Selçuk iletiŞİM



Yüklə 2,4 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə30/110
tarix15.10.2018
ölçüsü2,4 Mb.
#74210
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   110

İnternette Yıkıcı Gemeinschaft: Okuyucu Tartışmalarında… (56-67)
61
OKUYUCU TARTIŞMALARINDA
DURSUN ÇİÇEK OLAYI
‘Ergenekon’ adlı bir örgütün varlığı iddiası son
yıllarda Türkiye gündeminin başat konuları
arasında yer aldı. 2007 yılında bir dizi operas-
yonla başlayan ve içerisinde işadamı, gazeteci,
emekli ve muvazzaf askerlerin de bulunduğu
çok sayıda kişinin tutuklanmasıyla devam eden
süreçte, söz konusu kişilerin kaos ortamı yara-
tarak askerî darbeye zemin hazırlamaya çalış-
tıkları iddia edildi. Bu çalışmanın konusunu
oluşturan Albay Dursun Çiçek olayı da söz
konusu dava üzerindeki tartışmalar sürerken
yaşandı. Taraf Gazetesi’nde 12 Haziran 2009
tarihinde yayınlanan “AKP ve Gülen’i Bitirme
Planı” başlıklı haberde, Albay Dursun Çiçek
tarafından “İrticayla Mücadele Eylem Planı”
adıyla bir çalışma hazırlandığı iddia ediliyordu.
Habere göre, Albay Çiçek iktidardaki Adalet
ve Kalkınma Partisi ile Fetullah Gülen’in ba-
şında olduğu dini cemaate yönelik komplo ve
yıpratma planları içeren bir çalışmanın altına
imza atmıştı. Ancak habere konu olan belgenin
orijinali değil, fotokopisi mevcuttu. Haberin
ardından hem askeri hem sivil savcılıklar tara-
fından soruşturma açılırken belge ve imzanın
sahte mi gerçek mi olduğu konusunda basında
çeşitli iddialar gündeme geldi. Konu, içlerinde
köşe yazarlarının da bulunduğu birçok söylem
seçkini tarafından kitle medyasının tartışma
platformlarına taşındı.
30 Haziran 2009 günü Ergenekon davası savcı-
ları tarafından sorgulanan Albay Çiçek, tutuk-
lanarak cezaevine gönderildi. Ancak yapılan
itiraz üzerine ertesi gün tahliye edildi. 2009
Ekim ayında Genelkurmay Karargâhı’nda
çalıştığı belirtilen bir subay tarafından eylem
planının ıslak imzalı orijinali olduğu söylenen
belge bir ihbar mektubuyla beraber soruştur-
mayı yürüten savcılara gönderildi. Yapılan
bilirkişi incelemelerinde belgedeki imzanın
Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu bilgisi kamu-
oyuna yansıdı. Bu gelişme üzerine 11 Kasım
2009 tarihinde ikinci kez tutuklanarak cezaevi-
ne gönderilen Albay Çiçek, yapılan itiraz üze-
rine iki gün sonra tekrar serbest bırakıldı. 2010
yılının başlarında Albay Dursun Çiçek tekrar
basının gündemine taşındı. Jandarma Kriminal
Dairesi’nin de belgedeki imzanın Dursun Çi-
çek'in elinin ürünü olduğuna dair bir tespitte
bulunduğu bilgisi basın aracılığıyla yayıldı. 1
Mart 2010 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı,
bu duruma atıfta bulunarak belgenin gerçek
olduğunu doğrulayacak yeni delillerin elde
edildiğini bir basın açıklamasıyla duyurdu.
Açıklamada askerî savcılık tarafından Dursun
Çiçek'in tutuklamasının talep edildiği fakat
askerî mahkemenin talebi reddettiği belirtildi.
Araştırma için bu karışık dönemin yalnız üç
sürecinden bahseden haberlere dair yorumlar
seçildi. Albay Dursun Çiçek’in sivil mahkeme-
ce ilk kez tutuklanmasını anlatan 30.06.2009
tarihli haberlerin, tahliye edilmesini anlatan
01.07.2009 ve 02.07.2009 tarihli haberlerin
okuyucu yorumları ile hakkında bu kez askeri
savcılığın tutuklama talep ettiğinin ortaya çık-
tığını anlatan 02.03.2010 tarihli haberlerle ilgili
yorumlar incelemeye dâhil edildi.
Yorum ve tartışmaların genel olarak iletişim
yönüne bakıldığında, temelde iki karşıt grubun
fikirlerinin sunumu ya da karşılıklı tartışması
karşımıza çıkmaktadır. İncelenen toplam 1859
yorumun, 1783’ü (% 96) Albay Çiçek’in suçlu
ya da suçsuz olduğuna inanan iki farklı eğili-
min izlerini taşımaktadır. Yorumlardan yalnız
76’sı (% 4) haberlerdeki verilerle kimsenin
suçlu ya da suçsuz olduğunun kesin olarak ilan
edilemeyeceğini belirten ya da haberin konusu
dışında (çoğunlukla ekonomi konusunda) ya-
pılmış yorumlardan oluşmaktadır. İncelenen
yorumların 167 tanesi (taraf belirten yorumla-
rın % 9’u) karşılıklı tartışma ya da önceki yo-
rumlara atfen yapılan katkı veya eleştirilerden
oluşmaktadır. Araştırmada elde edilen nicelik-
sel verilerin niteliksel analizini yapabilmek için
Sennett’in çalışması üzerinden bir izlek oluştu-
rulmaya çalışıldı. Yıkıcı gemeinschaft’ı “ait
olmanın dili” ve “ait olmayanlarla yaşanan
çatışmanın dili” (Sennett 2002: 310)  bağla-
mında çözümleyebilmek için üç temel kategori
belirlendi. Yorumlar bu kategorilere göre ayrı-
lırken, çalışmanın fiziki darlığı nedeniyle kendi
kategorilerini temsil eden kısıtlı sayıda yorum
örneği, orijinal yazımları üzerinde herhangi bir
düzeltme yapılmadan buraya alındı.
a. Kolektif kişiliğin tanımlanması
Kamusal yaşamın düşüşüyle birlikte etkileşim-
den uzaklaşan ve mahremiyetle pasifleşen
insanlar için topluluk artık yalnız kolektif bir
kimlikten ibarettir. Böylece günümüzde, top-


Selçuk İletişim, 6, 3, 2010
62
lumun en önemli özelliği olan kolektif eylemin
yerini topluluğun kolektif varlığı almıştır.
Dreyfus davasının en belirgin niteliği çatışma
üzerinde temellenmiş kolektif bir kişiliğin
oluşmasını (Sennett 2002: 313) sağlamasıydı.
Dreyfus’u savunmak için kaleme aldığı
J’Accuse (Suçluyorum) ile cepheleşmeyi bir
anlamda keskinleştiren Emile Zola, bunu kar-
şıtlarının imgelemine zıt olan imgeleri bularak
başarmıştı (Sennett 2002: 317). ‘Dreyfusçular’
olarak, ‘Biz kimiz?’ sorusunu yanıtlarını ara-
yan Zola, cevaplarını karşı cepheyi tanımlaya-
rak da desteklemişti.
Albay Çiçek haberleri hakkındaki yorumlara
bakıldığında ilginç bir biçimde, cepheleşen iki
tarafın birbirlerini çoğu zaman benzer imgeler
üzerinden suçlayıp, kendi kolektif varlıklarını
yine benzer imgeler üzerinden işaretledikleri
görülmektedir. Albay Çiçek’in serbest bırakıl-
ması haberiyle ilgili iki karşıt görüşten alınan
bu yorumlarda, yorumcular ait oldukları kolek-
tif kimliği benzer şekilde işaretlemektedir:
“gercek türk milletinin gözü aydin..”
(Habertürk)
 “Bunlar kendini ne zannediyor yau. Darbeye
gerek olursa millet darbeyi seçimlerde yapar
başkasını getirir iktidara . Bunların zaten
Türk olduğuna inanmıyorumda” (Haber7)
Yalnız münferit yorumlarda değil, karşılıklı
tartışmalarda da “orijinal Türk”lük, kimliğin
işaretlenmesinde ve gerçeğin ortaya çıkmasın-
da önemli bir kıstas olarak belirmektedir:
“abd avrupa ve de israil destekli irticacılar mı,
yoksa TÜRK MİLLETİNİN ve ATATÜRKÜN
ordusu mu... hayırlısı olsun ben de merak
ediyarum sonucu...
TANRI TÜRKÜ
KORUSUN...” (internethaber)
“ikidebir tanrı deyip durma Allah[cc]demeye
dilin varmıyor mu? madem söylüyorsun bari
doğru söyle orjinali tengri dir.orjinal türksün
ya sanada orjinalini söylemek yakışır”
(internethaber)
Yorumlarda “Türklük” yanında “Müslümanlık”
da yorumcular tarafından hem kendi kolektif
kimliklerini, hem de arınılması gereken ötekile-
rin kimliğini tanımlamak için sıkça kullanıl-
mıştır. Albay Dursun Çiçek’in suçlu olduğuna
inanan bu yorumcuya göre, kendisi gibi dü-
şünmeyenler ‘gerçek’ olamaz. Olsa olsa ‘çak-
ma’ sıfatını taşımaya müsaittir. Kendi kimliğini
‘öz’ kelimesiyle betimleyerek bir anlamda
kendisini ve kendi görüşünü ülkenin ‘kurucu
unsuru’ olarak tahayyül eden yorumcuya göre
‘vatanın özüne dönmesi’ gerekir, bu ise kolek-
tif kimliğe uymayanlardan arınmayla sağlana-
bilir.
“Bu ülke elbette öz evlatlarıyla buluşup kavu-
şacak yıllardır süren özlem ve hasret bitecek.
Müslüman Türk Halkına yapılan zulümler
sona erecek, Vatan özüne dönecek. Sonradan
türeme çakma birtakım neidüğü belli olmayan
tipler ve islam düşmanları hadlerini bilecek”
(Haber7)
“Türk ve Müslüman” ağırlıklı bir kimlik tasvi-
ri, yalnız Albay Çiçek’i suçlayanlarca değil
savunan “karşı taraf” üyelerince de kullanıl-
maktadır. Her iki kavramın karşıt gruplarca
sahiplenilip ötekini betimlemede kullanıldığı
sık sık görülmüştür. Dinsel ve ulusal referans-
lar karşılıklı olarak birbirlerini beslemektedir:
“çok şeyler hayal ettler 30 bn kişinn katilne
sayn dedler paygamber efendimz (SAV )oca-
ğının genceck ŞEHTLERİNE kelle dediler
kendilerine AK türkiyenn en güvenilr kurumu
TSK ya milletn düşmanı(GLADYO)dedler
ergenekonu(şanlı türk tarihinn başı)slmek
istedier,o şanlı isme küf...p göstermek
istedkleri karabasana isim yaptlr tabi br şey
unuttular TÜRK milletinn SABRINI o sabr
açmıştı 1071de kapları o sabr hükmetmşti
chana 600sene..güçlüler çok PARLARI var
bizden çok korkuyorlr arkamzdaki gçtn
ES_SABR dn..”. (Habertürk)
Cepheleşmede, köken ile ilgili kaygıların çok
belirleyici olduğu görülmüştür. Hatta öyle ki,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak bile,
kamuyu ilgilendiren bir konuda yorum yap-
mak, tartışmaya katılmak için yeterli bir ölçüt
değildir. Vatandaş olsa da kişinin yorum yapa-
bilmesi için önce ‘Türk’ olması gerekmektedir.
Hatta ileri bir yorumla ancak soyu Türk olan
bir kişi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olabilir.
Aşağıdaki örnekler, aynı sitede, aynı haber
altında yorum yapan karşıt görüşlere ait:


Yüklə 2,4 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   110




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə