Tarihi Materyalizmin Çarpıtıcılığında Zıtların
Birliği
30
R. Yürükoğlu tüm bunları “bugünkü sorunların kökenlerini anlamaya çalıştığı”
için yapmakta anlaşılan? Stalin’i okumaya devam edelim. O zaman “bugünkü
sorunların kökleri” kendini gösterecektir.
3- Ekonomik Gelişmenin Kanunlarına Uyulmadan Sosyalizm Kurulamayacağı
Gibi, “Yaşayan Sosyalizm” de Öldürülür.
Bir an için, sosyalist rejimde ekonomik hayattaki nesnel yasaların varlığını
yadsıyan ve ekonomik yasalar “yaratmak”, “değiştirmek” olanaklarını savunan hatalı
teorinin görüşünü kabul ettiğimizi düşünelim. Sonucu ne olurdu: Bunun sonucunda,
karışıklığın ve raslantıların egemenliği altında bulunurduk; bu raslantıların kölesi
olurduk, bu raslantılar karışıklığını sadece anlayabilmek değil, çözebilmek
olanağımız bile olmazdı.
Bunun sonucu olarak, bilim olarak ekonomi politiği yok ederdik, çünkü bilim
nesnel yasaları tanımaksızın, onları incelemeksizin ne var olabilir, ne de gelişebilir.
Oysa, bir kez bilim yok edildi mi, ülkenin ekonomik hayatında olayların gidişini
önceden kestirmek olanağına sahip olmazdık, yani ekonomik yönetimin en ilkelini
bile örgütlemek olanağına artık sahip bulunmazdık.
Eninde sonunda, ne nesnel yasaları anlamadan, ne de hesaba katmadan, ekonomik
gelişmenin yasalarını “yok etmeye” ve yenilerinin “yaratmaya” hazır
bulunan
“ekonomik” serüvencilerin keyfi hareketlerinin kölesi olurduk. (a.g.e., s. 136-137)
Sosyalist rejimde toplumun üretim ilişkileri ile üretici güçleri arasında hiç bir
çelişki olmadığını iddia ettiği zaman, Yaroşenko yoldaş aldanmaktadır. Kuşku yok ki,
bizim üretim ilişkilerimiz şimdiki halde öyle bir devir geçiriyorlar ki, üretici güçlerin
gelişmesine tam olarak tekabül ediyorlar ve onları dev adımlarla ilerletiyorlar. Ancak,
rahat etmemiz ve üretici güçlerimiz ile üretim ilişkilerimiz arasında hiç bir çelişki
olmadığını sanmamız bir hata olurdu. Çelişkiler vardır, ve kuşku yok ki olacaktır,
çünkü üretim ilişkilerinin gelişmesi üretici güçlerin gelişmesine göre geri kalmaktadır
ve kalacaktır. Eğer yönetici kurumlar doğru bir politika uygularlarsa, bu çelişkiler,
uzlaşmaz çelişkiler halinde soysuzlaşamazlar, ve üretim ilişkileri ile toplumun üretici
güçleri arasında bir çatışmaya varamazlar. Yaroşenko yoldaşın önerdiği politika gibi
yanlış bir politika izlersek durum bambaşka olur. O zaman bir çatışma kaçınılmaz
olur, ve üretim ilişkilerimiz, o zaman üretici güçlerin sonraki gelişmesi için çok
vahim bir köstek olmak tehlikesini geçirirler.
Bu yüzden, yönetici kurumların görevi, olgunlaşan çelişkileri zamanında not edip,
üretim ilişkilerini üretici güçlerin gelişmesine uyduracak şekilde zamanında önlemini
almaktır. (a.g.e., s.119)
İşte “bugünkü sorunların kökenleri” de burada yatmaktadır. R. Yürükoğlu’nun
Marksizmin ABC’sini ve Sovyetler Birliği’nin şanlı tarihini çarpıtarak
icad ettiği
“üretim ilişkilerinin üretici güçlerin önünde gittiği” zırvalarında değil.
Kruşçof’la başlayıp Gorbaçov ile noktalanan “ekonomik serüvencilerin keyfi
hareketleri” nedeniyle üretici güçlerdeki gelişmenin gerisinde kalan üretim ilişkileri
üretici güçlerin talep ettiği yönde, ileriye doğru ilerletilmedikleri gibi bir de üstüne
Tarihi Materyalizmin Çarpıtıcılığında Zıtların Birliği
31
üstlük bilinçli bir şekilde geri çekilmişlerdir. İleride göreceğimiz gibi R. Yürükoğlu
tüm bunları büyük bir zevkle karşılayan, tüm bunlara bahane üstüne bahane icad
eden, bu bahanelere teorik temel olarak da yukarıda ele aldığımız teoriyi piyasaya
süren kaşarlanmış bir modern revizyonisttir.
-III-
R. YÜRÜKOĞLU’NUN SOSYALİST DEVRİM TEORİSİ
Açıktır ki R. Yürükoğlu yukarıda ele aldığımız “teorisini” “sosyalizmin kuruluş
dönemi” ile kısıtlayamazdı.
Eğer önce sosyalist üretim ilişkileri kurulacak, “çadır” kurulacak ve ondan sonra
sosyalist üretim ilişkilerine tekabül eden üretici güçler yaratılacaksa, “çadırın içi
doldurulacaksa”, bu”kaçınılmaz yol” ise; bu üretici güçler sosyalist üretim ilişkilerini
talep etmeden önce, sosyalist üretim ilişkilerini zorunlu kılmadan önce, bir sosyalist
devrimi de “kaçınılmaz” kılmaz mı? Kılar.
R. Yürükoğlu’nu okuyalım:
“ Evet, orta gelişmiş bir ülkede beliren uygun bir siyasal ortamda işçi sınıfı devleti
ele geçirebilir. Ama çok uzun bir tarihsel dönem içinde Marksizmin öngördüğü
sosyalizmi kuramaz. Ancak kapitalizmin yetersiz hazırladığı tabanı daha hızlı döşer,
çadırın içini daha hızlı doldurur. Lenin bu nedenle orta gelişmiş bir ülkede devrimi
yapmak ileri kapitalist ülkelerde yapmaktan daha kolaydır, ama sosyalizmi kurmak
daha zordur diyor.” (a.g.e., s. 46)
“Sovyetler Birliğinde devrim ve sosyalizm (abç.) tarihsel olarak sosyalizmi
çağıracak gelişmeleri kendisi sağlamak durumunda kalmıştır.” (a.g.e., s. 47)
“Ve Sovyetler Birliği için tarihsel sorun üretim ilişkilerini kurmak değil, onun
gerçekten var olabileceği üretim güçlerini geliştirmek olmuştur. Toplumsal mülkiyete
geçiş ülke içindeki üretim güçlerinin gelişme düzeyinin -burada konuştuğumuz
anlamda- bir sonucu değil, onları geliştirmenin ön koşulu olmuştur.” (a.g.e., s. 99-
100)
R. Yürükoğlu’nin sözlerinden çıkan birinci sonuç şudur: Az gelişmiş bir ülke olan
Rusya’ da Ekim Devrimiyle “toplumsal mülkiyete geçiş, ülke içindeki üretim
güçlerinin gelişme düzeyinin” “bir sonucu değildi.” Yani, üretici güçlerin niteliği
toplumsal mülkiyete geçişin, sosyalist üretim ilişkilerine geçişin zeminini
hazırlamadan, buna “çağırışım” yapmadan “uygun siyasal ortamda” sosyalist devrim
yapıldı.
Yani Lenin ve Bolşevikler, ekonomik gelişme sosyalizmi talep etmez, sosyalizmi
mümkün kılmaz iken “uygun siyasal ortam” dan istifade sosyalist devrim yaptılar;
üretici güçlerin niteliği sosyalist mülkiyet ilişkilerini talep etmezken sosyalist üretim
ilişkilerini kuruverdiler ve bunun kolaylaştırıcı etkisi altında sosyalizmi inşaya
giriştiler...
Teori ve tarih çarpıtıcılığı serbest de, kişinin Lenin ve Bolşeviklerin kendi aptalca
formülasyonlarına uyarak iş yaptıklarını ilan etmek biraz fazla kaçıyor.