Ölmeyi Reddeden Kral
Bölgenin ana girişinde bir karışıklık olduğunda ve orada
tuhaf bir kafile belirdiğinde arabalar sıraya girmişti ve yola
çıkacak tanrılar kendilerine tahsis edilen arabaları hareket et
tirmeye başlamışlardı. İki rahip, boğanın çektiği bir yük araba
sına önderlik ediyordu; onları Yüksek Rahip, arkasında birçok
rahiple arkadan takip ediyordu. Avlunun ortasına geldiler ve
durdular. Siyah renkli, büyük, silindir biçimli bir nesne, yük
arabasının üzerindeydi.
"Tüm bunlar ne demek oluyor?" diye sordu İştar.
Yüksek Rahip, öne çıkh. "Yüce Hanımefendi, Göklerin Kra
liçesi, Yeryüzünün Kraliçesi," dedi, yere eğilerek, "Göklerden
bir işaret geldi."
"Sadede gel!" diye emretti İştar. "Arabadaki o nesne ne?"
"Yüce Hanımefendi, yüce tanrılar," dedi Enkullab, "Anu
'nun elleriyle yaphğı eser, Göklerden Yeryüzü'ne geldi. Kud
retinize layık, kutsal bir işaret!"
Tanrıçanın önüne yüzükoyun yath. Diğer rahipler dizle
rinin üzerine çöktüler. İştar, dizginleri eğitimli iki görevliye
verip arabasından indi ve eliyle onlara arabayı götürmelerini
işaret etti. Sonra tuhaf nesneye bir göz atmak için yük araba
sına doğru yürüdü. İlk önce nesneyi tüm yanlardan görmek
için yük arabasının çevresini dolaşh; ardından ona dokundu.
Nesnenin ana gövdesinden ayrılmış olan diske benzer üst bö
lüm de yük arabasının içindeydi. Silindirik bölümdeki aralık
kalmış açıklığı görebiliyordu ve elini içeriye soktuysa da hiç
bir şey hissedemedi.
"Bana her şeyi anlat," dedi Enkullab' a.
Ayağa kalkh ve diğer tanrılarla büyük avluda toplanan
diğer herkes duyabilsin diye, bildiklerini yüksek sesle anlattı
ona. Surlarda konumlanan bazı rahiplerin, kayan yıldızların
gökleri çizgilerle boyadıklarını nasıl gördüklerini; araların
dan bir tanesinin Yeryüzü'ne yaklaştıkça nasıl büyüdüğünü;
120
Zecharia Sitchin
Kutsal Bölge'ye düşmek üzereyken orayı nasıl kaçırdığını ve
kuzeye düştüğünü; bir grup rahibin nasıl aceleyle bölgeye
gittiğini ve kralı, nesneyi incelerken bulduğunu; krala geri
çekilmesini emredip görevi nasıl devraldıklarını; gecenin or
tasında bu mucizevi olaydan haberdar edilince kendisinin,
Yüksek Rahip'in, göksel nesnenin kanalın yatağından çıkarı
larak boğalı yük arabası içinde Kutsal Bölge'ye getirilmesi ve
İştar'a, Göklerin ve Yeryüzü'nün Kraliçesi'ne sunulması için
nasıl emir verdiğini.
"Bu, kehaneti yerine getiren bir keramet," diye sözlerini
tamamladı Enkullab. "Büyük olaylar geliyor! Kötülük sona
ermeli ve doğruluk galip gelmeli, Anu'nun sözüyle!"
"Keramet, ölümlüler için değil; tanrılar için," dedi İştar.
"Eğer bir mesaj taşıyorsa bu, yalnızca tanrıların anlaması için
dir. Şimdi söyle bana; kral nerede?" Bölgede olan rahipler,
nesneyle meşgul olduklarından kralı gözden kaybettiklerini
ve yerini bilmediklerini itiraf ettiler.
"Saraya geri dönmüş olmalı," diye fikir verdi Enkullab.
"Anu'nun eserini tapınağıma getir ve kralı çağır!" diye
emretti İştar.
Ninsun, Büyük Tapınak İrigal' daki bir pencereden, baş
kaları tarafından görülmeden olayları gözlemliyor ve onlara
kulak misafiri oluyordu. İştar'ın sözleri üzerine çığlığını zapt
etmek için, ellerini ağzına götürdü; çünkü, o anda Niglugal'ın
ana kapıdan avluya girdiğini görebiliyordu. Büyük avluda
kimlerin bulunduğunu fark edince aniden durup adımlarını
geriye doğru atmasından, orada bulduğu kalabalığı bekleme
diği anlaşılıyordu. Ancak, Enkullab tarafından çoktan fark
edilmişti.
"Ah, kralın mabeyincisi bize kahlmaya gelmiş!" dedi En
kullab, yüksek sesle. "İştar'ın emirleri sarayda duyulmuş ol
malı."
121
Ölmeyi Reddeden Kral
Niglugal dizlerinin üzerine çöktü ve yere eğildi. "Yüce
Hanımefendi, yüce tanrılar," dedi. "önünüzde saygıyla eğili
yorum. Ben, Niglugal; hizmetkarınız."
"Kralın Kutsal bölge' de ne işi var?" diye sordu Enkullab.
Niglugal yüzükoyun durmayı sürdürdü.
"Ayağa kalk ve konuş!" diye emretti İştar.
"Yüce Hanımefendi Ninsun ile konuşmaya geldim," dedi,
ayağa kalkarak.
"Seni mi çağırdı? Hangi amaçla?"
"Kral ile ilgili," diye konuşmaya başladı Niglugal. Durdu
ve çevresine huzursuzlukla bakh. "Kral, gecenin ortasında
sarayı terk etti ve geri dönmedi."
"Rahipler, Anu'nun eserirtin düştüğü yerde görmüşler
kralı," dedi İştar, kamçısıyla arabadaki nesneyi işaret ederek.
Niglugal, işaret ettiği yöne bakh ve dizlerinin üzerine çök
tü. "Anu, kutlu olsun," dedi. "Kerametiyle hepimiz kutsana
lım."
"Göklerden bir işaret bu!" diye bağırdı Enkullab. "Kralın
kaderi belirlenmiş!"
"Çeneni tut!" dedi İştar, öfkeyle. "Mabeyinciyi biraz daha
dinleyelim ... Şimdi, bize kraldan söz et."
"Düşen yıldızın olduğu yere aceleyle giden askerler, ger
çekten de kralı orada görmüşler," dedi Niglugal, "ancak hiç
biri, daha sonra onu görmemiş. Yüce Hanımefendi Ninsun'un
hemen buraya gelmemi söylediğini öğrendiğimde saray nö
betçileri, tüm şehirde bir arama başlatmak üzereydiler ... "
"Bunu duydunuz mu?" diye bağırdı İştar, toplanan tanrı
lara doğru.
"Kral ortadan kayboldu ve Ninsun'un bundan haberi var!
Anne, oğluyla birlikte entrikanın içinde!"
"En kötüsünden korkuyorum, ey Göklerin Kraliçesi," dedi
Niglugal. "Askerlerimin şehirde kralı aramasına izin verin ... "
122
Dostları ilə paylaş: |