Radyo telev zyon s nema anab L m dali lat n amer ka



Yüklə 4,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə27/60
tarix04.02.2018
ölçüsü4,8 Kb.
#23973
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   60

 
 
81 
ortaya  çıkmaktadır.  Meksika’da  1960’larda  ucuz  korku  filmleri  ve  güreşçi  filmleri
9
 
egemendir  (Buscombe,  2003:  470)  Meksika’da  sinema  popüler  kültürün  en  yaygın 
biçimi olmaya devam etmektedir (Maciel, 1990: 394). 
 
1960’ların  sinema  hareketleri,  kendilerine,  Avrupa’daki  yeni  dalga  ve  yeni 
gerçekçiliğin de etkisiyle “yeni” isimlerini vermişlerdir. Sinemanın bu canlı dönemi 
1970’lerin ortalarına kadar sürmüş ve askeri darbelerle kesintiye uğramıştır. Sinema 
hareketleri dönemi kendinden önceki sinemadan farklıdır ve kendinden sonra gelen 
dönemleri etkilemiş olsa da onlardan da farklıdır.  
 
Bu  sinema  hareketleri  aynı  zamanda  teorik  olarak  da  kendilerini  destekleyecek 
eserler  ortaya  çıkarmıştır.  Glauber  Rocha’nın  “Açlığın  Estetiği”,  Fernando  Solanas 
ve Octavio Getino’nun “Üçüncü Sinema Manifestosu” ve Julio Garcia Espinosa’nın 
“Kusurlu Sinema” makaleleri teorik olarak, Latin Amerika’daki sinema hareketlerini 
oluşturan  ve etkileyen en  önemli  manifestolardır.  1960’ların  dünya  konjonktürünün 
de  etkisiyle  oluşan  Latin  Amerika’daki  sinema  hareketleri,  Batı  dünyasının  dışında 
çıkan  en  önemli  sinema  hareketleri  ve  teorilerinin  arasındadır.  Bu  hareketler 
sayesinde  Latin  Amerika  sineması  dünya  sineması  içinde  önemli  bir  yer 
edinebilmiştir. 
 
1960’ların  sinema  akımları  diktatörlükler  tarafından  sona  erdirilmiştir.  1960 
sonrası  sinemada,  1960  hareketlerinin  devamları  gözükebilirken,  bir  yandan  da 
geleneksel  türlere  kaymalar  söz  konusudur.  Bu  dönemde,  Latin  Amerika  sineması 
                                                 
9
 Güreşci filmleri, süper kahraman benzeri kişilerin maceralarını anlatır. 


 
 
82 
için,  ‘devletin  izin  verdiği  ölçüde  politik  bir  sinemadır’  denilebilir,  bu  politikliğin 
ortaya  çıkması  için  sansürün  sona  ermesi  beklenirken  aynı  zamanda  sürgün 
sinemacılar  ve  “sürgün  sineması”  ya  da  “gerilla  sineması”  gibi  uç  akımlar,  bu 
politikliğin diğer kutuplarını oluşturmaktadır.  
 
Sinema  hareketlerinin  ortak  özelliklerinin  başında,  hepsinin  Hollywood 
sinemasına  bir  tepkinin  sonucu  ortaya  çıkması  yatmaktadır.  Bu  sinema  hareketleri 
bulundukları coğrafyanın ve toplumun farklı olduğunu ve sinemasının da Hollywood 
sinemasından  farklı  olması  gerektiği  inancındadırlar.  Hollywood  karşıtlığının  yanı 
sıra  ideolojik  olarak  “bağımlılık  okulu”nun  fikirlerine  benzer  şekilde  hareket 
etmektedirler.  Toplumun  ve  sinemanın  Avrupa  ve  Kuzey  Amerika’nın  etkisinden 
kurtulması  gerektiği  inancındadırlar.  Sinema  hareketlerinin  en  ayırt  edici 
özelliklerinden birisi ise toplumu yansıtma biçimleridir. Olabildiğince gerçeğe yakın, 
belgesel  benzeri  bir  sinema  dili  oluşturmaya  çalışmaktadırlar.  Glauber  Rocha’nın 
“melodrama kaçmadan insan dramları” tanımlaması diğer akımlar için de geçerlidir.  
 
 
2.4.1-)   
DEVR M SONRASI KÜBA S NEMASI 
 
Küba  sineması,  Latin  Amerika’da  konumu  açısından  önemli  bir  sinemadır. 
1959’da  Küba’da  devrim  olur  ve  bu  devrimden  kısa  bir  süre  sonra  (6  ay),  Küba 
Sinema  Enstitüsü  (ICAIC)  (L'Institut  Cubain  de  l'Art  et  de  l'Industrie 
Cinematographique  /  Küba  Sinema  Sanatı  ve  Endüstrisi  Kurumu)  kurulur.  Bu 
enstitü,  günümüze  kadar  Küba’da  sinema  yapım  ve  dağıtım  işine  egemen 


 
 
83 
konumdadır. ICAIC devrime yardım etmek için kurulmuştur (Bertinier, 2003: 100). 
Küba’da  sinemanın  halkın  bilinçlenmesini  sağlamak,  eğitime  yardım  etmek  gibi 
fonksiyonları vardır.  
 
ICAIC’de  üretilen  ilk  dönem  filmlerinde,  yeni  rejimin  halka  tanıtılması, 
devrimin yerleşmesi, devrimci bilinç ve halkın eğitimi önemli olmuştur. Bu amaçla, 
halkı  eğitecek  filmler  ve  propaganda  filmleri  üretilir.  1959  ve  1963  arasında 
gerillalar, küçük burjuvazinin gelenekleri ve köylü sorunları, Küba gerçeğini "devrim 
öncesi"  ve  "devrim  sonrası"  dönem  olarak  bölme  alışkanlığı  filmlerin  önemli 
temalarıdır.  lk  on  yılın  sonunda  ise  devrimin  savunulması  ve  devrimin  işleyişini 
gösteren filmlere yönelinir. Bu dönemde gene devrim propagandası önemliyken, bir 
yandan  devrimin  sorunları  da  gösterilebilmektedir.  Filmler,  çağdaş  toplumdaki 
güncel  sorunlara  kayar,  kadınların  çalışması  ve  toplum  içinde  eşit  katılımları,  ev, 
eğitim, ırkçılık, emek önemli sorunlar haline gelir (Fraunhar, 2005: 171). Mulattolar, 
Kübalılığın sembolü olarak gösterilir (Fraunhar, 2005: 176) ve ulusal kültür mulatto 
kültürü etrafında kurulmaya çalışılır.  
 
ICAIC’de  1990’lı  yıllara  kadar  yılda  ortalama  5–6  film  ve  sayısız  belgesel 
üretilmiştir. ICAIC’in 1990’ların ortasına kadar süren bir sistemi vardır. Bu sistemde, 
devlete  bağlı  ve  maaşlı  çalışan  yönetmenler,  film  çekmeseler  bile  maaş  almaya 
devam  ederler.  Her  üç  yönetmen  bir  grup  oluşturur.  Bu  gruptan  birisinin  bir  fikri 
olması  durumunda  grup  toplanarak  senaryo  oluşumunu  tamamlar.  Tamamlanan 
senaryo  yönetime  sunulur  ve  gerekli  olanaklar  yönetim  tarafından  hazırlanır. 
Çekimler  sırasında  maddi  koşullar  dışında  sansür  uygulanmaz.  Çekimler  bittikten 


 
 
84 
sonra  yeniden  yönetime  verilir.  Sansür  uygulaması,  fazla  olmamakla  beraber,  bu 
aşamada işler. Kübalı yönetmen Tomas Gutierrez Alea, film yapımına başlanmadan 
önce gerekli anlaşmaların ve tartışmaların yapıldığından dolayı bu uygulamaya fazla 
gerek  kalmadığını  belirtir  (Chanan,  2002:  50).  Küba’da  sansürlenerek  vizyona 
çıkmamış  hiçbir  film  bulunmamaktadır.  Ancak,  filmin  vizyona  çıkış  tarihi 
ertelenebilir.  Humberto  Solas’ın,  Kasım’da  Bir  Gün  (Un  de  Noviembre)  filmi 
1972’de  çekilmesine  rağmen  altı  yıl  sonra  1978’de  gösterilerek  en  uzun  süre 
bekleyen film olmuştur (Amiot, 2003: 115). Filmin dağıtım ve gösteriminden ICAIC 
sorumludur. ICAIC filmi gösterip göstermemek konusunda özgürdür  
 
Fidel  Castro,  1961’de  “devrimin  içinde  her  şey,  devrime  karşı  hiçbir  şey” 
(aktaran  Armes,  1987:  183)  ve  “devrimin  partizan  sanatçıları  her  türlü  haklara 
sahiptir, devrim karşıtları hiç birine” diyerek Küba sinemasının da yolunu çizmiştir. 
Sinemacılar devrime sadık kalmaya gayret etmiştir, devrimi eleştiren filmlerin sayısı 
propaganda filmlerine göre çok azdır. Ama yine de bürokratik kontrol sıkı değildir, 
yönetmenler  serbest davranabilirler  (Armes,  1987: 184).  Bürokratik  kontrolden çok 
otokontrol  bulunmaktadır.  Seyirciler  ise,  başka  konuşma  alanları  olmadığından 
sinemadan eleştiri beklemektedir (Chanan, 2002: 52). 
 
Küba’nın  film  yapım,  gösterim  ve  dağıtımındaki  bu  şema  1990’ların  başına 
kadar  devam  etmiştir.  1990’larda  Sovyetler  Birliği’nin  çökmesi  ile  birlikte  maddi 
olanaklarda  gerileme  olmuş  ve üretilen  filmler  azalmaya başlamıştır. Daha  önce az 
sayıda olan ve daha çok Latin Amerika içinden gerçekleşen ortak yapımlar, Avrupa 
sinemalarıyla  yapılmaya  başlamış  ve  sayıları  artmıştır.  Bunun  sonucunda,  Tomas 


Yüklə 4,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   60




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə