T a n I t I m t a h L i L e L e ş t I r I d e r g I s I y önetim y eri Gazi m ustafa Kemal Bulvarı, 133 06570 Maltepe / ankara t elefonlar Santral: 312) 232 22 57-231 23 48 Yazı



Yüklə 1,35 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə32/53
tarix25.06.2018
ölçüsü1,35 Mb.
#51124
növüYazı
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   53

İngiliz işbirliği, ve Arap isyanı, Osmanlı  topraklarını 

paylaşma planlan, Faysal’ın Arap Hükümeti kurması, 

Antakya’da Arap Hükümeti ilanı ve askerin müdahelesi 

, Osmanlı ordulannın çekilmesi, Mondros Mütarekesi 

ve Mustafa Kemal Paşa’nın işgali önleme çabaları  ve 

görevden alınması, İskenderun’dan başlayan bölgenin 

işgali  (14.11.1918),  D örtyol’da  ilk  direniş  ve  Milli 

M ücadelenin  ilk  kurşunu,  işgalin  yayılm ası,  işgal 

yönetim i  kurulm ası  gibi  olaylar  akıcı  bir  biçim de 

anlatılmıştır.

Osm anlı  dönem i  olayları  burada  bitm ektedir. 

Bundan  sonraki  bölüm ler  tamamlayıcı  bilgi  vermek 

ü zere  h a z ırla n m ış  ö z e t  b ilg ile r   iç e rm e k te d ir.

Antakya,  İskenderun  ve  havalisi  artık Fransız 

işgali altındadır, burada hemen  “İskenderun Sancağı “ 

adı  altında özerk bir  yönetim  kurulmuştur. 20  Ekim 

1921 ’de imzalanan Ankara İtilafnamesi ile çizilen sınır 

bu  bölgeyi  Türkiye  sınırları  dışında  bırakm ış,  daha 

sonra  Suriye  ile  birlikte  burası  da Fransız  mandası 

altına verilmiştir. Kitabın V. Bölümü (s.219- 224)  1921- 

1938  yıllarını  içine  alan  ve  “İskenderun  Sancağı 

D önem i”  adı verilen  işgal yıllannın yönetim yapısını 

ve  olaylannı  anlatmaktadır.  “Anavatana  Giden  Yol” 

başlığını  taşıyan  VI.  B ölüm de  (s.  225-228)  ise

İskenderun  Sancağı’nın  bağım sızlığına  kavuşm ası, 

H atay   D e v le ti’nin  k u ru lm a sı  ve  H atay   M ille t 

M eclisi’nin  kendi  isteğiyle Türkiye’ye katılma kararı 

üzerine  23  Tem m uz  1939  günü  ayrılık  yıllarının 

noktalanarak  H atay’ın  A navatanına  kavuşması  özet 

olarak anlatılmıştır.

229-278. sayfalar arasında yer alan  “R esim ler” 

bölümünde metinleri tamamlayıcı nitelikte harita, kroki, 

belge ve fotoğraflara yer verilmiştir. Bunu Kaynaklar 

bölümü  (s.  280-  290)  ve D izin  bölümü  (s.291-306) 

izlem ektedir.  K itabın  son  sayfası  H atay  D evleti 

Bayrağına ayrılmıştır.

Hatay Tarihi  -  Osmanlı  Dönemi  H atay’ın  bu 

güne  kadar  ihmal  edilen  ve  bir  kaç  satırla ya da  1-2 

sayfa  ile  geçiştirilen  402  yılını  anlatan  kapsam lı, 

z e n g in ,  f a k a t  m ü te v a z i  b ir  e s e r d ir .  Ö z e n le  

hazırlanm asına  rağm en  düzeltm ede  gözden  kaçmış 

bazı yazım hatalarının ilerde tekrar basılması halinde 

dikkate  alınacağına  şüphe  yoktur.  Bu  güzel  eserin 

h a z ırla n ıp   y ay ım lan m asın ı  sa ğ lay an   ve  K ü ltü r 

dünyamıza buna benzer daha pek çok eser kazandıran 

A tatürk  K ültür  M e rk e z i’ni  k u tlu y o r,  eseri  bilim  

çevrelerine, araştırmacılara,  tarihe ilgi duyan herkese 

ve tüm HataylIlara  tavsiye ediyoruz.

Ut

I B B I İ H B İ I H S I I !



IHI

IHI


A ta tü rk  K ültür Merkezi  Yayını 

“F U Z U L İ  V E  H Â F I Z ”

Prof.

 Dr. 


Hasibe Mazıoylu

çıkıyor

ı ı i M i i a B i i a ü i i M m M i ı a ü i i a H i i N S K n H H H i M a ı ı m n m t N B i i a a m B H i i M i i ı M i i B U i i H M i i i



2001 / Güz 30

Bilge 49


Kültür Bakanlığı’nın İki 

Abidevî Yayını

1. Ahmet Karahisârî Hattı M ushaf-ı Şerîf

Ankara,  Kasım 2000.

2. Müstakimzâde  Süleyman S a’deddin’in

M ecelletü’n-N isâb’ı, Ankara 2000.

Prof. Dr. Abdulkerim ABDULKADİROĞLU

Emekli Öğretim Üyesi

D

evirler  gelip  geçer,  bunlardaki  pek  çok  şey 



unutulur;  am a o  devirlere  damgasını  vurmuş 

icraatlar  ve bazı  olaylara  ilâveten  m a’bedler, 

saraylar  ve  kütüphaneler  ile  onlardaki  zenginlikler 

unutulmaz.  İktidarların yaptıkları pek çok şey  vardır. 

Bunlar  içinde  bazıları  gerçekten  kalıcı  olurlar.  Ben 

Kültür Bakanlığımızın 2000 yılında gerçekleştirdiği iki 

yayın  vesilesiyle, bunlara âbidevî  (son  derece kalıcı) 

eserler ve icraatlar olarak bakıyorum. Her iki yayın da 

baskı  tekniği  ve ciltleri  açısından, günümüz şartlarına 

göre  tatminkârdır.  Bu  yayınlar  ülkemiz  için  prestij 

yayını  kabul  ed ilm ek te ,  b ilh assa  m illetlerarası 

hediyeleşm enin  liste  başı  olm aktadır.  K onuya  bu 

noktadan baktığımızda ayrıca gururlanacağımız bir husus 

ortaya çıkıyor. Çünkü burada söz konusu edilen her iki 

eser inkârı gayrı kâbil derecede âbidevîdir. Böyle olunca 

bu  her  iki  eseri  yeniden  bize  kazandıran  K ültür 

Bakanlığımızın sonuç aldığı bu kararını da aynı düzeyde 

görerek bütün samimiyetimle kendilerini kutluyorum. 

Ancak dikkatimi çeken bazı eksiklikleri de bu vesileyle 

dile getirmeyi bilim adamı anlayışımın bir görevi kabul 

ediyorum. Ola ki gelecekte benzeri hatâlara düşülmez.

Sözün  burasında,  aynı  bakanlığın  önceki  yıllar 

içinde yapmış olduğu bir yayın hakkında da bir paragrafla 

fikirlerimi tekrar gündeme getireceğim. Bu, her iki neşir 

arasındaki  farkın  anlaşılması  için  yardımcı  olacaktır. 

1991  yılında baskısı gerçekleştirilen Şeyh Hamdullah 



Hattı  K u r’ân-ı  K e rîm ’in  mesnedi  olan hattın  büyük 

heyecanla bir yurtdışı müzayedesinden satın  aldırılması 

nasıl tarihî bir hatâ ise, üstüne üstlük bir de baskısının 

yapılması ikinci bir hatâdır ve devlet bütçesine verdirilen 

zarardır. O da prestij baskısı idi. Ne yazık ki sanat olarak 

Türk hattatlarının alnında bir leke gibi yer eden bu hatta

ilâveten K ur’an eğitimine büyük önem  veren  ülkemiz 

için de tahfif ediciliği ağır basan bir neşir olmuştur. En 

evvel Osmanlı/Türk Hattatlarının pîri kabul edilen Şeyh 

H amdullah  (1429-1519)’a  ve  onun  sanatına  büyük 

saygısızlıktır. Bu, onun acemilik dönemi eseridir. Sonuna 

Diyânet  İşleri  Başkanlığı’nın  ilgili  kurulunca, büyük 

titizlikle hazırlanmış 45 sayfalık bir yanlış doğru cedveli 

konulm uştur.  Değil  K ur’an-ı  K erim ,  toplam  2350 

hatanın  bulunduğu  her hangi  bir kitabın baskısı  işinde 

bile tereddüd  edilerek vazgeçilmesi icap ederdi. Metin 

başına  Şeyh  H am dullah’ın  hayatının  ve  eserlerinin 

verildiği  bir takdim  bile  eklenmediği  gibi  hiçbir  İlmî 

değeri  bulunm ayan  bir  sayfalık  yazının  sonunda, 

" ...okuma  sırasında  her  sahifede  m evcut  bulunan 

hatâların  listesinin kontrol edilmesi ve âyetlerin buna 

göre  takibi  önemle  rica...”  edilm ektedir.  K ur’â n ’a 

saygısızlığın zirve noktası olan böylesi bir neşrin dünyada 

benzerinin olacağına ihtimal vermiyoruz. Haydi alınması 

bir hatâ idi, ama bastırılması şart olmamalı idi. Nitekim 

sonunda Diyânet İşleri  Başkanlığı’nın tasdik mühürü 

yoktur. Tasdik edilmeyen  bir metnin, hele bu  K ur’ân 

olunca korsanvarî  baskısının  yaptırılması  en  azından 

(hem  de resmî)  kurumlar arası  bir saygısızlıktır.  Ben 

bir vatandaş ve bir bilim adamı olarak tepkimi gösterdim 

ve bunları neşrettim (Bkz. A.. Abdulkadiroğlu, Güncel 



Yazılar, Ankara  1997  Şeyh  Hamdullah  (1429-1519) 

Hattı Kur’ân-ı Kerîm” s. 363-370;  "'Alet Edilen K ur’ân ” 

s. 381- 385. dipnotlarındaki önceki yayınlara ait notlar 

da dikkate alınmalıdır).

Gelelim Ahmed Karahisârî m etnine: Her şeyden 

evvel  bu  neşir okunmaktan çok müzelerdekine benzer 

bir çeşit sergilenmek içindir. Bu metni, Kur’ân-ı ezber 

bilenler ancak rahat okuyabilirler. Kullanma pratikliği 

kazandırılmak için sayfaların tepelerine veya sağ ve sol 

köşelerine, cedvel  dışına müteselsil  sayfa numaralan, 

cüz güllerine cüz sıra numaraları konulmalı idi. Bunlar 

asıl metne zarar vermezdi. Hazırlık safhasında yapılacak 

bu iş için ülkemizde mesleğinin ustası hattatlar da vardı. 

Meselâ Takdim yazısında, metnin 220 yaprağının Ahmed 

Karahisârî, kalan 80 yaprağının Haşan Çelebi tarafından 

yazılmış olduğu  ifade ediliyor ki, okumak isteyen biri 

merak  etse  tek  tek  sayfaları  saymak  mecburiyetinde 

kalacaktır. İşin daha da vahimi bu metne sahip olanlar, 

okumak isterlerse, kendi bildiklerince sayfa numaraları 

koyacaklardır  ki,  bu  âbidevî  metin  üzerinde  ortaya 

ç ık a c a k   k a rg a ş a y ı  d ü ş ü n m e k   is te m iy o r u m .

Prestij baskısı olduğuna bakılırsa, Osmanlının yedi 

büyük hattatından biri olan Ahmet Karahisârî’nin şahsı 

ve  ailesi  hakkında  verilen  bilgiler tatminkâr değildir. 

Meseleye  Türk  hat  sanatı  ve  hattatların  biyografileri 

açılarından çok, arşiv belgesi olan in’âm, m a’âş ve ehl­

Bilge 50

2001

 / 

Güz 30



Yüklə 1,35 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   53




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə