96
sıklıkla durmuş olması kendisinin bu vurgulamayı sert ve kuru uygulayacağı düşündürse
de Mason Liszt’in bunu hiçbir zaman abartmadığını belirtmiştir (Uszler 2000). Ayrıca,
öğrencilerinin kayıtları dinlendiğinde, cümleleri belirtmek için
verdikleri nefes ve güçlü
aksanların çok yerinde olduğu ve abartılmadan vurgulandığı görülür.
Aksanlar konusunda diğer bir açıklama ise bir zamanların yılda 100 konser veren ünlü
Amerikalı piyanisti John Browning’den gelmektedir. Browning ellerin ve parmakların
duruş pozisyonlarının, eserin yorum kalitesi ile doğrudan bağlantılı olduğunu
belirtmiştir. “Browning, ellerin tuşlara yüklenmek yerine doğal ağırlıklarının güçlü bir
şekilde kullanılması ile daha zengin bir tuşe ve renk elde edileceğini ve ayrıca bunun
sonucu olarak da seste daha az çekiçleme oluşacağını” vurgulamıştır (Uszler 2000:
358).
Zengin tonaliteye sahip güçlü sesler elde edebilmek, sadece parmak ağırlığıyla değil,
serbest bilek ve kol ağırlığının parmaklara duyarlı bir biçimde transfer edilmesiyle
mümkün olmaktadır. Bileği kasarak veya hareketsiz kılarak kukla kol dediğimiz çalış
tarzı sadece sert ve güzel olmayan tınılar ortaya çıkarır.
Liszt’in öğrencilerinden birisi olan Valeri Boissier’in annesinin günlüğünde yazdıklarına
göre, Liszt, Valeri’nin tekrar eden akorları, oktavları, trilleri ve parmakları her tonda
saatlerce çalışmasını isterdi (Uszler 2000: 288). Liszt’in uzun
süreli öğrencisi ve daha
sonra ise sekreteri olan Rus piyanist ve orkestra şefi Arthur Friedheim ise, Liszt’in bir
sesin tonlama veya ifade açısından tatmin edici olmadığı veya bir atağın onu memnun
etmediği durumlarda, öğrenciden istenilen etkiyi alana kadar o kısmı tekrar etmesini
istediğini söylemiştir (Friedheim 1961). Öğrencilerinin bu ifadeleri, Liszt’in renklere ve
tonlamaya
önem verdiğini, teknik ve müzikalite konusunda ısrarla ve sabırla sonuca
varana kadar onları çalıştırdığını anlamaktayız.
Bir eserin doğru yorumlanabilmesi için icracının bir yorum planına sahip olması gerekir.
Bu planın oluşabilmesi içinse, eserin hangi kısmında ne gibi müzikal dinamiklerin
kullanılacağının, nasıl bir duygunun yansıtılacağının önceden çalışılmış ve belirlenmiş
olması gerekir. Bu da, Liszt’in de üzerinde durduğu gibi, her cümlenin ayrı
analiz
edilmesini gerektirir. Bir cümle nereden nereye ve kaç ölçüde gidiyor, amaç nedir ve
zirve nerededir? Bunların belirlenmesi ve büyük resmin ortaya çıkarılması gerekir.
Yeni Eser Öğrenme Tekniği
Liszt’in yeni bir eser öğrenilirken izlenmesi gereken adımlar konusunda belirgin özel
yöntemleri olduğu bilinmektedir. Westerby 1936 yılında Liszt’in piyano müziği üzerine
yapmış olduğu çalışmada, onun yeni bir eserle tanışıp öğrenme adımlarını
çok net bir
biçimde şöyle açıklamaktadır:
Liszt’e göre yeni bir eser piyanodan uzakta analiz edilmelidir.
Sonra yavaş tempoda dört-beş kez, her seferinde başka detaylara
97
SANAT YAZILARI
22
konsantre olarak çalışılmalıdır.
1. İlk olarak notaları tanımak,
2. Ritmi incelemek,
3. İfadeyi belirten (nüans) işaretleri incelemek,
4. Eserin zirvesi ve en sakin kısmı hakkında farkındalığı
geliştirmek,
5. Tempo ve rubato’yu belirlemek; tempo değişkenliklerini her
cümlenin şekline ve akışına göre planlamak.
Liszt, tekrara dayalı pratiğin ancak eserin analizinin yukarıdaki
şekilde özümsenmesinden sonra yapılması gerektiğini
düşünmüştür (Uszler 2000: 290).
Bu analiz çalışmaları yanında, bir eserin yavaş tempoda öğrenilip parmak hareketlerinin
daha iyi kontrol altında tutulması, tonalite, tuşe ve değişik renklerin araştırılması,
eserin anlam kazanması yolunda önemli bir adımdır. Yeni
bir eseri daha iyi ve doğru
yorumlayabilmek için, bestecinin hayatına, eserin yaratılış sürecine ve dönemine dair
araştırma yapmak da gerekli ön çalışmalardandır.
Liszt’in yeni bir eserin çalışılması aşamasında olması gerektiğini vurguladığı diğer
bir önemli unsur da sabırdı. Ünlü piyanist Richter buna çok iyi bir örnektir. Öğrencisi
Andrei Gavrilov’un bildirdiğine göre, Richter bir ölçü için bir, iki, hatta üç saat çalışacak
kadar sabırlı idi. Gavrilov “onun bir ölçüyü en az yetmiş kere tekrarladığına şahit oldum.
Bu anlamda sabrı sınır tanımayan Richter, aynı pasajı defalarca tekrarlardı” diyerek,
Richter’in sabrının derecesini açıklamıştır (Zilberquit 1983: 386).
Yeni eser öğrenme yöntemlerine dair bir diğer yaklaşım da Rus piyanist Youri
Egorov tarafından bildirilmiştir. Egorov, yeni bir eser öğrenirken pianissimo çalışmayı
benimsediğini, bunun kendisini daha fazla konsantrasyona ve ayrıca ne yaptığına daha
fazla dikkat vermeye zorladığını belirterek şöyle devam etmektedir: “…zannediyorum
ki
böylelikle, [pianissimo çalındığında] daha dikkatli dinlemek zorunda kalındığındandır.
Sonuç olarak, her şeyi pianissimo tutuyorum” demiştir (Mach 1988: 61).
Görüldüğü gibi Liszt, bir eserin yeni öğrenilmesi aşamasında, eseri biran önce
öğrenmek adına sabırsız davranarak, eser hakkında ve üzerinde gerekli ön müzikal
analiz ve incelemeyi yapmadan, eserin nasıl bir yorum planına sahip olması
gerektiği
yapılan ön çalışmalara dayanarak belirlenmediği durumlarda, yorumun sonradan
düzeltilmesi çok zor ve yanlış alışkanlıklarla dolu olacağına, bunun da yanlış veya eksik
yorumla sonuçlanan bir zaman kaybı olacağına işaret etmiştir.
Oktav Çalışma Tekniği
Uszler’in belirttiğine göre piyanonun gelmiş geçmiş en büyük oktav ustası olan Liszt’in,
çalınması ustalık isteyen bu oktav pasajlar konusunda önerdiği çalma tekniği şöyle
açıklanabilir:
Oktav pasajların çalınmasında, Liszt, kolun tümünün kullanılmasını;
kolların sağlam bir pozisyonda tutulmasını ve gevşek olmaması
gerektiğini belirtmektedir. Kromatik oktavları çalarken ise