T. C. Sakarya üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ



Yüklə 1,36 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə51/82
tarix08.09.2018
ölçüsü1,36 Mb.
#67106
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   ...   82

Köklü reformlar dönemi olarak nitelendirdiğimiz bu dönemin, en önemli özelliği ise 
yapılacak yenilik hareketlerinin önceden planlanmış, hedefi belli, devlet adamları 
tarafından tartışılmış, sistemli ve daha bilinçli olarak ortaya çıkmış olmasıdır. Dönemin 
padişahı III. Selim, daha şehzadeliği döneminde babası III. Mustafa’nın askeri reform 
girişimlerini yakından görme fırsatı bulmuştu. Amcası I.Abdülhamit’in ölümünden iki 
yıl kadar önce de Fransız Kralı Lui ile mektuplaşmaya başlayan III. Selim, tahta 
çıkmadan önce neler yapacağını kafasında tasarlamış bulunuyordu. Tahta çıktıktan 
sonra devlet adamlarından oluşan bir Meşveret (Danışma) Meclisi kuran III. Selim, 
Osmanlı tarihinde ilk defa olarak Viyana, Berlin, Paris ve Londra’ya daimi elçiler atadı. 
Ayrıca güvendiği devlet adamlarından yakın arkadaşı Ebubekir Ratib Efendi’yi 
Avusturya’ya, Ali Azmi Efendi’yi de Berlin’e incelemelerde bulunmak üzere gönderdi 
(Özkul, 2005:195-196; Berkes, 2004:99). 
Sultan III. Selim, Ebubekir Ratib Efendi’nin ve Ali Azmi Efendi’nin raporları 
doğrultusunda yapacağı reformların ana hatlarını kafasında oluşturmuştu. Ayrıca devlet 
adamları ve ulemadan yaklaşık iki yüze yakın kişinin yapılması gereken reformlar 
hakkındaki görüşlerini kendisine sunmalarını ve bundan ötürü kimsenin 
cezalandırılmayacağını bildirmiştir. Böylece, daha reformların başlangıç aşamasında 
bile geniş bir fikir birliği oluşturmayı amaçlamıştır. Ancak kendisine sunulan toplam 22 
adet layihanın içerisinde, fikir birliği söz konusu değildir.  İkisi yabancılar tarafından 
sunulan bu layihaların tek ortak noktası “ordunun ıslahının gerekli olduğu” konusundaki 
fikir birliğidir. Fakat her biri bunun için farklı yollar önermiştir (Çataltepe, 
1989;Berkes,2004:92). 
Kendisine sunulan layihaları incelemek ve yapılacak reformları belirlemek üzere on 
kişilik bir heyet oluşturan III. Selim, gençlerden oluşan bu heyetin başına da devrin 
değerli bilim adamı Esseyyit İbrahim  İsmet Efendi’yi atamıştır. Bizzat padişah ve 
komisyon başkanı, “ıslahat yolunda gerekirse canlarını feda edinceye kadar 
çalışacakları” hususunda yemin etmişlerdir. Böylece çalışmalara başlayan komisyon, 72 
maddeden oluşan; yönetim, askeri, sivil siyasal, sosyal, kültürel ve ticari alanlardaki 
yenilikleri de içeren ayrıntılı bir program hazırlamıştır (Yücel ve Sevim, 1995:162). 
İşte bu kurulun hazırladığı programa göre Sultan III. Selim döneminde yapılan 
reformlara “Nizam-ı Cedit” adı verilmiştir. “Nizam-ı Cedit” terimi, dar anlamda Avrupa 
 
143


yöntemlerine göre kurularak eğitilen askeri birliği ifade ederken, geniş anlamda ise, 
Avrupa’nın bilim, teknik ve uygarlık alanlarındaki gelişmelerinden faydalanarak, 
Osmanlı Devleti’nin yönetim, politika, askeri, ekonomi ve bilim alanlarında yapılması 
öngörülen yenilik hareketlerinin bütününü ifade etmektedir (Çataltepe, 1989:61). 
Bu dönemde artık Osmanlı modernleşmesinin, geleneksel yöntemlere dönmek ya da 
batıya yönelmek konusundaki tereddütleri sona ermiş ve batı modeli seçilmiştir. Bu 
modelin merkezinde ise Fransa vardır. Batılılaşmak nasıl Osmanlının kendi seçimi ise 
Fransa’nın etkilerine açık olmak da kendi seçimidir. 1793’te Fransa’dan istenilen uzman 
subaylar heyeti 1796 yılında  İstanbul’a gelerek çalışmalara başlamıştır. Ayrıca  İsveç, 
Prusya ve İngiltere’den de askeri uzmanlar getirilmiş, ancak çoğunlukla Fransız 
uzmanlardan yararlanılmıştır. Bir taraftan mevcut ocakları ıslah ettiren III. Selim, diğer 
taraftan da Avrupa usulüne göre eğitim gören Nizam-ı Cedit ocağını kurdurmuştur. 
Yabancı uzmanlardan yararlanarak Baruthaneleri ıslah ettirmiş, işlemez duruma gelen 
Tersaneleri faaliyete geçirerek yeni bir donanma inşa ettirmiştir. Ayrıca dönemin en 
önemli reformlarından biri olan “Mühendishane-i Berri Hümayun”u kurarak 1795 
yılında eğitime başlatmıştır. Ekonomik sorunların çözümü için, ithalata bir sınır 
getirmiş, kâğıt ve kumaş imalathaneleri kurdurmuştur. Bunların yanı  sıra Üsküdar’da 
ikinci bir matbaa tesis ettirerek, yeni kitaplar bastırmıştır (Haksun, 2004:190; Turhan; 
1988:149-155). 
III. Selim dönemi reformlarının temel noktası Avrupa usulüne göre teşkil edilen Nizam-
ı Cedit Ocağının kurulması olmuştur. Avrupa’da meydana gelen teknolojik gelişmelere 
kayıtsız kalan Osmanlı Devleti’nin mali yapısı bozulmuş, ordusu ise perişan bir hale 
gelmişti. Yeniçerilik, askerlik değil ulüfe sahipliği olmuştu. Ulüfe tezkerelerinin çoğu 
küçük esnafın elinde olmakla birlikte, bunlar devlet bonosu gibi alınır satılır duruma 
gelmişti. Ocağa hâkim olan Bektaşilik, savaşçılık dini değil, siyasal düzene karşı bir 
ideoloji haline gelmişti. 17.yüzyıldan itibaren kahvenin de serbest bırakılmasıyla 
İstanbul’da yaygınlaşan kahvehaneler adeta yeniçerilerin bir araya gelip halkla 
kaynaştığı ve siyasi meseleleri konuştuğu mekânlar haline gelmiştir. Bu şartlar altında 
askeri alanda yenilik yapmak hem siyasi hem de ekonomik alanlarda çıkmazları 
beraberinde getirmektedir (Berkes, 2004:117; Yıldız, 1999). 
 
144


Daha önce girişilen reform denemelerinde ortaya çıkan yeniçeri isyanları, çeşitli 
toplumsal gruplar ve İstanbul halkının bir bölümü tarafından da desteklenmişti. Devletin 
bunlardan korkması silahlı güç olmalarından değil, bunalım zamanlarında halk 
ayaklanmalarını genişletecek bir vasıta hizmeti gören siyasal bir güç durumuna gelmiş 
olmalarındandı.  İşte bu nedenle, yapılacak yeniliklerin önünde engel olarak bulunan 
yeniçeri ocağının kaldırılması öncelikli mesele haline gelmişti. Ancak bu iş, pek de 
kolay görünmüyordu. Bunu bilen Sultan III. Selim, bu ocağı kaldırmak yerine öncelikle 
Avrupa usulüne göre teşkil edilen yeni bir ocak kurmaya karar vermişti (Berkes, 
2004:118). 
Nizam-ı Cedit Ocağının kurulmasının, Osmanlı Devleti için son derece gerekli bir 
reform olduğunu söyleyebiliriz. Zaten Nizam-ı Cedit askerlerinin Akka savaşında 
kazanmış olduğu başarılar da bunu kanıtlamıştı. Ancak yeniçerilerin güç ve saygınlık 
kaybetmeleriyle birlikte artan Ocağın kapatılacağı söylentileri yeni bir isyanın zeminini 
hazırlamıştı. Sultan III. Selim’in reformların uygulanmasında kullandığı yöntem de 
yenilik karşıtı grupların taraftar bulmasını kolaylaştırıyordu. Cevdet Paşa bu konuda şu 
yorumu yapmaktadır:” Sultan Selim yapmayı düşündüğü yeniliklerin karar aşamasında 
düşünerek ve meşveret ederek karar vermiştir. Ancak uygulamada acele edilmiştir.” 
Cevdet Paşa, dönemin şartlarının yeteri kadar incelenip, değişimi nasıl bir sıraya tabi 
tutarak uygulamak gerektiği konusunda yanlış yapıldığı gibi: layiha verenlerin de 
çoğunun bu tür kaygılardan uzak kişiler olduğunu ve ortaya bir karmaşanın çıktığını da 
savunur (Özkul, 2005; 329). 
Aslında padişah III. Selim, Nizam-ı Cedit’i kurmadan önce bu konuda uyarılmıştı. 
Sultan Selim’e layiha sunan Tatarcıklı Abdullah Efendi, layihasında I.Abdülhamit 
devrinde başlatılan yeniliklerin, alınan kararlar doğru olmasına rağmen, gerekli şartlar 
yerine getirilmediği için başarısız olduğunu, bu nedenle öncelikle yeniçerilerin 
nizamının sağlanması gerektiğini ve yeniçerilere rağmen girişilecek bir yenilikten sonuç 
alınamayacağını yazmıştır. Ayrıca III. Selim’e layiha sunan Brentano isimli yabancı 
uzman da layihasında bu konuda uyarılarda bulunmuştur. Brentano, yeniliklerin yavaş 
yavaş ve yeniçeri zabitlerinin ikna edilerek yapılması gerektiğini, içerden ve dışarıdan 
gelebilecek fitne ve kışkırtmalara karşı sürekli uyanık olmanın  şart olduğunu 
bildirmiştir. Brentano ayrıca, yeni askerlerin kıyafetlerinin yabancı askerlerinkine 
 
145


Yüklə 1,36 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   ...   82




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə