilik olmadığı sürece hiç kimse bu sözcüklerle
hareketleri ciddiye almıyordu.
Böylece gemi, manevra yaparak liman alanını terk etti;
Erek limanını büyük nehre, diğer su yollarına ve ötesindeki
tüm dünyaya bağlayan, insan yapımı su yolu, Fırat Kanalı' na
giriş yaph. Şimdi şehrin doğu duvarı sağ, çeşit çeşit mahalle
leri ise sol taraflarında kalıyordu. Trafiğin çoğu gidenlerden
oluşsa da, gelen birkaç gemiyle sal da vardı ve Enkidu, uzun
küreğiyle onları uzağa ittirerek gücünü ve yeteneğini ortaya
koyuyordu. Şimdi kanalın şehir duvarıyla buluştuğu yeri ko
ruyan savaklara yaklaşıyorlardı. Hayati bir askeri pusu nok
tası olduğundan, burada sürekli bir nöbet yeri bulunurdu.
Gılgamış, geminin kenarını çabucak terk etti ve kürekçilerin
arasına oturdu.
Ani hareketi, Adadel'in gözünden kaçmadı. Enkidu'ya
baktı ve onun Gılgamış ile yaklaşan nöbet yeri arasında gidip
gelen bakışlarını yakaladı.
"Nereye?" diye gemiye bağırdı baş nöbetçi.
1 14
Dostları ilə paylaş: |