Saçmalıklar Çağı



Yüklə 1,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə26/91
tarix15.03.2018
ölçüsü1,91 Mb.
#31994
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   91

gençliği ele geçirir. Mitolojide yılan daima kötü karakterdir.

Campbell  bu  anlatıların  aslında  elzem  bir  içsel  yolculuğu

simgelediğini öne sürüyor. Kahraman, döneminin genel-geçer

düşünce  tarzından  kopar,  kuramsal  düşüncenin  karanlığına

dalar,  kendisini  değiştirecek  yaratıcı  gücü  bulur  ve  bu  gücü

başkalarıyla  paylaşmayı  arzular.  Onca  belirsizlik  ve

tehlikeden sonra kazanılan ödül, bilgidir: "Kahraman, bilgiye

ulaşandır."

[117]

  Kısacası  anlatının  dört  aşaması  vardır  (yola



çıkış,  sınav,  ödül,  geri  dönüş)  ve  bunlar  soyut  arayışçının

amaçlarıyla (kopuş, zorluk, anlama, dönüşüm) aynıdır.

Benzer  dört  aşamayı  "ilkel"  kültürlerin  yetişkinliğe  kabul

ayinlerinde  ayrılma,  ayinsel  yaralanma,  geçiş  ve  geri  dönüş

şeklinde  görürüz.  Genç,  köyünden  uzaklaştırılır,  bir  şekilde

simgesel  olarak  yaralanır,  ilgili  usuller  öğretilir  ve  geri

gelir/getirilir.  Yani  yetişkin  olmak  da  aynı  dört  aşamayı,

kopuşu,  zorluğu,  anlamayı  ve  dönüşümü  gerektirmektedir.

Ergenliğin ömür boyu uzatılmasına inanan tek kültür bugünkü

kültürümüzdür.  Öykünün  çağdaş  versiyonunda  kahraman

evde  ebeveyniyle  kalmakta  ve  tehlikeli  yolculuğa

bilgisayarında 

çevrimiçinde EverQuest 

oynayarak

çıkmaktadır.

Campbell'ın işaret ettiği üzere, Buda ve İsa'nın öyküleri de




efsane yapısını izlemektedir. Her ikisi de ailelerini reddeder,

yola  koyulur,  pek  çok  sınavdan  geçer,  kuşku  ve  çaresizliği

yaşar ama sonunda dönüşümle kazanır ve bilgilerini dünyayla

paylaşmak için geri dönerler.

Pasif  uydumculuğu

[*6]


  sadece  kurumsallaşmış  din  talep

eder.  İkonalarda  İsa  daima  kederle  boyun  eğerken,  Buda

kendini  beğenmişçesine  sessiz  resmedilir.  Oysa  ikisinin  de

uzaktan  yakından  pasiflikle  ilgisi  olmamıştır.  Sürekli

sorgulamış,  araştırmış,  dürtüklemiş,  huzur  kaçırıp  rahatsızlık

vermişlerdir. Edilgenliğe teşvikin aksine kimseye soluklanma

fırsatı tanımamışlardır. İsa, "Barış değil, kılıç getirmeye geldim

ben"


[118]

 der. Buda'nın son sözleri, "Aralıksız çabalayın"

[119]

olmuştur.



Dinlerde  sorun,  esin  verici  kurucularının,  fikirlerini

dogmaya,  ilkelerini  kurallara  ve  girişimlerini  ayinlere

dönüştüren dar kafalı müritlerinin gözünde utanç kaynaklarına

dönüşmeleridir. Kurucular akrabalığa tapınmayı reddederken

müritler aileye tapar. Kurucular yola çıkarken, müritler evde

kalmayı seçer. Kurucular kuşku işkencesi çekerken müritleri

katiyetin sıcak koynunda yatarlar. Kurucular otorite, müritler

iktidar  arar.  Kurucular  insanları  kendilerine  çekip  ikna

ederken  müritler  üste  yürüyüp  baskı  yaparlar.  Müritler



genelde çarpıtmada öyle başarı sağlarlar ki mesajları, özgün

mesajın  tam  zıddı  olur.  Çocukluğumdan  bildiğim  İrlanda

Katolik kültüründe hem din adamları hem sıradan halk Yeni

Ahit'in  ilkelerini  öyle  açık  ve  kati  çiğnerdi  ki  hepsi  birden

kitaptan öyle yapılması gerektiğini okumuş sanırdınız. Bunun

en  şahane  örneklerinden  biri,  annemin  Pazar  Ayinlerinde

daima  en  önde  oturmama  yönelik  ısrarcı  buyruklarıdır.

Saygıdeğer  insanlar  önde  oturur,  arka  sıralara  daha  düşük

kademelerdekiler  yerleşirdi;  en  arkadaysa  sadece  en

yaramaz  çocuklar  dikilirdi.  Matta  23:6'da  İsa'nın  Ferisileri

"havralarda  en  seçkin  yerlere  kurulmaya  bayıldıkları"  için

lanetlediği  satırları  göstersem  ne  derdi  acaba?  Herhalde  bu

çokbilmişlik karşısında köpürürdü. Tüm yaşamını çocuklarına

yaşamda  daha  yüksek  konum  sağlamak  için  köle  gibi

çalışarak geçirmesinin karşılığında aldığı ödül iki satır ukalalık

mı olacaktı?

Arayış kavramı dinsel veya laik, eski ve yeni, uygar ve ilkel

tüm  kültürlerde  bulunur.  20.  yüzyılın  en  büyük  edebiyat

eserlerinin çoğu arayış öyküleridir. Joyce'un Ulysses'i sıradan

kahramanın yola koyuluşu, geçtiği sınavlar ve yeniden doğuş

için  eve  dönüşünü  anlatır.  Proust'un  devasa  romanı  yaşam

boyu  süren  bir  anlam  arayışının  öyküsüdür  ki  sonunda

anlamın  öykünün  yazılışı  olduğu  ortaya  çıkar.  Kafka'ysa



arayış  efsanelerine  modern  bir  yaklaşım  ekleyerek  arayışın

daima  boşuna,  ödülün  daima  erişilemez  yerde  olduğunu

söylemiştir: "Bir yer var ama oraya gidecek yol yok."

[120]


 K

bu yüzden tüm çabalarına rağmen şatoya giremez. Ama asla

vazgeçmez.  Kafka'nın  hüsrana  uğramış  diğer  arayışçılarının

hiçbiri vazgeçmez. Bir buçuk sayfalık "Kanun Karşısında"da

taşradan gelen bir adam baroya girmeye uğraşır ama hoyrat

bir  kapıcı  tarafından  engellenir.  Adam  çeşitli  stratejiler  –dil

dökme,  rüşvet,  yakınlık  kurma–  dener  ama  hiçbirinde

başarıya  ulaşamaz.  Kapıcı  Nuh  der,  peygamber  demez.

Yıllar  geçer  ve  ölmekte  olduğunu  fark  eden  arayıcı  son  bir

soru  sorar:  "'Herkes  Baro'ya  ulaşmaya  uğraşıyor'  diyor

karşımdaki, 'madem öyle, neden bunca yıldır benden başka

kabul için yakaran bir kişi bile görmedim?'" Kapıcı, adamın

ömrünün  sonuna  geldiğini  anlar  ve  zayıf  kulakları  duyabilsin

diye  eğilip  bağırır:  "Buraya  kimse  kabul  edilemez  çünkü  bu

kapı sadece senin için yapıldı. Kapatıyorum şimdi."

[121]


Arayışın  pek  çok  çeşitlemesi  çabalamanın  beyhudeliğini

değil  ama  sonsuzluğunu  teslim  eder.  Feridüddin  Attar'ın

Kuşların  Diliyle

[122]


  adlı  20.  yüzyıl  sufi  şiiri,  Kafka'nın

kaleminden çıkma bir mesel gibidir. Dünyanın tüm kuşları bir

toplantıda buluşurlar; hepsi ayrı telden çalmaktadır. Bir hüthüt

kuşu  kalkıp  doğal  otoritesiyle  kalabalığın  sesini  bastırarak




Yüklə 1,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə