292
/ Ortadoğu'da Türkmenler (Irak-Ġran-Suriye) Sempozyumu
ġiirlerinde derin bir tasavvuf bilgisi ve Allah sevgisi görülen Garibî‟nin
11 beyitlik 239. gazeli “Allah” rediflidir. Gazeline:
Esîr-i pençe-i derdim men-i bî-çâre yâ Allah
Sen eyle ben gibi bî-çâreye bir çâre yâ Allah
“Ey Allah‟ım, çaresiz olan ben, derd pençesinin esiriyim. Sen, benim gibi bîçâreye
bir çâre nasip et!” beytiyle baĢlar ve:
„Uyûbun dâmen-i „afvınla setr eyle Hudâvendâ
Yüzün dutdı Garibî der-geh-i Settâr‟a yâ Allâh
“Ey Allah‟ım, kusurlarımı affınla ört! Ey Allah‟ım, kulun Garibî günahları
örten dergahına yüz tuttu, senden affını dilemektedir!”
beytiyle biter.
Ayrıca Divan‟da Hz. Adem, Hz. Nuh, Hz. Lokman, Hz. Süleyman,
Hz. Yakup, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Hızır, Hz. Ġsa ve Hz. Muhammed
peygamberlerin isimleri zikredilmektedir. Hz. Muhammed‟den sonra en çok
Hz. Yakup ve Hz. Yusuf peygamberlerden bahsedilir. Oğlu Hz. Yusuf‟un
hasretiyle görme yetisini kaybeden Hz. Yakup‟la ve Yusuf peygamberle -âmâ
olması sebebiyle- kendi arasında özel bir bağ kurduğu görülmektedir. 31.
gazelin 2. beytinde Ģair:
Sevâd-ı çeĢm-bülbül dîde-i Ya‟kûb‟a dönmüĢdür
Yüzünden aç nikâb ey Yûsuf-ı gül pîrehenden geç
“Bülbülün gözbebeği, Yakub‟un gözüne benzemiĢtir. Ey gül Yusuf, yüzündeki
örtüyü kaldır, gömleğini bırak!” demektedir. 103. gazelin 2. beytinde de:
Bûy-ı pîrahen-i Yûsuf getürür bâd-ı saba
ÇeĢm-i Ya‟kub'a döner nûr-ı nazar çok gitmez
“Sabâ rüzgarı, Yusuf‟un gömleğinin kokusunu getirir. Gözler Yakup‟un gözü
gibi görmez olur, görme kabiliyeti yitirilir.” demektedir.
Garibî divanındaki 3, 4, 5, 236 ve 266. gazeller Hz. Muhammed için
yazılmıĢtır. Hz. Muhammed; Mahmud, Ahmed, Mustafa, dürr-i yektâ (eĢsiz
inci), vâsıta-i hilkat-i eĢya (her Ģeyin yarılma sebebi), bahr-i Ģefâat (Ģefaat
denizi), gül-i bathâ (Mekke‟nin gülü), Ģâfiü'l-halâik (yaratılmıĢların Ģefaatçisi),
habib (sevgili) gibi isim ve sıfatlarla anılmaktadır. Hz. Muhammed‟in
anlatıldığı beyitlerde derin bir vecd hali görülmektedir. Bu vecd hâli Ģu
örneklerde barizdir:
Ortadoğu'da Türkmenler (Irak-Ġran-Suriye) Sempozyumu
/ 293
3. gazelin ilk beytinde:
Cânım ol cevher-i zât-ı dür-i yektâya fedâ
Ömrüm ol vâsıta-i hilkat-i eĢyâya fedâ
“Canım, eĢsiz incinin cevherine fedâ olsun; ömrüm, her Ģeyin yaratılmasının
sebebi olana fedâ olsun.”
4. gazelin 8. beytinde:
Bûse-gâh-ı evliyâdır hâk-i râh-ı makdemin
Yâ Resûlallâh sensin nûr-ı ayn-ı enbiyâ
“Ayağının tozu evliyanın öpeceği, öpmeyi istediği yerdir. Yâ Resûlallâh sen,
evliyanın gözünün nurusun!
86. gazelin 2. beytinde:
Kumrî okur çemende ezân-ı Muhammedî
ġâh-ı bülend-i serv ana bir minâredir
“Kumru, sanki minaresi olmuĢ servi dalında ezan-ı Muhammedî okumaktadır.”
241. gazelin 4. beytinde:
Bu ma‟siyyetle yarın Yâ Rasûlallâh n‟olur hâlim
Ben-i miskîne mahĢerde Ģefâat senden olmazsa
“Yâ Rasûlallâh, Ģu miskin kuluna mahĢerde Ģefâat etmezsen, bu günahlarla
yarın benim halim nice olur!”
ġAĠRĠN VATAN MEFHUMU
Vatan mefhumunun Türk edebiyatında, günümüzde anlaĢıldığı yaygın
manasıyla, 19. yy.dan sonra Tanzimat döneminde oluĢturulan edebiyatta
iĢlenmeye baĢlandığı bilinmektedir. Namık Kemal‟in Ģu sözleri vatan
kavramından ne anlaĢıldığını izah etmesi bakımından önemlidir: “Ġnsan
vatanını sever, çünkü vatan öyle bir galibin ĢemĢiri veya bir kâtibin kalemiyle
çizilen mevhum hatlardan ibaret değildir. Millet, hürriyet, menfaat, uhuvvet
(kardeĢlik), hâkimiyet, ecdâda hürmet gibi birçok hissiyât-ı ulviyenin
içtimâ‟ından hâsıl olmuĢ (yüce hislerin birlikteliğiyle oluĢmuĢ) bir fikr-i
mukaddesedir. (kutsal bir fikirdir)”
18. yy.ın sonlarında hayatını Erbil‟de geçirmiĢ ve nihayetlendirmiĢ
olan Ģairin vatan mefhumunu, Nâmık Kemal‟in verdiği geniĢ manaya kimi
yönleriyle yaklaĢarak kullanmıĢ olması dikkate değer bir durumdur. Takdir
294
/ Ortadoğu'da Türkmenler (Irak-Ġran-Suriye) Sempozyumu
edilecektir ki farklı disiplinleri birbiriyle mukayese ederken birebir aynı
düĢünceleri beklemek doğru olmayacaktır. Ancak bu disiplinlerin
birbirlerinden etkilendikleri de muhakkaktır. Garibî‟nin Ģiirlerinde derin bir
vatan aĢkı görülmekle beraber, “vatan” anlayıĢının çoğunlukla gurbetin tezadı
olarak kullanıldığını da söylemek gerekmektedir. Klasik edebiyattaki vatan
mefhumuyla ilgili yapılacak derinlikli çalıĢmalarla bu mesele daha iyi
aydınlanacaktır.
Garibî‟nin hayatından edindiğimiz bilgilere göre o, yılda bir kez Van
Ģehrine giderek vali müteveffa Timur PaĢa'nın oğlunun düzenlediği ziyafetlere
katılırdı. Bunun dıĢında Ģairin Erbil‟den uzakta uzun zaman geçirdiğine dair
bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak hayatına dair bize intikal etmemiĢ ya da
bizim ulaĢamadığımız bilgilerin bulunması muhakkaktır. Garibî, vatandan
uzun süreli ayrılık yaĢamamıĢ olmasına rağmen, Ģair ruhunun verdiği
dalgalanmalarla kısa Van seyahatlarinin bile, onun ruhunda izler bırakmıĢ
olması muhtemeldir.
ġair “geç” redifli 31. gazelinin 7. beytinde, vatan toprağında yaĢadığı
birtakım rahatsızlıklar, kıymet bilmemezlikler sebebiyle istemeyerek de olsa
yaĢadığı toprakları terketme arzusu içine girmiĢtir:
Garîbî ger dimâğ-ı devletin var ise âlemde
Varup azm-i diyâr-ı gurbet it hâk-i vatandan geç
“Garibî, eğer bu âlemde mutluluk istersen vatan toprağını bırak, gurbete
yollarına düĢ!”
57. gazel 1. beyitte Ģair, vatandan ayrı olanların dostlarının özlemi
içinde olacağını söylemektedir:
PerîĢân-hâtırım cem‟iyyet-i yârâna hasretdir
Vatandan dûr olan cân vuslat-ı cânâne hasretdir
“DüĢünceli, dalgın halimin sebebi dost meclislerini özlememdendir. (ġu bir
gerçektir ki) Vatanından uzakta olan kiĢi dostalrına kavuĢmayı arzular.”
58. gazel 6. beyitte Gevherî, vatan toprağından ayrılıĢın verdiği hüznü,
üzerinde bıraktığı etkiyi anlatmaktadır:
Kıldın hevâ-yı hâk-i vatan terkini yine
DüĢdi diyâr-ı gurbete dil bî-Ģekîbdir
“Yine vatan toprağından, havasından, kokusunda ayrı düĢtün. Sabırsız gönül
yine gurbet ellere düĢtü.”
Dostları ilə paylaş: |