P. S. The cat is still alive



Yüklə 13,54 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə26/35
tarix19.07.2018
ölçüsü13,54 Mb.
#56884
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   35

içe dönük olabilir. Her çocuğun 

kendine ait bir iç dünyası var. Kendi 

kendine meraktan kelimelerle 

oynayabilir, deneyler yapabilir. 

Herkese soru sormuyor olabilir, 

sadece yakın hissettiklerine soru 

sorabilir. Ama bu çocuk meraksız 

çünkü soru sormuyor, bu çocuk çok 

soru soruyor bu yüzden çok akıllı 

gibi klasik bir ayrıma gitmenin çok 

doğru olmadığını düşünüyorum. 

Her çocuğun aslında merak etme 

eğilimi var. Merakı sadece ölçülebilir 

davranışa indirgememek gerekir.



Pedagojik olarak bir 

öğretmenin de bu farklılıkları 

gözeterek ve her çocuğun 

içindeki merak duygusu 

olduğunu bilerek davranması 

gerekiyor değil mi? 

Her çocuğun dışavurumu farklı 

olabilir, her çocuğun ilgi alanı farklı 

olabilir. Burada sorduğu soruya 

gülmemek, onu küçümsememek 

ve bir değer hiyerarşisi kurmamak 

çok önemli sınıf içerisinde. Maalesef, 

ülkemizde pek böyle olmuyor. Bazı 

çocuklar en baştan zeki, akıllı olarak 

tanımlandığı için onların sordukları 

sorular makbul oluyor. Öteki çocuk 

da haylaz, yaramaz, ilgisiz olarak 

tanımlandığı için onların merak 

ettikleri konular sınıfta çok değerli 

olmuyor. Tabii her öğretmen, her 

sınıf böyle değil. Eminim, istisnalar 

da, iyi örnekler de var. 

Merakın eleştirel düşünceyle 

bağlantısından bahseder 

misiniz?

İnsan merak eden bir varlık. Dünyayı 

anlamlandırmaya çalışıyoruz. 

Doğduğumuz günden itibaren 

"Nasıl bir çevrede yaşıyorum, nasıl 

varım?" gibi sorularla uğraşıyoruz. 

Kavramları anlamaya çalışıyoruz, 

kavramlar arasında ilişkiler kurmaya 

çalışıyoruz. Bunların altında dünyayı 

ve yaşadığımız çevreyi daha iyi 

B

71

 Dr. Melike Acar




B

72

anlamak, güzelleştirebilmek 



düşünceleri var ve bu, aslında 

bir çeşit eleştirel düşünce. Merak 

duygusu ile eleştirel düşünce 

arasında çok yakın bir ilişki var. 

Eleştirel düşünce de soru sorma, 

kavramları anlamaya çalışma, 

kavramı test etme, kendi doğası 

içerisinde eğer çalışmıyorsa o 

kavramı yeniden tanımlama ile ilgili.

Eleştirel düşünce için merakın 

biraz daha sistemli hali 

diyebilir miyiz?

Merakın daha sistemli, bilimsel hale 

gelmiş şekli. Zaten 2000li yıllarda 

gelişim psikolojisinde böyle akımlar 

başladı. Çocuklar meraklıdır ve bu 

onların doğasında var görüşünü 

destekleyen araştırmalar yapılmaya 

başlandı. Yani beşikteki çocuk 

bilim adamı, çocuk filozof gibi 

terimler kullanılmaya başlandı. 

Bu araştırmaların bize gösterdiği 

çocuklarda eleştirel düşünce ve 

problem çözme kapasitesinin 

sanıldığından daha gelişmiş 

olduğu. Aslında çocuklar da bir 

bilim adamı gibi bir sorunu anlama 

ve çözme çabası içindeler; ama 

bunu daha safça ve tecrübesizce 

yapıyorlar ve kaçınılmaz olarak da 

hata yapıyorlar. Merak duygusu ve 

düşünce çocukluktan beri var olan 

ve çocukların oyun oynarken, yeni 

bir oyuncakla ya da yeni bir objeyle 

karşılaştıkları zaman yaptıkları 

faaliyetlerin içinde de var. 

Toplumdaki kültürel 

özelliklere baktığımız zaman 

ne gibi yanlışlar yapıldığını 

düşünüyorsunuz? 

Bir kere merak aslında, geleneksel 

anlamda baktığımız zaman, 

yaramazlık demek. Çünkü 

merak eden çocuk soru soran 

çocukla eşleştiriliyor. Oysa bizim 

kültürümüzde soruyu büyük olan, 

öğretmen, anne- baba sorar. Soru 

soran çocuk ise bu hiyerarşiyi altüst 

ediyor. Bu, bizim gibi toplumların 

çok alışık olduğu, sevdiği bir durum 

değil. Soru sormak bilişsel bir 

özellik. Soru sorabilmen için kendini 

ötekinden ayrıştırman, dilin bir araç 

olduğunu kabul edebilmen ve her 

şeyden önce bir şey bilmediğini 

fark etmen lazım. Bunlar otonomi 

açısından çok önemli başlıklar. O 

yüzden bizim kültürümüz buna hazır 

diyemeyeceğim. 



Burada yapılan, herhalde bu 

tutumu baskılamak...

Evet, bunu baskılamak... İkincisi ise, 

anne babaların ve öğretmenlerin 

merak etmiyor oluşu. Siz merak 

etmiyorsanız, çocuğun merak 

duygusu da ölür. Çocuğunuz 

“Yıldızlar neden parlıyor?” gibi 

sorular sorduğunda, cevabını 

bilmiyorsunuz ve bilmediğiniz için 

de onu geçiştirmeye çalışıyorsunuz. 

Öğreten- öğrenen ilişkisi içerisinde  

anne baba her şeyi bilen olmak 

istiyor çocuğunu gözünde. Kendini 

otorite olarak görüp bilmediği 

soruları geçiştirmek, birçok 

ebeveynin yaptığı bir hata. Hâlbuki 

“Bu sorunun cevabını bilmiyorum; 

ama birlikte araştırabiliriz”, “Ben de 

bilmiyorum, hiç düşünmemiştim 

yıldızların neden parladığını,” gibi 

karşılıklar verebilir. Oysaki otoriter 

kültürden gelmekten kaynaklı bir 

tepki veriliyor. Öğretmen de öyle. 

Bilmedikleri bir soru sorulduğunda 

öğretmenlerin reaksiyonuyla ilgili bir 

araştırma yapılabilir. 

Beş altı yaşında bir çocuk saatte 

100 soru sorabilme kapasitesine 

sahip. Bunu değerlendirmek 

gerekiyor ve o çocuğun merakını 

keşfedip, yönlendirmek lazım 

ama yönlendirirken de çocukların 

sorduğu sorulara kesin cevaplar da 

vermemek gerek. Hep açık kapılar 

olmalı; çünkü o sorgulamayı devam 

ettirmek lazım. Merakı öldürmemek 

lazım ki eleştirel düşünce de gelişsin.

Kişi kendini de merak ediyor 

ve “Ben nasıl biriyim? Toplum 

tarafından nasıl görülüyorum? 

Özelliklerim nelerdir?” gibi 

sorular soruyor. Bu sorulara 

yanıt verirken bazen bireylerin 

gerçekçi bir bakış açısı ile 

yaklaşmamaları da söz konusu 

olabiliyor. İnsanın kendini tam 



Yüklə 13,54 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   35




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə