T. C. İStanbul 13. AĞIr ceza mahkemesi



Yüklə 0,61 Mb.
səhifə7/7
tarix25.06.2018
ölçüsü0,61 Mb.
#51112
1   2   3   4   5   6   7

Sanık Bora Ballı müdafii Av. Zekeriya Çetin söz istedi verildi: “Efendim müvekkilim yaklaşık 2 buçuk senedir bu suçtan tutukludur, tutuklamasına sebep olan yalnızca diğer sanık Bedirhan Şinal’ın aşamalarda vermiş olduğu çelişkili, tutarsız beyanlarının dışında hiçbir delil yoktur. Öncelikle Bedirhan Şinal’ın aşamalarda beyanlarının gerçeği yansıtmadığı bizzat tahkikatı yürüten İstanbul Emniyet Müdürlüğünün fezlekesinde ayrıntılı bir şekilde saptanmıştır. Efendim bir olay kurgusu var ve bu olay kurgusunun Bayrampaşa Cezaevinin C27 koğuşunda başladı. Ergenekon tutuklularından tutuksuz yargılananlardan İlhan Selçuk’la, Sedat Peker arasında bir anlaşmazlıktan dolayı İlhan Selçuk’a yapılacak bir suikast planlandığı iddia edilmektedir ve iddia C27 koğuşunda geçmektedir. Ancak emniyet İstanbul Emniyet Müdürlüğü bu konuda ikna olmamış ki Bayrampaşa Cezaevine bahsi geçen Boğaç Kaan Murathan isimli şahsın C27 koğuşunda kalıp kalmadığı sorulmuştur ve kişinin bu koğuşta kalmadığı bizzat cezaevinden gelen belgelerle sabit olmuştur. Ayrıca efendim ifadelerinin devamında bir tutuklanma hadisesinden söz etmiştir. Bu hadisenin de yine Bora Ballı tarafından Sarı Kenan isimli bir şahsın vurdurulması hadisesinden dolayı tutuklandığından söz etmiştir. Ancak tutuklanma hadisesi ilgili makamlarca sorulmuştur. Tutuklanma hadisesi Kenan Halil adında 16 yaşındaki bir çocuğun cep telefonunu gasp etmesinden dolayı tutuklandığı bu suçtan dolayı da Bakırköy Ağır Ceza Mahkemelerinden 4 yıl 2 ay hapis cezası aldığı ispatlanmıştır. Ayrıca cezaevinden Aralık 2007 yılında çıktığını ve daha sonra benim müvekkilimi cezaevinde ziyaret ettiğinden söz etmiştir. Yine cezaevi ile yapılan yazışmalarda benim müvekkilimle hiçbir şekilde görüşmediği yine cezaevi kayıtlarından ispatlanmıştır. Ayrıca yine cezaevi ziyaretinde benim müvekkilimin kendisine Eyüp’te hapçı Yusuf isimli bir şahsın vurdurulması yönünde bir talimat verdiğinden söz etmiştir. Emniyet yine hem gerekli adli makamlar hem de istihbari yapmış olduğu çalışmalarda böyle bir olayın hayali olduğu hiçbir şekilde böyle bir olayın gerçekleşmediğini ispat etmiş durumdadır. Ayrıca efendim İlhan Selçuk’un gözaltına alındığı tarihten sonra müvekkilimin onu cezaevinden aradığını iddia etmiştir. Yine yapılan HTS raporlarında böyle bir aramanın gerçekleşmediği yalnızca kendi adına kayıtlı telefonu ile ananesini aradığı sabit olmuştur. İfade savcılıkta şey emniyetten sonraki savcılık ifadesini uyuşturucu madde kullandığından iddiasıyla ifade vermediğini beyan etmiştir. Ancak efendim adli tıp raporlarında hiçbir uyuşturucu kullanmadığı saptanmıştır. Ayrıca efendim yaklaşık 3 yıl önce 6.8.2007 tarihinde başka bir suçtan Kadıköy çocuk büro amirliği tarafından gözaltına alınmıştır kimlik tespiti tutanağında 2 kardeşi olduğundan söz etmiştir ama şahsın hiçbir kardeşi yoktur. Soruşturma aşamasında Bedirhan Şinal iddialarını destekleyecek hiçbir sanık, tanık, bilgi sahibi yoktur. Aksine en az 10 kişiyi ifadelerinde Bedirhan Şinal’ın kendilerine iftira attıklarını beyan etmişlerdir. Bu denli hukuken sakat, ispatı mümkün olmayan ayrıca aksine bizzat emniyet makamlarınca ispatlandığı halde hala müvekkil sanığın iş bu dosyadan 2 buçuk yıla yakın tutuklu kalması kanaatimizce izaha muhtaçtır. Müvekkil telafisi mümkün olmayan zararlara duçar olmuştur bu 2 buçuk yılda. Deliller toplanmıştır, 12.Ağır Ceza Mahkemesinde ayrıntılı olarak ifadeler alınmıştır, huzurda alınacak ifadeler tekrarın ötesine geçmeyeceği kanaatindeyiz. Dolayısıyla müvekkilimin tahliyesini Yüce mahkemeden talep ediyoruz efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”



Sanık Bayram Demir müdafii Av. Yunus Akçay söz istedi verildi: “Müvekkilin tahliyesine ilişkin yazılı taleplerimizi ve ekindeki belgeleri ibraz ediyoruz. Ayrıca sözlü olarak da tekrarlamak istiyorum. Birleştirilen dosya sanığı müvekkil Bayram Demir Cumhuriyet Gazetesine Molotof atılması eylemi ile bağlantılı olduğu iddiasıyla huzurdaki dosyadan tutukludur. İddialara göre İlhan Selçuk ile Sedat Peker arasında husumet olup Sedat Peker’in adamı olan Sanıklardan Boğaç Kaan Murathan İlhan Selçuk’un öldürülmesini müvekkil sanık Bayram Demir’den ister, Bayram Demir’de diğer Sanıklar Bora Ballı ve Seyhun Zaim’e durumu söyler ve bu sanıkların talimatıyla da Sanık Bedirhan Şinal eylemi gerçekleştirecektir. Yine iddia göre sonradan Boğaç Kaan’ın, Bedirhan Şinal ile görüşmesiyle öldürme eyleminden vazgeçirmiş ve ses getirip infial uyandıracak, kaos yaratacak, devlet otoritesini zaafa uğratacak Cumhuriyet Gazetesine Molotof atılması eylemi Bedirhan ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilmiştir. Yine iddia göre söz konusu eylem Sanıklar Boğaç Kaan, Bayram Demir, Bora Ballı, Seyhun Zaim ve Bedirhan Şinal’ın birlikte kaldıkları Bayrampaşa Cezaevindeki C27 nolu koğuşta planlanmış ve eylem Bedirhan’ın tahliye olmasından sonra gerçekleştirilmiştir. Bedirhan Şinal’ın iddiaları doğrultusunda iddia makamının iddianamesine dayandırdığı temel ve vardığı sonuç budur. Ne var ki diğer taraftan her ne kadar şuan vefat etmişse de İlhan Selçuk ile Sedat Peker’de iddia edilen Ergenekon örgütü nedeniyle yargılanmaktadır. Yani iddiaya göre aynı örgüte mensup 2 kişiden biri diğerine ülkede kargaşa çıkarmak adına zarar vermek istiyordu. Bedirhan Şinal’ın iddiaları tamamen asılsız olup müvekkilin bahsedilen eylemle uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. Müvekkil Bayram Demir, Boğaç Kaan Murathan’ı evveliyatta tanımamakta olup isnat edilen bu eylem nedeniyle Silivri Cezaevinde kendisini tanımıştır. Müvekkil Bayram Demir ile Boğaç Kaan aynı dönem Bayrampaşa Cezaevinde kalmışlardır, fakat koğuşları farklıdır. Müvekkil ve diğer sanıklar Bedirhan, Bora ve Seyhun C27’de. Diğer sanık Boğaç Kaan ise önce B14 alt blok sonra B7’de kalmıştır. Cezaevinden celp edilen ve dosyada mübrez kayıtlarda bunu doğrulamaktadır. Kaldıkları bloklar dahi farklı olup bloklar arası geçiş yoktur. Burası çok önemlidir çünkü Bedirhan Şinal’in iddialarına göre eylem planı C27 nolu koğuşta yapılmıştır, fakat Boğaç Kaan C27’de hiç kalmamıştır. Müvekkil aynı koğuşta kalmasına rağmen eylemin faili sanık Bedirhan’ı koğuştan hatırlamamaktadır. Zira koğuşlar 100, 150 kişi olup herkesin herkesle muhabbeti yoktur. Müvekkil sanıklardan Bora ve Seyhun’u da cezaevinde tanımış olup aynı ilçede ikamet etmeleri nedeniyle aralarında muhabbet oluşmuştur. Yani müvekkil evveliyatta dosyadaki sanıkların hiçbirini tanımamaktadır. Dosyada müvekkil aleyhine tek bir delil yoktur, sadece ve sadece Bedirhan Şinal’ın iddiası üzerine müvekkil tutuklanmıştır. Söz konusu iddiayı destekleyen başka hiçbir iddia ve beyan olmadığı gibi müvekkil aleyhinde isnat edilen eyleme ilişkin herhangi bir resim, fotoğraf ve telefon görüşmesi de yoktur. Yine müvekkille ilgili müsadere edilen herhangi bir belgede yoktur. Müvekkilin tek talihsizliği yine isnat edilen başka bir suçtan cezaevinde yatıyor ve Bedirhan Şinal ile aynı koğuşu paylaşıyor olmasıdır. Fakat iddia makamı müvekkil aleyhinde delil bulamadığından olsa gerek iddianamede müvekkil Bayram Demir’in çıkar amaçlı suç örgütü üyesi olmak ve örgüt faaliyeti çerçevesinde hareket etmekten suç kaydının bulunduğunu belirtme gereği duymuştur. Bir kişinin başka bir suçunun olması veya suç kaydının olması onun potansiyel suçlu olacağı ve isnat edilen eylemi gerçekleştirmiş olacağı anlamına gelmez. Bu bağlamda ceza hukukunun temel ilkeleri olan suçluluğu sabit oluncaya kadar kişinin masum olduğu ilkesi iddia makamınca göz ardı edilmiştir. Yine usul kanunumuz gereğince iddia makamı şüpheli aleyhine olan terimleri toplayacağı gibi şüpheli lehine olan delilleri de belirtmek durumundadır. Oysa iddia makamı dosyada Bedirhan’ın iddiaları dışında müvekkil aleyhine delil olmamasına ve müvekkil sanık lehine çok sayıda delil olmasına rağmen bunlardan bahsetme gereği duymamıştır. Şöyle ki eylemi gerçekleştiren Sanık Bedirhan’ın değişik ifadelerinde bahsettiği ve ismini verdiği birçok olayın ve kişinin kolluk güçlerinin araştırmasıyla normalde olmadığı yani Bedirhan Şinal’ın doğru söylemediği anlaşılmıştır. Yine dosyada mevcut Bedirhan’ın gerek Bayrampaşa cezaevinde kalınan koğuşlarla ilgili beyanı, gerek diğer sanık Boğaç Kaan’la ilgili beyanları ve teşhis tutanakları ki Boğaç Kaan’ı da teşhis edememiştir ama talimatı ondan aldığını söylemektedir. Gerekse arkadaşlarının kendisi hakkındaki beyanları dikkate alındığında ve birlikte değerlendirildiğinde Bedirhan Şinal’ın doğru söylemediği müvekkil hakkındaki iddialarının asılsız olduğu gayet açıktır. Fakat iddia makamı bu delillerden ne hikmetse iddianamede hiç bahsetme gereği duymamıştır. 183 sayılı 22.04.2010 tarihli, 2011 tarihli celsede de belirttiğimiz üzere müvekkil Bayram Demir’in herhangi bir sabıkası olmayıp daha önceden isnat edilen fiille ilgili yargılandığı davada iddia makamı hakkında beraat yönünde mütalaa vermiş ve ek 1’de sunduğumuz 27.05.2011 tarihli yani bundan 5, 6 gün önce son celse zaptından da görüleceği üzere Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesi mütalaa doğrultusunda müvekkil sanık Bayram Demir’in beraatına karar verilmiştir. Yani bu dosya iddia makamının mevcut dosyadaki iddianamede müvekkil Bayram Demir’in suçlu olacağına yönelik dayandırdığı dosya. Çünkü suç kaydı var ya ondan dolayı bunu da yapmıştır diyor. Müvekkil beraat ettiği Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/467 esas sayılı dosyasında 17 Temmuz 2007 tarihinde gözaltına alınmış ve akabinde tutuklanmıştır. Müvekkil o tarihten beri tutukludur. 2007 Temmuz, 2011 Haziran müvekkilin hürriyeti 46 buçuk aydır yani yaklaşık 4 yıldır kısıtlanmıştır. Müvekkil beraat ettiği dosyada 2019 yılı Ocak ayında ifade verdiği ilk duruşmada tahliye olmuştur. Tahliye olana kadar 18 ay tutuklu kalmıştır. Silivri 3 nolu cezaevinden tahliye olduğu gün huzurdaki dava nedeniyle jandarma tarafından polise teslim edilmiş ve İstanbul Emniyet Müdürlüğünde gözaltında tutulmuş ve 16 Ocak 2009 tarihinde huzurdaki dosyadan tutuklanarak Metris Cezaevine ve akabinde de Silivri 4 nolu cezaevine nakledilmiştir, şuanda da 1 nolu cezaevinde yatmaktadır. Yani bu dosyadan da 28 buçuk ay tutukludur. Netice itibariyle müvekkil beraat ettiği dosyadan 18 ay. Hürriyetine kavuşamadan hemen gözaltına alınıp tutuklandığı huzurdaki dosyadan da 28 buçuk ay olmak üzere toplamda kesintisiz 46 buçuk aydır yani yaklaşık 4 yıldır tutukludur. Dosya kapsamına bakıldığında müvekkilin bu dosyadan tutuklanmasında Bedirhan Şinal’in iddiası dışında hiçbir delil yoktur. Bedirhan Şinal’ın iddiaları gerçekdışı olup zaten kendi içinde de tutarsızdır. Bedirhan isnat edilen eylemin Boğaç lakaplı Emre ismindeki Sedat Peker’in adamı tarafından silsile yolu ile kendisine yaptırıldığı iddia etmiştir. Fakat sonradan Boğaç lakaplı Emre nasıl olduysa Boğaç Kaan Murathan olmuştur. Dosyadan görüleceği üzere Bedirhan, Boğaç’ı teşhis edememiştir. Bayrampaşa Cezaevinde Boğaç’la aynı koğuşta kalmamıştır. Bedirhan’ın değişik aşamalarda verdiği ifadelerde birbirini tutmamakta ve ciddi çelişkiler arz etmektedir. Cezaevinden savcılığa yazdığı mektuplarda da birbirine zıt beyanlarda bulunmuştur. Anlattığı olaylar ve kişiler farazidir, keza ismini belirttiği Sarı Serdar, Hapçı Yusuf, Çaycı Cuma isimli kişilere kolluk güçleri yaptıkları araştırmayla ulaşamamış olup bunlarla ilgili iddia edilen olayların da olmadığı kolluk güçlerinin yaptığı araştırmaya tespit edilmiştir. Bütün bu durumlar dosya münderecatında sabittir. Yine Bedirhan’ın ifadesine başvuran arkadaşları Bedirhan’ın Kurtlar Vadisi filmini seyrettiğini bu eylemi meşhur olmak ve kız arkadaşının gözüne girmek için yaptığını beyan etmiştir. Keza Bedirhan’ın dosyada bu yönde beyanları mevcuttur. Dosya kapsamına göre Bedirhan Şinal normal ve sağlıklı biri insan gözükmemektedir. Zira ananesinin de bu yönde dosyada dilekçesi vardır. Yine dosya kapsamına göre hep dosya kapsamına göre ben söylüyorum farazi konuşmuyorum, bir dönem yatmış olduğu Edirne Cezaevinden Bedirhan’ın durumuna ilişkin yapılan yazışmaya verilen cevapta psikolojik problemleri olduğu belirtilmiştir. Netice itibariyle müvekkil Bayram Demir’in Cumhuriyet Gazetesine Molotof atılması eylemiyle bağlantısı olduğuna dair ve iddianamede isnat edilen suçların faili olduğuna dair Sanık Bedirhan Şinal’ın iddiaları dışında hiçbir delil yoktur. Müvekkil yukarıda da arz edildiği üzere kesintisiz 46 buçuk aydır yani yaklaşık 4 yıldır tutukludur. Dosyanın geldiği 12. Ağır Ceza Mahkemesinde 2 yılda çok az sayıda duruşma yapılabilmiş ve her duruşmaya farklı heyetler çıkmıştır. Kanaatimizce heyetler dosyaya tam anlamıyla vakıf olabilmiş olsaydı, müvekkil Bayram Demir şuan tutuksuz yargılanıyor olacaktı. Tutuklama bir tedbir olup ceza değildir fakat müvekkil açısından bu kadar uzun süreli tutukluluk tedbirden ziyade cezaya ve infaza dönüşmüştür. Biz müvekkilin beraat edeceği kanaatindeyiz aksi olsa ve müvekkil ceza alacak olsa bile her 2 dosyadan tutuklu kaldığı süreler toplamı zaten muhtemel cezasının infazını doldurmuştur. Zira Türk Ceza Kanununun mahsup başlıklı 63. maddesine göre hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsi hürriyeti sınırlama sonucu doğuran bütün haller nedeniyle geçirilmiş süreler hapis cezasından indirilir hükmü gereğince müvekkilin 18 ay tutuklu kaldığı diğer dosyadaki süreninde bu dosya için göz önüne alınması gerekmektedir. Ek 2’de sunduğumuz Yargıtay kararında da bu durum açıkça anlatılmıştır. Zira bu konuda Yargıtay’ın birçok kararları vardır hatta Yargıtay kararlarında yapılan yargılamada ceza almış olsa bile kişi yani beraat etmemiş olsa ceza almış olsa bile tahliye edilmişse şayet sonradan başka bir suçtan dolayı tutuklu bulunuyorsa önceki dosyasından temyiz ve beraat etme ihtimali olduğu için orda ki tutukluluğun bile 2. dosyaya mahsup edileceğini belirtiyor. Ki müvekkil ilk dosyadan zaten beraat etmiştir, onun son celse zaptını da dilekçemiz ekinde Sayın Başkanlığınıza arz ediyoruz. Müvekkil sabıkasız olup geçindirmekle hükümlü olduğu ailesi ve 3 çocuğu vardır. Kendisi Eyüp Yeşilpınar’da ikamet etmekte olup Şişli Yeşilpınar arasında çalışan minibüs esnafıdır. Yani sabit ikametgah ve iş sahibi olup kaçma ihtimali olmadığı gibi bu ihtimali uyandıran somut olgularda yoktur. Sanıkların daha önce İstanbul 12. Ağır Ceza mahkemesinde ifadeleri alınmış ve dosya ekseriyet itibariyle tekemmül etmiş ve neticeye etki edecek ciddi bir eksiklik kalmamıştır. Her ne kadar 22.04.2011 tarihli celsede tahliye talebimiz için iddia makamınca isnat edilen eylemin işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını haklı gösterecek derecede somut olgular olduğu şeklinde soyut bir mütalaada bulunulmuş ve suçun CMK madde 100/3’te sayılı suçlardan olduğu belirtilmişse ve başkanlığınıza da mütalaa doğrultusunda müvekkilin tutukluluk halinin devamına karar verilmişse de müvekkil Bayram Demir’in isnat edilen eylemi işlediğine dair kuvvetli suç şüphesini bırakın eski CMK’nın aradığı sadece makul şüphe bile yoktur. Zira Bedirhan Şinal’ın iddiaları dışında müvekkil Bayram Demir aleyhinde hiçbir delil yoktur. Biz müvekkilin beraat edeceği kanaatindeyiz. Müvekkil açısından en kötü durumda bile isnat edilen suçun vasfı değişecektir. Bu bağlamda yine CMK madde 100’e de değinmek istiyorum Yargıtay Tektik Hakimi Mustafa Albayrak’ın bilimsel görüşleri Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve ceza daireleri ışığında notlu atıf uygulamalı ceza muhakemesi kanunu Özkitap isimli kitabında ki Mustafa Albayrak adalet akademisinde de hakim ve savcı adaylarına ders vermektedir. Madde 100 tutuklama nedenleri; kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedenin bulunması halinde şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. Sayın mahkemenizin bunu okumamı yanlış anlamayacağı düşüncesindeyim bir saygısızlık olarak addetmeyin. Sadece bazı (1 kelime anlaşılmadı) netleştirmek için bunları okumam gerekiyor. Sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir diyor. Yani böyle bir durumda bile illa sanığın tutuklanması gerekmez. Verilebilir takdire bırakılmış olan bir durum. İşin önemi verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde tutuklama kararı verilemez. Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir. Yani yeni CMK’nın düzenlenmesinde tutuklamayı mümkün mertebe istisnai bir hale getirmiştir. Yine tutuklayın demiyor varsayılabilir diyor. Nedir bunlar? Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa, şüpheli veya sanığın davranışları delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme tanık mağdur veya başkaları üzerine baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa bu bahsedilen durumların hiçbir tanesi müvekkil açısından söz konusu değildir. Yine katalog suçlar saymış bunda da suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve devletin güvenliğine karşı suçlar diye de müvekkil hakkında iddianamede belirtilen 2 suç var. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma diyor fakat müvekkil örgüt kurmaktan değil, örgüt üyesi olmaktan değil sadece örgüte yardım etmekten yargılanıyor. Ve de 4 yıldır da tutuklu önceki dosyayı da sayarak söylüyorum. Yine devletin güvenliğine karşı suçlar adı altında da patlayıcı madde atmak, yani azmettirici sıfatıyla işleyen gibi ondan sorumlu tutuluyor. Tutuklama koruma tedbirinde kişinin temel hak ve özgürlüğü daha kişi mahkeme kararıyla mahkum olmadan sınırlandırılmaktadır. Tutuklama ceza yargılaması hukukunun korunma önemlerinden biri olan ve kişi özgürlüğü ve güvenliğine getirilen bir sınırlama olması nedeniyle uygulanmasına titizlikle dikkat edilmesi gerekir. Tutuklamanın bu derece önemli sonuç doğurması karşısında CMK’da düzenlenen bazı tedbirlerin uygulanmasına Cumhuriyet savcısı tarafından da karar verilebilmesine rağmen tutuklama kararı gerek soruşturma aşamasında gerekse kovuşturma aşamasında sadece hakim tarafından verilebilecektir. Yani tutuklamanın ehemmiyetinden bahsederek bu konuda savcılığın da bir tasarrufu olmadığından, olmadığını belirtiyor. Ceza muhakemesinin amacı maddi gerçeği ortaya çıkarmaktır. Ancak bu amacın gerçekleştirilmesi amacıyla tutuklamak tedbirine başvurmada bir zorunluluk yoktur. Yasada yer alan koşulların oluşumu halinde tutuklama kararının hakim tarafından verileceğini yasada yer almış olması hakimin tutuklama konusunda takdir yetkisini kullanacağını göstermektedir. Yasanın amacı tutuklama sebeplerinin varlığı halinde tutuklama kararı almayı hakimin takdirine bırakmaktır. Buradaki takdirilik keyfi bir durum değildir. Hakim olayın tüm özelliklerini ve şüpheli veya sanığın kişilik özelliklerini de göz önünde bulundurarak karar verecektir. Bu konuda uygulamada karşılaşılan önemli bir sorunu şöyle dile getirebiliriz. CMK’nın 100/3. maddesinde yer alan tutuklama sebeplerinin bulunması halinde zorunlu olarak tutuklama kararının verilmesi gerektiği düşünülmektedir. Bu nedenle tutuklama için zorunlu şekli ve maddi şartlar araştırılmaksızın tutuklama kararı verilmektedir. Oysa böyle bir durumda bile hakim tutuklama kararı vermeye mecbur olmayıp tutuklama kararı verilmesinin zorunlu olup olmadığını araştırmak zorundadır. Bu durumda tutuklamanın ihtiyariliğini göstermektedir. Tutuklama kararı verilmesinin zorunlu olup olmadığını yeterince araştırılmaması buraya Sayın mahkemenin dikkatini celp etmek istiyorum çünkü burası önemli. Tutuklama kararı verilmesinin zorunlu olup olmadığının yeterince araştırılmaması haliyle sırf şüpheli veya sanığın üzerine atılı suç niteliği dikkate alınarak tutuklama kararı verilmesinin uygulamada önemli ve giderilmesi zor zararlara neden olduğu görülmektedir. Ki bunun en açık örneği de müvekkilin 18 ay tutuklu kaldığı az önce bahsettiğim diğer dosyadır. Müvekkil 18 ay tutuklu kalmış ve akabinde beraat etmiştir. Yargılamayı yapan mahkemede müvekkil için tutuklu kaldığı süreler için CMK 141 ve devamı maddeler uyarınca tazminat talep etme hakkın vardır diye de bir kanuni hakkını belirtmiş. Yani 18 ay tutuklu kalıyorsun tamam suçun yok beraat ettin ama tazminat talep edebilirsin. Suçun niteliği veya suçun yaptırımı olarak öngörülen cezanın ağırlığı tutuklama için asla yeterli olamaz. Tutuklamaya tutuklamanın devamına veya bir (1 kelime anlaşılmadı) bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda hukuki ve fiili nedenleriyle gerekçelerinin gösterilmesi gerektiği yasada açıkça belirtilmiştir. Ancak burası da önemli uygulamada yani mevcut yargılamalardan bahsediyor kararların çoğu zaman hukuki neden ve gerekçelerden yoksun bulunduğunu üzülerek belirtmek zorundayız. Yine delillerin durumu, şüpheli sanığın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, tutukluluk süresi, tutuklama tarihi gibi gerekçelerle tutuklama tutuklamanın devamı veya tahliye isteminin reddine ilişkin kararların verildiğini görmekteyiz. Herkes ne için ve hangi nedenle tutuklandığını bilmek ve anlamak hakkına sahiptir. Tutuklamaya tutuklamanın devamına veya tahliye isteminin reddine ilişkin kararların her verilişinde de değişen şartlara göre yerinde ve geçerli nedenlerle kararların verilmesini gerektiği de önemle dikkat edilmesi gereken başka bir husustur. Ben daha fazla uzatmak istemiyorum netice itibariyle müvekkil Bayram Demir’in tutuksuz yargılanmak üzere bir hakkın tahliyesini, Başkanlığınızın gerek görmesi halinde diğer güvenlik tedbirlerinden herhangi biride uygulanabilir, yurtdışı yasağına çıkma gibi. Tahliye talebimizin kabul görmemesi halinde uygun görülecek kefalet karşılığında serbest bırakılmasını, bu taleplerimizin kabul görmemesi halinde müvekkilin yargılandığı ve beraat ettiği Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/467 esas sayılı dosyasında ne kadar süre gözetim altında ve tutuklu kaldığının mahkemesinden ve ilgili ceza infaz kurumundan sorulmasını ve bu şekilde huzurdaki dosyayla birlikte müvekkilin tutukluğunun toplamda ne kadar zamandır devam ettiğinin tespit edilmesine. Yine tahliye talebimizin reddedilmesi halinde iddia makamının kuvvetli suç şüphesini doğuran delilleri bulunması ve Sayın mahkemenizin de tahliye talebimizi iddia makamının görüşü doğrultusunda kuvvetli suç şüphesinin varlığının devam ettiği gerekçesiyle reddetmesi halinde muğlak ve soyut bir ifade ile değil somut ve müvekkil Bayram Demir hakkında kuvvetli suç şüphesinin ne olduğunun ve hangi nedenle tutukluluğun devam ettiğinin ara karara ayrıntılı olarak geçmesini Sayın Başkanlığınızdan arz ve talep ediyoruz.”

Sanık Seyhun Zaim müdafii Av. Ümit Şahin söz istedi verildi: “Müvekkilim 30 ayı aşkın süredir tutukludur. Tutukluluğa neden olan olaylar silsilesi şöyle gelişmiştir, Sanık Bedirhan Şinal kendisi ve yaşı küçük 2 çocukla birlikte Cumhuriyet Gazetesine Molotof kokteyli atmıştır. Olay sonrası şahıslar yakalanarak gözaltına alınmıştır, Bedirhan Şinal’ın akla hayale sığmayan kendi içinde dahi tutarsız beyanlarıyla Molotof atma eylemi akıl almaz bir hal almıştır. Önce mahallede husumeti olan kim varsa onları emniyet toplamıştır. Gelen şahısların verdikleri beyanlar dosyada mevcuttur. Bu şahıslar önceki tarihlerde ya Bedirhan’ı dövmüştür, ya da Bedirhan’ın hoşlandığı kızla gezmiştir, Bedirhan bununla da yetinmemiş yaşadığı semt olan Eyüp’ün delisini dahi şüpheli diye bildirmiştir. İfadesinden sonra tutuklanarak cezaevine gönderilen Bedirhan Şinal eylemden 8 ay sonra tüm bildiklerimi anlatacağım diyerek savcılığa mektup yazmıştır. Bu mektupta eyleme ilişkin görüşmenin Bayrampaşa C27 nolu koğuşta yapıldığını, koğuşta bu görüşmenin Emre isimli Boğaç lakaplı 24, 25 yaşlarında bir şahıs Bora Ballı, Seyhun Zaim, Sinan Çetin ve Bayram Demir arasında yapıldığından bahsetmiştir. Buna ilişkin ayrıntılar gerek dosya kapsamında gerek diğer sanık ve müdafiinin beyanlarıyla anlatılmıştır. Bu hususa değinmeyeceğim. Ancak dava dosyasının önemli noktaları üzerinde durulması gerektiği kanaatindeyim. Sanık müvekkilim Bayrampaşa Cezaevinde Emre isimli Boğaç lakaplı şahıs ile ve huzurdaki Sanık Boğaç Kaan Murathan ile aynı koğuşta yatmamıştır ve bu şahıs ya da şahısları tanımamaktadır. Bu husus resmi kayıtlarla sabit olup diğer sanıkların ve tanık beyanları bu husus resmi sabit olup diğer sanıklarında beyanı bu yöndedir. Gerçi tüm bu resmi evraklar ve sanık ve tanık beyanları ile dosya kapsamında tanık olarak dinlenilen Bayrampaşa Başgardiyanı yalancıdır, tek doğru sanık Bedirhan Şinal’ın beyanlarıdır. Çünkü Bedirhan Şinal tüm bu gelen evraklı tanık beyanlarını, sanık beyanlarını yalan olduğunu sadece tek doğrunun kendisinde mevcut olduğunu Bayrampaşa’nın bir çiftlik olduğunu C’den B’ye, B’den A’dan istediği gibi geçebileceğini Sayın mahkemede de beyan etmiştir. Sanık Bedirhan Şinal’ın ifadelerinde Emre isimli Boğaç lakaplı bir şahıstan bahsedilmektedir. Şu hususa dikkat çekmek istiyorum. Emre isimli Boğaç lakaplı 24, 25 yaşlarında Sedat Peker’in adamı diye bir şahıstan bahsetmekteyken emniyet müdürlüğü sanık müvekkilim Seyhun Zaim’in sorgusunda Bedirhan ile aynı koğuşta yattığınızı ve eylem talimatını veren şahsın Boğaç Kaan Murathan olduğundan bahsetti diyerek Bedirhan’ın bahsettiği şahıstan sıyrılarak bu kişinin huzurdaki sanık Boğaç Kaan Murathan olacağına karar vermiştir. Bedirhan Şinal’ın böyle bir beyanı olmamasına rağmen müvekkilime sorulurken Seyhun Zaim’e Bedirhan, Boğaç Kaan Murathan’ın ismini verdi diyerek Emre isimli Boğaç lakaplı diye tanımladığı şahsın Boğaç Kaan Murathan olduğunu emniyet karar vermiştir. Diğer sanık ve müdafilerinde ayrıntılı bir şekilde belirttiği gibi koğuşta konuşulduğu iddia edilen Ergenekon davası ile koğuşta geçirilen tarihler arasında 3 buçuk aylık bir süre vardır ki sanık Bedirhan’ın anlattığı tarihte henüz Ergenekon operasyonu başlamamıştır. Az öncede arz ettiğim üzere sanık Bedirhan Şinal emniyetteki tutum ve davranışlarına soruşturma aşamasında da devam etmiştir. Bu kez gerek her biri kendi içinde çelişik ifadeleriyle gerekse yazdığı mektuplar ile duruşmalarda dosyaya yeni isimler eklemiştir Kandıra’daki ve Hüseyin Görüm, Zülfü Açıkses, Hapçı Yusuf, koğuş sorumlusu Akın, çaycı Cuma vesaire bunların birçoğu hayali şahıs olup bir kısmı da huzurdaki sanık ve sanıklardır. Şu noktayı da Sayın mahkemenin dikkatine sunuyorum. Bir an için bir an için Sanık Bedirhan’ın beyanlarını gerçek olduğunu varsayalım tabi önce hangi beyanı diye sormak gerekiyor. O kadar çok beyanı var ki değişik tarihlerde. Hangi beyanının geçerli olduğunu doğru olduğunu kabul edelim ve ona göre şöyle varsayımımıza devam edelim. Sedat Peker ile İlhan Selçuk arasında husumet olduğunu varsayalım ve bu nedenle İlhan Selçuk’un vurulacağına bu eylemin devletin anayasal düzeni ile ilgisi nedir 2 şahıs arasındaki şahsi husumet? Ayrıca böyle bir husumetin mevcudiyeti ne Sedat Peker’den, ne de merhum İlhan Selçuk’tan sorulmamıştır. Yine Bedirhan’ın beyanlarının biran için doğru olduğu varsayımıyla eylem İlhan Selçuk’un öldürülmesi ise Molotof atılması eylemiyle planlanan eylemin ve eylem hedefinin farklı olması karşısında müvekkilim Seyhun Zaim Molotof atma eyleminin hangi aşamasındadır? Davanın açılmasından bu yana dosya kapsamında sanık Bedirhan Şinal’in başta müvekkilim olmak üzere diğer sanıklar aleyhine iftiraları dışında aleyhine hiçbir delil bulunmamaktadır. Sanık müvekkilim 30 aya aşkın bir süredir tutukludur, suçun cezasını yatmıştır efendim bir nevi suçun cezasını yatmıştır. Ailesi ve kendisi mağdur olmuş ve olmaktadır. Sanığın tahliyesine karar verilmesini saygılarımla arz ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”

Sanık Fatih Derdiyok müdafii Av. Rıfat Yılmaz söz istedi verildi: “Sayın Başkan, Değerli üyeler biz öncelikle eski yapmış olduğumuz savunmalarımızı aynen tekrar ediyoruz. Bunun dışında birkaç hususu izninizle tekrar belirtmek istiyorum. Müvekkilimin bu olaya iştiraki sadece yakıtı biten araca benzin götürmekten ibarettir. Ancak daha sonra alınan bu yakıtla, Molotof kokteyli yapıldığına vakıf olduğu andan itibaren zaten kendisi fiziki güçte kullanmak suretiyle bu Molotof kokteylleri etkisiz hale getirip özür dilerek ifade edeyim ki tekmelemek suretiyle kırmak ve vurmak suretiyle etkisiz hale getirip mahalden dosya sanıklarından Murat Aplak’la birlikte derhal ayrılmıştır ve ertesi gün müvekkilimin kendisi maalesef bu üzücü ve talihsiz olayı tüm kamuoyu gibi gazetelerden, basından, medyadan öğrenmiş durumda bulunmaktadır. Özelikle tekrar tekrar altını çizerek ifade etmek istiyorum ki eylem tarihinden 1 gün önce gerçekleşen ve yaşanan bu olayda Molotof kokteylleri fiziki güç kullanmak suretiyle işlevsiz hale getirip olay yerinden ayrılan kişi Murat Aplak’la birlikte müvekkilim Fatih Derdiyok’tur. Ancak bütün bunlara rağmen yaklaşık 2 buçuk yıl önce daha önce yargılaması yapılan ve devam eden 12. Ağır Ceza Mahkemesince Murat Aplak’ın tahliyesine karar verilmesine rağmen müvekkilim tam 3 buçuk yıldır tutukluluk durumu aynen devam etmektedir. Kanaatim odur ki bu durum hem hukuku hem adalete olan inancı, hem de kamu vicdanını çok derinden yaralamış bulunmaktadır. Yine Bedirhan Şinal’ın müvekkilimle ilgili olarak cezaevinde 3. kişilerle yapmış olduğu görüşmelerin telefon görüşmelerinin tape kayıtlarında yer alan ifade aynen şudur efendim; ya Fatih gerçekten suçsuz, bu suçla hiçbir ilgisi yok çocuk boşu boşuna haksız bir şekilde uzun süreden beri cezaevinde yatmaktadır. Şeklindeki beyanları da az önce yapmış olduğumuz savunmaların ne kadar haklı olduğunu sanıyorum ki oldukça güçlü bir şekilde teyit eder niteliktedir. Zaten sanık Bedirhan Şinal’ın kendiside çeşitli celselerde defaatce istikrarlı bir şekilde müvekkilimin bırakın bu eylemin bir faili olmayı olaydan dahi haberi olmadığını çeşitli şekillerde birden çok defa tutarlı bir şekilde dile getirmiştir. Müvekkilim bütün bunlara rağmen 3 buçuk yıldır tutukludur ve maalesef bu tutukluluk süresi artık infaza dönmüş durumdadır. Bütün bu sebeplere binaen Sayın heyetinizce belirttiğimiz hususların yeniden değerlendirme konusu yapılarak müvekkilimin bu celse tahliye edileceğini olan ilişkimin tahliye edileceğine olan ilişkinin inancımın tam ve sonsuz olduğunu belirterek saygılarımı sunuyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu söz istedi verildi: “Efendim izin verirseniz belgeler fazla bir kısmını okuyacağım bir kısmını ibraz edeceğim oturarak konuşur…”

Mahkeme Başkanı: “Peki.”



Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu: “Sayın Başkanım, Değerli Üyeler ve Saygıdeğer Savcılarım öncelikle bugün benim gıyabımda Bedirhan Şinal’ın söylemiş olduğu bazı noktalar var. Sayın Başkanım geçen duruşma siz yoktunuz. Ben önce burada bir not okumak istiyorum. Bu notu bana Bedirhan Şinal cezaevinde yatan bir mahkum vasıtasıyla yollamıştır geçmişte. Demiştir ki bu Boğaç’ın avukatına sen haber yollayabilirsen benimle görüşmek isterse onunla, onunla görüşür ve işine yarayabilecek bazı bilgiler verebilirim. Şayet kendisi görüşmeye gelmez ise o zaman bana çizilen yolda yürümeye aynen devam ederim şeklinde bir not yollamıştır. Bunu mahkemenize ibraz etmek istiyorum, kendisi beni aslında cezaevine görüşe çağırarak ileriki tarihlerde suçlama niyetiyle hareket etmiştir bende gitmeyince gene birtakım şeyler hakkımda beyan etmiştir bununla ilgili zaten gerekli soruşturmalar yürümektedir. Onun dışında kendisi itirafçılık statüsüne girmek istemiş ancak maalesef bu statüye girmeye çalıştıktan sonra hem etrafa karşı tehdit mektupları yazmış hem de Edirne cezaevinde birtakım örgütlerin isimlerini kullanarak çalışanları tehdit etmiştir. Bununla ilgilide Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesinde soruşturmalar açılmıştır. Bunun dışında bu soruşturma belgelerini hakkında açılan dava belgelerini ibraz ediyorum efendim. Bunun dışında kendisinin de Bakırköy 11 Ağır Ceza, 14 Ağır Ceza ve 15 Ağır Ceza Mahkemelerinde birçok yargılamaları olmuş ve bunlardan da ceza almıştır. Konumuzun özüne gelince bugün gün boyu konuşulan anlatılan Molotof kokteyli eylemiyle ilgili aslında dosyanın başlangıcı ilginçtir. Bedirhan Şinal’ın Molotof eylemini gerçekleştirmesinin ardından gazetede çıkan bir haber üzerine Adalet Bakanlığı tarafından bu eylemi ve bu dosyanın takip edilmesi ile yazı yazılmış ve bu yazının sonucunda da gerek buradaki sanıklar gerekse müvekkilim hakkında daha hiçbir yazı yazılmadan Bedirhan Şinal, Tayfun Çatuk, Coşkun Yıldız, Fatih Derdiyok, Murat Aplak, Seyit Şahin şeklinde birtakım yazılar yazılmıştır bakanlığa. Bu kişiler ilk önce Bedirhan Şinal’ın beyanlarıyla şüpheli konumuna düşmüşlerdir. Ancak suçsuz yere gözaltına alınan bu kişiler iftiraya maruz kaldıklarını beyan etmişlerdir. Bu kişilerden Murat Aplak biz nezarette bulunduğumuzda Bedirhan Şinal ben selam verdiğim herkesi nasıl burada toplattım diye dalga geçiyordu demiştir. Aynı şekilde Fatih Derdiyok da Sevinç’in kardeşinin Bedirhan Şinal’ı dövdüğünü duymuştum Bedirhan Şinal sevmediği kişileri bu olayın içine çekerek yakmak istemiştir demiştir. Gene devamında kendisiyle Coşkun Yıldız kendisiyle aramız açıktır bunun sebebi ise kız meselesi yüzündendir şeklinde beyanda bulunmuştur. Gene mağdurlardan mağdur diyorum bunlar çünkü ilerleyen dönemlerde mağdur oldular şüpheli konumunda Davut Yıldız ben Bedirhan Şinal nezaretteyken kimi kişilere olan husumetinden dolayı isimleri verdiğini bana ve Tayfun’a prosedür nedeniyle isimlerimizi verdiğini söylüyordu şeklinde beyanda bulunmuştur. Gene şüphelilerden geçmişteki şüphelilerden Seyit Şahin, Bedirhan Şinal semtte uyuz olduğu herkesi bu olay içerisine sokmak istemektedir. Bundan 10, 15 gün önce benim Selçuk isimli arkadaşımla kız olayı nedeniyle tartışmıştır bende bu olayda araya girdiğim için benimle husumeti olmuştur şeklinde beyan vermiştir. Tayfun Çatuk ise gene efendim bu da daha önceki şüphelilerdendir Bedirhan Şinal yaklaşık 1 yıl kadar önce Eyüp Feshane eğlence yerinde kalabalık içinde bir kız olan Ayşe ile Büşra’ya laf atmaları nedeniyle kendisi dövmüştüm aramızda husumet vardır, iftira atmıştır. Şeklinde beyanları var. Bu insanlar efendim geçmişin şüphelileridir iftiraya maruz kalmışlardır ve bütün bu kişiler hakkında da kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir ve kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararda da Bedirhan Şinal’ın soyut iddialarından başka somut herhangi bir delil olmadığından şeklindedir. Efendim bu safhadan sonra Bedirhan Şinal cezaevi tutuklanarak cezaevine konulmasının ardından 7 gün geçmektedir. 8 Nisan 2008 tarihinde birden bire gazetelerde olayda Sedat Peker iddiası diye bir haber yayınlanmıştır. Ancak bu tarihe kadar Sedat Peker’in hiçbir şekilde dosya içerisinde ne adı nede herhangi bir kişi tarafından ismi zikredilmemiştir. Buyurun efendim bu gazeteye de aynı şekilde veriyorum Bedirhan Şinal’ın ifadesinden 7 gün sonra, 7 gün sonra bu beyan gazetede çıkmıştır. 8 Nisan’da bu haberin çıkmasının ardından 2 gün sonra efendim 10 Nisan’da Bedirhan Şinal bir mektup yazmış ve Sayın mahkemeye, Sayın savcılığa gerçekleri anlatmak istediğini beyan etmiştir. Buyurun bu ikisini beraber. Şimdi efendim birden bire Bedirhan Şinal’ın nasıl insanları zan altında bıraktığını tutuklandığı bu süreçte cezaevinde yapmış olduğu bazı telefon görüşmelerini noktalarını burada okumak istiyorum. Bedirhan Şinal ananesiyle olan ya da X şahısla olan bir telefon görüşmesinde doğru zaten bizim başımıza ne geldiyse emniyette geldi diye emniyeti işaret etmiştir. Devam eden süreçte yenge orada zaten avukat falan bizde orada teşkilata geldik burada zaten Murat falan var suçsuz yatan. Emniyet bize hani o şeylerde hani isim vermedi isimler emniyette döndü bizimle alakalı hiçbir şey yok hani o isimleri emniyet kamuoyuna sürdü dediğim gazetede yazıyor efendim. Kamuoyuna sürülen isim emniyet tarafından kendi telefon görüşme tutanağıdır. Ve devamında da dosyanın mahkemenize bağlanacağını birleştirileceğini 3 yıl önceden iyi bilircesine erge, erge ben sana yazacağım detaylı diyerek Ergenekon iddia edilen Ergenekon yargılamasını işaret etmiştir. Gene aynı şekilde efendim Bedirhan Şinal’ın emniyetteki bölümde nasıl bir baskıya maruz kaldığını tabi kendisi şuanda kabul etmeyecektir. Kendi telefon görüşmesinden şöyle anlayabiliriz. Ben sana şeye yenge söyle Gülten yengeye sen yapmışsın. Hani o da biliyor zaten neyin ne olduğunu, beni kimse hakkında bir şey demedim en net halimi sen gördün, yani siluetinden bahsetmiştir net halimi sen gördün derken. Hani sen gördün ya anladı mı? Dediğinde karşıdaki istemeden şu cevabı vermiştir. Hani senin raporun yok mu? Burada bu şahıs korkudan ne raporu diyerek saklamaya kalktığında karşısındaki vurduklarına göre daha önceden siluetini gördüğü için kendisinin orda baskıya maruz kaldığını zaten aslında telefonda beyan etmiştir. Gene efendim simdi bu benim hakkımda öldürmeye teşebbüs, silahlı tehdit, bilmem ne bir ton şey benim hakkımda ek tutuklama süreleri istediler. Kendisi birtakım şeylerden tehdit edilmiştir. Size biraz önce sunmuş olduğum davalarda geçen yargılama süreci ile alakalı. Efendim gene ben telefon konuşmalarından konuşuyorum, o şeyle aynı bizim dosya şimdi bizi oraya bağlamaya çalışıyorlar, diyerek yine bu dosyayı kastetmiştir. Bu telefon tapelerini de veriyorum. Gene efendim maalesef Sayın mahkemelerimizi veya savcılıklarımızı da zan altında bırakmaya kalkmış mahkeme mahkeme muhabbetleri birisinin eli ile dönüyor diyerek sanki yargılamaları dışarıdan başka birileri kontrol ediyor izlenimi vermiştir. Bunlar kendi telefon görüşmeleridir. Aynı telefon görüşmelerin devamında ya uğraşan mahkemeyle mahkemeyle alakalı bu savcılar, savcıların, hakimler hani bazı kişilerin üstüne gidiyor. Benlik bir şey yok hiçbir şey yok hani içerden çıkmamalarını isteyen bazı kişiler var şeklinde konuşmaları olmuştur. Bunu da aynı şekilde ibraz ediyorum. Aslında kendisi telefon görüşme tutanaklarında olayın başka noktalarına belki de başkaları tarafından kaydırılmak istediğini zaten açık açık göstermiştir. Şimdi ben Pazartesi günü buraya geldiğim zaman ben kendisini tanımıyorum. İsmail Yıldız diye bir sanığın kendisi hakkında söylediği bir şeyden bahsettiler. Ben tabi sizin biraz önce elinize vermiş olduğum mahkemeler dosya numaralarıyla alakalı bu içinde yok hürriyeti tahdit iddiası çocuğun kaçırması alıkonması şeklinde bir kovuşturmaya yer olmadığına dair karar var. Ben İsmail Yıldız’ın burada şahıs hakkında Bedirhan Şinal hakkında kendisinin bu tarz bir davası olduğunu, bu davanın kapatılmasının teklif edildiğini söylediğini müvekkilimden duymuştum. Dün ve evvelsi gün yaptığım araştırmada da gerçekten böyle bir konunun olduğunu ve ifadesini değiştirdiği tarihten 10 gün sonra kendisi hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini buldum efendim bunu da ibraz ediyorum. Şimdi efendim müvekkilim tabi dosyaya birden bire nasıl girdi? Uzunca süre daha doğrusu 30 aydır, 31 aydır ben bunu çözmeye çalıştım. Şuanda önümde bir evrak var, bu evraklar maalesef klasörler içerisinde biraz karışık dağılmış durumda İstanbul emniyetinin bir yazısında diyor ki makamınızın koordinesinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinden alınan 02.12.2008 günü ve teknik takip no:2008/1503 sayılı arama el koyma ve inceleme kararına istinaden 03.12.2008 günü saat 6 aralarında başlatılan eş zamanlı operasyon diyor. Efendim bahsetmiş oldukları teknik takip no, dosya numarası, tarihlerde gösterilen kişiler, Bedirhan Şinal, Seyhun Zaim, Bora Ballı, Murat Aplak, Umut Erdoğan, Binali Doğan, Serdar Çabuk, Sinan Çetin, Oğuzhan Aslan ancak Boğaç Kaan Murathan yok. Devam ediyorum efendim gene emniyetin aynı yazısının devamında diyor ki ilgi B sayılı bilgi notumuz ile makamınıza ayrıntılı olarak bilgi verilmiş. Bilgi notumuzda ayrıntılı olarak izahı yapılan eylemleri gerçekleştiren çıkar amaçlı silahlı suç örgütleri liderleri ve örgüt üyesi şahısların açık kimlik bilgileri bildirilmiştir. Burada efendim biraz önce okuduğum isimler var, müvekkilim yok. Peki efendim müvekkilimin kararlarda ismi olmayan belgelere dayanarak o kararlara dayanarak ismi yokken müvekkilim için birden bire nasıl gözaltı talimatı istenmiştir? Benim müvekkilimin kararlarda ismi yok ama birden bire diyorlar ki o karara istinaden Boğaç Kaan Murathan diye. Sonra efendim benim müvekkilimin geçmişte bir sabıkası vardı, 2000 yılından ben bu sabıkayı 2007 yılında sildirdim. Benim bu sabıkayı sildirmemin üzerine müvekkilimin gözaltına alınmasının ardından, kendisinin karşısına bir sabıka kaydı çıkarıldı. Maalesef geçmişte olan sabıkasını ben sildirdikten sonra tekrardan kayda girmişler ve şuanda da tekerrür istiyorlar dosyanızda. Şimdi bir tablo görüntüsü vardı onu verebilirseniz. Şimdi efendim Bedirhan Şinal’ın hani hep diyoruz ya birkaç tane ifadesi var. Biz savunma yaparken hangi ifadesinden başlayalım hangi ifadesine göre savunma yapalım, bizde bunun için zaten her ifadesi hemen hemen çürütebildiğimizden dolayı müvekkilimin tutuklanmasına neden ifade hakkında önce konuşmak istiyorum. Şimdi Bedirhan Şinal’ın öncelikle Bayrampaşa Cezaevinde adı Emre olan Boğaç lakaplı kişiyle beraber yattığını bu koğuşta yatarken diğer sanıklarında aynı koğuşta beraberce yattığını ve ilk eylemin burada konuşulduğundan bahsetmiştir. Ama öncelikle şunu beyan etmek istiyorum, müvekkilim Bayrampaşa Cezaevinde C27 koğuşunda sizinde sabahtan beri duydunuz üzere hiçbir zaman yatmamıştır. Biz kendisinin C27 koğuşunda yatmadığının belgelerini getirmemizden sonra B blok 7’de yattığının belgesinin celbinden devamında Sayın savcı maalesef iddianameyi düzenlerken müvekkilim için bu sefer sanki C blokta izlenimi vermiş ve C7 blokta yatmıştır demiştir. Ancak koğuş sistemini biz daha önce bildiğimizden dolayı cezaevi ile yaptığımız yazışmalarda ki bu yazışmaları hem bireysel olarak kendimiz, hem Silivri Cumhuriyet Savcılığı vasıtasıyla yaptık. Bayrampaşa Cezaevinde iddianamede yazılı olduğu gibi C blok 7 numaralı koğuşun olmadığı, koğuş sistemlerin farklı olduğu Boğaç Kaan Murathan’ın B blok 7’de kaldığı ve B blok ile C blok arasında geçiş imkanı olmadığı dolayısıyla görüşmeleri mümkün olmadığının yazıları gelmiştir, 3 farklı makamın başvurusu üzerine. Dolayısıyla olayın çatısı zaten burada çökmüştür, eğer Boğaç Kaan Murathan Bedirhan Şinal’ın bahsettiği kişiyse bu kişiyle de cezaevinde aynı koğuşta kalmışsa ve dışarıda görüşmüşse ama benim müvekkilim o koğuşta kalmadıysa o halde dışarıda görüştüğü kişi zaten olamaz, zaten olayı temelden çökmüştür. Gene aynı şekilde efendim ifadesinin devamında Bedirhan Şinal cezaevinde bulunduğumuz sırada burası çok önemli tabloya geleceğim bir gün Bora Ballı, Seyhun Zaim, Sinan Çetin, Bayram Demir ve Boğaç lakabını kullanan Emre günlük siyasi gündeme ilişkin konuşmalar yapıyorlardı. Bende onları dinliyordum o günlerde Ergenekon soruşturması kapsamında Sedat Peker’inde adliyeye çağrılması gündemdeydi. Şimdi efendim şahıs şunu demiş Bedirhan Şinal demiş ki biz cezaevindeyken Ergenekon operasyonu vardı, hatta demiş Sedat Peker’in ifadesinin alınması gündemdeydi. Tabloya baktığınız zaman Bedirhan Şinal’ın 1 nolu bölümde 04.12.2007 tarihinde tahliye olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla Ergenekon operasyonun Bedirhan Şinal’ın tahliye tarihinden sonra 3 nolu bölümde pardon 2 nolu bölümde 1.1.2008 ve Ergenekon operasyonunda 22.01.2008 tarihinde olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla Bedirhan Şinal Ergenekon operasyonu olduğu dönemde zaten kendisi Bayrampaşa Cezaevinde bile değilmiş, yukarıdaki okta da göreceğiniz üzere o süreç içerisinde de müvekkilim Boğaç Kaan Murathan yani Ergenekon operasyonun olduğu dönemde zaten Kocaeli Kandıra F tipindedir. 23.10.2007 tarihinde kendisinin Kandıra F tipine sevki çıkmıştır dolayısıyla bu tarihten Ergenekon operasyonunda içinde olduğu tarihler arasında şurada efendim şu bölümde kendisi Kandıra F tipi cezaevinde yatmaktaydı. Bunun devamında aynı şekilde ifadesinin devamında Boğaç lakabını kullanan Emre, Sedat Peker’in İlhan Selçuk ile arasında olaylara ilişkin bazı hususlar konuşup İlhan Selçuk ve Sedat Peker’e zarar verdiğini talep ve isteklerini yerine getirmediğini söyleyip öldürülmesi gerektiğini ve öldürüleceğini anlatıyordu demiş. Efendim benim müvekkilim Kandıra Cezaevindeyken kendisi Bayrampaşa Cezaevindeyken bir kere böyle bir konuşmaya şahit olamaz, dinleyemez. İkincisi kendisi bu konuşmanın Ergenekon operasyonu sürecinde yapıldığını söylüyor. Ancak maalesef Ergenekon operasyondan önce kendisi tahliye olmuş nasıl cezaevinde konuşuyor? Hele ki yani hiç müvekkilimin hiç yatmadığı bir koğuşta konuşmuş tabi biz bahsettiği kişinin Boğaç Kaan Murathan olmadığını söylüyoruz. Ama tabi ki soruşturma safhasında Emre olan kişinin müvekkilim Boğaç Kaan Murathan olduğu yorumu getirildi. Devam eden ifadenin devamında efendim zaman içerisinde Boğaç lakaplı Emre’nin Bayram Demir’e İlhan Selçuk’un öldürülmesi hususunda para vaat ettiğini Bayram Demir’inde bu işi Bora Ballı’ya söylediğini duydum demiş. Biraz önceki noktaya geleceğim aynı koğuşta değilse benim müvekkilim Kandıra’daysa kendisi Bayrampaşa’ysa böyle bir şey zaten duyması da mümkün değildir. Bu konuşmadan 10, 15 gün kadar sonra ben tahliye oldum demiş. Şimdi efendim kendisi eğer bu konuşmadan 10, 15 gün kadar sonra tahliye olduysa hani Ergenekon operasyonu sürecinden bahsediyor veya Sedat Peker’in ifade tarihinden. Sedat Peker’in ifade tarihinden 10 gün sonrası olay tarihine denk düşüyor 29 Mart, 15 gün sonrası da kendisinin ifade tarihine denk düşüyor. Çünkü kendisi Sedat Peker’in ifadesi sırasında tahliye olduğunu söylüyor. Halbuki ondan 4 ay önce tahliye oldu ve devamında da bu konuşmadan 10, 15 gün kadar sonra ben tahliye oldum Boğaç lakabını kullanan Emre 24, 26 yaşları arasında ve benden 3, 5 gün sonra tahliye oldu diyor. Şimdi önümüzdeki tabloya baktığımız zaman müvekkilim Boğaç Kaan Murathan’ın Mart ayında tahliye olduğunu görüyoruz 4 numara. Bedirhan Şinal 1 numarada Aralık ayında tahliye oluyor. Yani Bedirhan Şinal eğer gerçek tahliye tarihine göre Aralık ayı içerisinde tahliye olduysa 3, 5 gün sonra benim müvekkilim ondan 3, 5 gün sonra tahliye olması mümkün değil. Çünkü kendisi Aralık’ta benim müvekkilimin tahliye tarihi Mart ayı kendisi Bayrampaşa C27’den tahliye olmuş. Benim müvekkilim Kocaeli Kandıra F tipinden tahliye olmuş, arada 4 ay var. Ha hayali tarihine denk düştüğümüz zamanda efendim yani hani diyor ya Sedat Peker’in ifadesinin alındığı tarihte tahliye oldum, o da 3, 5 gün sonra benim müvekkilimde Kandıra F tipi cezaevinde bahsedilen hayali tarih olarak düşünürsek Mart’ın başında tahliye olmuştu. Gene efendim aynı şekilde kendisi demiş ki daha sonra cezaevinden çıkınca Taksim’de Şıva kulüpte Sarı Serdar ben ve Boğaç lakabını Kullanan Emre beraber oturduk demiş. Taksim’de eylem planını tazelemişler efendim şimdi bakıyoruz Bedirhan Şinal’ın cep telefonunun sinyalleri Taksim’de 2 numaralıda görüleceği üzere tabloda 1.1.2008’de sinyal vermiştir. Ancak yukarıdaki kırmızı şeride de baktığımızda bu tarihte maalesef müvekkilim Boğaç Kaan Murathan zaten Kandıra F tipi cezaevinde yatmaktaydı ve bunun dışında da Bedirhan Şinal’ın zaten Taksim’den telefonu bir daha hiç sinyal verememiştir zaten bu konuda Taksim’e gitmediği de açıktır. Bahsettiği yerleri de dediğim gibi keşif yapılırsa yer gösterme bir tanesini dahi gösteremeyecektir. Şimdi deminden beri anlattığım konulara baktığımızda efendim hiçbir bilirkişi raporuna gerek kalmadan şunu anlıyoruz. Bedirhan Şinal’ın beyanının ifadelerinin gerçek olması için zaman makinesiyle geçmişe doğru birkaç kere zıplama yapması gerekiyor. Koğuşlar arasında ışınlanması gerekiyor aynı şekilde tekrardan geleceğe gelmesi gerekiyor. İfadelerde inanılmaz bir tutarsızlık var hiçbir şey birbirini tutmuyor. Biz bütün bunların hepsini resmi belgeyle ispatlıyoruz. Ancak kendisi gerek Sayın mahkemenize, gerek 12 Ağır Ceza mahkemesinde gerekse yürüyen başkaca soruşturmalar var iftiradan bulunup suç duyurusu ve kendisinin benim hakkımda verdiği beyanlarla ilgili bütün belgeler yalandır benim beyanlarım doğrudur diye tutturmuş gidiyor. Sonra efendim kendisi Molotof kokteyli attım diyor ya da dosyada Molotof diyor ancak ben burada şimdi Molotof kokteylin kısaca nasıl yapıldığını okumak istiyorum. Adını Rus politikacı ve diplomat Vaşisla Molotof’tan almıştır, Molotof kokteyli cam şişe içerisinde az miktarda sülfürik asit ve benzin parafin karışımı olan filtre ile yakılan ilkel bir yangın bombasıdır. Şimdi benzin diyor, parafin diyor, sülfürik asit diyor e bakıyoruz bizimkine yarım şişe bira atmış 1 buçuk metre çıkmış ülkeyi karıştırmadığı kaldı bu kişinin. Bunları da efendim ibraz ediyorum ekspertiz belgeleri zaten yanıcı diye geçiyor. Açıklamalarını yapmış. Efendim gene aynı şekilde fezlekeyi ele aldığımızda fezlekede zaten müvekkilim Boğaç Kaan Murathan’ın tahliye tarihleri açıkça belirtilmiştir. Biz tabi bütün bu hususların soruşturma safhasına gözden kaçtığına inanıyoruz. Bir de burada şöyle bir durum var biraz önce benim size ibraz ettiğim belgede Sarı Serdar diye bir isim geçiyor, Bedirhan Şinal’ın deyimine göre Sarı Serdar’la beraber devamlı vakit geçiriyormuş adı Emre olan Boğaç lakaplı kişi. Kendileriyle Şiva barda buluşmuşlar biraz önce ibraz ettiğim belgede şu var. Şiva barda buluştuk dediği tarihlerde, zamanlarda cep telefonda orda sinyal verdiği için emniyetin yazısıdır bu Boğaç Kaan Murathan Kandıra F tipi Cezaevindedir diyor e şimdi zaten eğer Taksim’de görüştüğü kişi Boğaç değilse benim müvekkilimin burada ne işi var? Ki değil yani bu emniyetin zaten yazısında da belli o sıra Boğaç Kaan Murathan’ın Kandıra F tipinde yattığı. Bir de efendim bazı eksiklikler var ona da değinmek istiyorum mesela fezlekede şu denmiştir. Bunun yanı sıra Sedat Peker’in o tarihte tutuklu bulunduğu Kandıra F tipi cezaevinden 19.3.2008 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına getirilerek aynı soruşturma kapsamında ifadesi alındığı. Efendim bir kere Sedat Peker’in ifadesi bu soruşturma kapsamında alınmadı bizim bu dosyamız kapsamında. Ergenekon dosyası kapsamında alındıysa 3 sene önce bu doyanın buraya birleşeceğini zaten hesabı yapılmış buyurun. Tabi Sayın mahkemeniz birleştirmeyi kabul etmedi sizden muvafakat alınmadan 12 Ağır Ceza Mahkemesi dosyayı size yolladı ama Yargıtay kendi kararını 1 gün içerisinde verip zaten gönderdi. Ayrıca efendim gene hani diyorum ya Bedirhan Şinal birçok ifade vermiş Bedirhan Şinal’ın vermiş olduğu bu ifadelerde size anlattığım noktalardan sonra ben müvekkilimin tutuklanmasına itiraz ettim. Benim bu itirazımın ardından kendisinden tekrardan bir ifade alınmış birden bire benim müvekkilin adı Emre değil Boğaç Kaan Murathan dediğimde kendisine benim itirazımdan 7 gün sonra Boğaç Kaan Murathan’ı tanıyor musun diye soru sorulmuş. Kendisi böyle bir isimden bahsetmemesine rağmen. Devamında da kendisiyle aynı koğuşta kalıp kalmama hususuna değinildiğinde demiş ki bu seferde cümle değişmiş. Evet, C27’de beraber kalıyorduk daha sonra numarasını hatırlamadığım B blokta başka bir koğuşa geçtik ve kalmaya devam ettik demiş. Efendim Bedirhan Şinal’ın tahliye cezaevinden tahliye belgesi şimdi B blok’a geçtim diyor ya kendisi C27 koğuşundan tahliye olmuş. Buyurun bunu da söylüyorum öyle bir koğuş geçişi de yok efendim. Şunu da ibraz edeyim bu da Bedirhan Şinal’ın Taksim’de dediği tarihte müvekkilimin Kandıra cezaevinde olduğu yazısı. Şimdi tabi biz buradaki insanın sabahtan beri yalanlarını, çelişkilerini konuşuyoruz buradaki insan sadece burada değil efendim şimdi ibraz edeceğim belgelerden de anlaşılacağı üzere bir gazete haberini okumak istiyorum Bakırköy 15 Ağır Ceza Mahkemesinde taş atan çocuklar yasasından yararlanmak istemiş ve mahkemeye karşı şu şekilde gene yalan beyanda bulunmuştur. Kayıtlarında 1988 doğumlu göründüğünü hatırlatılınca kendisine Cumhuriyet saldırısından sonra kemik yaşıma göre doğum tarihimi değiştirdiler. Bakın efendim altını çiziyorum Cumhuriyet gazetesine yaptığım saldırıdan sonra kemik yaşım değiştirildi, yaşının büyüttürüldü deniyor. Vukuatlı nüfus kayıt tablosunun altında yaşının Cumhuriyet gazetesine yaptığı saldırıdan sonra değil 8 ay önce büyüttürüldüğü bellidir. Kendisi zaten mahkeme huzurunda yalan beyanda bulunmuştur. Zaten oradan da bildiğim kadarıyla 10 yıl hapis aldı.”

Sanık Bedirhan Şinal söz almadan konuştu anlaşılmadı.

Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu: “Efendim devam ediyorum tutanaklarda gördüm kendiside tutanaklarda yazıyor demiş ki ben burada ne konuşursam konuşayım siz bana inanmayacaksınız ceza vereceksiniz demiş, almış 10 yılı. Efendim devam eden süreçte.”

Sanık Bedirhan Şinal söz almadan konuştu anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Oturduğun yerde konuşma dur. Oturduğun yerde konuşma dur. Dinle dinle, dinle.”

Sanık Bedirhan Şinal söz almadan konuştu anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Dinle söz hakkın vardı konuşmadın mı?”

Sanık Bedirhan Şinal söz almadan konuştu anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Oldu. O konuşsun, sen konuş, o konuşsun sen konuş tamam. Konuşmadın mı?”

Sanık Bedirhan Şinal söz almadan konuştu anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Konuşmadın mı? E dur dinle bir defa, bir defa dinle bitirelim dur.”

Sanık Bedirhan Şinal söz almadan konuştu anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Tamam, tamam.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu: “Efendim gazetenin aslıda buradadır verebilirim hemen. Onun dışında efendim kendisi ifadelerinde bu olayı gerçekleştirdikten sonra Bayrampaşa Cezaevine konulduğunda.”

Mahkeme Başkanı: “Toparlayın lütfen sizde. Toparlayın.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu: “Tamam efendim. Konulduğunda kendiyle aynı koğuşta Özcan Uğur diye birinden bahsetmiştir, kaldığını ve bu kişinin kendisine gelip telkinlerde bulunduğunu söylemiştir. Aynı şekilde çaycı Cuma diye birinin eylemden önce kendisini aradığını ve kendisine İlhan Selçuk’un gazeteye geldiğini söylemiştir. Çaycı Cuma diye biriside yoktur tutanaklarda bellidir Özcan Uğur diye de birisi yoktur ve hapçı Yusuf diye birinin olduğunu söylemiştir bu kişide yoktur gene aynı şekilde bunu da ibraz ediyorum. Onun dışında efendim gene aynı şekilde Bedirhan Şinal’ın gene emniyet fezlekesinde var. İlhan Selçuk’un gözaltına alındığı tarihte kimse tarafından sanıklardan hiçbiri tarafından alınmadığının belgesi de vardır. Kendisinin bu beyanı da yalandır. Zaten kayıtları da buradadır. Bunları da aynı şekilde ibraz ediyorum. Efendim Edirne Cezaevinden gönderilen belge psikiyatri bölümünden kişilik bozukluğu var. srekula ilacı kullanıyor kendisini kesmiş. Buyurun burada tedavi görüyorum diye de telefon konuşması var. Şimdi efendim deminden beri gösterdiğim anlattığım üzere bütün dosya Bedirhan Şinal’ın beyanları üzerinden yürümektedir. Tabi ki Sayın Yargıtay’ımızın bazı kararlarından kısa bir şeyler okumak istiyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Toparlayın lütfen sözünüzü kestirmeyin bana toparlayın.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu: “Tamam efendim. Tamam bir tanesinde aynı dosya sanıklarının beyanlarının atfı cürüm niteliğinde olduğu başka bir tanesinde atfı cürüm nitelindeki itirafçının ifadesini yan delillerle desteklenmeden yasadışı örgüte yardım ve yataklıktan ceza verilemeyeceğine ve başka bir şeyde de suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araç, suçun işlendiği yer ve zamandan bahsetmiştir. Bedirhan Şinal’ın müvekkilimle ilgili ve olayla ilgili yer, zaman, mekan, tarif ve tarihleri hiçbir şey uyuşmamaktadır. Zaten kendisini de teşhis edememiştir. Efendim anlattığım tüm bu nedenlerden dolayı Sanık müvekkilim Boğaç Kaan Murathan’ın bu kişinin beyanlarıyla yaklaşık 30 aydır, 31 aydır tutuklu olduğunu daha öncede tutuklu olduğu bir dosyadan beraat etme o dosyadan da 9 ay yatmışlığı olduğundan toplam 40 aya yakın yatmıştır. Bu nedenden dolayı mağduriyetinin engellenmesi için bihakkın tahliyesine karar verilmesine talep ediyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Ver bakayım ona, ver bakayım. Okuduklarını bir daha okuma. Sabahleyin okuduklarını bir daha okuma.”

Sanık Bedirhan Şinal söz istedi verildi: “Yok okumayacağım efendim şimdi bakın onun yani sözüm ona somut delille konuş…. Şimdi somut delille konuştuğunu beyan eden kişi yani bir kağıt parçasına göre konuşuyor. Bir kağıt parçasına, bir gazete haberine göre beyan ediyor, elimde duruşma tutanağı var size bunu beyan ettim. Burada yalan söylüyor yani ben neymiş ben mahkemeye yalan söylemişim mahkeme bana yalan söylediğimi ispat etmişte 10 yıl ceza vermiş gibi gösteriyor. Bu sırf sizi etkilemek amacıyla ya ben burada söz isteyince de diyorsunuz ki sus size dilekçe yazdım burada söz hakkı almak için dilekçeme cevap vermediniz.”

Mahkeme Başkanı: “Konuş işte konuş, konuş bağırttırma beni konuş.”

Sanık Bedirhan Şinal: “Yani efendim yani bu avukatın söylediği şimdi bu konu size bunu sundum bu gazete parçası bakın tutanakla konuşmuyor gazeteye göre konuşuyor. Yani bundan öncede bu konu bu açıktır zaten yani burada tutanakta ne gazetede ne yazmışsa oda gelmiş burada ezbere gazetenin okuduğunu aynısını söylüyor. Şimdi ben bir diğer kısaca bir diğer iddiası olan bu İsmail Yıldız denen şahsın söylediği şeylere ve benim iddia ettiği gibi hakkımda verilen takipsizlik kararı dediği şeye gelmek istiyo…. Ya Sayın Başkan benim hiçbir emniyet mensubuyla, polisiyle, polisle hiçbir işim yok. Ya burada işleri güçleri polisi suçlamak, bu işi polise yıkmak ama emin olun ben hayatta olduğum Allah bana bu ömrü nereye kadar götürürse hani izin vermeyeceğim buna yani nerede canım bitti orda da bu iş bitecek artık ben öldükten sonra ne olur gerisi Allah kerim.”

Mahkeme Başkanı: “Peki tamam.”

Sanık Bedirhan Şinal: “Bu, bu iş ben hayattayken polislerin üzerlerine yıkamayacaklar bunu. Bundan emin olsunlar.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam peki tamam anlaşıldı.”

Sanık Bedirhan Şinal: “Sizde bundan emin olun.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam, tamam.”

Bu dosyayla birleşen İstanbul 12 Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/31 esas sayılı dava dosyası tutuklu sanıkları müdafilerinin beyanları alınmadan önce diğer hazır tüm müdafiiler duruşma salonunu terk etti. Sadece birleşen dosya müdafileri huzurda kaldı ve savunmalarını yaptılar.

Mahkeme Başkanı: “İddia makamı.”



Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sayın başkan, bir kısım sanık ve sanık müdafilerinin bir kısım taleplerine ilişkin iddia makamı mütalaasını bildiriyorum. 1- Bir kısım sanık müdafilerinin, sanıklar Vedat Yenerer ve Sevgi Erenerol müdafii Sayın Av. Vural Ergül hakkında duruşmalara katılmaktan yasaklanmasına ilişkin mahkemeniz ara kararından dönülmesi talepleri ile ilgili olarak; Türk Ceza Kanununun 258. maddesi görevlilerin görevleri nedeniyle öğrendikleri gizli kalması gereken bilgileri açıklayanlar hakkında ceza yaptırımı getirmiştir. Tanık Koruma Kanununun 20. maddesinin 1. fıkrası ise Bu Kanunun uygulanması nedeniyle öğrendikleri bilgi ve belgeleri açıklayan, yayınlayan veya her ne şekilde olursa olsun başkalarının bu bilgi ve belgeleri edinmesini ya da erişimini kolaylaştıranlar fiil başka bir suç oluştursa bile ayrıca, Türk Ceza Kanununun 258. maddesi hükmüne göre cezalandırılır hükmünü getirmiştir. Bu kanunun uygulanması nedeni ile sözünden anlaşılması gereken, gerek madde metni gerekse madde gerekçesine göre bu kanuna göre kimliği gizlenen tanıklardır. Bu kanuna göre gizli tanık olan kişilerin kimliklerini açıklayan kişiler hakkında ceza yaptırımı getirilmiş ve bundan kimse istisna edilmemiştir. Türk Ceza Kanununun 258. maddesine atıf yapılarak bu suçu işleyen herhangi bir kimsenin Türk Ceza Kanununun 258 maddesindeki kamu görevlileri gibi cezalandırılabileceği belirtilmiştir. Bu nedenle sanık Veli Küçük müdafi Sayın Av. Zeynep Küçük’ün kanun hakkındaki yorumu bizce isabetsizdir. Tanık koruma tedbirlerinden birisi olan tanığın kimliğinin gizlenmesi ve diğer tedbirler konusunda bir kanun çıkartılmasının nedenleri 5726 Sayılı Tanık Koruma Kanununun gerek genel, gerekse madde gerekçelerinde ülkemizin imzaladığı uluslararası sözleşmelerden, Dünya hukuk sistemlerindeki uygulamalardan da örnekler verilerek uzun uzun anlatılmış, suç ve suçlulukla mücadelenin etkin yöntemlerinden birisinin yargılamanın herhangi bir aşamasında mutlak maddi hakikatin gerçekleştirilmesine yardımcı bir süje olarak tanıkların ve dolayısıyla bunların yakınlarının korunması olduğu belirtilmiştir. Hiçbir hukuk sistemi, hiç kimseden kendisinin veya yakınlarının can ve mal güvenliğini tehlikeye atacak hal ve şartlarda tanıklık yapma cesareti göstermesini bekleyemez. Tanık Koruma Kanununun 9. maddesinin 5. fıkrasında tanığın 3. fıkra hükmüne göre dinlenmesi hâlinde, Ceza Muhakemesi Kanununun 201. maddesinin uygulanmasında, tanığa sorulacak soruların bu kanun kapsamında tanık hakkında uygulanan tedbirlerle orantılı ve amaca uygun olması gerekir. Bu amaçla, hakim, sorulan soruların tanığa sorulmamasına karar verebilir veya tanığı dinlerken dolaylı dahi olsa tanığın kimliğini ortaya çıkaracak soruların sorulmasına izin vermez hükmü getirilmiştir. Kamu hizmeti yaptığı kabul edilen bir avukat eğer bir gizli tanığın kimliğini öğrenmiş ise kamu hizmeti görevlisi olarak girdiği davadan dolayı yani görevinden dolayı öğrenmiştir. Tanığın kimliğini ortaya çıkartacak sorunun sorulmasına dahi izin vermeyen kanun koyucunun bir avukatın gizli tanığın kimliğini ortaya çıkartmasına cevaz verdiği yorumunu yapmak mümkün değildir. Ceza Yargılamasının amacı maddi gerçeğin ortaya çıkartılması ise önemli olan tanığın kimliği değil tanıklığın doğru olup olmadığıdır. Hem tanığın tüm söylediklerinin doğru olduğunu teslim edip hem de ısrarla kimliğini ortaya çıkartmaya çalışmak kamu hizmeti olan avukatlık görevi ile bağdaşmaz. Bu nedenlerle usul ve yasaya uygun kararınızda bir isabetsizlik bulunmadığından karardan dönülmesine yer olmadığına. 2- Tanık Mehmet Ener’in 30 Mayıs 2011 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 61. maddesi hükmüne göre kendisine ödeme yapılması için sarf kararı yazılmasına. 3- Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Sayın Avukat Burak Bekiroğlu’nun 30 Mayıs 2011 havale tarihli dilekçesindeki, bundan sonraki yargılamaya birleşen dosya sanıklarının sorgularının alınması ile devam edilmesi talebinin, Mahkemenin taktir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına. 4- Sanık Fikret Emek’in 2 Haziran 2011 havale tarihli; a) 1 rakamlı dilekçesindeki talebi gereğince Genelkurmay Başkanlığına müzekkere yazılarak, sanıktan ele geçtiği iddia edilen Türk Silahlı Kuvvetlerine ait gizli belgeleri görev yaptığı dönem veya sonrasında hile ile aldığına, çaldığına ya da başka bir yolla temin ettiğine dair istihbari mahiyettekilerde dahil olmak üzere herhangi bir bilgi ve belge, açılmış olan bir soruşturma bulunup bulunmadığının araştırılması ile var ise ilgili belgelerin tasdikli suretlerinin çıkartılarak Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. b) 2 rakamlı dilekçesindeki talebi gereğince, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, sanığın ikametlerinde yapılan aramalarda ele geçen dijital eşyalar konusunda dilekçede yazılan soruların açıklanarak Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine. Yazılacak müzekkereye sanık dilekçesinin eklenilmesine. 5- Sanık Bora Ballı’nın 30 Mayıs 2011 havale tarihli dilekçesindeki aynı mahiyetli talebi konusunda yukarıdaki mütalaamızın esas alınmasına. 6- Sanık Erkut Ersoy’un 3 Mayıs 2011 havale tarihli a) A harfli dilekçesindeki talebi gereğince, istediği dosya evraklarının müracaatı halinde kendisine verilmesine. b) B harfli dilekçesindeki, hakkında verilen yurtdışına çıkış yasağının kaldırılması talebi konusunda önceki mütalaamızın esas alınmasına. 7- Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ün 11 Mayıs 2011 havale tarihli 1 rakamlı dilekçesindeki talepleri gereğince, a) İstanbul ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılıklarına müzekkere yazılarak Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına suikast ihbarı konulu Milli İstihbarat Teşkilatı yazısı gereğince açılan bir soruşturma olup olmadığının araştırılması ile var ise neticesinin Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine. Yazılacak müzekkereye sanık dilekçesi ile Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığının ilgili yazısının eklenmesine. b) Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığına müzekkere yazılarak, söz konusu MİT Müsteşarlığı yazısı üzerine yapılan bir araştırma olup olmadığının araştırılması ile var ise neticesinin Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. Yazılacak müzekkereye sanık dilekçesi ile Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığının ilgili yazısının eklenmesine. c) Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığına müzekkere yazılarak MİT Müsteşarlığı’nın söz konusu yazısının kurumlarına iletilip iletilmediğinin bildirilmesi ile iletilmiş ise bunun üzerine yapılan işlemlerin Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, yazılacak müzekkereye sanık dilekçesi ile Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığının ilgili yazısının eklenmesine. 2 rakamlı dilekçesindeki, MİT Müsteşarlığının söz konusu yazısına göre hakkında soruşturma açılması talebi üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan işlemlerin araştırılması talebinin bir önceki mütalaamız içeriğine, aynı dilekçedeki diğer taleplerinin de yargılamaya katkı sağlamayacağının anlaşılmasına göre reddine. 3 rakamlı dilekçesindeki, yargılamaya ilişkin olmayan Cezaevi idaresince alındığını belirttiği dijital eşyalar konusundaki talebini geri çektiği sözlü açıklamasından anlaşıldığından konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına. Sanığın 18 Mayıs 2011 havale tarihli, 1 rakamlı dilekçesindeki talebine göre, MİT Müsteşarlığına müzekkere yazılarak, daha önce Mahkemeye bildirilen Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına suikast ihbarı konulu yazının eksiksiz bir suretinin çıkartılarak Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, yazılacak müzekkereye sanık dilekçesi ile Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığının ilgili yazısının eklenmesine. 2 rakamlı dilekçesindeki talebine göre, dilekçede belirtilen yayın kuruluşlarına müzekkere yazılarak MİT Müsteşarlığının söz konusu yazısı üzerine İçişleri Bakanının 31 Ocak 2011 tarihinde yaptığı açıklama görüntülerinin CD ortamına aktarılarak Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. Sanığın 3 Haziran 2011 havale tarihli, 1 rakamlı dilekçesindeki talebine göre MİT Müsteşarlığına müzekkere yazılarak dilekçede yazılı hususların açıklanarak Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, yazılacak yazıya sanık dilekçesinin eklenilmesine. 2 rakamlı dilekçesindeki talebine göre İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı CMK. 250.Maddesiyle Yetkili Bölümüne müzekkere yazılarak dilekçede yazılı belgelerin Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, yazılacak yazıya sanık dilekçesinin eklenmesine. 4 rakamlı dilekçesindeki talebinin Mahkemenin takdir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına. 8- Sanık Sami Hoştan’ın 3 Haziran 2011 havale tarihli dilekçesindeki, hakkında verilen yurtdışına çıkış yasağının kaldırılması talebi konusunda önceki mütalaamızın esas alınmasına. 9- Sanık Hayrettin Ertekin’in 3 Haziran 2011 havale tarihli dilekçesindeki yargılama konusu ile ilgili olmayan talebinin reddine. 10- Sanık Kemal Kerinçsiz’in 3 Haziran 2011 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek sanık Alparslan Arslan’a ait Motorola V300 marka cep telefonu ve sim kartı üzerinde dilekçede belirtilen şekilde bilirkişi incelemesi yaptırılarak içerisinde bulunan mail adreslerinin yüklenme tarihinin tespit ettirilmesi için Naip hakim görevlendirilmesine. 11- Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Sayın Avukat Burak Bekiroğlu’nun 3 Haziran 2011 havale tarihli talebi gereğince Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına müzekkere yazılarak, sanığın kullanımında olduğu belirtilen 0242 5321474 numaralı sabit telefon hattının ayrıntılı görüşme dökümünün Excel ortamında hazırlanarak CD ortamında Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. 12- Sanık Semih Tufan Gülaltay’ın 3 Haziran 2011 havale tarihli dilekçesindeki taleplerinin genişletilerek kabul edilmesi ile Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılarak bir dönem Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevinde tutuklu olarak bulundukları belirtilen Engin Bağbars ve Semih Tufan Gülaltay isimli kişilerin; a) Hangi tarihler arasında cezaevinde bulunduklarını ve hangi koğuşlarda kimlerle birlikte kaldıklarını gösterir belgelerin. b) Bu iki kişinin aynı tarihler arasında sosyal faaliyetlere katılıp katılmadığı özellikle resim atölyesi faaliyetine, bu faaliyetlere katılımlarının kendilerince talep edilip edilmediğini gösterir tüm belgelerin. c) Sanık Semih Tufan Gülaltay’ın beyanına göre, sosyal etkinliklere katılımının engellendiği iddiası ile cezaevi yönetimini şikâyetine dair tüm belgelerin tasdikli suretlerinin çıkartılarak Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. d) O dönem Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevi resim atölyesi öğretmeni olduğu belirtilen Yaşar Dinç ve tutuklu olan Ömer Toktemur isimli kişilerin tanık olarak dinlenmesi talebinin Mahkemenin taktir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına. 13- Sanık Muzaffer Tekin’in 3 Haziran 2011 havale tarihli dilekçesindeki talebi gereğince İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı CMK 250.Maddesiyle Yetkili Bölümüne müzekkere yazılarak, Engin Bağbars isimli kişinin anlatımları üzerine yapılan soruşturmaya dair evrakın Gökhan Başoğlu ve arkadaşları hakkında incelenip iade edilmek üzere mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. 14- Av. Engin Ören’in 30 Mayıs 2011 havale tarihli 2 ayrı dilekçesindeki, a) Sanık Alparslan Arslan’ın aleyhe ifadeleri nedeni ile müvekkili Kemalettin Gülen’in davaya katılmasına karar verilmesi talebinin, adı geçenin iddianame kapsamındaki suçlardan zarar gördüğüne dair bir iddia ve delil olmadığından reddine. b) Dilekçede belirtilen mazeret nedeni ile tanık beyanının Erzurum Ağır Ceza Mahkemesinde talimat yolu ile alınması, bunun kabul edilmemesi halinde başka bir tarihte duruşmaya çağrılması talebinin Mahkemenin taktir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına. 15- Firari Sanık Saipir Debzlelvidze, hakkındaki yakalama kararının devamı ile infazının beklenilmesine. 16- Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile diğer tutuklu sanıkların, kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran delillerin bulunması, yüklenen bu suçun Ceza Muhakemesi Kanununun 100/3 üncü maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması hususları gözetilerek, tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.”

Daha önceki oturumlarda verilen ara kararları doğrultusunda yazılan müzekkerelere gelen cevaplar okundu.



Mahkeme Başkanı: "3.9.2009 tarihli oturumun 32 nolu ara kararı gereği OYAK savunma ve güvenlik sistemleri anonim şirketi ile ilgili Ankara Ticaret Odasından istenen belgelerin gönderildiği. 13.11.2009 tarihli oturumun 14-a nolu ara kararı gereği Sanık Sevgi Erenerol müdafiinin talebiyle ilgili olarak Sanık Alparslan Arslan da ele geçen flash bellek ile ilgili Naip Hakim tarafından düzenlenen raporun gönderildiği. 2.3.2010 tarihli oturumun 2010/148 değişik iş sayılı kararının 6 nolu ara kararı gereği resen adli tıp kurumundan Sanık Sami Hoştan ile ilgili raporun gönderildiği. 18.3.2011 tarihli oturumun 2011/157 değişik iş sayılı kararının 3/G nolu ara kararı gereği Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ün talebiyle ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığından istenen bilgilerin gönderildiği. Bulgaristan ile ilgili 18.3.2011 tarihli oturumun 2011/157 değişik iş sayılı kararının 5/C nolu ara kararı gereği sanıklar Sevgi Erenerol Vedat Yenerer müdafiinin talebiyle ilgili olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğünden istenen bilgilerin gönderildiği. 18.3.2011 tarihli oturumun 2011/157 değişik iş sayılı kararının 7-b nolu ara kararı gereği sanık Oktay Yıldırım’ın talebiyle ilgili olarak Kara Kuvvetleri Komutanlığından görev yazısının gönderildiği. 18.3.2011 tarihli oturumun 2011/157 değişik iş sayılı kararının 14 nolu ara kararı gereği Vodafone’den istenen bilgilerin gönderildiği. 18.3.2011 tarihli oturumun 2011/157 değişik iş sayılı kararının 26 nolu ara kararı gereği Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından Alparslan Arslan ile ilgili bilgilerin gönderildiği. 30.3.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararının 26 nolu ara kararı gereği TİB’den istenen görüşme dökümlerinin gönderildiği. 21.4.2010 tarihli oturumun 7 nolu ara kararı gereği sanık Oktay Yıldırım’ın talebiyle ilgili olarak İzmir 10 Ağır Ceza Mahkemesinden 2010/250 esas sayılı dava dosyasının CD ortamında gönderildiği. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/154 değişik iş sayılı kararının 2/A nolu ara kararı gereği sanık Sevgi Erenerol müdafiinin talebiyle ilgili olarak şüpheli Tuncay Güney ile ilgili evrakın gizlilik esası da dikkate alınarak incelenmek üzere gönderildiği. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 2-f nolu ara kararı gereği sanık Sevgi Erenerol ve Vedat Yenerer müdafiinin talebiyle ilgili olarak Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı basın suçları bürosundan 2011/34569 soruşturma numaralı evrak aslının gönderildiği. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 13 nolu ara kararı gereği sanık Doğu Perinçek müdafiinin talebiyle ilgili olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı siyasi partiler bürosundan istenen bilgilerin gönderildiği. Bunun şeyi bekleniyor daha sonra inceleme yapılacaktır diyor. Buradaki dosyaya atıfta bulunarak bu yargılaması yapılan dosyaya atıfta bulunarak inceleme daha sonra yapılacaktır diyor. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 14-b nolu ara kararı gereği sanık Kemal Kerinçsiz’in talebiyle ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğinden emanet makbuzunun gönderildiği. Sincan 2 nolu F tipi cezaevindeki kayıtları mı istediniz onunla ilgili flash bellek varmış emanete alınmış. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 17 nolu ara kararı gereği Merkez Bankasından gönderilen bir milyonluk Amerikan doları ile ilgili bilgi formunda banknot olmadığı, koleksiyon amaçlı olarak bastırıldığının bildirildiği. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 19 nolu ara kararı gereği Kara Kuvvetleri Komutanlığından istenen bilgilerin gönderildiği. Mühimmat ile ilgili envanter alınıp alınmadığı, envanter alınmışsa hangi birliklere teslim edildiği şeklinde resen yazdığımız bir yazı. İncelemelerin halen devam etmekte olduğu bilahare bilgi verileceğinin bildirildiği. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 23 nolu ara kararı gereği resen Ankara İl Emniyet Müdürlüğünden istenen bilgilerin gönderildiği. Bu bilgiler Avukat Osman Aydın Şahin’in beyanlarını içeriyor. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 24/A nolu ara kararı gereği Turkcell’den istenen bilgilerin gönderildiği. Efendim bu bilgiler baz istasyonlarının kurulu olduğu yerlere dair bilgiler. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 24-a nolu ara kararı gereği Avea’dan yine baz istasyonlarını gösterir haritaların gönderildiği. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 28 nolu ara kararı gereği TİB’den istenen görüşme dökümlerinin gönderildiği. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 29 nolu ara kararı gereği TİB’den istenen görüşme dökümlerinin gönderildiği. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 30 nolu ara kararı gereği TİB’den istenen görüşme dökümlerinin gönderildiği. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 31 nolu ara kararı gereği TİB’den istenen görüşme dökümlerinin gönderildiği. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 32 nolu ara kararı gereği Ankara Ticaret Odasından KSK isimli şirket ile ilgili bilgilerin gönderildiği. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 33 nolu ara kararı gereği Türk Telekom’dan istenen bilgilerin gönderildiği. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 34/B nolu ara kararı gereği TİB’den istenen görüşme dökümlerinin gönderildiği. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 34-a nolu ara kararı gereği Türk Telekom’dan istenen bilgilerin gönderildiği. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 36 nolu ara kararı gereği İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından 2010/105 soruşturma numaralı evrakın halen inceleme aşamasında olduğunu sonuçlandığında bilgi verileceğinin bildirildiği. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 37 nolu ara kararı gereği İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünden Sanıklar Muzaffer Tekin, Veli Küçük ve Semih Tufan Gülaltay’ın Balçiçek Pamir, Devrim Semiray, Tutkun Akbaş ile yapılan görüşme kayıtlarının gönderildiği. Devrim Semiray ile ilgili bir şeyiniz var bir röportajınız var onun şeyi gönderildi Vatan Gazetesinde. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 38 nolu ara kararı gereği Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesinin 1999/124 esas sayılı dava dosyasının gönderildiği. Dava dosyasında davacı Sami Demirkıran’ın sanıklar Akın Birdal ve Doğu Perinçek olduğu yasadışı yardım etmek diye bir 99’da karara çıkmış bir dosya. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 39 nolu ara kararı gereği TİB’den istenen görüşme dökümlerinin gönderildiği. 28.4.2011 tarihli oturumun 2011/254 değişik iş sayılı kararının 42 nolu ara kararı gereği bu dosyayla birleşen 12 Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/31 esas sayılı dava dosyası tutuklu sanıklarının infaz durumlarıyla ilgili gerekli bilgilerinin gönderildiği. 28.5.2011 tarihli oturumun 2010/364 değişik iş sayılı kararının 13-b nolu ara kararı gereği Çorum Emniyet Müdürlüğünden dinlemesine karar verilen işadamı Erol Şahin’in açık kimliği ve adresleriyle ilgili gerekli bilgilerin gönderildiği anlaşıldı.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

Dosya incelendi



GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

1-Bu haftaki oturumlarda vaki yazılı ve sözlü taleplerin celse arasında değerlendirilmesine,

2-Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük ve bir kısım sanıklar müdafilerinin, müdafii Av. Vural Ergül hakkında mahkemece verilen yaptırım kararının geri alınması yönünde vaki talepleri hakkında daha önce bizzat müdafii Av. Vural Ergül tarafından itiraz edilerek kaldırılmasını istediği, bu talep mahkememizce değerlendirilerek talebin reddine karar verildiği anlaşıldığından bu aşamada bu konuda vaki talebin reddine,

3-Sanık Saipir Debzelvidze’nin yakalanmasının beklenilmesine,

4-Dosya kapsamı, dosyadaki mevcut belgeler, raporlar ve bir kısım beyanlar her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat edilen suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış olması, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması dikkate alınarak, diğer tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürdürülmesine, bir kısım sanıkların kendileri ve de müdafilileri aracılığı ile vaki tahliye taleplerinin reddine,

Ancak sanıklardan Kemal Kerinçsiz, Hayrettin Ertekin, Hüseyin Görüm, Muzaffer Şenocak, Mehmet Demirtaş, İsmail Yıldız, Mehmet Zekeriya Öztürk, Ergün Poyraz, Sevgi Erenerol, Doğu Perinçek ve Mehmet Fikri Karadağ’ın üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine, mevcut delil durumlarına, haklarında isnat edilen suç vasıflarının değişme ihtimallerine, yattıkları sürelere, tutuklamadan beklenilen gayenin sağlanmış olup tutukluluktaki makul süreninde aşılmış olması ve de toplum içerisindeki konumları da dikkate alındığında bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphelerinin de bulunmadığı ve gerekirse de haklarında Adli Kontrol uygulamasının da düşünülebileceği, keza sanık Doğu Perinçek’in iddianamedeki sevk maddeleri ile tutuklama müzekkeresindeki sevk maddeleri arasındaki farklılıklar ve de Mehmet Fikri Karadağ ile birlikte yaş durumları, sanık Hikmet Çiçek’in ise tutuklandığı yasa maddesinin iddianamede suç maddesi olarak konulmadığı gibi iddianamedeki suçlama maddeleri ile de hakkında herhangi bir tutuklama müzekkeresinin bulunmadığı, bu sanığın yattığı süreler, üzerine atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine mevcut delil durumuna, yattığı sürelere hakkında isnat olunan suç vasıflarının değişme ihtimaline, tutuklamadan beklenilen gayenin sağlanmış olup tutukluluktaki makul sürenin de aşılmış olması ve de toplum içerisindeki konumları da dikkate alındığında bu aşamadan sonra kaçma ve saklanma şüphesinin bulunmadığı ve de gerekirse hakkında Adli Kontrol uygulamasının da düşünülebileceği dikkate alınarak, isimleri yazılı bu sanıkların tahliye edilmeleri gerektiği yönünde oy kullanan Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ün karşı oyuyla ve oy çokluğuyla,

Tahliye taleplerinin reddine dair verilen ara karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakları bulunduğu konusunda sanıklar ve müdafilerine bildirim yapılmasına,

Bu nedenle duruşmanın 25.07.2011 günü saat 9.00’a bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi. 03.06.2011




BAŞKAN 20909 ÜYE 28298 ÜYE 32346 KATİP 128041


Yüklə 0,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə