Sonuçta bu kuşağın hayatında, -"hayatımızda", diyelim-, 12 Eylül za
manı, müthiş güvensizleştiren, omuzları düşüren,'düşük profile'zorlayan
bir mevsim oldu.
Bu arada kalmışlık, yarım kalmışlık haliyle başetmenin değişik yor
damlarını tecrübe ettiler, 78buçuklular. Muhitlerine, meşreplerine, yöne
limlerine, şartlara göre... Kafayı fazla kaldırmadan, fazla büyük konuşma
dan, uzun vâdeyi düşünerek, "bir gün mutlaka"yı umarak usul usul iş iş
lemek, taş üstüne taş koymak, bir yordamdı. Her şeye lânet etmek, kişi
sel bir"red cephesi''olarak gezinmek, bir yordamdı.
Sinizm, zaten tam ta
mına böyle zamanlar içindi, çok iş gören bir yordamdı. 78buçuklular, 12
Eylül'den, galiba en çok bu üç yordamın hükmettiği ruh halleri arasında
salınarak çıktılar. Bu ruh hallerinin bir melezi olarak - ya da bunlardan bi
rini karakter edinerek.
12 Eylül-sonrası 78buçuklu portrelerinin en hazini, 78'li pozuna gire
rek bir
çeşit rant elde edenlerdi, bana kalırsa. 12 Eylül öncesine dair ya
rım tecrübelerinden, 1980-83 kâbusunun ezikliğinden, hamâset hikâye
leri çıkartanlar...
Oysa 12 Eylül'ün zamanda açtığı o derin uçurumun üzerine bir köprü
kurma işini, pekâlâ bu ara kuşak kotarabilirdi. Öncekilerin de, sonrakilerin
de dilini en iyi kıvıranlar, onlardı zira. Tüm sorumluluk onların değil tabii,
ama yapabilecekleri kadarını niye yapamadılar? Cevabını yine bizzat 12
Eylül'de aramalı değil mi? 12 Eylül büyümelerini yavaşlatmış, güvenlerini
kırmıştı onların. Başlatacak, kuracak, ilk adımı atacak itimadı kazanmaları
çok zaman aldı - kazandılarsa şayet...
78buçukluların, 12 Eylül'ü dava etmek için kendi ayrı sebepleri de var...
Yetmişsekizliler Tükenmez Dergisi, Mayıs-Haziran 2004