Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi –
Refik TURAN
570
kitaplarında genel olarak bu dilin günümüzdeki Talış diline yakın bir dil olduğu belirtilmekteyse de, 19
90
yılında yayınlanan Azerbaycan Tarihi ders kitabında bu ifadeye yer verilmemesi dikkat çekmektedir
(Guliyev ve Ezizov, 1990: 16).
Albanya devletinin kurulması Alban kabileleri arasındaki üretim ilişkileri ve kültürel ilişkileri geliştirmiş;
bu sırada bölgede yayılmaya başlayan Hıristiyanlık dini de kabilelerin birleşip
bütünleşmeleri için
elverişli bir zemin yaratmıştır. Tüm bu gelişmelerin etkisiyle Albanya’da zamanla tüm kabileler
tarafından anlaşılan ortak bir dil oluşmuştur. Böylece genel olarak Uti vilayetinin ovalık kesimlerinde
yaşayan halk “Alban dili” (Uti dili), “Aran” olarak adlandırılan Kür ile Aras nehirleri arasındaki
bölgelerde yaşayan halk ise “Aran dili” olarak adlandırılan bir dili konuşmaya başlamıştır. Ders
kitaplarında Albanya’nın büyük bir bölümünde yaygın bir şekilde kullanılan Aran dilinin günümüzdeki
Dağıstan halklarının dilleriyle benzerlik taşıdığı ve halen Azerbaycan’ın kuzey bölgelerinde yaşayan bazı
küçük etnik grupların dillerinin Alban dillerinin kalıntıları olduğu ileri sürülmektedir (Guliyev ve Ezizov,
1990: 24). Müslüman Arapların, Azerbaycan’a hâkim oldukları dönemde Arapçayı yaygınlaştırma
politikası izlemeleri, yerli dillerin bünyesine özellikle din ve yönetimle ilgili çok sayıda Arapça kelimenin
girmesine yol açmışsa da, bu dönemde yerli diller Azerbaycan’da yaşayan halkların başlıca konuşma dili
olma özelliklerini korumuşlardır (Guliyev ve Ezizov, 1990: 30).
Azerbaycan halkının oluşma sürecinde olduğu gibi Azerbaycan’da yaşayan tüm ahali tarafından anlaşılan
ve konuşulan ortak bir dilin oluşma sürecinde de en büyük rolü tarih boyunca, (özellikle V
-VIII. ve XI-
XII. asırlarda yoğunlaşan) kuzeyden gelerek Azerbaycan’a yerleşen ve burada yaşayan yerli halkla karışıp
kaynaşan göçebe Türkler oynamıştır. Ders kitaplarında, Azerbaycan’da Türk
dilinin Azerbaycan dili
üzerindeki etkisinin, miladın başlarından itibaren, V.
-
VIII. ve özellikle Selçuklu hâkimiyeti devrinde XI.
-
XII. asırlarda Türk dili konuşan kabilelerin aralıksız ve yoğun bir şekilde Azerbaycan’a gelmesiyle arttığı
vurgulanmaktadır. Bu asırlarda Azerbaycan’a gelerek yerleşen göçebe Türkmen sayısındaki artış ve
Azerbaycan’da uzun süren Selçuklu hâkimiyeti Türk dilleri grubuna mensup olan Azerbaycan dilinin
Azerbaycan’ın esas yerli dilleri olan güneyde “Azeri dili” ve
“Aran dili”ni sıkıştırarak ortadan
kaldırmasına yol açmıştır (Hüseynov vd., 1960: 31;
Guliyev ve Memmedov, 1964: 45; Guliyev ve
Ezizov, 1990: 45). Sonuç olarak bu yoğun Türkmen göçlerinin etkisiyle Azerbaycan’da Türk dilinin rolü
artmış, bu dil gittikçe Azerbaycan’ın kadim dilleri üzerinde baskı kurarak ülkenin kuzey ve güneyinde
yaşayan halk için ortak bir dil halini almıştır.
“Bu dil Azerbaycan dili idi ki, bu da Türk dilleri ailesine
dâhil idi.”
(Guliyev ve Memmedov, 1964: 45).
Ders kitaplarında Dede Korkut Destanı’ndan da kısaca bahsedilmekte ve bu destanların Azerbaycan’ın
“Türkçe sözlü halk edebiyatının ilk şaheserlerinden birisi” olarak kabul edilmektedir:
“Azerbaycan’da
Türkçe sözlü halk edebiyatının ilk abidelerinden olan Dede Korkut Destanı XI. asırda geniş bir
coğrafyada yayılmıştı.”
(Hüseynov vd., 1960: 41; Guliyev ve Ezizov, 1990,: 41).
Azerbaycan dilinin edebi bir dil niteliği kazanması
uzun bir süreçte gerçekleşmiş; özellikle ilim ve
edebiyatta Arapça ve Farsça hâkim konumlarını uzun süre sürdürmüştür. Bunun yanında ülkenin farklı
bölgelerinde Azerbaycan’ın kadim dillerinin kalıntıları da uzun süre varlığını sürdürmüştür (Guliyev ve
Memmedov, 1964: 45). Azerbaycan dili daha sonraki dönemlerde de gelişmeye devam etmiş, XIV. asırda
Safeviler De
vleti’nin kurulması Azerbaycan’da edebi dilin gelişmesine önemli katkı yaparak bu dilde
yeni ve önemli eserler verilmesini sağlamıştır. Bu dönemde bizzat Safevi hükümdarı Şah İsmail de
“Hataî” mahlasıyla Azerbaycan dilinde şiirler yazmıştır. Azerbaycan dilindeki bu gelişme ve zenginleşme
XVII. asırda daha da artmıştır. Ders kitaplarında anılan dönemde Azerbaycan
dilinin çok geniş bir
coğrafyaya yayıldığı kimliği belirtilmeyen bir Avrupalı seyyaha dayandırılarak şu şekilde dile
getirilmektedir:
“Osmanlı dillerinden farklı bir dil olan Azerbaycan dili Kazvin’e kadar geniş bir
coğrafyada hüküm sürüyordu. Hatta İsfahan’da Şah’ın sarayında da Farsçadan daha çok Azerbaycan
dili konuşuluyordu.”
(Guliyev, 1981: 79; Guliyev ve Ezizov, 1990: 79).
Azerbaycan’da okutulan tarih ders kitaplarındaki genel yaklaşım Azerbaycan’da yaşayan kabilelerin
kendi kadim dillerinden birisinin zaman içerisinde Azerbaycan’ın ortak dili haline geldiği yönündedir.
Tarih boyunca özellikle Selçuklular döneminde göç ederek Azerbaycan’a
yerleşen Türkçe konuşan
kabilelerinin etkisiyle bu dil (Azerbaycan dili) içerisinde Türk diline ait unsurlar artmış, bunun sonucu
olarak da Türk dilleri ailesine dâhil bir dil olarak Azerbaycan dili oluşmuştur. Azerbaycan dilinin Türk
dilleri ailesine mensup ol
ması Azerbaycan halkının Türk olduğu anlamına gelmemektedir. Azerbaycan
halkının dillerinde yukarıda sayılan nedenlerden dolayı Türkçenin etkisi artmışsa da bugünkü Azerbaycan
halkı Azerbaycan’ın en eski halklarının soyundan gelmekte ve onların özelliklerini taşımakta ve devamını