10
1931’de, hükmün Srinagar Merkez Cezaevi’nde verileceği duyuruldu. Tahmini
olarak dört ila beş bin arasında Müslüman bileşime katılmak talebiyle cezaevinin
dışında toplanmıştı. Tam da bu aşamada Molvi Mohammad Abdullah (Qadir’in
avukatı) halka sakin olmaları ve otoritelerin emirlerine uyması çağrısında bulundu.
Bu, kalabalığı yatıştırdı ve insanlar mahkemenin dışarısında sessizce haber
beklemeye başladılar. Halk Zuhr Duası’nı okumaya başlayınca, Bölge Sulh Hakimi,
Şehir Munsifi, Polis Amiri ve Polis Amir Yardımcısı Merkez Cezaevi’nin dışına
arabalarla geldiler. Bundan kısa bir süre sonra, arabalarından çıktılar ve kalabalık
hükümet karşıtı ve Qadir taraftarı sloganlar atmaya başladı (Saraf, 2005, s. 376).
Maharaja’nın Valisi silahlı polislere ateş açmaları emir verdi ve burada yaklaşık
yirmi iki gösterici katledildi ve yüzlercesi yaralandı. 31 Temmuz 1931 günü Kaşmir
tarihinde Dogra’ların otokratik yönetimine karşı bağımsızlık savaşının resmi olarak
başladığı ‘Şehitler Günü” olarak bilindi (Abdullah, 2006, ss. 88-95).
Hindistan’da 1857’de meydana gelen ayaklanma gibi, 1931’de kitlelerin
ayağa kalkışı da görünüşte uzun erimli hiç bir siyasi veya toplumsal amaca sahip
olmayan kendiliğinden meydana gelmişti. Ancak bu Okuma Odası Partisi’nin siyasi
bir partiye dönüştüreceği ‘Müslüman Konferansı’nın ortaya çıkışının katalizörüydü
(Devdas, 2007, s.30). Müslüman Konferansı’nın başlıca amaçları şunlardı:
1.
Jammu ve Kaşmir Müslümanlarının örgütlenmesi.
2.
Müslümanların birliğini sağlamak ve bunu güçlendirmek.
3.
Jammu ve Kaşmir Müslümanlarının siyasi haklarını korumak.
4.
Jammu ve Kaşmir Müslümanlarının ahlaki, eğitimsel, kültürel ve ekonomik
dönüşümlerini ve ilerlemesi için mücadele vermek (Hassnain, 2006, s.77).
11
Müslüman Konferansı’nın ortaya çıkışının nedenleri başlangıçtan beri tartışmalıdır.
Müslüman Konferansı üyeleri amaçlarının azınlıkların meşru haklarını tehlikeye
atmadan seküler ve sağduyulu bir hükümet peşinde koştuklarını söylerken, Hindu
Yuvak Sabha gibi Hint kökenli örgütlerin sağ kanadı, federe topluluklara dayalı
İslami bir sistemin başlamakta olduğundan şüphelenmişlerdi (Khan, 1980, ss. 324-
325). Bununla birlikte, bazı araştırmacılar Müslüman Konferansı’nın ortaya çıkışının
nedenlerinin Dogra yöneticilerinin ve Hint kökenli toprak beylerinin baskıcı
politikalarında yattığı konusunda hemfikirdirler. Dolayısıyla, Müslüman Konferansı,
1932’de sağduyulu bir hükümet talebiyle ortaya çıktı.
Müslüman Konferansı’nın açılış oturumu tarihi önemi haiz Pather
Mescidi’nde, Srinagar, Şeyh Mohammad Abdullah’ın Başkanlığı altında 14, 15 ve
16 Ekim 1932’de yapıldı. Bu Müslüman Konferansı’nın eyalet içerisindeki bütün
Müslüman toplumunun ezici bir desteğini aldığı tek siyasi platform olması
dolayısıyla eşsiz bir siyasi gelişmeydi. Konferans anayasanın taslağını sundu ve
ayrıca bir hilal ve yıldızdan oluşan yeşil bir bezden mürekkep bir parti bayrağını
kabul etti. Bayrak, seremoniye Bütün Hindistan Kaşmir Komitesi’nin bir temsilcisi
olan Wallullah Zain-ul-Abedin tarafından ayın 14’ünde çekildi. Oturuma üç yüz bin
erkek ve koltukları hac yerine çeviren kadınlar ve çocuklar katıldı (Rashid, 1973, s.
259). Müslüman Konferansı eyaletteki özgürlük mücadelesinin yıllıklarında çok
hayati bir yer iştigal eden bir harekete 1932’den 1939’a kadar öncülük etti. İsim
itibariyle Müslümanlara aitti, ama özellikleri tamamen İslami değildi. Hareketin
siyasi özellikleri hakkında konuşurken Şeyh Mohammad Abdullah şunları
demekteydi, “Hareketimiz azınlıklara karşı değildir. İster Hintli, ister Sih olsunlar
ülkemdeki herkese her daim onların da sıkıntılarını gidermeye uğraşacağımıza dair
12
garanti veririm, lakin onlar da bizim haklarımıza saygı duymalılar” (Abdullah, 2006,
ss. 188-189). Hakikaten de, Müslüman Konferansı kendisini Pandit örgütlerinin
karşısında konumlandırmadı; bazı önde gelen gayri Müslüman liderler de parti ile
ilişki içerisindeydi, Hammu’da Sih bir lider olam Sardar Budh böylesi bir kimseydi.
Kendisi Maharaja’ya ‘Dilenciler’e ödeme yapması konusunda ısrar ettiği için bölge
idare reisliğinden azledilmişti. Bu kendisini öyle meşhur kıldı ki Müslüman
Konferansı Mohammad Peygamber’in doğum yıldönümünün önemi üzerine bir
konuşma yapmak üzere 1932 yazında kendisini davet etti (Devdas, 2007, s. 35).
Müslüman Konferansı alenen sekülarizme inandığını defalarca tekrar etse bile
(Singh, 1993, s. 35) Hintlilerin korkuları yatışmıyordu. Dolayısıyla hareketin
toplumsal tabanı bütün Jammu ve Kaşmir’i yansıtacak bir özellik kazanamadı.
Müslüman Konferansı umumi bir örgüt olarak görülmemelidir. Sorun,
Kaşmir’de Müslümanların dini kimlikleri dolayısıyla ayrımcılığa uğrayan tek
topluluk olmasıdır. Hint kökenli Dogra devletine karşı direnişleri tüm toplumdan
kaynaklanan bir mücadele olarak görülmektedir. Oysa gerçek başkadır ve aslında
tüm toplumu temsil eden yapı, devlettir. Sonuç olarak buna gösterilen her tepki de
mantıken bütün topluma ait olarak görülecektir. Ancak Kaşmirlilerin siyasi
taleplerinin hak talepleri ile başladığı gözden kaçırılmamalıdır ve bu haklar yalnızca
Müslümanlar tarafından talep edildiği için tanınmamıştır. Dahası, 1931 protesto
hadisesinden sonra devlet tarafından düzenlenen toplumsal entrikaların akabinde,
Kaşmir Müslümanları kendi Müslüman kimliklerini daha keskin bir biçimde ifade
etmeye ve belirli bir program doğrultusunda Dogra hakimiyetinden daha bütünlüklü
bir talepler biçimini alana hakları için mücadele etmeye başlamışlardır.
Dostları ilə paylaş: |