Sovyet döneminde okutulan tarih ders kitaplarinda azerbaycan halkinin etnik kökenine ve diLİne yaklaşim 1960


SOVYET DÖNEMİNDE OKUTULAN TARİH DERS KİTAPLARINDA AZERBAYCAN



Yüklə 278,34 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə5/11
tarix28.11.2023
ölçüsü278,34 Kb.
#135481
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11
SSRİ döneminde Azerbaycan diline yaklaşım

 
SOVYET DÖNEMİNDE OKUTULAN TARİH DERS KİTAPLARINDA AZERBAYCAN 
HALKININ ETNİK KÖKENİNE YAKLAŞIM
 
Sovyet döneminde Azerbaycan’da okutulan tarih ders kitaplarında Azerbaycan’ın siyasi
-
coğrafi sınırları 
SSCB’nin Azerbaycan SSC için belirlediği sınırlar temel alınarak tanımlanmaktadır. Buna göre tarihsel 
olarak Azerbaycan; güneyde Urmiye Gölü’nün güneyindeki topraklardan ve Kızılyüzen Irmağı 
havzasından, kuzeyde Kafkas Sıradağlarına; batıda Ermenistan ve Gürcistan sınırı, güneybatıda Zağros 
Dağları’ndan doğuda Hazar Denizi’ne kadar uzanan coğrafyayı kapsamaktadır (Guliyev ve Memmdov, 
1964: 5; Guliyev ve Ezizov, 1990: 3). Ders kitaplarında “Azerbaycan” adının anlamı da açıklanmaktadır. 
“Azerbaycan” kavramının Azerbaycan’ın bilinen en eski adı olan “Atropatena”dan geldiği; esasen ilk 
zamanlarda ülkenin güney topraklarına verilen bu adın zamanla tüm ülke için kullanılmaya başlandığı 
belirtilmektedir. Tarihsel süreç içerisinde bölgeye İranlılar “Aderbadağan”, Ermeniler “Aterpotakan”, 
Araplar ise “Azerbaycan” adını vermiştir. “Odlar ülkesi” anlamına gelen bu kavram “ateşe tapınma” veya 
“ateşperestliğe” göndermede bulunmaktadır (Guliyev ve Memmedov, 1964: 20).
 
Sovyet resmi yaklaşımında, materyalist tarih anlayışının bir yansıması olarak Azerbaycan halkı bir etnik 
kökenle irtibatlandırılmamakta ve günümüzde ve geçmişte Azerbaycan’da yaşayan ortak dil ve kültüre 
sahip herkesi kapsamaktadır. Bu durum SSCB’nin “milli tarih” yaklaşımı yerine uyguladığı, Birliğe dâhil 
cumhuriye
tlerin siyasi sınırlarının geçmişini esas alan “vatan tarihi” yaklaşımının da bir gereğiydi.
Azerbaycan’ın sahip olduğu konum ve bereketli topraklar nedeniyle tarih boyunca çok farklı kavimlere ve 
medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Örneğin M.Ö. III. ve II. binyıllarda Azerbaycan’ın güneyinde 
Lullubi, Kuti, Arattalı, Turukki ve Su kabileleri; Urmiye Gölü’nün güney ve doğusunda Mannalılar, 
bunların (Mannalıların) güney ve doğusunda Medler; Hazar Denizi’nin batı ve güney sahillerinde 
Kaspiler, Albanya ola
rak adlandırılan Azerbaycan’ın kuzey vilayetleri ile Güney Dağıstan bölgesinde ise 
farklı dillerde konuşan 26 kabile yaşamaktaydı (Guliyev ve Ezizov, 1990: 10). Azerbaycan’daki bilinen 
ilk kabile birleşmelerini Kutiler ve Lullubiler gerçekleştirmiştir. Azerbaycan’da kurulan ilk devlet ise 
M.Ö. IX. asrın başlarında Manna kabilelerinin birleşmesiyle oluşan Manna Devleti olmuştur. Bu devlet 
M.Ö. VII. asrın sonlarından itibaren Makedonyalı İskender’in (M.Ö. 336
-
323) hâkimiyeti altına girmiştir. 
Büyük İskender,
Atropat isimli bir komutanını Azerbaycan’ın güney bölgelerini yönetmekle 
görevlendirmiş; ölümünden sonra ise Atropat bağımsızlığını ilan ederek daha sonra Atropatena adını 
alacak bu bölgede kendi devletini kurmuştur. Bu devlet ders kitaplarında “kadim Azerbaycan’ın yerli 
devlet hâkimiyeti” olarak nitelendirilmektedir (Guliyev ve Ezizov, 1990: 13). Bu devletin kurulması 


Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi / 2020 –
Sovyet Döneminde Okutulan Tarih Ders Kitaplarında Azerbaycan 
Halkının Etnik Kökenine Ve Diline Yaklaşım (1960
-1990)
 
569 
bölgede yaşayan kabilelerin birleşmesi sürecini hızlandırarak “Atropatenalılar” adıyla anılan bir halkın 
ortaya çıkmasını sağlamıştır (Gul
iyev, 1981: 13-14).
Manna ve Atropatena’dan sonra Azerbaycan topraklarında kurulan bir diğer devlet de Azerbaycan’ın 
kuzey bölgelerinde kurulan Albanya olmuştur. Esasen “Albanya” veya “Arran”, Gürcistan’ın Gori
-
Alazan nehirleri arasındaki bölgenin tarihi ismidir. Bu devlet döneminde, IV. asırdan itibaren 
Azerbaycan’ın özellikle batı bölgelerinde Hıristiyanlık yayılmaya başlamıştır (Hüseynov vd., 1960: 15; 
Guliyev ve Memmedov, 1964: 20). Bu devletin kurulması bölgede yaşayan kabileler arasındaki üretim 
ilişkilerini ve kültürel etkileşimi artırmış, ayrıca Hıristiyanlığın yayılması da kabile birleşmeleri ve ortak 
bir dilin oluşması için elverişli bir ortam yaratmıştır (Guliyev, 1981: 24
-
25). Azerbaycan’ın tarih boyunca 
farklı devletler tarafından işgal edilerek hâkimiyet altına alınması, burada yaşayan kabilelerin ortak 
düşman olan işgalcilere karşı birbirleriyle yakınlaşmalarına ve işbirliği yapmalarına yol açmış; bu durum 
da Azerbaycan halkının oluşum sürecini hızlandırmıştır. Özellikle Sasanilerin ve hemen ardından 
Müslüman Arapların Azerbaycan’ın kuzey ve güney bölümlerini uzun süre hâkimiyetleri altında 
tutmaları, Azerbaycan’ın bu iki bölümünde yaşayan halk arasındaki iktisadi ve kültürel işbirliğinin 
artmasına ve yakınlaşmalarına yol açmıştır (Guliyev ve Ezizov, 1990: 33). Ancak, Azerbaycan halkının 
oluşması sürecinde en büyük rolü tarihsel süreç içerisinde Azerbaycan’a ardı arkası kesilmeyen akınlarda 
bulunan ve zamanla buraya yerleşerek yerleşik hayata geçen “Türk dilli” göçebe kabileler oynamıştır. 
Azerb
aycan’a Türk akınları miladın ilk yıllarında başlamış ve VI. asır gibi erken bir tarihte Kuzeyden 
Albanya’ya akınlarda bulunan Hunlar ve Hazarlar gelerek bu coğrafyaya yerleşmeye başlamışlardır. 
Sadece I. Hüsrev devrinde esir edilen on bin civarında Hazar Türkü Albanya ve çevresine 
yerleştirilmiştir (Hüseynov vd., 1960: 18). Bölgeye yerleşen Türk kabileleri tedricen yerleşik hayata 
geçerek Azerbaycan halkının medeni tesiri altına giriyor ve onlarla karışıp kaynaşıyordu: 
“Türk dilinde 
konuşan göçebe kabilel
erin IV-
VI. asırlarda Derbend Geçidi vasıtasıyla Azerbaycan’a akınları artmıştı. 
Hunların, Hazarların ve başka kabilelerin güneye yaptıkları akınlar halka rahatlık vermiyordu. 
Azerbaycan’a akınlarda bulunan göçebelerin önemli bir kısmı burada kalıyor, yerleşik hayata geçiyor ve 
zamanla yerli halkla karışıp kaynaşıyordu. Bunun sonucunda yerli halkın konuştuğu dillerdeki Türkçe 
unsurların arttığı gözleniyordu.”
(Guliyev ve Memmedov, 1964: 27).
Araştırma dönemiyle ilgili olarak Sovyet döneminde Azerbaycan’da okutulan tarih ders kitaplarında 
Azerbaycan halkının oluşum sürecinin XI.
-
XII. asırlarda, yani Selçuklu hâkimiyeti döneminde 
Azerbaycan’a gerçekleşen yoğun Türkmen göçlerinin etkisiyle tamamlandığı kabul edilmektedir 
(Hüseynov vd., 1960: 18; Guliyev ve Memmedov, 1964: 45; Guliyev, 1981: 24). Ancak 1980’lerin 
başlarından itibaren akademik çevrelerde Sovyet resmi yaklaşımına karşı dillendirilmeye başlanan 
itirazların bir yansıması olarak 1990 yılında yayınlanan Azerbaycan Tarihi ders kitabında Azerbaycan 
halk
ının oluşum sürecinin VII
-
VIII. asırlarda tamamlandığı ifade edilmektedir (Guliyev ve Ezizov, 1990: 
27).
Sovyet resmi yaklaşımında Azerbaycan halkının ve dilinin oluşmasında başta Selçuklu Türkleri olmak 
üzere Azerbaycan’a gelerek yerleşen göçebe Türklerin belirleyici rol oynadığı vurgulanmakla birlikte, 
Azerbaycan’a yerleşen bu Türk kabilelerinin o sırada medeni bakımdan daha ileri seviyede bulunan 
Azerbaycan halkının medeni tesiri altına girdikleri, onlarla karışıp kaynaşarak yerleşik hayata geçtikleri 
k
abul edilmektedir (Guliyev, 1981: 40; Guliyev ve Ezizov, 1990: 34). Ders kitaplarında Azerbaycan 
dilinin oluşmasında Türk dilinin güçlü etkisine rağmen Azerbaycan halkının kendi tarihsel ve özgün 
varlığını koruduğu, bugünkü Azerbaycan halkının ülkenin en eski halklarının tarihi ve kültürel 
özelliklerini koruyup yaşattıklarının altı çizilmekte ve bu durumun bilimsel araştırmalarla kanıtlandığı 
ileri sürülmektedir: 
“Eski dillerin yerine yeni dilin oluşması hiç de yerli ahalinin sıkıştırılıp ortadan 
kaldırılması, yok olması anlamına gelmemektedir. Birçok başka ülkede olduğu gibi Azerbaycan’da da 
muassır halk kendi ülkesinde yaşamış olan kadim ahalinin antropolojik, tarihi ve kültürel varlığını 
korumaktadır.”
(Hüseynov vd., 1960: 31).

Yüklə 278,34 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə