87
t a h r i r ’ d e r e f o r m s e s l e r i
Tunus’ta gerçekleşen “Yasemin Devrimi”, başta
el-Cezire olmak üzere bazı kanallardan adeta
canlı izlediğimiz bir toplumsal ayaklanma sü-
recinin adıydı. Herkes Tunus’un görece zayıf
etkisinden bahsederken toplumsal başkaldırı
hali, Arap dünyasının liderlik iddiasını taşıyan
ülkesi Mısır’a sıçradı. İkinci haftasına giren gös-
terilerde milyonlarca insan 30 yıldır iktidarda
olan Hüsnü Mübarek’in görevini bırakması
için adeta insan seli olup Kahire meydanları-
na taştı. Son günlerde Ürdün ve Yemen başta
olmak üzere birçok Arap ülkesinde de ana
gündem maddesi olarak anti-demokratik yö-
netimler tartışılmaya başlandı. Mısır gibi koca
bir ülkeden sonra Ortadoğu coğrafyasının her
türlü ihtimali barındıran ciddi gelişmelere ve
hızlı dönüşümlere gebe olduğu açıktır. Bu yazı,
uluslararası sistemin ve Ortadoğu’nun reel po-
litiğine fazla girmeden bu toplumsal başkaldırı
psikolojisinin medyatik ve iletişimsel hız boyu-
tunu ele almaktadır.
Paul Virilio “Hız ve Politika” adlı derinlikli
eserinde, modern çağda hızın politik süreçleri
çoğu zaman nasıl tayin ettiğini anlatmaktadır.
“Dromoloji” (hız bilimi) olarak tanımladığı
fenomen, modern toplumların yaşamsal etkin-
liklerine yön veren ana unsurlardandır. Top-
lumsal bir sürecin nasıl olduğundan çok, çoğu
zaman, onun hangi hızda gerçekleştiği, sonucu
tayin eden ana etken olmaktadır. Bir savaşın,
devrimin, ya da toplumsal bir durumun hızı
ve bu hızı kontrol eden aktörler, sonucu belir-
lemektedir. Bunu mümkün ve hatta zorunlu kı-
lan şey ise teknolojinin ta kendisidir. Özellikle
iletişim teknolojilerinin bu kadar yaygınlaştığı
ve herkesin cebindeki bir telefonla 10 yıl önce
hayal edilemeyecek şeyleri yapabildiği bir dö-
nemde devrimler de çok kısa sürede olabilmek-
tedir. Bir başka deyişle, önce zihinlerde yeşeren
devrimler, iletişim teknolojilerinin sunduğu
imkânlarla kısa bir sürede toplumsal bir ortak
akıla dönüşmekte ve bir gecenin sabahında
binlerce insan aynı meydanda buluşmaktadır.
Mısır’da bugünkü toplumsal ayaklanmanın
belki onlarca yıllık zihinsel arka planı var, ama
el-Cezire’nin canlı yayınları ve sosyal medyanın
SETA YORUM
Ortadoğu’nun Hızlı
Devrimleri
Önce zihinlerde yeşeren devrimler, iletişim teknolojilerinin sunduğu imkânlarla kısa
bir sürede toplumsal bir ortak akıla dönüşmekte ve bir gecenin sabahında binlerce
insan aynı meydanda buluşmaktadır.
HAKAN ÇOPUR
88
ş u b a t 1 1
anlık haberleşme gücü 1 milyon insanı birkaç
gün içinde Tahrir Meydanı’na toplayan ana et-
kenlerdendir.
Aslında yaşanan süreci bir “medya devrimi”
olarak nitelendirmek yanlış olmaz. Zira yıllar-
ca baskı altında yaşamış olan Arap toplumları,
içinde bulundukları “korku duvarını” büyük
oranda medya ile aştı. Elbette dış politika açı-
sından Türkiye’nin önemli bir örnek olarak
Arap toplumlarının karşısında durduğunu not
etmeliyiz; ancak, örneğin, Başbakan’ın önemli
konuşmalarının el-Cezire vesilesiyle bu ülke-
lerde canlı olarak izlenebiliyor olması da yine
bu etkinin artmasında çok önemli pay sahibi-
dir. Dolayısıyla Arap yönetimlerinin sesi olan
TV kanallarından sonra el-Cezire gibi bir ka-
nal, adeta Arap toplumlarının sesi haline gel-
miştir. Tunus’tan canlı yayınlanan gösterilerin
ve gerçekleşen devrimin, Mısır ve diğer Arap
ülkelerinde yarattığı etki hiç şüphesiz büyük-
tür. El-Cezire’ye bir de uydu kanallarını ekle-
mek gerekir; zira ülkelerini kapalı toplumlara
çeviren Arap yönetimlerinin bu duvarları biraz
da uydu kanalları ile aşıldı. Dolayısıyla bugün
yaşanan toplumsal ayaklanmalarda güçlü bir
medya etkisinden bahsetmek mümkün ve hatta
kaçınılmazdır.
Medya devrimleri
Sürecin hız ile daha yakından ilintili boyutu
olan sosyal medyaya gelirsek burada daha il-
ginç bir durumla karşılaşmaktayız. İnternetin
mümkün kıldığı ve hemen herkesin ulaşabil-
diği bu sosyal ağlar sayesinde binlerce insan
bir gecede uzlaşıp sabaha aynı meydanda aynı
sloganla buluşabilmektedir. Eski iletişim tek-
nolojilerinde günler sürecek bir eylem plan-
laması, Facebook ve Twitter gibi sosyal ağlar
aracılığıyla bir gecede gerçekleştirilmektedir.
Hüsnü Mübarek’in gösteriler başladığı zaman
ilk iş olarak internet ve Gsm operatörlerini
kapattırması aslında anlaşılabilir bir durum;
çünkü insanlar bu araçlarla hızlı bir şekilde or-
ganize olup sabah polisten önce meydanı dol-
durabiliyorlar. Polisten önce vurgusunu özel-
likle yapıyorum, çünkü buradaki kilit kavram
‘hız’dır. Ardında irade olan hızlı bir kalabalığı
artık hiçbir polis/asker durduramaz. Siz inter-
neti kapatırsınız, Google ve Twitter insanlara
alternatif sunar ve yine binlerce insan istediği
şeyi konuşur. Dolayısıyla bu saatten sonra şunu
anlamak lazım: İçinde bulunduğumuz dönem-
de hiçbir yönetim kolay kolay kendi toplumunu
yok sayamayacaktır. İnsanların toplumsal ta-
leplerini en hızlı bir biçimde örgütleyip sokağa
yansıtabildikleri bir ortamda acaba hangi Arap
ya da Ortadoğu yönetimi kendi halkına sırtını
dönebilecek bundan sonra?
Kontrol kimde?
Yıllarca sırtını Amerikan desteğine verip
İsrail’in bölgedeki güvenliğinin önemli bir
teminatı olan Mısır yönetimi, şimdi Mısır
halkıyla karşı karşıyadır. Ülkedeki gösterile-
ri ABD’nin bir oyunu/planı olarak görmek
Mısırlıların iradesine ne kadar saygısızlıksa,
yaşananları tamamen bir halk ayaklanması
olarak görmek de neo-emperyal Batı’nın oyun
kurucu aklını o kadar hafife almaktır. Mesele
süreci kimin “kontrol” edeceğidir ve buradaki
kilit kavram da kontroldür. Mısır’daki politik
süreci Batı (özellikle ABD) elbette kontrol altı-
na almak isteyecektir, hem Ortadoğu’daki den-
gelerin aleyhlerine dönmemesi, hem de İsrail’in
güvenlik kriziyle karşı karşıya kalmaması için
bu gereklidir. Mübarek “onurlu bir ayrılık” için
son mesajlarını verirken ve Baradey de iktidar
için tüm kozlarını oynarken politik düzlemde
her şey mümkün olabilir. Ama asıl soru şu:
Sokaktaki milyonlarca insanı kim kontrol ede-
cek? Bir “medya devrimi” yaşamış olan Arap
toplumları bundan sonra da, eskiden olduğu
gibi, seslerini kısıp evlerine dönecekler midir?
Olan biteni canlı yayınlarda izleyen insanlar
hiçbir şey olmamış gibi otokratik yönetimlere
razı olacaklar mıdır? Filistin yönetiminin İsra-
illi müzakerecilerle hangi konuları nasıl konuş-
tuğunu tüm dünya el-Cezire’den öğrendikten
sonra Abbas yönetimi daha ne kadar meşru ol-
duğunu ve Filistin halkının temsilcisi olduğunu
savunabilecektir? Tüm bu sorulardan ve yaşa-
nanlardan sonra belki de şunu söylemek lazım:
Kontrol tam olarak hiç kimse de değil; ancak
bölünmüş kontrol alanlarından ve parçalanmış
“
Kontrol tam olarak hiç kimse
de değil; ancak bölünmüş kontrol
alanlarından ve parçalanmış nüfuz
alanlarından bahsedebiliriz.