Tanıl Bora Sol, Sinizm, Pragmatizm



Yüklə 355,86 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə15/71
tarix06.02.2018
ölçüsü355,86 Kb.
#26294
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   71

rak,  bizzat  istenen  hedef istikametinde  eyliyor  olmayı,  hedefe 
uygun eylem tarzını bir değer olarak görür.  Politik -m uhalif ve 
devrim ci- eylemi,  stratejik ve  noktasal  edimlerden  ziyade,  sü­
rekli bir ‘yapıcılık’  olarak tasavvur etmeye davet eder.
Eylem
Sol -veya  sola  açılabilecek- bir pragmatizmin,  eylemin bir  de­
ney/im  olarak  ucu  açıklığına  ve  yaratıcılığına  verdiği  aslî  öne­
mi belirtmiştik.  Gramscigil Praxis felsefesi de,  beşerî ve politik 
eylemi,  teorinin ve  ‘hedefin yeniden üretimi  olarak kavrar.  Ey­
lem,  soyut bir  teorinin  tatbikat kertesi değildir;  kuramsal yön­
den  de  kurucu  bir  etkinliktir.  Teori  “eylem  kılavuzu”  değildir, 
yani!  Tıpkı,  eylemin  ‘yansıması’  olmadığı  gibi.  Yeniden  üre­
tim  kavramını  yineleyelim  ve  onun  basitçe  ‘tekrar  tekrar  üre­
tim’ değil, -örneğin tıpta reproduction'un ‘üreme’ olarak da kar­
şılanmasının  ilham  edebileceği gibi-,  üretimin  farklı  koşullara 
nüfuz  ederek ve  etkileşim/dönüşüm  içinde  sürekliliği  anlamı­
na  geldiğini  unutmayalım.  Praxis,  teoriyle  eylemin  bileşik ye­
niden üretimi sürecidir.
Eylemin  kuruculuğu ve süreçselliği  ile ilgili,  Hannah Arendt’- 
ten  de  destek alabiliriz.  Arendt’te  emek ve  ‘iş’le beraber  üç  te­
mel  İnsanî  etkinlik  (vita  activa)  arasından,  “mükemmelen  si­
yasî  bir  etkinlik”  olmasıyla  öne  çıkan  eylem:  “yeni  ve  kendili­
ğinden  süreçleri  harekete geçirm ek  konusundaki  İnsanî y eti”
dir. 
Eylemin  süreç  olm a vasfı vardır;  kendimizle  ilgili  (insanın  öz­
ne  olduğu)  süreçleri harekete  geçirebilme yetisidir.  Süreçselli­
ği, onu bir defalık bir edim  (bir ‘tatbikat’)  olmaktan ve başı-so- 
nu  belli,  kesinlikli bir  edim  olmaktan  ayırt  eder:  “Bir  eylemin 
sonucu  ve  amacı  hakkında  belli  bir  kesinlikle  önceden  konu- 
şamamamızm  nedeni,  basitçe  eylemin  bir  sonunun/amacının 
olmayışındandır. ”15
Sol  politika  deneyiminde,  eylem  mefhumunun  son  derece 
-neredeyse m itik !- bir değer taşıdığını biliyoruz. Ne var ki, hâ­
kim  eylem  anlayışı,  tam  da  kurucu  ve  süreçsel  bir  eylemi  ta­
15  insanlık Durumu, çev.  B.  Sina Şener,  İletişim 2000, s.  334-7.


nımlarken  olumsuzladığımız,  rutin ve  dekadan bir  eylem  anla­
yışıdır.  Türkiye’de sol politik tasavvurda eylem,  tam da bir ‘tat­
bikat’ anlamı taşır:  ‘Politik’ yahut ‘teorik’ addedilen bir stratejik 
aklın  icapları  doğrultusunda  ‘hesaplanmış’,  ön-belirlenmiştir. 
Veya  münhasıran  kimlik beyanına  (‘bayrak  göstermeye’)  hiz­
met  eder.  Hele  kuramın/‘kitabın’  safiyetini  gözeten  ahlâkçı-si- 
nik  tutum,  zaten  eylemi  esasen  kişinin veya  örgütün  ahlakili­
ğini  kanıtlaması  için bir  meydan  okuma  gibi  görmeye  yatkın­
dır;  eylem  tarzını da giderek bu  kaygı şekillendirir.  Toplamda, 
sola hâkim olan tasavvurda  eylem,  süreçsel yapıp-etmeler dizi­
si  olarak değil  de  anlık,  ‘spektaküler’  bir  edim  olarak  düşünü­
lür.  Muayyen günlerde icra edilen,  törensel-gösterisel bir faali­
yettir, çoğunlukla.16 Kuşkusuz boy ve ‘bayrak’ göstermek, mey­
dan  okumak  simgesel  olarak bile  (bazen  sırf namus  belâsına) 
önemlidir,  kimi  eşiklerde  bilhassa  önemlidir -   fakat  ‘eylem’in 
buna indirgenmesinin, aslına bakılırsa, ‘eylemsizleştirici’ olabi­
leceğini görmek gerekir!
Bir  vakayla  örneklemek istiyorum.  Benzerleri yaşanmış,  işi- 
tilmiştir; örnekler arasından bir örnek sadece.  Yaklaşık iki sene 
önce, bir kitle örgütü, bir büyük şehrin yoksul mahallelerinden 
birinde,  kadınlara  yönelik bir  okuma-yazma  eğitimi  düzenler. 
Didaktik  olmayan yetişkin  eğitimi  modellerinden  de  esinleni­
lerek  yürütülen  projede  kadınlar  okuma-yazma  öğrenmenin 
yanında  özgüven kazanırlar,  bir  grup  dinamiği geliştirirler.  Bu 
arada,  eğitim faaliyeti dışındaki zamanlarda da,  önemli bir kıs­
mı ‘solcu’ kimliğine sahip olmamasına rağmen, kitle örgütünün 
mekânına gelip gitmeye başlarlar.  Derken,  1  Mayıs  gelip  çatar. 
‘Yukarılardan’,  ‘merkez’den,  bu  faaliyete  katılan  kadın  grubu­
nun  da  1  Mayıs’a  getirilmesi  tamim  edilir.  Kadınlar yoklanır; 
muhtemelen 1 Mayıs ‘eylemlerinden’ bir miktar ürktükleri, bel­
ki  de  sadece  ilgi  duymadıkları,  kendileriyle  alâkasını  kurama­
dıkları için,  çoğunluğunun gelmeme eğiliminde olduğu anlaşı­
lır.  Kitle örgütünün yöneticileri, bundan, aylardır yürütülen bu 
faaliyetin boşuna,  yararsız  olduğu  sonucunu  çıkartırlar -   “ka­
16  Bu meseleyi, elinizdeki kitapta yer alan “Muhalefet, protesto, gösteri, gösteriş” 
başlıklı makalede de  tartışıyorum.


dınlar  1  Mayıs’a bile getirilemiyorsa eğer...”  Faaliyete son veri­
lir, kadın grubu dağılır.
Şimdi, bu vakada hangisi ‘sahih’  anlamıyla  eylemdir?  Aşikâr 
ki, -T S K ’nin  “Denizkurdu”  vs.  rutin tatbikatları  m isali!- rutin 
bir tatbikat olarak  1  Mayıs gösterisi, eylemin şahikâsı sayılıyor- 
dur. Bir grup ‘cahil’ kadının eve hapsolmaktan çıkmasını, okur­
yazar  hale gelip  bir biçimde  kamusal  alana  adım  atmasını,  öz- 
nelik  kapasitesini  geliştirmesini sağlayan,  sürekliliği  olan  (sü- 
reçsel) ve tümüyle öngörülemeyecek yeni sosyallikler, yeni iliş­
kiler yaratmaya zemin  hazırlayan bir faaliyet ise,  eylemden sa­
yılmıyor, olsa olsa gerçek eylemler için ‘bilinçlenmeyi’ sağlaya­
cak araçsal bir uğraş olarak kabul ediliyordur. Büyük ihtimalle, 
1  Mayıs  ‘berzâhında’  bu  faaliyetin beyhûdeliğine  hükmederek 
sona erdirenler,  neticede  kadınların  1  Mayıs’a katılımını sağla­
yacak olması  koşuluyla,  pragmatist bir iş olarak bakmıştı  oku- 
ma-yazma  eğitimine.  Yoksa  bu  faaliyet,  kendisi  olarak,  başlı- 
başına, bir anlam  taşımıyordu.  İşte bu,  tam  tamına ‘kötü’ prag­
matizmdir,  faydacılıktır.  ‘İyi’  pragmatizm,  eylerken  nihâî  he­
defi,  neticeyi bir  kenara bırakarak -doğrusu,  eylemde içselleş­
tirerek,  ‘eriterek’- ,   yürütülen  faaliyetin bizzat  kendisine  değer 
ve  anlam atfeder. Açık ki, solda,  ‘iyi’ pragmatizme ihtiyaç var!
Sol ve pragmatizm
12  Eylül  öncesi  devrimci  sosyalist  hareketin  mirasının  da,  bu 
bağlamda  da,  yeniden  gözden  geçirilmesi  gerektiğini  düşünü­
yorum.  Özellikle Devrimci Yol’la ilgili -h em  içerden hem dışar­
dan  yapılan- muhasebelerde,  kolay  ama  kof bir  kitleselleşme- 
yi sağlayan temel bir zaaf olarak, bu hareketin pragmatizminin 
not edildiğini biliyoruz.  Öyle midir? Bu yazıda anlatmaya çalış­
tığım gibi,  faydacılıkla,  oportünizmle  eşanlamlı kullanılan ‘kö­
tü’ pragmatizmle,  ‘iyi’, ‘sol’ bir pragmatizmi ayırt etmek gereki­
yor.  Sosyalist  hareketin,  bilhassa  Devrimci  Yol’un  pragmatiz­
mini  de bu şekilde ayırt etmek gerekiyor;  iki pragmatizmin de 
ipuçları  bulunabilecektir  orada.  Örneğin,  yakın  dönemde  ya­
yımlanan kapsamlı bir ‘içerden’  eleştiri, bu  hareketin  1970’ler-


Yüklə 355,86 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   71




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə