Ortadoğu'da Türkmenler (Irak-Ġran-Suriye) Sempozyumu
/ 289
ġâirin sahaflıkta ve ciltçilikte usta olduğu, kitapların dağılmıĢ
yapraklarını, âmâ olmasına rağmen, büyük bir ustalıkla sıraya dizerek ciltlediği
söylenmektedir.
ġâirin yılda bir kez Van Ģehrine giderek vali müteveffa Timur PaĢa'nın
oğlunun düzenlediği ziyafetlere katıldığı bilinmektedir. Bir seferinde burada
kaldığı odada uyumakta olanları -âmâ olmasına rağmen- tek tek teĢhis ederek
uyandırdığı söylenmektedir.
ġair âmâ oluĢunu ve bundan dolayı yaĢadığı bazı zorlukları divanının
199. gazelinden alınan beyitlerde Ģöyle anlatır:
Hicrân ile rû-pûĢ-ı gubâr-ı keder oldum
Gam-hâne-i gurbetde kalub gil-be-ser oldum
“Gurbet gamhânesinde çamura bulandım. Hicranla keder tozunu yüzüme örtü,
peçe gibi serptim. Ya da keder tozunun peçesi oldum”
Ne tâkat-i reftâr u ne hod kuvvet-i pervâz
Murg-ı kef-i tıflân gibi bî-bâl ü per oldum
“Çocukların avucundaki, ne yürümeye ne de uçmaya gücü kalmamıĢ mahpus,
kanadı kırık bir kuĢ gibi kaldım.”
Bir Yûsuf-ı hüsnün gam-ı hicrinde Garibî
Ya‟kûb gibi mahrûm-ı sevâd-ı basar oldum
“Garibî! Yusuf‟un güzelliğinden ayrılmanın verdiği gamla Yakup gibi görme
yetimi kaybettim.”
Garibî‟nin görme kaybı yaĢadığından dolayı derin bir ızdırap içinde
olduğu söylenemez. Aksine Ģiirlerine bakıldığında körlükten daha beter olanın
aĢk derdine düĢmek olduğunu söyler:
Divan‟ındaki 254. gazelin 6. beytinde:
Yâ Rab ol dîde-i erbâb-ı hased kör olsun
Ki komaz bir yere bir cân gele cânânı ile
“Yâ Rab, cân ile cânânın birlikte bulunmasını çekemeyen o hasedçilerin gözleri
kör olsun!” demektedir. Devamındaki 7. beyitte de:
Maraz-ı aĢka Garîbî nice mümkün sıhhat
Gelse Lokmân-ı felek üstüne dermânı ile
“Garibî, Lokman hekim bile gelse aĢk hastalığına devâ bulmak ne mümkün!”
290
/ Ortadoğu'da Türkmenler (Irak-Ġran-Suriye) Sempozyumu
diyerek aĢk derdinin körlükten beter olduğunu imâ etmektedir.
Garibî Divan‟ında, Ģairin doğduğu ve ömrünü devam ettirdiği yer olan
Irak, iki yerde geçmektedir:
ġair 50. gazelin 4. beytinde:
ġehr-i „Irak‟a seyre sabâ evcden gelir
Can bülbüli ki nağmesini erganun ider
“Irak‟ı seyretmek için sabâ rüzgarı göklerden gelir, can bülbülü de nağmesini org
eder.”
227. gazelin 6. beytinde de:
Irâk‟a ger düĢerse reh-güzârın hâlimi mutrib
Hicâzî perdesinde nağme-i sâz ile söylersin
“Mutrip, eğer Irak‟a yolun düĢerse hâlimi, hicâzî perdesinde söylersin.”
demektedir. Hicaz makamının ulvî bir hüzün telkîn ettiği, insan ruhuna
tevazu verdiği kaynaklarda söylenmektedir. Ayrıca Türk musikisindeki
makamların yapısı bozulmadan karar sesinin farklı bir sese göçürülmesiyle
oluĢan 16 adet Ģedd makam vardır. Hicaz makamının da Irak perdesine
göçürülmesiyle Evc-ârâ makamı oluĢmaktadır. Bu beyitte Ģairin Türk
musikisiyle ilgili birtakım hususları da, Irak ve Hicâz kelimelerinin diğer
anlamlarını da düĢünerek, kastettiği söylenebilir.
EDEBÎ KĠġĠLĠĞĠ
Garibî hakkında en detaylı bilgiyi veren Atâ TerzibaĢı, ġehribanlı
Abdülkadir Hatibî‟nin Ģairle ölümünden bir yıl önce Erbil‟de görüĢtüğünü ve
Hatibî‟nin Ģair hakkında Ģunları söylediğini kaydeder:
“Fenn-i Arabîye âĢinâ ve hassaten Türk nazmında kemâl ve mertebe-i
âlâ derecedir. Tâb-ı nazenîn ve tasavvurât-ı letâfet-karîninden olan Divan‟ı
belagat-nizâm ve her ibaresi fesâhat-iltizâmdır.”
Garibî divanı incelendiğinde, onun divan Ģiiri geleneğine âit unsurları
benimsediği ve bu geleneğin bir parçası olarak da mazmunlarını ustalıkla
kullandığı söylenebilir. Divan‟ının çoğunu gazeller oluĢturmaktadır.
Bilinene tek eseri olan Divan‟ının basılı nüshası hariç, Süleymaniye
Kütüphanesi Hacı Mahmut Efendi bölümü 3459 numarada kayıtlı bir yazma
nüshası daha bulunmaktadır.
Ortadoğu'da Türkmenler (Irak-Ġran-Suriye) Sempozyumu
/ 291
Divanı üzerine Erhan Tosun tarafından “Erbilli Âmâ Yusuf Garibi
Efendi Divanı (Ġnceleme - Tenkitli Metin)” adıyla bir Yüksek Lisans Tezi
hazırlanmıĢtır.
3
Bu çalıĢmada hem matbu nüsha hem de yazma nüsha
karĢılaĢtırılmıĢ; 288 gazel, 1 Terkîb-bend, 4 Terci‟-bend, 3 Muhammmes, 2
Tarih tespit edilmiĢtir. Hazırlanan bu çalıĢmada adı geçen tezden istifade
edilmiĢtir.
DĠVAN‟IN MUHTEVA BAKIMINDAN ĠNCELENMESĠ
4
Garibî‟nin hayatına bakıldığında, onun klâsik Osmanlı medrese
usulüne göre bir eğitimi aldığı ve ardından dînî tedrisat yapan medreselerde
de müderris olarak vazife yaptığı görülmektedir. Bu birikimi Ģiirlerine de
yansımıĢtır.
Bu çalıĢmada, konuĢmanın sınırlarını zorlamamak ve süreyi de
aĢmamak için beyitler genel olarak izah edilmeye çalıĢılacak, beyitlerde geçen
telmihlerin, mazmunların, birtakım sanatlı unsurların izahına girilmemeye
gayret edilecektir. ġiirlerinde âyetlere, Hadislere, Peygamber kıssalarına
sıklıkla telmihte bulunan Garibî‟nin, dînî terimlere oldukça vakıf olduğu
görülmektedir. Mesela Divan‟ının ilk gazelini yedi beyit halinde yazmıĢ, son
beytinde de:
Olsun Garibî evvel-i dîvân bu heft beyt
Seb‟ü‟l-mesâni oldu çü Kur‟ân‟a ibtidâ
“Garibî, bu yedi beyit Divan‟ının baĢında yer alsın; çünkü Kur‟an‟ın baĢlangıcı
da Seb‟ü‟l-mesânî (övülmüĢ yedi) oldu.”
diyerek
مي ٖظَعْلا َنٰاْرُقْلاَو ىٖواَثَمْلا َهِم اًعْبَس َكاَىْيَتٰا ْدَقَلَو
“Andolsun ki biz sana tekrarlanan,
övülmüĢ yedi âyeti ve yüce Kur‟ân‟ı verdik.” Hicr Sûresi 15/87. âyete telmihte
bulunmuĢtur. Kur‟an‟ın ilk suresi olan Fâtihâ yedi ayetten müteĢekkildir.
Kur‟an‟ın yedi ayetle baĢlaması sebebiyle kendisi de Divan‟ına 7 beyitle
baĢlamıĢtır.
3
Erhan Tosun, Erbilli Âmâ Yusuf Garibi Efendi Divanı (Ġnceleme - Tenkitli Metin)
(YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), Sakarya Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı
Anabilimdalı, Sakarya 2007.
4
Bu bölümde Erhan Tosun tarafından hazırlanan Yüksek Lisans Tezi dıĢında, elimizde
bulunan Mustafa Nazif Efendi‟nin hatt-ı destinden çıkmıĢ bir nüshanın matbu hali olan
Yusuf Garibî Divanı‟ndan da istifade edilmiĢtir: Garîbî Yusuf Efendi el- Erbîlî Divanı, Rıza
Efendi Basımhanesi, Ġstanbul 1284.